TÜRKİYEDE YAPAY ZEKA VE SPOR

TÜRKİYEDE YAPAY ZEKA VE SPOR
3

BEĞENDİM

ABONE OL

Yapay zeka, tüm yaşam alanlarında olduğu gibi spor alanında da artarak daha da büyük bir önem kazandığını gözlemlemekteyiz; Sporcu performansının tahmin edilebilmesi, yetenek keşfindeki etkisi ve hatta sporcu yaralanmaların önlenmesi gibi konularda etkisini gösterdiğinden spor otoritelerinin büyük ilgisini çekmeye başlamıştır. Bu gidişatın kimbilir belkide, yapay zekanın antrenörlerin yerini alabileceği gibi bir soruyuda düşündürtmüyor değil?

Yapay zeka, çok fazla verinin olduğu yerlerde kendini adeta evindeymiş gibi çok emin hisseder, ne kadar çok veri elde ederse, o kadar çabuk ve iyi sonuca ulaşmaktadır! Yapay zekanın performansı tahmin etmesi, duruştaki hataları fark etmesi veya hareketleri hassas bir şekilde analiz edebilmesi, spor alanındaki kullanımını hayal edilemeyecek kadar çok imkanlarıda sunabilmektedir.

Dünyada bu alandaki bilim adamları; “Yapay zeka, verilerin yapılandırılmasına, anormalliklerin gösterilmesine ve insanların bunlarla daha iyi başa çıkabilmesi için veri miktarının azaltılmasına yardımcı olacagını” açıklıyorlar. Peki bu özellikle ne anlama geliyor?

Yapay zeka halihazırda nerede kullanılıyor? Yapay zeka zaten sporcuların performanslarını tahmin ettiği, ayrıca bazı fizyolojik veriler, (nabız, oksijen ve kan değerleri) hakkında bilgi vermesi, zamanla performans teşhisinin sonuçlarını tahmin etmeyi ve bizlere öğretmesinden yola çıkılabilir ve düşünebiliriz. Yapay zeka sayesinde sporcuların artık laboratuvarda kendilerine eziyet etmelerine ve performanslarının nasıl olduğunu anlamalarına gerek kalmadan öğrenebilmelerini de sağlıyacak bir fenomen gibi görülmektedir.

Peki gelecekte neler mümkün olabilecek; Hareketlerin analiz edilmesi, sporcuların antrenmanları sırasında sanal gerçeklik ortamında gözlemlemebilmesi, hareket esnasında hataların nerede oluştuğunu ve neyin daha iyi yapılabileceğini tespit etmesi, bunun yanında, kendi hareketlerinizin yalnızca kendinizle değil aynı zamanda diğer sporcuların hareketleriyle de kıyaslama olanaklarını sağlaması gibi konularda daha çok bilgi verecektir. Bu, hayal bile edilemeyecek bir potansiyel sunmaktadır. Dünyanın en iyilerinden antrenman öğrenebilir, onların hareketlerini kopyalayıp öğrenebiliriz ve neden hâlâ dünyanın en iyilerinin gerisinde kaldığımız konusunda bilgi verebilir ve buna karşılık farklı çözüm önerilerini bizlere sunabiliriz diye düşünüyorum. Tüm bunlara ek olarak yapay zeka, hareket sırasında daha sonra önlenebilecek bir yaralanmanın yaklaştığını algılayabildiğinden bizlere daha önceden bilgi verebilecektir. Yine yapay zeka, yarışmalardaki hakemlerin bir egzersizin zorluk düzeyini belirlemesine yardımcı olabilmesi sayesinde değerlendiricilerin zamanında doğru karar vermesine de yardımcı olacaktır, kuşkusuz antrenörlerin bu durmdan mutlaka faydalanacakları düşünebiliriz.

Yapay zeka insanların yerini alabilir mi? Kuşkusu bizleri korkutan en büyük soru işareti olarak karşımızda durmaktadır, ancak birçok bilim insanı büyük ölçüde, yapay zekanın daha hızlı, daha iyi ve daha güvenilir çalışsa da bir spor süpervizörünün değerlendirmesine yaklaşacak kadar veri toplayabilmesi pek mümkün gözükmediği düşüncesinde, yani; yapay zekanın insanların yerini almaktan çok uzakta olduğu konusunda birleşiyorlar. Bir noktada durumun böyle olması, spor için yepyeni bir soruyu ortaya çıkarmaktadır? Yapay zeka tarafından alınan kararlardan gerçekte kim ya da kimler sorumlu olacaktır?

Bu konuda; Alman Yapay Zeka Etik Konseyinin görüşü var; “İnsanlar ve Makineler – Yapay Zekanın Ortaya çıkardığı Zorluklar” başlıklı açıklamasında yapay zeka ile nasıl başa çıkılacağı konusunda bir tavır alıyorlar. Bu öneriler: Yapay zeka insanların yerini almamalı, Yapay zeka kararları desteklemeli, onların elinden almamalı, İnsanlar her zaman nihai kontrolü uygulamalıdır, Yapay zeka kararının nasıl verildiği açık olmalı, İnsanların çıkarları her zaman odak noktası ve ön planda olmalı ve Özel hayata müdahaleler kesinlikle önlenmeli görüşündeler.

Bu bağlamda; gelişen ve değişen dünyamızdaki Yapay zekanın genel bir çerçevesini siz değerli okurlarımla paylaşmak istedim ve bu konunun ülkemiz düzeyinde hangi aşamada olduğumuzu ve spor içerisinde kullanılması hususunun kaçınılmaz olduğunu düşünmekteyiz. Bu alanda çalışmalar yapacak akademisyenler, spor kulüpleri, spora hizmet veren tüm paydaşlarının zaman kaybetmeden bir araya gelerek ülkemiz sporu için bir yol haritası çizmeleri gerektiğinin zamanının geldiğini dikkatlerinize sunmak istedim.

Saygılarımla
Prof. Dr. Seyhan HASIRCI

Devamını Oku

ÜLKEMİZDEKİ FUTBOL TARAFTARININ ACİZLİĞİ

ÜLKEMİZDEKİ FUTBOL TARAFTARININ ACİZLİĞİ
3

BEĞENDİM

ABONE OL

Sporda Etik ve Fair-Play davranışını ön gören en önemli kavramlar hiç kuşkusuz; Sporun, bireyin duygu, düşünce, ruhsal yapı ve fiziksel yönünü değiştiren bir olgu, farklı din, ırk, renk, inanış ve düşünüş biçiminde olan insanları ayırmadan aynı çatı altında birlikte yaşayabilmeye yönelten ve hiç kuşkusuz toplumu pozitif etkileme yeteneğine sahip olan sosyal aktivitelerin bütünü, herşeyden daha da önemlisi bireylerin, demokratik bir düşünce olgusunu ön planda tutmalarını sağlayan bir olgu olduğunu biliyoruz!

Üzülerek söylemek isterim ki dün akşam Trabzon kentimizde oynanan Trabzonspor-Fenerbahçe maçında yaşananları ibretle izledikten sonra doğrusunu isterseniz düşüncelerim ve yazdıklarımla çelişki dolu bir gece yaşadım. Buradan ülkem adına utanç duyduğumu itiraf etmek istiyorum!

Ben yine ısrarla sporun insanın beden ve ruh terbiyesini geliştiren, bireyi psikolojik, sosyolojik ve fiziksel açıdan terbiye eden, kaybetmenin spor olgusu içerisinde hep var olduğu gerçeğini bildiğimiz halde neden bu şiddet? Amacınız nedir diye sormak isterim Tarbzondaki seyircilere?

Ne yazık ki! Spor alanlarında yaşanan bu ve buna benzer şiddet ülkemiz futbolunu maalesef tehdit etmekte ve böyle gidersede altından kalkamıyacağımız daha büyk sorunları getirecektir.

İşin daha acı tarafı, her hafta sonu maçlardan sonra farklı televizyonlarda farklı demeçler veren spor yorumcularının bu taraftar şiddetini bir kenara bırakıp saha içerisindeki sporcuların davranışlarını ön plana çıkarararak taraftarların yaptıklarını doğal bir olaymış gibi göstermeleri ve siddeti adeta onaylamalarıdır. Trabzonspor Fenerbahça maçında bu hafta sonu yaşanan bu olaylar Türk futboluna ve dolayısı ile Türkiye Futbol Federasyonuna kara bir leke olarak kalacaktır.

Buradan tekrar söylüyorum; bu ve buna benzer olayları cezalarla değil sadece ve sadece eğitimle çözebilirsiniz! Bu eğitim en baştan en aşağıya kadar olması ve alınıp-verilmesi gereken bir eğitimdir; Antrenörü, sporcuyu, hakemi, taraftarı, kulüp yöneticisni ve gerekirse federayonu ve hatta Bakanlıklarıda kapsamalıdır.

Bu çözümün yolu hiç kuşkusuz Heryzel Faciasından sonra başlamıştı, UEFA ve Avrupa Konseyinin ortaya koyduğu bildirgeyi iyice okuyup içimize sindirdiğimizde ancak biz bu sorunu çözebiliriz! Bu yol haritasını daha önce defalarca söyledik; öncelikle kulüplerin ve ardından taraftarların hiç zaman kaybedilmeden eğitilmeleri sağlanmalıdır.

Bunu kimin sağlıyacağıda bildirgede çok açık ve nettir; Öncelikle Spor Bakanlığı ardından Futbol federasyonu bu işin sorumlularıdır. Ha bu işin nasıl yapılacağı şayet sorulursa tarafımıza oldukça basittir kısacası reçetesi vardır ve bunu uygulayabilecek yeterli insanımız da mevcuttur!

Saygılarımla

Prof. Dr. Seyhan HASIRCI

Devamını Oku

YEREL YÖNETİMLER SEÇİME GİDERKEN SPORUMUZ

YEREL YÖNETİMLER SEÇİME GİDERKEN SPORUMUZ
3

BEĞENDİM

ABONE OL

Yerel yönetimlere aday olan kişilerin seçilebilmeleri için yoğun bir çalışma içerisinde olduklarını büyük bir heyecan ve merakla izlemekteyiz, bu adayların seçim öncesi spor ve egzersize ilişkin neler yapacaklarına ilişkin dah öncekillerden çok daha farklı şeyler söyleyemedikleri ortada. Bu bağlamda kuşkusuz kimlerin gerçek anlamda spor alanında neler yapacağını da merak etmiyor değiliz! Daha önceleri defalarca yazdık ve dilimiz döndüğünce anlatmaya çalıştık; Bir kez daha hatırlatmakta yarar görmekteyiz!

Son yıllarda yerel yönetimlerin profosyonel sporlara ilgi duyması ile kendi bölgeleri içinde yaşayan insanlara yeteri kadar egzersiz ve spor olanaklarını sunmamaları dikkatimizi çekmektedir. Oysaki Yerel Yönetimlerin sporla ilgili, olarak öncelikli olarak yapmakla yükümlü oldukları en önemli şeyler; Beldelerinde yaşayan, yediden yetmişe her yaş grubuna, farklı cinsiyetteki insanına ve farklı din dil ve kültüre sahip insanların spor olanaklarından yararlanmasına fırsat tanımaktır. Yoksa milyonlarca lirayı tek bir sporcu transferine harcayarak kendi bölgesinden çıkması muhtemel yetenekli binlerce çocuk ve gençlerimizin geleceğini engellemek değildir. Bunun yerine beldesinde bulunan spor kulüpleri ve sporcularına destek olabilir!

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Sağlığı ‘’Bireyin kendisini fiziksel, duygusal (psikolojik) ve sosyal yönden mutlu hissetmesidir’’ diye tanımlar. Bu da şu anlama gelmektedir; Sağlıklı bir vücut, sağlıklı bir ruhsal yapı ve çevresi ile sosyal yönden olumlu ve sağlıklı ilişki kurabilen insan.
Tabi ki! İnsan öncelikle sağlıklı, kendisi ile uyumlu ve barışık olmalı ki! Daha sonra da çevresiyle iyi bir iletişim kurabilsin. İyi bir iletişim çok iyi bir aliş-veriş anlamına da gelmektedir, kendi düşüncemiz ne kadar önemli ise başkalarının düşüncesi de o denli önemlidir! Bu bağlamda, bireyin hem fiziksel ve hem de sosyo-psikolojik yönden, daha sağlıklı bir yapıya nasıl ulaşabilecegini göz ardı etmemeiz gerekmektedir.
Bu gün gelişen ve değişen dünyamızda Spor alanında da çağı yakalar düzeyde etkinliklerini sürdürebilmek ve sağlıklı bir toplumu oluşturabilmek için hep birlikte ve her kesin kendi alanı ile ilgili olarak katkı koyması önemlidir.
Bu yazımda, dünyada özellikle gelişmiş ülkelerde, spor alanında olmazsa olmazlardan olan bu sağlık boyutu ülkemizde maalesef henüz tam olarak algılanamamış ve de anlaşılır bir boyutta değildir. Bu nedenle;

Ülke çapında Spordan Beklentilerimiz ve Yerel Yönetimlerin Desteği nasıl olmalıdır? Sorusunu yanıt olabileceğini düşündüğüm önerilerim aşağıdadır;
1. Yarışma ve Performanstan önce, Hareket ve Egzersiz kavramlarının ön plana alınmalı ve sağlıklı bir toplum oluşturulmasına katkıda bulunulmalı,
2. Bireyleri ister tek başına, ister gruplar halinde hareket etmeye teşvik etmeleri ve egzersizden zevk almalarını sağlanmalı,
3. Sağlıklı bireyler, sağlıklı bir toplumu oluşturur, sağlıklı toplum kendi ülkesinin üretimine olumlu katkılarda bulunan bireylerden oluşur bunun için yerel yönetimler kendi siyasi parti proğramlarını daha da zengilleştirmek ve taraftar bulabilmek içinde bunları yapmalı,
4. Farklı kültürlere sahip farklı ülkeleri hareket aracılığı ile kendilerini ifade etmelerini sağlayarak diğer ülkelerle kültürel bağ kurmalarına ön ayak olmakla, kardeş şehir projelerinde en çok dikkat edilecek sportif ve kültürel değişikliklerde buna önem verilmeli, çünkü spor birleştirir,
5. Alkol ve uyuşturucu bağımlıları o ülke için potansiyel bir tehlike olup, pek onaylanacak bir durum değildir, bu tür insanları kötü alışkanlıklarından egzersiz aracılığı kurtararak normal yaşama döndürülmeleri amaçlamalı ve bu yönde projeler üretilmeli, bu konuda yüzlerce örnek ve çalışmalar var her zaman yardıma hazır olduğumu buradan belirtmek isterim,
6. Özellikle sokak çocuklarını her ülke için başlı başına bir sorun olup yukarıdaki maddenin (uyuşturucu ve alkol) potansiyel kitlesidir. Bu sorunu egzersiz aracılığı ile daha çabuk çözülebileceği göz ardı edilmemeli bu tür çocuklarımızın topluma tekrar kazandırmanın yollarını araştırılmalı ki sporda ve toplumdaki şiddetin altında yatan en önemli kriter budur,
7. Sporun ya da hareketin özünde olan; paylaşma, eşit davranma, herkesin kendine düşen görevi yerine getirme gibi demokratikleşmenin temel kavramlarından yola çıkarak insanların demokratikleşmesine hizmet etmesi vurgulanmalı,
8. Bölgesel özellikler ve geleneksel spor dalları göz önünde bulundurarak kültürel zenginliklerimizin ulusal ve uluslararası alanlara taşınmasına destek verilmesi ve yaygınlaştırılması,
9. Ulusal boyuttaki etkinlikleri Uluslararası kuruluşlar aracılığı ile projelendirmeli ve farklı görüşler üretilerek hem parti programlarını ve hemde partinin sporda doğru bir politika izlemesine ön ayak olunmalı,
10. Kısacası Yerel Yönetimler; Kendi beldesi içerisinde yer alan tüm kitlelerini erken yaşlardan itibaren hareket, egzersiz ve sporun içine çekmekle, herkes spor yapmalı ve ancak bunların içerisinden yetenekli olanlar performans sporuna yönlendirilmesine hizmet etmelidir.

Umarım yeni seçilecek olan yerel yönetimlerden sorumlu olacak başkanlarımız bu konuya dikkat ederler ki! Bana göre türk sporunun kurtuluşu için önemli konulardan biriside budur.

En içten saygılarımla

Prof. Dr. Seyhan HASIRCI

Devamını Oku

SPORDA ZİHİNSEL ANTRENMAN GEREKLİMİDİR?

3

BEĞENDİM

ABONE OL

Çoğu zaman ister bireysel ve ister takım sporlarında olsun, sporcuların alacakları başarılı sonuçlar, hiç kuşkusuz Fiziksel hazırlıklarının yanı sıra Psikolojik yani zihinsel olarak ta hazır olmalarından geçtiği gerçeğini göz ardı etmemeliyiz. Durum böyle olunca da psikolojik hazırlıklarını yapmayan ya da yapamayan sporcuların bir tarafı hep eksik kalır ve müsabaka esnasında birçok şeyi yanlış yapar ya da istenilen davranışları sahaya yansıtamaz. Bu eksikliği görebilmek ve bu anlamda sporculara destek vermek sadece spor psikologlarının sorunu olmadığını bu sporcularla çalışma yapan antrenörlerinde sorunu olduğunu buradan paylaşmadan geçemeyeceğim.

Peki nedir bu zihinsel antrenman? Ve ne işe yarar derseniz, biz sporun psikolojik boyutu ile uğraşan insanlar olarak şöyle bir açıklama yapabilmekteyiz;

Zihinsel antrenman; psikolojik metotlar yardımıyla fiziksel davranış şartlarının sistematik olarak optimize edilmesi (iyileştirme, düzeltme ve geliştirilmesi) durumunu anlatır. Sistematik denildiğinde fiziksel antrenmanda olduğu gibi zihinsel antrenmanlarda da bir sistematiğin olduğunu düşünmeliyiz. Bu durum aşağıda da belirtmeye çalışacağımız dört bölümden oluşmaktadır.

1. Öncelikle Zihinsel antrenmanın öncelikle hedefe yönelik olması gerekir, yani çok özel taleplerin yerine getirilmesi yolunda seçilir ve uygulanır. Daha açık anlatırsan hangi sporcunun neye ihtiyacının olduğu saptanmalıdır.

2. Zihinsel antrenman planlandığı biçimde uygulanır, Bunun da anlamı şudur: Fiziksel hazırlık eğitiminde de olduğu gibi, oradaki bir antrenman planı nasıl oluşturuluyorsa psikolojik antrenman planı da oluşturulmalıdır. Tabi ki yapılan bu planlamalar birbirine uyumlu olmalıdır. Psikolojik antrenman kendisini çoğunlukla diğer antrenman programlarına entegre etmek sureti ile yaşama geçirilirse yarar sağlar.

3. Zihinsel antrenmanlar sürekli olarak tekrarlanmalıdır. Aksi takdirde bir alıştırma formunun sadece bir defa veya arada sırada uygulanması çok az veya hiç etki göstermeyeceğini bilmeniz gerekir ve antrenmanları tıpkı maratoncuların arada bir jogging yaparak maratoncu olunmayacağı gerçeğini bilerek uygulamalıyız.

4. Zihinsel antrenmanlar sürekli olarak kontrol altında tutulmalıdır. Antrenmanların akışı esnasında oluşabilecek etkiler sürekli olarak gözlemlenmelidir. Böylece sonuçta ortaya çıkan başarı ve başarısızlık durumlarının değerlendirilmesi daha kolay olur ve bu sayede yeniden planlama yaparken daha dikkatli olunması mümkün hale gelir.

Bireysel ya da kollektif davranış bozukluklarının düzeltilmesi, tekrar optimal düzeye getirilebilmesi, zihinsel antrenmanlar aracılığı ile mümkün olabilmektedir. Takım içi davranış bozukluklarının en önemli belirleyici davranışı, takım bireyleri arasındaki iletişimdir. Bu iletişim ideal durumlarda o kadar iyidir ki, oyuncuların birbirleriyle “kör anlaşılır’’ olurlar veya birbirleri ile bütünleşmiş “takım ruhu”na sahiptirler.

Zihinsel antrenman ile davranışların ön koşullarının anlamı belirtilmekte ve özellikle bunların en uygun hale getirilmesine uğraşılmaktadır. Çoğu durumda hedef bireysel performansın maksimalleştirilmesine yönelik olmaktadır. Bunun yanı sıra örneğin, sakatlanma durumlarında performans kaybına uğramamak ta söz konusu olabilmelidir.

Zihinsel antrenmanların bir başka katkısı hiç kuşkusuz sporcuların neyi ne kadar yapabilecekleri hakkında geniş bilgi sunar ve bunun aracılığı ile de müsabaka davranışlarında olumlu davranışlar izlenir Örn. Zamanı geçirmek amacı ile rakip takıma olumsuz veya eziyet edici davranışlara girmez, düşürdüğü rakibini kolundan tutup kaldırır ve buna benzer olumlu davranışlar gösterir.

Kuşkusuz Fair-Play de olmazsa olmazlardan olan, rakibiniz yoksa siz zaten müsabaka yapamazsınız! Kuralından yola çıkarsak; her ne olursa olsun bükemediğiniz eli öpmelisiniz! Kısacası neden kaybedip neden kazandığımızın analizini yaparsak bir sonraki müsabakaya daha iyi hazırlanabileceğimizi unutmamalıyız.

Saygılarımla

Prof. Dr. Seyhan HASIRCI

Devamını Oku

SPORUN BİRLEŞTİRİCİ GÜCÜ

3

BEĞENDİM

ABONE OL

Futboldaki süper kupa tartışması farklı görüşler ve farklı bakış açıları ile bir yığın eleştirisiyle günlerce kamuoyunda yerini aldı. Burada kimin haklı, kimin haksız olduğunu tartışmak bile istemiyorum, ne var ki böylesi bir sonucun ortaya çıkacağı aylar önce kendisini hissettirmişti! Ve hiçbir yetkili bu konuyu ciddiye alıp sağlıklı bir çözüm aramadan Riyad’daki maçın oynanacağı stada kadar gelindi, kuşkusuz buraya kadar sadece maçı idare etmeye çalıştılar?

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ile Suudi Arabistan’ı karşı karşıya getiren bu olaydan dolayı hepimiz çok üzüntülüyüz! Üzüntülüyüz çünkü oraya kadar giden her iki güzide kulübümüz ve dolayısı ile TFFederasyonumuz, bu maçı hangi şartlar altında oynayacaklarını çok önceden protokole yazmaları gerekirdi? Bu durum anladığım kadarı ile maalesef yapılmamış ya da eksik bırakılmış. Burada yaşananlar, sporun dünyadaki en önemli rollerinden biri olan ‘’Birleştirici Ruhu’’nun hiçte göz ardı edilmemesi gerektiğini bir kez daha haklı çıkardı.
Bana katılırsınız ya da katılmazsınız, ben bu konuya farklı bir pencereden bakmak istedim ve spor bilimi açısından incelediğimde; Hiç düşünebilemiyeceğimiz (bana göre zaten olmaması gereken) suni olarak çıkartılan kulüpler arası rekabete bağlı şiddet ve terör yapan taraftarların, bugün birlikte ve kardeşçesine bir tavır sergileyeceklerini? ve söz konusu vatan ise gerisinin teferruat olduğunu nasılda yıllar sonra anlayabildiler! Bence bundan sonra da söz konusu temiz futbol ise buna karşıda birleşmeleri ve tavır takınmaları gerektiğini tavsiye edebilirim!

Ben bu oynanamayan süper kupa müsabakasının spor alanlarında şiddetin tamamen ortadan kalkması için bir milat olmasını diliyor ve bekliyorum. Süper liğ ve daha alttaki liglerimizde müsabaka yapan tüm takımları, tüm yönetici ve taraftar liderlerine seslenmek istiyorum; Spor bir savaş değildir, sporda kazanmak ve kaybetmek her zaman vardır ve var olacaktır.

Önemli olan; Kaybedince neden kaybettiğimizi? Kazanınca da neden kazandığımızı mantıklı ve akıllı bir şekilde oturup düşünerek çözüm arayışı içerisinde olmamız gerektiği inancındayım. Dolayısı ile belki de bilmeden de olsa Türkiye futbol Federasyonuna böylesi bir olaydan sonra tüm taraftar gruplarını birleştirdiği için teşekkürlerimi sunmak istiyorum.

Bugün 2023 yılının son günü bu vesileyle ben tüm insanlığa barış dolu şiddetten uzak mutlu bir 2024 dileklerimi iletmek istiyorum.

Saygılarımla
Prof. Dr. Seyhan Hasırcı

Devamını Oku