BİR EBU ZERR EL-GİFARİ OLAMADIK!..

ABONE OL
11:52 - 23/10/2020 11:52
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

BİR EBU ZERR EL-GİFARİ OLAMADIK!..

 
Oysa ülke nüfusumuz 78 milyona yaklaştı!..
 
İslam’ı ilk kabul eden sahabelerden, Hz. Muhammedin yakın dava arkadaşı ve sonrasında da, Hz. Alinin taraftarlarından Ebu Zerr El-Gifari, cahiliye döneminde bile putlara tapmaktan nefret eden, İslam’ı henüz kabul etmemişken bile ibadetlerine başlamış olan bir kişidir. Doğru bildiğini söylemekten çekinmeyen, son derece korkusuz biridir. İlk başlarda, Müslüman olduğunu açıktan söylememesi tembihine rağmen, Müslüman olduğunu Mekke’de açıkça ifade edince, büyük bir saldırıya uğramıştır. Defalarca öldüresiye dövülmesine rağmen, yine de saklamamış her vesile, her ortamda İslam’ı kabul ettiğini açıkça ifade etmiş, hayatı boyunca da, tüm kazancını infak (İhtiyaç sahiplerinin geçimini temin etme)etmiştir. Hz. Muhammed, kendisini bir nevi danışmanlık göreviyle, sürekli yanında tutmuş, sıklıkla da Hz. Muhammedin övgüsüne mazhar olmuş birisidir. İdareci olma isteği, Hz. Muhammed tarafından bazı nedenlerle uygun görülmeyince, ömrü boyunca bir daha talepte bulunmamıştır.        
 
Ebu Zerr El-Gifari hakkında çok kısa olan böyle bir bilgi edindikten sonra, gelelim o çok ibretli ve günümüze de örnek teşkil eden olayına…
 
Müslüman kanı akıtan, Suriye Valisi Muaviye’nin binlerce işçiyi çalıştırarak kendisine son derece görkemli bir saray yaptırdığını duyunca, gidip sarayı inceler, gördükleri karşısında, doğruları söylemeden duramayan huyu gereği, Muaviye’nin karşısına çıkar ve önündeki tepsiyi devirerek şöyle der: Yoksullar inlerken, sen bu sarayda tepinecek misin? Bunun hesabını öte tarafta nasıl vereceksin?.. Ardından devam eder sözlerine: Ey Vali, ey Muaviye, bu sarayı halkın parası ile yaptırıyorsan, hırsızlıktır, haksızlıktır! Eğer bu sarayı kendi paranla yaptırıyorsan, israftır, haramdır! Derhâl yık bu sarayı…
 
Muaviye yanıt vermez, Ebu Zerr El-Gifari çıkıp mescide gider, ardından da halktan bir grup gelerek, Muaviye’den şikâyetçi olur, uzun zamandır maaşlarını alamadıklarını söylerler. Onlara yanıtı şöyle olur: Öyle olaylar yaşanıyor ki, ben hâlâ bir şey anlayabilmiş değilim. Bu yapılanların, ne Allah’ın Kitabında, ne de Peygamberin davranışlarında hiçbir yeri yoktur. Hak ortadan kalkmış, batıl tekrar canlanmıştır. Yalancılık, doğruluğa yeğ tutulmuştur. Düzensizlik ortaya çıkmıştır. Ey servet sahipleri, fakirlerle eşit olun… Bunlar yemeklerini eğlence ve törenle hazırlarlar. Öylesine çok ve çeşitli yerler ki bunları hazmedebilmek için ilaç kullanmak zorunda kalırlar. Oysa Peygamber, hayatı boyunca, bir kez bile iki çeşit yemek yemedi. Peygamber ve ailesi, üç gün üst üste doyarak yemek yemedi, yedikleri de çoklukla arpa ekmeğiydi. Sofralarında arpa ekmeği olduğunda hurma, hurma olduğunda, arpa ekmeği olmuyordu. Bazen aylarca evinde yemek pişmiyordu…
 
Halkın şikâyetlerine, mağduriyetlerine, yaşadığı haksızlıklara, hukuksuzluklara daha fazla dayanamayıp bir gün Müslümanları toplar ve sarayı basar…
 
Muaviye’ye şöyle seslenir: Ey Muaviye, görüyorum ki elbiselerinin sayısı artmış, sofranda kuş sütü eksik, etrafında dolanan al yanaklıların sayısı da artmış. Muhammedin getirdiği dinin, neresinde yazıyor bunlar?!
 
Burada değinmeden geçemeyeceğim ki Ebu Zerr El-Gifari’nin bu davranışı en büyük cihattır! Çünkü Hz. Muhammed, “En üstün cihat, zalim olup haksızlık yapan devlet idarecisine gerçeği söylemektir” demiştir. (Tirmizi, Fiten, 13; İbn Mâce, Fiten: 5)
 
Merak ediyorum, şayet Ebu Zerr El-Gifari halen yaşıyor olsaydı, Ak Saraya gidip neler söylerdi acaba?!
 
Tabii ki onca koruma engelini aşıp da Muaviye’ye, (özür dilerim, baştan beri hep Muaviye deyince, aklım ona gitti) sözüm ona bizim olan sarayı yaptırana ulaşabilirse!

Perihan Reyhan Alkan

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.