VATAN TEHLİKEDEYSE GERİSİ TEFERRUATTIR

0

BEĞENDİM

ABONE OL

VATAN TEHLİKEDEYSE GERİSİ TEFERRUATTIR

Hanımlar, beyler; Vatan tehlikedeyse gerisi teferruattır! Sonuçta: Darbeye ya karşısındır; ya da değil!

12 Eylül askeri darbesinde ilk içeri alınanlardanım. Darbenin ne olduğunu 14 yaşımda işkence odalarında öğrendim öğrettiler. 

Nasıl bir İnsan olduğunuzu anlamak istiyorsanız; yapmanız gereken tek şey; darbelere bakışınızı test etmektir. Siyasal ya da geldiğiniz gelenekler darbeleri hoş görüyorsa; bakışınızı ve Dünya görüşünüzü acilen gözden geçirmenizi tavsiye ederim. 

Çünkü: Darbenin iyisi kötüsü olmaz! Senin ya da benim darbem hiç olmaz! İnsan, İnsan diyorum, İnsan olabilmenin baş şartı insanlık onurunu ve yaşam hakkını askıya alabilecek tüm rejimlere, en başta da darbelere karşı durabilmektir. 

Sokakta ki insanların hayat görüşünü beğene bilir ya da beğenmeye bilirsin. 

Ama tankın önüne yatmış ve kolu kopmuş, gökyüzünden yağan bombalardan kaçmayıp ölen insanları görmezden gelemezsin. 

Sonuçta; Darbeye ya karşısındır; ya da değil! İster sağcı, ister solcu ol. İster Müslüman, ister Gayrimüslim ol.

İster Türk ol, İster Kürt ol. İster Alevi, ister Sünni ol. İster başı açık, ister başı kapalı ol. Burası ortak vatanımız!

Bunu anlamak lazım; gidebileceğimiz başka bir yer yok! Darbeye Hayır: 

Tamam, Sivil ve Askeri Faşizme Hayır: 

Tamam, Sonuna Kadar Demokrasi: Tamam Ama sokakta sivillerin aleni olarak MEHMETÇİĞİ darp etmesi katletmesi! 

Bu Kabul Edilemez! Ve sonuç: Memlekette uçaklar insanların başına bomba yağdırıyor tanklar insanlara hedef gözetmeksizin ateş açıp öldürebiliyorsa; 

Artık hiç kimse güvende değildir demektir. Hanımlar beyler; Vattan tehlikedeyse gerisi teferruattır! 

Haluk Özkan

Devamını Oku

ÇOCUK TECAVÜZCÜLERİ ALLAH’A HAVALE EDİLMEZ!..

0

BEĞENDİM

ABONE OL

ÇOCUK TECAVÜZCÜLERİ ALLAH’A HAVALE EDİLMEZ!..

Ben, hiçbir tecavüzcüyle aynı toplumda yaşamak istemiyorum.

Gün geçmiyor ki yeni kötü bir haberle uyanmayalım. Ben uzun yıllar yurt dışında yaşadım hala bir ayağım da oradadır. Yurt dışında yaşadığım dönemde, bu kadar çocuk tacizi haberini ne okudum ne de duydum. Amacım, Avrupa’yı övmek değil; sadece var olan bir durumu paylaşmak. 

Türkiye Cumhuriyet tarihinin toplamında yaşanılan olayları konsantre haliyle birkaç senede yaşayan bir toplum haline gedik.  Adi, onursuz ve şerefsiz gündemlerle karşı karşıyız. Her gün yeni bir gündem ve bitmeyen bir gündemler zinciri. Bitmiyor, bitirmiyorlar…
Tecavüzcüye sahip çıkan, göz yuman kim olursa olsun; suça ve şerefsizliğe ortaktır. 

Parkta el ele tutuşanlara bile gider yapanlar, mesele kadına ve çocuklara tecavüz olunca neredesiniz? 

Siz kendi çocuğunuzu bu gözü dönmüş hayvanlara çocuklarınızı emanet eder misiniz? Hani bu toplumun çok övündüğü ahlaki değerleri? 

Sorarım size,  insan olmayı becerememiş olanların; dini ve ahlaki değerleri olur mu? 

Ben hiçbir tecavüzcüyle aynı topumda yaşamak istemiyorum. Ben tecavüzcüye hoş görü gösteren bir toplumun ve sistemin bir parçası da olmak istemiyorum. 

Sorarım; bu memleketin onurlu, şerefli milyonlarca insanı, böyle bir hayatı hak ediyor mu?

Haluk Özkan

Devamını Oku

NE TEKİM ÖLÜM SENİ DE BULUR DEDİLER PAŞAM

0

BEĞENDİM

ABONE OL
NE TEKİM ÖLÜM SENİ DE BULUR DEDİLER PAŞAM

Ne tekim ölüm seni de bulur! dediler paşam. Şimdi ne olacak Paşam? Biz sensiz ne yapacağız?

Duydum ki Kenan Evren ölüm döşeğindeymiş.  Bak sen! Ah paşam sen nasıl öle bilirsin?  Hafızalarımızdaki yerin; hala dupduru sevgili paşam. 16-17 yaşımızda; 12 Eylül de bize yaşattığın o muazzam işkence odalarını nasıl unutabiliriz.  Sana başarısız oldun diyorlar paşam ne de haksızlık yapıyorlar.  Oysa sizin el bebek, gül bebek yarattığınız siyasi kuşak Türkiye`de başarıya ulaştı hatta iktidar bile oldu sevgili paşam.  

Ah paşam ahhh sen ölemezsin!  Şöyle bir canlansan eski günlerine dönsen diyorum bir darbe daha yapı versen. Çünkü:  ‘’Bunlar vata haini ‘’ dediğin benim gibi sanatçılar, entelektüeller,  aydınlar, yine çoğaldı paşam.  Bizler vatanımızı sizlerden çok daha fazla sevsek de hükmü yoktur sizin nezdinizde.   Bize bu gerçeği sizin kuşağınız işkence odalarında bizlere bizzat öğretmeye çalıştı, şimdi Allah için bu hizmetlerinizi yok mu sayacağız paşam.
 
Mutlu ve huzurlu olun sevgili paşam memleketi düzelttiniz.  Memlekette ne kadar aydın,  demokrat,  devrimci varsa helak etmiştiniz.  Sayenizde sürüm sürüm süründüler paşam. Hatırlıyorum da, sadece inancı ve ibadetiyle yaşamak isteyenleri nede güzel helak etmiştiniz. Oysa şimdi durum böyle mi paşam? Memleket artık de sahte din bezirgânlarından geçilmiyor, bu da sizin siyasi başarınız haksızlık edenin gözü çıksın pek sevgili paşam.  Bu ülke de bu işi kimse başaramazdı helal olsun ki siz ve 5 i bir arada grubunuz başardınız ne tekim paşam.

Ah paşam ah duydum ölümle pençeleştiğinizi, içim bir hoş oldu ağlamaklı oldum.  ‘’Asmayalım da besleyelim mi ?’’  tarihi sözünüz, yaşını büyüterek astığınız Erdal Eren’in mezarında ve bizim kulaklarımızda hala çınlıyor. 
Paşam, sizin yeteneklerinizi saymakla bitiremeyiz.  Siz ki; ne zaman emekli olup, resim yapmaya başladınız ve sergilerinizi o dönemin saygıdeğer medyası yere göğe sığdıramamıştı,  inanın paşam yeminle, benim tanıdığım Avrupa`da eğitim almış birçok ressam arkadaşım sırf bu yüzden resim yapmayı bıraktı. “Kenan Paşa da ressam olduysa artık bize gerek kalmadı” dediler. Bu yeteneğinizden de bizi mahrum bırakacaksınız paşam?

Siz ki; Cumhuriyetimizin yılmaz bekçisiydiniz.  Siz ki; bizlerden da fazla vatanseverdiniz. Bizim ki gibi baldırı çıplakların sizin vatan aşkı yanın da lafı mı olur sevgili paşam?  Hala kulaklarım da çınlar ilk gün ki gibi şu değerli sözünüz.  ‘’Ne tekim biz neden yönetime el koyduk? Çünkü: cumhuriyeti korumak ve kollamak Türk Silahlı Kuvvetlerinin birinci görevidir.’’ 

Ben yıllarca Fransa`da da yaşadım,  Avrupa’nın birçok ülkesinde olduğu gibi Fransa da, cumhuriyet ile yönetilir.  Müsaadenizle sevgili paşam onca yaşattıklarınıza karşın tek bir sorum var.

Fransa`da ki yönetim şekli Cumhuriyetse,  burada ki ne?  Burada ki Cumhuriyetse Fransa ve Avrupa`da ki ne? 

Paşam, paşam orada mısınız?

Şimdi ne olacak Paşam? Biz sensiz ne yapacağız?

Haluk Özkan
Devamını Oku

BiRi ARTIK YOK!.. TOPRAĞIN BOL OLSUN ZEKİ AĞABEY

0

BEĞENDİM

ABONE OL

BiRi ARTIK YOK!.. TOPRAĞIN BOL OLSUN ZEKİ AĞABEY


Henüz 18 yaşındayım hayat ayaklarımın altından akıyor.  Dünya şu an bildiğim dünya değil, daha pembe görünüyor hayat. İçim de tarifsiz bir öğrenme heyecanı. 1985 yılları İzmir’in en büyük gazetelerinden Yeni Asır `da Bülent Himmetoğlu sanat sayfasının başında ben de nefer bir sanat muhabiri olarak çalışıyorum.  En iyi röportajları ben yapmak istiyorum. 

80’li yıllar da İzmir’in en iyi özelliği l fuar döneminde ansızın sanat şehri haline gelmesiydi. Fu ar dönemin de şehrin nüfusu bir anda artar, zaten her daim kalabalık olan sokakları daha fazla insanı ağırlamaya başlardı. Eğlenceli bir şehir olan İzmir ansızın karnaval şehri haline dönüşürdü. O döneme ait ne kadar tiyatro, şarkıcı, meşhur oyuncu varsa,  İzmir fuarına gelir ve gösterilerini büyük kitlelerle buluşurlardı. Oka dar izdiham olurdu ki; günde iki oyun ya da konser verirlerdi.  İzmir’e gelen bu sanatçı kitlesinin haberleri bir ay İzmir şehrinden Türkiye’ye servis edilirdi.  Sanatçılara ulaşmak o kadar zor olurdu ki;  istediği sanatçıyla röportaj yapabilen gazeteci kendini çok şanslı hissederdi ve meslektaşları ve çevresin de de fena halde havası olurdu.
Zeki Alasya, Metin Akpınar, Deve Kuşu Kabare tiyatrosu; o dönemin izdihamlar yaşayan en önemli tiyatrosuydu. Tüm oyunlarının biletleri anında biter fuara sonuna kadar kapalı gişe oynarlardı. Gazeteciler bu değerli ustalarla röportaj yapa bilmek için inanılmaz çaba sarf ederlerdi. 

Bülent Himmetoğlu’nun torpiliyle Devekuşu Kabare, Zeki Alasya, Metin Akpınar’la röportaj ayarladım. Neler soracağımı, nasıl insanlar olduğunu nasıl bir söyleşi gerçekleştireceğimin heyecanıyla sabaha kadar gözüme uyku girmedi.  Gazeteden foto muhabirle buluşarak Röportaj saatinden 1 saat önce fuar da çıktıkları sahneye geldik. Kapıdaki görevliye Zeki Alasya ve Metin Akpınar’la röportaja söyledik. Görevli ‘’siz gazeteci misiniz ‘’diye sordu.  Büyük bir kibirle ’’ Evet biz gazeteciyiz ve sanat muhabiriyiz’’ dedik. Adam haklıydı bizi bir şeye benzetememişti daha çok tıfıldık.  Bizi içeri alan görevli bizi Zeki Alasya ve Metin Akpınar’ın odasına götürdü. Kapı açıldı ve biz içeri girdik. İnanılmaz sevecen, babacan, insanın içini ısıtan iki ses ‘’hoş geldiniz çocuklar ‘’ dedi.

Bizleri tebessümle karşılayan bu kişiler tüm Türkiye’nin sevgilisi Zeki Alasya Ve Metin Akpınardı.  Zeki Alasya söze girdi :’’çocuklar size sözümüz var röportaj için ama prova almamız gerekiyor. Sizi eli boş yollamayacağız ekipten Ali Yalaz’la söyleşi yapacaksınız. O bizim ve tiyatromuz adına her sorunuza yanıt verecek kusura kalmasınız değil mi?’’
Yıllar sonra bu olayı Taksim Sanat Evin de konserimi izlemeye gelen Zeki Alasya’ya bu röportaj hikâyemi anlattım. Gözleri doldu. O gece benim türkülerimden çok mikrofonu uzattığım Zeki Alasya hocamdan, Nazım Hikmet Şiirleri dinledik…

Hoşça kalın 
dostlarım benim 
hoşça kalın! 
Sizi canımda 
canımın içinde, 
kavgamı kafamda götürüyorum. 
Hoşça kalın 
dostlarım benim 
hoşça kalın… 
Resimlerdeki kuşlar gibi 
dizilip üstüne kumsalın, 
mendil sallamayın bana. 
İstemez… 
Ben dostların gözünde kendimi 
boylu boyumca görüyorum… 

A dostlar 
a kavga dostu 
iş kardeşi 
a yoldaşlar a..!!. 
Tek hecesiz elveda.. 

Geceler sürecek kapımın sürgüsünü, 
pencerelerde yıllar örecek örgüsünü. 
Ve ben bir kavga şarkısı gibi haykıracağım 
mahpushane türküsünü. 

Yine görüşürüz 
dostlarım benim 
yine görüşürüz… 
Beraber güneşe güler, 
beraber dövüşürüz… 

A dostlar 
a kavga dostu 
iş kardeşi 
a yoldaşlar a..!!. 
ELVEDA..!!…….

Toprağın bol olsun Zeki Alasya ağabey.

Haluk Özkan
Devamını Oku

TÜRKİYE`DE SANAT SAĞIN ELİNE GEÇMEZ

0

BEĞENDİM

ABONE OL

TÜRKİYE`DE SANAT SAĞIN ELİNE GEÇMEZ


Türkiye de sanatın sağın eline geçme ihtimali, benim milli takımda oynama ihtimalim kadardır.

Türkiye`de eskiden ezelden sanata büyük destek verirler. Hatta partiler seçime giderken en büyük bütçeyi sanat için harcayacaklarını vadederler. İş o merhalededir ki artık, hükümetler programlarında her şeyden önce; bağımsız sanat için neler yapabilecekleri düşünürler.
İşte o yüzden; bizim tarihte bildiğimizi bazı sanatçıların yaşamları hakkın da ki bilgilerimiz külliyen yanlıştır. 
Örneğin: Nazım Hikmet hiçbir zaman hapis yatmamış hatta yurt dışına kaçmak zorunda bile kalmamıştır. Sebahattin Ali’nin kafası taşla ezilmemiştir. Yılmaz Güney, salon filmlerini yerle bir edip sokağı yani; birebir hayatı anlatan filmler yaptığı için sektörün düşmanı ilan edilmemiştir. Ahmet Kaya ben artık Kürtçe kaset yapacağım dediği için linç edilmemiştir. İnsan durumu en iyi kendinden bilir. Örneğin ben: 1986 senesinden buyana yaptığım tüm albümlerden dolayı hakkında en fazla dava açılan sanatçılardan değilimdir. Hatta 12 Eylül de işkence bile görmemişimdir. Hiçbir sanatçımız düşüncesinden dolayı eziyet görmemiştir ve hapis yatırılmamıştır. Ve hatta haklarında başlatılan linç kampanyalarından ve tehditlerden dolayı; apar topar yurtdışına çıkmak zorun kalmamışlardır ve hatta devletin imkânlarıyla rahatça yurtdışına çıkarılmışlardı. Örneğin memleketimiz de gerçek sanat üreten sanatçılar hiçbir zaman Sivas’ta yakılmamıştır. Madımak diye de bir otel yoktur zaten. Üretip paylaşmak istediği için hiçbir gerçek sanatçı siyasilerin önünde eğilip bükülmediği için bilakis ödüllendirilmiş, takdir edilmiş ve hiçbir zaman aç bırakılmamıştır. Bilakis özel fonlarla sanatı ve üretimi desteklenmiştir. 

Oysa; her devrin zanaatçısı olmayı başaran, siyasilerin el bebek gül bebek zanaatçıları öyle midir? 
Onlar; hep zulüm görmüşler, ekonomileri ellerinden alınmış, bırakın sanat yapmayı, ev kiralarını bile ödeyemeyecek hale getirilmişlerdir. İşte; her devrin zanaatçısı olmayı başarabilen, entelektüel yanlarına hayranlık duyduğumuz, icra ettiği ve yaptığı zanaatı konusun da ki birikimini bizlere aktarırken, ağzımız açık dinlediğimiz, bu milli takım kıvamın da ki zanaatçı kadrosunu; Televizyonla da ki Show programların da, gazetelerin sadece magazin sayfaların da sıkça görebiliriz. İşte bu yüz den onlar hep milli takım kadrosundadırlar.
Hayat benim için şu gerçekle akıyor: 
Hiçbir siyasinin önünde eğilip bükülmem.
Ama, bizlere başka bir Dünya’nın kapılarını açan, 
Ülkem ve Dünya sanatına emek vermiş,
Tüm sanatçı meslektaşlarımın önün de saygıyla eğiliyorum.

Sonuçta; Türkiye de sanatın sağın eline geçme ihtimali, benim milli takım da oynama ihtimalim kadardır.

Haluk Özkan 
Devamını Oku