ÖZVERİ…

ÖZVERİ…
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Tekrar Merhaba…

Zorunlu bir sağlık sorunundan kaynaklanan ayrılığım nihayet sona eriyor. Tekrar bilgisayarıma kavuşmak ve tuşlarda gezinmek ne kadar güzel?

Geri dönüp baktığımda ne kadar çok şey olduğunu; kimlerin beni özleyip; kimilerinin uzak durduğunu daha iyi görebiliyorum.

Yaz ve kış patikalarda dolaştığım günleri hayal etmiş, ormanların o insanı dinginleştiren havasını içine çekmiş, ıssız bir dağ başında kurduğumuz çadırın önünde yaktığımız odun ateşinin kokusunu özlemiş biri olarak yaşamın kısalığını, gücümün her geçen gün nasıl azaldığını üzülerek fark ettim.

Bugün her ne kadar gezip, çocuk ve gençlere doğa sevgisini aşıladığımız yeşil yaylalardan, uludağın bakir alanlarından, kulübelerden, tor kayalıklarından geriye bir şey kalmamış; Milli parkın o sihirli dokusu rant uğruna yok edilmiş  olsa da, içimizdeki sevgisinin ve anılarının kaybolmadığını görüyorum.

Tek tesellim, bu güzellikleri yaşamış; izcilerin yaktığı küçük ateşte ısınmış olanların da bütün bunları hissedip unutmamış, ülkemizin geleceği adına ayni kaygıları paylaşmakta olmamızdır.

Tecrübe ettik ki, “Yaşama küskünlük elinizdeki güzellikleri kaybetmeniz ile başlar” sözü ne kadar doğru imiş? Yeni bir depremde sevdiğiniz insanları kaybetmek, onlara ulaşamamanın çaresizliğini yaşamak, hayatta iken ihmal ettiğiniz sevdikleri anımsamak acıların en çaresizi oluyor.

Ağaca, ormana, çiçeğe, kelebeğe, denize, balığa, dalgaların kumsala vururken çıkardığı sese, şafak vakti öten bir kuşun o küçücük hançeresinden dökülen muhteşem nağmelere, özlediğiniz bir dostun sesine değer vermiyorsanız biliniz ki yaşamıyorsunuzdur.

Biz çocukların neşeli çığlıklarını, yüzlerindeki gülümsemelerini, sizi gördükleri zaman gözlerindeki ışıltıları, geleceğe duymaları gereken güvenlerini kaybettik. Sadece rant’ı düşünerek koskoca bir ülkenin geleceğe bırakacağı mirası zehirledik, yakılmasına, yok olmasına göz yumduk. Yardımı ve destek isteyenlerden bunu esirgedik.

Zaman, zaman “Keşke bütün bu yaşananlar kötü bir düş olsa idi ve bir gün bu kabustan uyanabilseydim” diye düşünüyorum.

Maalesef geleceğe bizler çok kötü bir miras bırakıyoruz. Çocuklarımızı ise sonu belirsiz günler bekliyor. Kendi sırça köşklerinde oturanlar, kendi geleceklerini garanti altına almak için her türlü ahlaksızlığı yapan ve göz yumanlar, geçim derdi olmayanlar, fakir fukaranın beslenmesini makarnaya bağlayanlar anlaşılan Fransız ihtilalini okumamışlar. İkinci dünya savaşından; yanıp yıkılıp çıkmış ülkelerin çocuk ve kadınlarının ne tür acılara maruz kaldıklarını, kayıplarının neler olduğunu anlayamamışlar.

Sevgili Atatürk’ün ülkeyi müreffeh kılmak, Türk halkının hiçbir yabancı ülkeye muhtaç olmadan yaşaması için tarımdan sanayi tesislerine, sosyal hayattan fikir ve sanat devrimlerine kadar neler yaptıklarının farkına varmamışlar.

Bugün geldiğimiz noktada böylesine görünmez bir mali yıkımın nasıl yaşandığına, ülkeye getirilen yabancı göçmenlerin işgal kuvvetleri gibi yerleşik düzene geçmelerine, yetiştirdiğimiz onca bilim adamı ve akil insanın bir zamanlar düşman kuvvetlerine yakalanmamak için adeta yurt dışına kaçıp yabancı ülekelere gitmelerine, kendi madenlerimizin, ormanlarımızın, tarım ve zeytinlik alanların yok edilmesine seyirci kalmak, her geçen gün boynumuzdaki geçim ilmeğinin biraz daha sıkılmasına hayret etmemek aklı başındaki hiç kimsenin katlanacağı bir durum değildir.

Bu ülkenin düşünen, planlayan, geleceği kendi vatandaşı için planlayan ve koruyan insanlara ihtiyacı vardır.

Özveri, bir işin başarılması, bir amaca varılması için yapılır.  Savaş gibi barış gibi…

Yoksa şer güçlerin yaptıklarına kendi menfaati için göz yuman, perde olan, elindeki gücü halkına karşı tehdit olarak kullananların beka’ları için değil…

 

Taner TÜMERDİRİM

[email protected]