14 Ocak 2023 Cumartesi
SOSYAL BELEDİYECİLİK VE HALKÇI YÖNETİM
SEÇİMİN ARDINDAN
ALMANYA’DA IRKÇILIK VE YABANCI DÜŞMANLIĞI ARTIYOR
İSRAİL-FİLİSTİN SAVAŞINDA TÜRKİYE´NİN TAKINMASI GEREKEN TAVIR
İNSAN DÜŞÜNCELERİNİN EFENDİSİDİR!
PAHALILIK İÇİN HÜKÜMETİ PROTESTO ETMELİYİZ!
2023 yılbaşı gecesi Berlin, Hamburg, Köln, Düsseldorf ve Stuttgart gibi bazı büyük kentlerde, Alman ve göçmen gençlerden oluşan grupların polise, itfaiye ve yardım ekiplerine havai fişekli, taşlı ve şişeli saldırılarını, vitrinlerin camlarını kırmaları göçmen karşıtı partileri ve kurumları harekete geçirmiş, göç ve uyum konusunu yeniden Almanya’nın gündemine taşımıştır.
Yabancıları siyaset malzemesi yapan fırsatçılar, toplumu kutuplaştırmaya yönelik açıklamalar yaparak gerilimi tırmandırmakta, iç barışı tehlikeye düşürmektedir. Aynı kesimler sınıflardaki göçmen çocuklarına sınır getirilmesini, teneffüslerde anadilde konuşmanın yasaklanmasını, suç işleyen göçmenlerin derhal sınır dışı edilmesini dile getiriyorlar. Yakında Federal Meclis gündemine gelecek olan çifte vatandaşlık yasa tasarısına da tepki gösterileceği açıktır.
Şiddet olaylarını; polise, itfaiye ve yardım ekiplerine yapılan saldırıları şiddetle kınıyoruz. Ancak olayların gerisinde yatan sosyal- kültürel, ekonomik nedenleri; ayrımcılığın ve dışlanmanın vardığı noktayı da görmek zorundayız. Siyasetçiler, yaşanan acı olayları siyaset malzemesi yapmak yerine bilim insanlarıyla, yerli ve göçmen kuruluşlarıyla işbirliği yaparak sorunlara çözüm aramalıdır.
IRKÇILIK TÜM AVRUPA’NIN SORUNUDUR
Almanya’daki aşırı sağcılar, geçtiğimiz yıl göçmenlere ve farklı görüşteki insanlara yönelik 22 bin saldırı düzenlemiştir. 1990’dan bu yana aşırı sağcılar 218 kişiyi katletmiş, yüzlerce kişiyi yaralamıştır. Irkçılık ve şiddet sadece Almanya’nın değil, tüm Avrupa’nın sorunudur. Kültürel uyum sorunlarının kökenini inceleyen sosyologlar “bu konudaki en büyük engelin Avrupalının doğasında var olan ırkçı yaklaşım olduğu”nu söylemektedir.
Fransa’da, Hollanda’da, Avusturya’da, İngiltere’de, İtalya’da ve diğer ülkelerde aşırı sağ giderek güçlenmektedir. Hedefte başta Türkler olmak üzere tüm Müslümanlar vardır. Almanya’da aşırı sağın güçlenmesine gerekçe olarak artan işsizlik ve ekonomik kriz gösterilmektedir. Ancak hiçbir gerekçe insan düşmanlığını haklı kılamaz.
ALMAN YETKİLİLERE ÖNERİLER
■ İşsizliği ve yoksulluğu önleyecek tedbirleri alınız. Almanya’nın olanaklarını yerli yabancı ayrımı yapmadan halka eşit olarak sununuz.
■ Çıraklık yeri ve iş arayan yabancılara kolaylık sağlayınız, onlara üçüncü sınıf insan muamelesi yapmayınız.
■ Göçmenleri seçimlerde günah keçisi olarak göstermeyiniz. Uzun emekler sonucu kurulan insani ilişkileri ve dostlukları bozmayınız.
■ İnsanların en demokratik hakkı olan seçme ve seçilme hakkını bir an önce biz göçmenlere de tanıyınız; işlevleri son derece sınırlı olan Yabancılar Meclisi ya da Uyum Meclisi adını verdiğiniz kuruluşlarla göçmenleri oyalamaktan vazgeçiniz.
■ Çifte vatandaşlığı bir an önce kabul ediniz. Alman vatandaşlığına geçmeyi kolaylaştırınız. Siyasi partilerde göçmenler için kota uygulaması getiriniz.
■ Alman halkında yabancılara karşı varolan önyargıları ortadan kaldırmaya yönelik toplumsal, kültürel ve sanatsal çalışmaları destekleyiniz. Kamuoyunu uyarıcı ve bilgilendirici malzemeler hazırlayınız.
■ Konut arayan göçmenlere ayrımcılık yapmayınız. Böylelikle göçmenler de Almanların oturduğu mahallelerde ev bulabilir, çocukları Alman çocukları ile oynayabilir ve daha kolay Almanca öğrenirler.
■ Göçmenlerin dillerine, dinlerine ve kültürlerine saygı gösteriniz. Anadili derslerini kaldırmaktan, okul bahçelerinde Türkçe konuşmayı yasaklamaktan vazgeçiniz. Çocuklarımızı asimile etmeye çalışmayınız.
■ Okullarda yerli ile göçmen öğrencilerin kaynaşması için gereken önlemleri alınız. Ders kitaplarında farklı ülkelerden gelen göçmenlerin ulusal kültürlerine ve dini inançlarına yer veriniz.
■ Anaokulundan başlayarak eğitimin bütün kademelerinde hoşgörüye dayanan, insan haklarına saygılı, şiddete, kine ve yabancı düşmanlığına karşı bir eğitim uygulanmasını sağlayınız.
■ Yabancı düşmanlığı yapanlara ve şiddet uygulayanlara karşı caydırıcı yasal önlemler alınız.
■ Irkçılığı ve yabancı düşmanlığını körükleyen NPD ve benzeri partileri, örgütleri kapatınız, onların toplumsal barışı bozmalarına izin vermeyiniz.
TÜRK GÖÇMENLERE DÜŞEN GÖREVLER
■ Çocuklarımızın ve gençlerimizin eğitimine gereken önemi verelim. Okuyan, araştıran ve düşünen bir toplum olmak için, yaşadığımız ülkede önemli mevkilere gelmek için çalışalım.
■ Almanlarla iyi bir diyalog kurmanın ve onlara derdimizi anlatmanın yolu, dil öğrenmekten geçer. Yaşımız kaç olursa olsun Almanca öğrenmek için gereken çabayı gösterelim.
■ İşimizle, davranışımızla, çağdaş giyimimizle, komşuluğumuzla ve kültürümüzle kendimizi bu topluma kabul ettirmek için gayret edelim.
■ İçinde yaşadığımız ülkenin sosyal, kültürel ve dini değerlerine, yasalarına saygı gösterelim. Uyum için biz de elimizden geleni yapalım.
■ Yurtdışında, kendimizi ülkemizin bir elçisi olarak görelim. Türk-Alman dostluğunu geliştirmek için çaba gösterelim. Ülkemize turist göndererek onların bizi ve kültürümüzü daha yakından tanımalarını sağlayalım.
■ Kahvelere ve camilere kapanarak kendimizi toplumdan soyutlamayalım. Siyasi partilere, sendikalara ve diğer sivil toplum örgütlerine üye olalım. Buralarda sorunlarımızı dile getirelim, haklarımızı almak için mücadele edelim. Almanya çapında güçlü bir Türk toplumu oluşturalım.
■ Yabancı düşmanlığı ve ırkçılık bizi bu toplumda uzun yıllar uğraştıracak bir sorundur. Bunun için başta Türkler olmak üzere, bütünüyle aramızdaki görüş ayrılıklarını bir kenara bırakarak can ve mal güvenliği ve çocuklarımızın geleceği için bir araya gelmeli, ileride olabilecek her türlü olumsuz durumları hesaba katarak ona göre önlemimizi almalıyız.
Bu toplumda barış içinde bir arada yaşamak ve kendimizi ezdirmemek için sokak sokak, mahalle mahalle örgütlü ve tedbirli olmak gerekiyor. Yabancı düşmanlığına ve ırkçılığa karşı çıkan yerli, göçmen tüm kişi ve kuruluşlar kalıcı girişimler oluşturmalı, kent, eyalet ve federal düzeyde çeşitli etkinlikler düzenleyerek aşırı sağa ve şiddet eylemlerine fırsat vermemelidir.
TÜRKİYE’DEN BEKLENTİLERİMİZ
Almanya’da 3 milyon, Avrupa’da 5 milyonu aşkın Türkiye kökenli insanımız yaşamaktadır. Bu güç, ülkemiz için her bakımdan büyük bir potansiyeldir. Hükümet yetkilileri daha önceleri olduğu gibi bizi “Döviz yumurtlayan tavuk” olarak görmekten vazgeçmeli, sorunlarımıza kulak vermelidir. Çocuklarımıza ve gençlerimize sahip çıkmalı, uygarlığı ile övünen Avrupa’da bizi ırkçı saldırılardan korumak için gerekli girişimleri ve çalışmaları yapmalıdır.
Siyasetçiler, üniversiteler, bilim insanları, yazarlar, gazeteciler, sanayiciler, dışalımcılar, dışsatımcılar, tüm yetkili, etkili kişi ve kurumlar; Avrupa ve dünyanın öteki ülkeleriyle olan ilişkilerinizde bizim sorunlarımızı dile getiriniz. Bizi yalnız bırakmayınız, bize destek olunuz. Yurtdışında var olan güçlü bir Türk Toplumu da sizi unutmayacaktır.
Yurtdışında anadilimizi ve ulusal kültürümüzü yaşatmak için Türk toplumunun bireyleri, kurumları ve temsilcileri planlı, programlı ve uzun vadeli bir çalışma yürütmelidir. Almanya’da yıllardır veli ve öğretmen derneklerinde, hafta sonu seminerlerinde ele alınan ve benimsenen önerilerimizi kamuoyunun ilgisine sunuyoruz.
1-Her eyaletteki göçmen örgütleri bir araya gelmeli, Türkçe konusunu ele almalı, konuları derinlemesine incelemek için yatılı hafta sonu seminerleri düzenlemelidir. Eyaletler düzeyinde yapılan çalışmalar federal düzeyde birleştirilerek koordineli bir çalışma yürütülmelidir.
2- “Alman Anayasası’na göre bu ülkede yaşayan insanların anadilini konuşma ve öğrenme hakkı vardır. Bunun için STK’ler eyalet hükümetlerine baskı yapmalı; hukuki yollara başvurmalı, gerekirse anayasa mahkemesine gitmelidir. Türkçe bu toplumun bir dilidir. İtalyanca, İspanyolca, İngilizce, Fransızca gibi Türkçe dersleri de yabancı dil statüsünde müfredata alınmalı, zorunlu ders olarak okutulmalıdır. Almanya’nın en az beş eyaletin üniversitelerinde Türkçe öğretmenleri yetiştiren kürsüler açılmalıdır.” Heidelberg Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Havva Engin (13.12.2020, Toymaz)
3-Türkçe dersi, devletin himayesi ve gözetiminde, pedagojik formasyona sahip öğretmenler tarafından okullarda verilir, verilmelidir. Çocuklarımız ancak bu şekilde anadillerini iyi öğrenirler. Türkçenin, birtakım derneklerde yapılması eğitsel, toplumsal ve dil bilimi açısından kesinlikle yanlıştır. Türkçe dersine katılımı artırmak, kayıt yaptırmak hepimizin görevidir.
4-Devletimiz, eğitim alanında çalışmalar yapan öğretmen ve veli derneklerini her yönden desteklemeli, atacakları her adımda onlarla işbirliği yapmalıdır.
5–Öğretmen ve veli temsilcilerinin, bilim adamlarının, Alman ve Türk tarafının üst düzey yetkililerinin katılacağı eğitim kurultayları, paneller, sempozyumlar, açıkoturumlar düzenlenmeli; Türkiye’deki üniversitelerin, sivil toplum kuruluşlarının desteği alınmalıdır.
6-Ana-baba eğitimi üzerinde önemle durulmalı, bu alanda projeler geliştirilmelidir. Türkçenin önemini, sorunlarımızı, istemlerimizi içeren bildiriler, afişler, Almanya’daki okul sistemi ve meslek eğitimi hakkında aydınlatıcı Türkçe broşürler hazırlanmalıdır.
7-Başta TRT olmak üzere tüm basın-yayın organları yurttaşlarımızı, anadilimiz Türkçe ve çocuklarımızın eğitimi konusunda duyarlı hâle getirmeye çalışmalı, duyurular ve kamu spotları hazırlamalıdır.
8-Yurtdışında yaşayan Türk toplumunun ulus ve dil bilincinin güçlendirilmesi için sanatçıların, yazarların, sporcuların ve bilim insanlarının katılacağı kültürel etkinlikler düzenlenmelidir.
9-23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı, 30 Ağustos Zafer Bayramı öğretmenlerimiz ve velilerimizle birlikte yığınsal olarak kutlanmalı, buralarda anadili konusu gündeme getirilerek istemlerimiz kamuoyuna duyurulmalıdır.
10-Alman kurumlarıyla (siyasi partiler, öğretmen sendikaları, üniversiteler, kiliseler) politikacı, yazar, bilim ve sanat insanlarıyla ilişkiye geçilmeli, destekleri alınmalıdır.
11-Alman okul sistemi içinde çocuklarımıza yapılan haksızlıklara anında ve üst düzeyde tepki gösterilmeli, bu konuda Türk öğretmen ve veli dernekleri birlikte hareket etmelidir. Almanca ders kitaplarında Türk düşmanlığını körükleyen metinlere yer verilmemesi için girişimlerde bulunulmalıdır.
12-Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün ve devrimlerimizin Almanya’da okutulan ders kitaplarında yer alması için çalışılmalıdır.
1-Yurtdışındaki veli, öğretmen ve öğrenci temsilcileri ile eğitim bilimcilerinin katılacağı bir şura ile Avrupa’daki Türk göçmen azınlıklar için geçerli olacak bir “Kültür ve Eğitim Programı” geliştirilmeli ve uygulamaya konmalıdır.
2-Şans eşitliğini engelleyen sorun ve uygulamaların çözümü için Alman makamlarıyla bilimsel düzeyde işbirliği yapılmalıdır. Bu konuda hazırlanacak model uygulamalar, maddi ve personel olarak desteklenmelidir.
3-Eğitim ve öğretim sorunları ana-babalardan ayrı düşünülemez. Sorunların ardında yatan nedenlerden biri de Türk ana-babaların eğitim ve öğretim konusundaki bilgi eksikliğidir. Öğretmenlerimiz, konsolosluklarımız eğitim, din ve çalışma ataşeliklerimiz aileleri anadili konusunda daha duyarlı hale getirmek için çalışmalıdır. Camilerde verilen hutbelerde Türkçemizin önemi vurgulanmalıdır.
4-“Bakanlık öğretmeni”, “yerel makam öğretmeni” ayrımı yapmadan tüm öğretmenlerin mesleki ve özlük haklarına sahip çıkılmalıdır. Almanya’da görev yapan ve mahalli makamlarca atanmış olan Türk öğretmenlerin Alman öğretmenleriyle eşitliği sağlanmalıdır.
5-Anadili dersleri Türk hükümetinin değil, vergimizi ödediğimiz Alman Devleti’nin yetki ve sorumluluk alanı içinde olmalı, maliyeti Alman Devleti tarafından karşılanmalıdır. Türkçe öğretmeni gereksinimi Duisburg-Essen Üniversitesi’ndeki Türkçe Öğretmenliği Bölümü’nden karşılanmalı, bu bölümden mezun olanlar öncelikli olarak Türkçe dersi vermelidir. Ancak burada yetişen öğretmenlerin gereksinimi karşılamaması durumunda, Türkiye devlet yetkililerce işbirliği yapılarak Türkiye’den öğretmen getirilmelidir.
6-Diploma denkleştirmelerinde anadili dersine katılım dikkate alınmalıdır. Başarılı öğrencilerimiz burs verilerek desteklenmeli ve ödüllendirilmelidir. Konsolosluklarımız, anadili derslerine katılan öğrencilerin pasaport işlemlerinden ücret almaktan vazgeçmelidir.
7-Çocuklarımızın ve gençlerimizin Türkiye ile bağlarını güçlendirmek amacıyla öğrenci değişimi desteklenmelidir. Almanya’dan Türkiye’ye gidecek üniversiteli gençlere, “Türkiye Cumhuriyeti Tarihi”, “Atatürk ve Devrimleri” konulu seminerler verilmelidir.
UNESCO 2021’İ Türk dilinin büyük ozanı Yunus Emre’yi anma ve kutlama yılı ilan etmiştir.
Bu yıl Türkiye’de YUNUS EMRE VE TÜRKÇE YILI olarak kutlanmaktadır.
Yunus Emre Türk halkına; “Yoksulları hoşnut tutacaksın, zulümden elini, haramdan dilini çekeceksin. Beş parmağını kendi ağzına doldurmak için kullanmayacaksın; birini kesip yoksula vereceksin. Kendini herkesten alçak tutacak, yeni elbiseler giymeyecek, döşeğini toprak, yastığını taş eyleyeceksin. Yatıp uzanıp vücudunu semirtmeyeceksin. Kimsenin arkasından konuşmayacak, kimsenin sözünü kimseye demeyeceksin.ˮ öğütlerini vermiştir. (1)
***
Yunus Emre’nin 1250-1320 yılları arasında, Porsuk Çayı’nın Sakarya’ya karıştığı Sarıköy’de yaşadığı söylenir. Anadolu’nun birçok yerinde onun mezarı vardır. Halkımız çocuklarına, köylere onun adını vermiş, onun ağzından şiirler söylemiştir.
Yunus bir tasavvuf şairidir. Tasavvuf anlayışına göre; tarikata, Tanrı yoluna girenlerin, kitaplardan öğrendikleri bilgilerden sıyrılıp, doğrudan doğruya Tanrı’dan gelecek bilgiye açık olmaları gerekir. Tanrı’ya kitap bilgileri ile değil, Tanrı aşkı ile ulaşılır.
Yunus Emre, Taptuk Emre’nin tekkesine, kırk yıl odun taşıyarak hizmet etmiş, tekkeye odunun eğrisini bile sokmamıştır. Daha sonra şeyhinin düşüncelerini yaymak için gurbete çıkmış, Anadolu’yu, Azerbeycan’ı, Kafkasya’yı ve Şam’ı dolaşmıştır.
Taptuk’un tapusunda
Kul olduk kapısında
Yunus miskin çiğ idik
Piştik elhamdülillah
Vardığımız illere
Şol safa gönüllere
Baba Taptuk manisin
Saçtuk elhamdülillah
Yunus Anadolu köylüsünün ağzından şöyle konuşur:
Acep dünyada varm’ola
Şöyle garip bencileyin
Bağrı yanık gözü yaşlı
Şöyle garip bencileyin
Yunus yazgısına kafa tutar, acıyı bal eyler.
Ben yürürüm yane yane
Aşk boyadı beni kane
Ne âkilem ne divane
Gel gör beni aşk neyledi
Kâh eserim yeller gibi
Kâh tozarım yollar gibi
Kâh coşarım seller gibi
Gel gör beni aşk neyledi
Tüm insanlardan sevgi, dostluk ve işbirliği bekler.
Gelin tanış olalım
İşi kolay kılalım
Sevelim, sevilelim
Dünya kimseye kalmaz
Ona göre bir gönüle girmek hacca gitmekten iyidir.
Yunus Emre der hoca
Gerekse bin var hacca
Hepisinden iyice
Bir gönüle girmektir
Yunus’a göre bir insana kötülük etmek, günahların en büyüğüdür.
Bir kez gönül yıktın ise
Bu kıldığın namaz değil
Yetmiş iki millet dahi
Elin yüzün yumaz değil
Yunus kin ve nefreti kabul etmez. İnsanları eşit ve kardeş görür.
Adımız miskindir bizim
Düşmanımız kindir bizim
Biz kimseye kin tutmayız
Kamu âlem birdir bize
Yunus’a göre bütün din kitaplarının tek anlamı; kendimiz için istediğimizi başkası için de istemektir.
Sen sana ne sanırsan
Ayruğa da onu san
Dört kitabın manası
Budur eğer var ise
Yunus dindardır. Tanrısını, insanın dışında değil, içinde bulur.
Bu tılsımı bağlayan
Türlü dilde söyleyen
Yere göğe sığmayan
Sığmış bu can içinde
Çok aradım özledim
Yeri göğü aradım
Çok aradım bulmadım
Buldum insan içinde
Yunus evrensel bir ozandır. Irk, din, dil, renk ve inanç farkı gözetmez.
Dünya benim rızkımdır
Halkı benim halkımdır
Genç yaşta bu dünyadan göçenlere acır, kıyamaz.
Bu dünyada bir nesneye
Yanar içim göynür özüm
Yiğit iken ölenlere
Gök ekini biçmiş gibi
Yunus’un şiirleri zulme, haksızlığa, adaletsizliğe ve sömürüye bir başkaldırıdır.
Şunlar ki çoktur malları
Gör nice oldu hâlleri
Sonucu bir gömlek giymiş
Anında yoktur yenleri
Yunus’un dervişliği şairliğinden ayrılmaz. Dervişliğin ana ilkesi kendini bilmek ve kendini yenmektir.
Dervişlik dedikleri
Hırka ile taç değil
Gönlünü derviş eden
Hırkaya muhtaç değil
Yunus sözün önemini ve etkisini çok iyi bilir.
Sözünü bilen kişinin
Yüzünü ak ede bir söz
Sözü pişirip diyenin
İşini sağ ede bir söz
Söz ola kese savaşı
Söz ola kestire başı
Söz ola ağulu aşı
Balıla yağ ede bir söz
Yunus aşk der, dost der. O tepeden tırnağa âşıktır.
Aşkın aldı benden beni
Bana seni gerek seni
Ben yanarım dünü günü
Bana seni gerek seni
Ne varlığa sevinirim
Ne yokluğa yerinirim
Aşkın ile avunurum
Bana seni gerek seni
Yunus bazen Tanrı’nın adaletinden şüphe eder; hem beni yaratırsın, hem yapacağımı da bilirsin, sonra da günahlarımı tartıp beni yakmak istersin, der.
Kıl gibi köprü gerersin geç deyi
Gel seni sen tuzağımdan seç deyi
Kıl gibi köprüden âdem mi geçer
Ya düşer ya dayanır yahut uçar
Kulların köprü yaparlar hayr içün
Hayrı budur ki geçerler seyr içün
Yunus’un yaşadığı yıllarda Molla Kasım diye biri varmış. Ona, Yunus’un şiirlerini yazılı olarak getirmişler. Molla Kasım her okuduğu şiiri dine, şeriata aykırı bularak yakıyormuş. Binlercesini yaktıktan sonra, kalanını da suya atmaya başlamış. Derken bir şiir onun dikkatini çekmiş:
Derviş Yunus bu sözü eğri büğrü söyleme
Seni sigaya çeken bir Molla Kasım gelir.
Molla Kasım bunu görür görmez Yunus’un büyüklüğünü anlamış ve yakmadığı, atmadığı şiirleri bir hazine gibi saklamış. Onun için şiirlerinden binlercesini göklerde melekler, binlercesini denizdeki balıklar, kalan binlercesini de insanlar söylermiş.
Yunus Emre hepimizin ortak değeridir. O, anadilimiz Türkçeyi yüceltmiştir. Bizi birliğe, dirliğe ve barışa çağırmıştır. Onun şiirleri softalığa; ülkemizi ortaçağ karanlığına sürüklemek isteyen çağdışı zihniyete, dinimizi siyasete ve ticarete alet etmeye kalkışanlara, ılımlı İslam düşüncesini yaymak isteyenlere, Batı Müslümanlığını tezgâhlayanlara karşı en büyük yanıttır.
O saf, içten, Tanrı ve insan aşkıyla dolu bir Anadolu Müslümanıdır. Asırlar öncesinden bize selam yollamaktadır:
Biz dünyadan gider olduk
Kalanlara selam olsun
Bizim için hayır dua
Kılanlara selam olsun
Selam olsun Yunus Emre dedemize. Selam olsun; barışa, dostluğa ve kardeşliğe…
Yararlanılan kaynak: Sabahattin Eyüboğlu, Yunus Emre / Cem Yayınevi, 1972, İstanbul
Adnan Binyazar, Halk Anlatıları, Anadolu Verlag, 2004
Bahattin Gemici, İki Ülke Arasında, Öğretmen Dünyası, 2018, Ankara
-Çifte vatandaşlık göçmenlerin bu ülkedeki konumunu güçlendirir; sosyal haklarını güvence altına alır.
-İleriyi görmelerini ve geleceği planlamalarını sağlar.
-İnsanlara aidiyet duygusu kazandırır, onların toplumla kaynaşmalarını sağlar.
-Göçmenlerin siyaset malzemesi yapılmasını engeller.
-Irkçı partilerin önüne set oluşturur.
-Göçmenlerin siyasi yaşama katılmalarını sağlar; derneklere, siyasi partilere canlılık verir.
-Türklere Eyalet ve Federal Meclis kapılarını açar; sorunlarımızın dile getirilmesine ve çözümüne katkı sağlar.
-Barış içinde birada yaşamanın koşullarını yaratır.
-Alman partileri göçmenlerin sorunlarına eğilmek zorunda kalırlar.
-Gençlerimizin devlet memuru olmasının önündeki engeller kalkar.
-Yurtdışına okul gezilerine giden çocuklarımız vize derdinden kurtulur.
-Uzun süre Türkiye’de kalan yurttaşlarımız yabancılar dairesinin kapılarını aşındırmaz.
-Vize sorunu kolaylıkla aşılır.
-Daha önceleri Türk vatandaşlığını kaybeden insanlar yeniden ülkemize kazandırılır.
-Kabullenme kültürü insanların var olan önyargılarını ortadan kaldırır. -Entegrasyonun gerçekleşmesi yolunda önemli bir adım atılır.
-Sadakat sorunu yaşanma; insanlar iki ülkenin de anayasasına saygı gösterir.
-Çifte vatandaşlar Almanya ve Türkiye arasında dostluk köprüsü kurar; ekonomiye ve turizme güç katar.
ÇİFTE VATANDAŞLIK İSTİYORUZ.
KRV- SEÇİM HAKKI GİRİŞİMİ
NRW- INITIATIVE KOMMUNALES WAHLRECHT
Başkanı Bahattin Gemici
Almanya’da geçerli olan yasaya göre Alman vatandaşı olmak isteyenler kendi vatandaşlıklarından vazgeçmek zorundadır. AB üyesi ülke ve İsviçre vatandaşları, mülteciler çifte vatandaş olurken 60 yıldır bu ülkede yaşayan Türklerin kapsam dışı bırakılmıştır.
Bazı Alman siyasetçiler çifte vatandaşlığın “sadakat sorunuˮ yaratacağını ve Türkiye’nin Alman vatandaşlığını kazanan yurttaşlarını siyasi olarak yönlendireceğini iddia ederek önümüze engeller çıkarmaktadır. Bu söylemler haksız ve yersizdir. Bizim üzerimizden yapılan tartışmalar yabancı düşmanı partilerin ekmeğine yağ sürmektedir. Hâlen Almanya’da yaşayan 50’den fazla ülke vatandaşı çifte vatandaş konumundadır. Türk kökenli çifte vatandaşların sayısı ise sadece % 12’dir.
YAPILAN GİRİŞİMLER
Sosyal Demokrat Parti SPD, 2000 yılında çifte vatandaşlık için yola çıkmış ancak bu çabalar, dönemin Hessen Başbakanı CDU’lu Roland Koch’un imza girişimiyle başarısızlığa uğramıştır. 2000’den önce Alman vatandaşlığını alanlar, tekrar Türk vatandaşlığına geçerek çifte vatandaş olmuşlardır. 2000’den sonra çifte vatandaş olanlar yurttaşlarımız ise sorun yaşamaktadır.
Avrupa Parlamentosu milletvekili olan Prof. Dr. Hakkı Keskin, 2008’de çifte vatandaşlık konusunda kanun teklifi vermiş, bu teklif Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi tarafından kabul edilmiştir. Alınan karar aynı yıl Federal Meclis’te de ele alınmış ve ne yazık ki reddedilmiştir. Diğer ülkeler Avrupa Konseyi’nin kararını uygularken Alman Hükümeti işi yokuşa sürmekten vazgeçmeli ve Avrupa Konseyi’nin kararını aynen uygulamalıdır.
TÜRKİYE’DEN BEKLENTİMİZ
Almanya Türk Toplumu Genel Başkanı Prof. Dr. Hakkı Keskin ve Berlinli Türk Dernekler Topluluğu’nun girişimi ve Prof. Dr. Rona Aybay’ın katkıları ile hazırlanan 403 sayılı Türk vatandaşlığı kanunu ve 1111 sayılı askerlik kanunundaki bazı maddelerinin değiştirilmesini öngören Kanun Teklifi 1991’de zamanın Turizm Bakanı Bülent Akarcalı ve SHP İzmir milletvekili Birgen Keleş tarafından TBMM’ye sunulmuş ancak olumlu bir sonuç alınamamıştır.
İran, Polonya ve Fas gibi ülkeler, Alman vatandaşı olmak isteyen yurttaşlarını vatandaşlıktan çıkarmadıkları için o ülkelerden gelen insanlar çifte vatandaş olabilmektedir. Türk Hükümeti de aynı yönde bir karar alarak çifte vatandaşlığın önündeki engelleri kaldırma yoluna gitmelidir.
ÇİFTE VATANDAŞLIK NE GETİRİR?
Çifte vatandaşlığın kabulü, çoğulcu ve demokratik toplumda göçmenlerin politik yaşama katılmalarını, toplumla kaynaşmalarını sağlayacaktır. Yurttaşlarımızın bu ülkedeki statüleri güçlenecek, sosyal hakları güvence altına alınacaktır. Göçmenler bunu; verilen emeğe saygı, takdir edilme ve kabullenme olarak görecek; toplumda şans eşitliğinin ve barış içinde birarada yaşamanın kapıları açılacaktır. Entegrasyon; katılımdır, ancak bu şekilde göçmenlerin uyumu gerçekleşir, dışlanmaları engellenir.
Türklerin seçme ve seçilme hakkına sahip olmaları, eyalet ve Federal Meclis’te temsil edilmeleri mevcut sorunların dile getirilmesine ve çözümüne katkı sağlayacaktır. Türk düşmanlığını körükleyerek oy avcılığı yapan aşırı sağcı partilerin ve ırkçı saldırıların önüne set çekilecektir. Devlet memuru olmak isteyen Türk gençlerinin önündeki engeller kalkacaktır.
Çifte vatandaş olan yurttaşlarımız sadakat sorunu yaşamayacak, Türk- Alman dostluğuna, turizme ve ekonomiye önemli katkılar yapacaklardır.
GÜNCEL DURUM
Bugünkü durumda Alman vatandaşı olmak için en az 8 yıl bu ülkede süresiz yaşamak ve sosyal yardım almamak, Almanca sınavından B 1 sertifikası almak ve vatandaşlık testini (Einbürgerungstest) başarmak gereklidir.
2000’den sonra Almanya’da doğan çocukların anne babalarından biri süresiz oturma iznine sahipse çocukları Alman vatandaşlığına geçebilmektedir. Vatandaşlık Yasası’ndaki “opsiyon modeliˮne göre Almanya’da doğan yabancı gençlere 23 yaşına kadar ebeveynlerinin ya da Alman vatandaşlığı arasında seçme zorunluluğu getiriyordu. 2014’de yapılan kanun değişikliğiyle 21 yaşına kadar bu ülkede en az 8 yıl yaşayan ya da 6 yıl okula gitmeleri halinde çifte vatandaşlık hakkı verilmiştir. Yasa 1990’dan önce doğanları kapsamıyor.
Günümüzde 500 bini aşkın Türk çifte vatandaş, 800 binden fazla yurttaşımız ise Alman vatandaşlığına geçmiş durumdadır. Kalan 1.5 milyon ise sadece Türk vatandaşı olarak yaşamaktadır.
Almanya’ya Türk işçi göçünün 60. yılında bu çifte vatandaşlık hakkı verilmelidir. Bu hak sadece 1. nesil için değil, tüm yurttaşlarımız için geçerli olmalıdır. Ancak bu şekilde verilen emekler takdir edilmiş olur. Almanya’daki tüm demokratik partilerden beklentimiz budur.
NE YAPMALIYIZ?
MEKTUPLARIMIZI AŞAĞIDAKİ ADRESLERE GÖNDERELİM
Landtag und Landesregierung NRW E-Mail Adressen:
Integrationsausschussvorsitzende: Frau Margret Vosseler-Deppe [email protected]
Landtagspräsident: Andre Kuper: [email protected]
Ministerpräsident: Armin Laschet [email protected]
Integrationsminister: Joachim Stamp [email protected]
Staatssekretärin für Integration: Serap Güler [email protected]
SPD- Landtagsfraktion Vorsitzender: Thomas Kutschaty [email protected]
Integrationspolitischer Sprecher Yetim, Ibrahim (SPD) [email protected]
Pressesprecher: Andreas Hahn [email protected]
CDU Landtagsfraktion Vorsitzender: Bodo Löttgen [email protected]
Integrationspolitische Sprecherin Wermer, Heike (CDU) [email protected]
FDP Fraktionsvorsitzender: Christof Rasche [email protected]
Integrationspolitischer Sprecher der FDP-Fraktion: Stefan Lenzen [email protected]
Fraktionsvorsitzende Bündnis 90/Die Grünen: Verena Schäffer [email protected]
Integrationspolitische Sprecherin der Grünen-Fraktion: Aymaz, Berivan (Gruene), [email protected]
Bundestag:
Bundestagsfraktion SPD Arbeitsgruppe Migration und Integration | SPD-Bundestagsfraktion (spdfraktion.de)
Sprecher der Arbeitsgruppe Migration und Integration Lars Castellucci: [email protected]
Aydan Özoguz: [email protected]
Gülistan Yüksel: [email protected]
Nezahat Baradari: [email protected]
Karamaba Diaby: [email protected]
Josip Juratovic: [email protected]
SPD Deutschland SPD Vorsitzende Saskia Esken und Norbert-Walter Borjans: [email protected]