GÜÇ VE GÜÇLÜ OLMAK

ABONE OL
11:52 - 23/10/2020 11:52
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

GÜÇ VE GÜÇLÜ OLMAK

Güç; hayattaki her türlü ilişki ve etkileşimin önemli, aynı zamanda ayrılmaz bir parçasıdır. En basit tanımıyla güç; (güçlü düşünce) başkalarını etkileyebilme yeteneğidir.

Britanyalı Filozof ve 1950 Yılı Nobel Edebiyat Ödülü sahibi yazar Bertnard Russell, güçlülük kavramının insanlarda açlık tehlikesiyle karşı-karşıya kaldıkları dönemlerde ortaya çıktığını savunuyor. O halde insanlık doğasının üstünlük, düzen ve kontrol anlayışının nesnel bir göstergesi olan ”güç” kavramı, insanlık tarihi kadar eskidir dersek yanlış olmaz sanırım!
İlk çağda avlanarak geçinen insanoğlunun kıtlık baş gösterince kendisinin bunda zarar görmemesi için güçlü olması gerektiğinin bilincine varması sonucu bu kavram gelişmiştir.  O dönemlerde bireysel fiziki güçlülük söz konusu iken bugün güçlülük üç alanda kendini göstermektedir:
a-Fiziki güç. Bu da ”ordu” ve ”polisin” gücü
b-Ekonomik güç
c-Propaganda gücü

Devletten aileye, iş yaşamından, eğlence dünyasına, dini kurumlardan bilimsel kuruluşlara kadar geniş bir yelpaze içinde ” güç” günlük hayatımızda önemli bir yer tutuyor. 
Güç otoritelerinden biri olarak kabul edilen Alman düşünür ve Filozof Nietzsche : ”Dünyanın temel hammaddesi güç / iktidardır.” diyor.
Geçmişte kişilerin haklarının elinde alınması, bir başkasına bağımlılık durumu yaratması ve gücün egemenlik ve de sevgi temeline dayandırılmadan oluşturulması nedeniyle insanlar tarafından uzun yıllar olumsuz şekilde algılanmıştır. Ancak yine de; gücün yaradılıştan kötü, tehlikeli ve faydasız bir şey olduğu söylenemez, çünkü güç insanlık tarihinde önemli rol oynamıştır.

İngiliz sömürgeciliğine karşı Hint milli hareketinin lideri Mahatma Gandhi’in barışçıl güç ve propaganda gücünü kullanarak ülkesi Hindistan’ı bağımsızlığına kavuşturması buna en iyi örnek teşkil etmektedir.
Güç geçmişte olduğu gibi günümüzde de hem iyi hem de kötü amaçlarla kullanılmıştır ve kullanılmaya da devam etmektedir.
Oysa fiziki gücü elinde bulunduran politikacılardan ve devletlerden beklenen onu akıllıca, halkının çıkarları doğrultusunda ve etkin olarak kullanmalarıdır.
Ben  yazımın bu bölümünde fiziki güce yani devlet gücüne biraz daha değinmek istiyorum.

Hepimiz güçlü olmak isteriz ve bunun içinde girişimlerde bulunuruz. Güçlülük insanı ve iktidar koltuğunda oturan politikacıları kötü şeyler yapmaya da yönlendirebiliyor, çünkü gücün zevki gücü kullandıkça artar. 

Yukarıda adı geçen Britanyalı yazar  Russell: Fiziki güçlülük olan devlet (ordu/polis) gücünü ellerinde tutanlar, yanlış yola saptıklarında bunları dizginlemek gerekir diyor.  Ancak hepimiz de biliyoruz ki,  despot yöneticileri, anti-demokratik yönetimlere kaçan, haksızlık yapan, karşıt görüşe öcü gözüyle bakan devlet gücünü elinde bulunduranları dizginlemek geçmişte olduğu gibi günümüzde de hayli zor, ama olanaksız değil!..

Yanlış giden her şey yıkılmaya mahkûmdur. Aşırı güç kullanımı, zorbalık, haksızlık ve adam kayırma temeli üzerine kurulmuş her sistem er- geç çökmek zorundadır.
Her şey gibi fiziki gücün de bir sınırı olmalıdır. Karşıt görüşlü insanların yasaların öngördüğü doğrultuda yaptıkları barışçıl gösterilere bile tahammülü olmayan ve bu insanları sindirmek için devletin fiziki gücünü kötüye kullanan bir güç yozlaşmış bir güçtür. Wilhem Pitt’in de dediği gibi, sınırsız güç yozlaşmaya mahkûmdur. Bunun en iyi örneklerine söz de müslüman ülkeler olan Mısır, Tunus, Irak, Cezayir, Libya ve şimdilerde ise Suriye’de tanık olmaktayız.
                                                                                       
Tarih boyunca halkların sıkıntı çekmelerinin baskı ve zulüm altında kalmalarının özünde yine ‘’sınırsız güç kullanımı’’ yatmaktadır. Fiziki gücün geçmişte ve günümüzde en kötüye kullanıldığı alanların başında devlet yönetimi gelir.
İnsanlık tarihinin tozlu sayları sınırsız gücü ellerinde bulundurmak isteyen kralların, imparatorların, faşist diktatör ve despot yöneticiler ile buna karşı koyan ezilen halkların mücadeleleriyle doludur.
Bugün sahip olduğumuz özgürlükler, cesur insanların (atalarımızın) imparatorlukların ve devletlerin sınırsız gücü ellerinden bırakmak istemeyen karşıt güçlere karşı verdikleri savaşım sonunda kazanılmıştır.

Günümüzde Demokrasi ile yönetilen ülkelerde yönetimi ellerinde bulunduran politikacıların sahip oldukları güç ve yetkiler sınırlandırılmıştır. Halklar sınırsız güç kullanmaya kalkan politikacılara karşı koyabiliyorlar. Ancak insanların çoğu ne yazık ki, tarihler boyunca güçsüz ve zayıflara acır gibi görünüp, hep güçlünün yanında yer almışlardır.
Haklı olarak ta Alman Filozof Nietzsche : ‘’Nerede yaşayan bir yaratık gördümse, orada güçlü olmak isteğine rastladım’’ demiştir. 

Demokrasilerde politikacılar güçlerini kendi görüşleri doğrultusunda oluşturdukları polis/ordudan değil, bilakis bu gücü uluslararası alanlarda saygınlık kazanmış kanunlardan almalıdırlar…
 
Rıza Almalı

 

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.