VE YİNE MUHARREM İNCE, BİRLEŞMEK GÜÇLENMEKTİR

2

BEĞENDİM

ABONE OL

2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Muharrem İnce’ ye oy veren yurdum insanı şimdi İnce’yi yerden yere vuruyor. Vuranlar da daha çok CHP’ li arkadaşlar. Şaşkınlıkla okuyorum ve de izliyorum. Sorgulamadan hemen öne konulan tüm masaları kabul edip alkışlamayı ya da yerden yere vurmayı demokrat insanlara yakıştıramıyorum.

Daha son 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tüm demokrat insanlar tarafından desteklenen Muharrem İnce şimdi yine en büyük eleştiriyi CHP tabanından alıyor. Birdenbire korkunç bir Muharrem İnce düşmanlığı CHP alt tabanında çığ gibi büyürken sosyal medyada da Muharrem İnce sempatisi hızla büyüyor. O cepheden bu cepheye sürekli itilen ve de ötekileştirilen bir sistemde yine seçmenlerin çoğu ya Cumhur İttifakçısı ya da Millet İttifakçısı olup çıktı. Onun dışında çıkan herkes bölücü ve de tu kaka…

Şaşırmadık ama zaman o zaman değil. Yurdum insanı şimdi birleşmek zorunda. Bize sunulan 6′ lı masayı bile eleştirmeden anında sorgusuz sualsiz desteklememiz de sorgulayıcı ama sorgulamaya zaman bile yok. Seçimler çok yakın ve 20 yıldır tek adamlık başkanlık sistemin bir an önce gitmesi için tek yol BİRLEŞMEK!..

Kılıçdaroğlu acilen Muharrem İnce ile görüşmelidir!..

6′ lı masada CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu;

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, SP Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu,

DP Genel Başkanı Gültekin Uysal, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ve

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ile nasıl bir yıldır görüşmeler yapıyorsa acilen Muharrem İnce ile de görüşme yapmalıdır. CHP’ li arkadaşlar Muharrem İnce’ yi yerden yere vuracağına görüşme için baskı yapmalıdırlar. Daha düne kadar 26 parti varken birden seçimlere katılacak 37 parti var. Nasıl türediyse bu partiler o da ayrı bir soru. Eğer Kemal Kılıçdaroğlu, gençlik kollarından itibaren 35 yıl CHP’ ye hizmet etmiş Muharrem İnce ile görüşmezse kendi partisine hizmet etmiş insanlara da saygısını sorgularım.

Bu tür polemikler sadece AKP’ nin ekmeğine yağ sürer. CHP tabanı, şimdi işi gücü bırakmış Muharrem İnce’ ye saldıracağına, Kemal Kılıçdaroğlu’ nun bir an önce Muharrem İnce ile görüşmesi ve ortak olarak güçlenmesi için safları sıklaştırmalıdırlar.

Sosyal medyada eleştirileri İnce’ ye yapacaklarına esas olarak Cumhur İttifakı’ na yapmalıdırlar.  Babacan ile iş birliği yapan CHP; kendi gençlik kollarında yetişmiş Muharrem İnce’ yi ötekileştirmesi CHP’ nin tabiatına aykırıdır. Amaç; AKP’ nin gitmesi ise bunu yapması şart. Ben de 15 yaşında CHP Gençlik kollarında ilk seminer vermiş bir kız olarak bu emeğin ne olduğunu az çok biliyorum. Zira emek verenlerle direkt başa getirilenler arasında da fark vardır.  Unutmayalım; Kemal Kılıçdaroğlu direkt parti başkanlığına getirilmişti.  Muharrem İnce’ yi eleştirmeyi de; birlikte daha güçlü olup 20 yıllık tek adamlık anti demokratik sistemi nasıl yıkacağız diye onu düşünün!.. Ancak birlikte olunursa tekrar çoklu demokrasi gelir Türkiye’ ye. Zira bu kadar bölünmüşlükle, ötekileştirilmişliğin, adaletsizliğin, siyasal İslam’ın   yanında; deprem, sel ve ekonomik sorunlarla bir çıkmazda olan Türkiye’ yi çok kötü günler bekleyecektir. Yoksulluk, adaletsizlik, deprem sorunlarıyla çaresiz durumda olan halkın bir de çaresizliğine bir çaresizlik eklemeyin. Türkiye Cumhuriyeti belki de çağının en zor dönemecinde. Var olma ve yok olma aşamasında.

Bundan daha kötü ne olur diyenleriniz olabilir ama yine de hep bir umut vardır. Umut ise 6′ lı masanın daha da güçlenmesidir.

Ve  de 6′ lı masaya Muharrem İnce davet edilmelidir. Gerekirse görev verilmelidir. Kendisi kabul etmiyorsa siyaset tarihinden silinmesi demektir. Milletvekili savaşlarından arındıramazsanız kendinizi yine bu ülkeye en büyük zararı sizler vereceksiniz. Bu; artık bir kalım ya da ölüm savaşı.

Ayrıca; bu 6′ lı masa içimde umuttan çok umutsuzluk duygusu yaratıyor.

6 Şubat nedeniyle 6 sayısı da ruhumu daraltıyor. 6′ lı altta kalır 7 sayısında mucize vardır!.. 8′ de ise istikrar vardır. Birleşmek güçlenmektir!..

 

 

 

 

Devamını Oku

„KADININ ADI YOK, LAKABI ÇOK„

3

BEĞENDİM

ABONE OL

„KADININ ADI YOK, LAKABI ÇOK„


„ gökyüzünde düğün var deseler kadınlar merdiven kurmaya kalkar. „

Erkek sözlüğünde kadın; ana, kız kardeş, sevgili, eş olarak tanımlanıyor. Ama, kadına takılan lakapların sayısı belli değil.


Ana, avrat, karı, hanım, hatun, haremim, yar, sevgili, güzel, dişi, dilber, zevcem, ömür törpüsü, cadı, saçı uzun, aklı kısa gibi… Yöreden yöreye, bölgeden bölgeye değişen 100′ den fazla lakabı olan sözde cins-i latifeler…


Atasözleri ve deyimlere bakarsak saçı uzun aklı kısa, kaşık düşmanı ile başlayan 300′ e yakın deyim ve atasözü ile doludur sözlüklerimiz.


„ Kız kundakta çeyiz sandıkta „  atasözünü doğrulayan bir yaramız da „ çocuk gelinler „  Türkiye’ de   „ çocuk gelin „ sayısının 181 bini aşmış olması…


Ya küfürlerimiz? Anneyi hem kutsallaştıran,  vatana bile; anavatan, „ cennet anaların ayağı altındadır „  diyen bir ülkenin tüm küfürleri de ana ve avratla başlar ve biter.
Erkeklerle ilgili bakın fazla olumsuz atasözü ya da tanımlama bulamazsınız. Erkeklere hakaretler bile kadın üzerinden yapılmaktadır. Karı gibi, karı ağızlı, karı köylü, karı kılıklı, kancık gibi… Tüm kültüre yansıyan bu cinsiyet ayrımcılığı günümüzde daha da fazlalaşmaya başlamıştır.


„ Özgecan Yasası“


Politikacıların kadınlarla ilgili söylemleri Türkiye’de kadına şiddeti çoğaltan nedenlerden biridir. „ Kadın yüksek sesle gülmez, kadının yeri evidir, hamile kadın dışarıda gezmez „ diyen bir ülkenin politikasında yaşayan kadınlar,  kendisini ne sokakta ne de evde huzur içinde hissederler.
2002 ile 2015 yılları arasında Türkiye’de 5.406 kadın öldürülmüş. Resmi rakamlara göre son 7 yılda  % 1400′ lük bir artış, kadın cinsine karşı resmen bir yok etme boyutudur. Erkeklik indirimi denilen bir uygulama ile bu cinayetleri işleyenler ceza affına uğramaktalar.


Özgecan’ın ölümü kadına yönelik şiddette milat olur dedik ama o günden bu güne değişen bir şey olmadı.  Kayseri’ de, 12. sınıf öğrencisi 17 yaşındaki Cansel K. 33 yaşındaki matematik öğretmeni Bayram Ö. tarafından cinsel istismara uğradı. Kimse Cansel’ i   korumayınca intihar etti. 5 Mart 2016 tarihli çok yeni bir haberde Adana Kozan’ da 20 aydır aranan Hilal Özcan’ ı ağabeysi çok telefonla konuşuyor diye vurduğu ve babanın da bu suça ortak olduğu ortaya çıktı. Anne de susmak zorunda kalıyor ya da bıraktırılıyor.
Özgecan Aslan’ın vahşice öldürüldüğü günden sonra başlatılan kampanyada 1 milyon 300′ e yakın imza toplandı ve  „ Özgecan Yasası“  çıkarılması için meclise sunuldu. İmza Kampanyası :

https://www.change.org/p/%C3%B6zgecanyasas%C4%B1-%C3%A7%C4%B1ks%C4%B1n-yasalar-kad%C4%B1nlar%C4%B1-korusun-ahmet-davutoglu


***


Ben’ den Seçmeler. Eski yazılardan derlemeler:
Mart, Kadın, Doğa
Mart ayı, cemrenin havaya, suya, toprağa düştüğü, kışın ilkbaharı selamladığı, kışa veda ettiği bir ay.
Orta Doğu`da Nevruz şenliklerinin kutlandığı 21 Mart`a misafirlik ettiği;  gece ile gündüzün eşitlendiği bir ay.
Mart ayı, kadın ve erkeği eşitlenmese de; 8 MART DÜNYA KADIN ve BARIŞ GÜNÜ`ne de, koca bir ay boyunca, dünyanın her yanında kadınların kutlamalarına da şahitlik ediyor.
O yüzden Mart ayı kadınların ayı, cemrelerin düştüğü ay!..



***


8 MART 1857 yılında Amerika’nın New York kentinde tekstil ve tütün alanında düşük ücretlerle ve insanlık dışı çalışma koşullarını protesto etmek için 129 kadın 8 hafta boyunca grev yapıyorlar.
52 yıl sonra 1910 yılında CLARA ZETKiN, Danimarka`nın Kopenhag şehrinde Sosyalist Enternasyonal toplantısında, 8 Mart`ın Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanması önerisinde bulunuyor. Ve her yıl “Kadın Günü” kutlama kararı alınıyor.
1975 yılında ilk kez Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 8 Mart gününü DÜNYA KADIN ve BARIŞ GÜNÜ olarak ilan etti.


İlk kez, Türkiye`de Kadınlar Günü, 1921 yılında Emekçi Kadınlar Günü olarak kutlandı.

***


21. yy. da NEDEN hala kadınlar bu toplantıları düzenliyor?


ÇÜNKÜ;


Dünyada ki işlerin % 66`sı kadınlar tarafından yapılıyor. Erkekler ise % 34′ ünü.
Buna karşılık kadınlar, dünyada ki toplam gelirin % 10`na sahipler. Erkekler ise % 90`una…
Dünyada mal varlığının % 1` ne kadınlar sahipken, %99` una erkekler sahip…
Uluslararası Af Örgütünün hazırladığı raporda, dünyada her 5 kadının işkence ve dayağa maruz kaldığı; kadını dövenlerinde çoğunlukla kocaları olduğu…
Töre ve namus cinayetlerinin işlendiği 21. yy.  da babaların evlat katili olduğu,
8 Mart Dünya Kadınlar Günü`nde 4 ile 12 yaşındaki 6.000 kız çocuğunun sünnet edileceği için…


***


1934 yılında Almanya`dan önce Türk Kadınına siyasal haklar verilmiştir. 8 Şubat 1935 yılında TBMM çatısı altında 18 kadın bulunuyordu.
Bizimle aynı yıllarda siyasal haklarını elde eden İsveç` te kadınlar parlamentoda % 43, Bakanlar Kurulunda % 55 iken, Türkiye`de parlamentoda % 14`ünü kadınlar oluşturuyor.


***

Yaşamın her alanında olduğu gibi, iş yaşamında da belirleyici olan insanların cinsiyeti midir?
3. dünya ülkelerini bir kenara bırakırsak; gelişmiş, çağdaş Almanya’ da bile kadınlar hala erkeklere göre yaptıkları işte daha az para kazanıyorlar.
Şimdi, birçok insan erkekler ile kadınların aynı şartlarda çalışmadığını düşünebilir.
Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsünün (WSI) yaptığı araştırmaya göre, ( Frauen Daten Report ) kadınlar yüzde 20 daha az para kazanıyorlar.
Bu eşitsizlik, yüksek kazançlı iş kollarında daha da adaletsiz… Araştırmaya göre, şirket yöneticisi erkek 5.993 Euro kazanırken, aynı iş kolunda bir kadın 4.206 Euro kazanıyor.
Hukuk danışmanı bir erkek, ayda 5.331 Euro kazanırken, aynı işi yapan bir kadın 4.394 Euro kazanıyor.
Az kazançlı iş kollarında erkek, ortalama 160 Euro daha fazla kazanıyor.
1975 yılında Avrupa Birliği, üye olan ülkelere eşit işe eşit ücret uygulamasını getirmesine ve sendikaların mücadelesine karşın kadınlar hala az kazanıyor.

( Mart 2005 )


***


Güllerin Yolculuğu


„ Kadın bir gül gibidir „
Kadınların özel günlerinde en çok aldığı hediye kuşkusuz güllerdir.
Kadınları mutlu eden ve sevindiren hoş kokulu ve de hoş görünümlü güllerin arkasında nice kadınların mutsuzluğu yatıyor.


Gül kültürü, günümüzden 2284 yıl öncesine dayanıyor. İlk kez, Çin’ in başkenti Pekin’ de krallıklar sarayında güller dikiliyor. Aslında, gül tohumlarının tarihi Kreta’ ya dayanıyor.
Günde tonlarca gül alan kadınların yaşamı, aslında çok dikenli.
Gül ve diken misali…


***


Dünyanın en zengin ülkelerinde kadına bakış, güllerde ifadesini buluyor.  Kadınlar gününde, yine milyonlarca kadın güllerle mutlu edilecek.


Oysa ki; güllerin geldiği ülkelerde kadınların çalışma koşullarını araştırdığımızda, birçoğumuzu mutlu eden güllerin arkasında milyonlarca mutsuz kadın yatıyor.


***


Dünyada Amerika ve Japonya’ dan sonra gül ve çiçek tüketiminde Almanya üçüncü sırada yer alıyor. Almanya’ da kişi başına gül tüketiminde yılda 37 Euro harcıyor. Evlerde çiçek yetiştirme hesaplandığında yılda 102 Euro’ya çıkıyor.


***


Kadınları sevindiren güller nereden geliyor?

250 gül çeşidinin yetiştirildiği ülkelerin başında Ekvator, ikinci sırada 40 çeşit gülleriyle Kolombiya;  arkasından % 90’ ını Avrupa’ ya ihraç eden Kenya geliyor. Bu alanda çalışanların % 70’ i kadın. Sadece bu üç ülkede, yaklaşık 2 milyon kadın çalışıyor.

Yaklaşık günde 12 saat çalışmak zorunda olan kadınlar 50 cent kazanıyorlar. Bizleri sevindiren üçüncü dünya ülke kadınlarının ne sağlık ne de sosyal garantileri var.

Kreta’da tohumu bulunan, Çin Kraliyet Bahçesi’nde dallanan güllerin yolculuğu, geri bıraktırılmış ülkelerin kadınlarının yıpranmış ellerinden, 21.yy. da hala eşit işe eşit ücret savaşı veren Avrupalı kadınlara mutluluk gönderiyor.

8 Mart Dünya Kadınlar Gününde kutlamalara katılan her kadın bir gül alır.
Güllerin yolculuğunda tüm kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun!
( 07-03-2008)

Kadına dair şiir önerilerim:


*Bir kadını ortadan ikiye böl… yarısı annedir, yarısı çocuk, yarası sevgili, yarası aşk… 
Cemal Süreya


*Karadutum, çatal karam, çingenem, nar tanem, nur tanem, bir tanem ağaç isem dalımsın salkım saçak,  petek isem balımsın ağulum…
Bedri Rahmi Eyüboğlu


*Seni, anlatabilmek seni.
İyi çocuklara, kahramanlara.
Seni anlatabilmek seni,
Namussuza, halden bilmeze…
Ahmed Arif


*Ve kadınlar bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yârimiz
ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen…
Nazım Hikmet


Kitaplar ve filmler:


* Çok modern kadın kitapları okuduk ama ne yazık ki kadın hak ve özgürlükleri, bir çağ geriye gitti.  Kadın sorununun ve eğitimin altını çizmek açısından Halide Edib Adıvar’ ın Vurun Kahpeye,  Vasıf Öngören’ in bir tiyatro eseri olan Asiye Nasıl Kurtulur önerilerim içinde. Filmleri de var izlemek isteyenlere. Yine Almanya’ ya dair kadın sorununu ele alan iki film: Dilek Ağacı ve Duvara Karşı olan filmi.


İki olay önemliydi:


* 2016 Oscar Ödül Töreni’nde,  Amerikalı şarkıcı Lady Gaga 19 yaşında tecavüze uğradığından dolayı kadına karşı cinsel tacize dikkat çekti. Oscar gecesi saldırıya uğrayan 50 kişi ile sahneye çıkması dünyada ses getirdi.


* Oscar Töreni’ nde 10 kez kostüm tasarım ödülüne aday gösterilen ve bu ödülü 2. kez kazanan Jenny Beaven’ in ödül törenine pahalı bir elbise giymeden, saçını kuaförde yaptırmadan, makyajsız ve de topuksuz ayakkabıları ile gelmesi çok hoşuma gitti. Ve bana; „ Şeytan Marka Giyer  „ kitabını ve filmini anımsattı.


Şarkı önerilerim:


*Kadınlar Günü için güne dair çok bilinmeyen bir şarkı öneriyorum. Cem Karaca’ nın Türkiye’de ilk senfonik rock olan 18.07 dakika süren Safinaz adlı bir kapıcı kızının yaşadığı zorlukları ve sonunda Niyazi adlı bir adamla kaçışını anlatan şarkısı. Yine; Cem Karaca’ nın Sen duymadın şarkısı da benden size armağan olsun !..


***


Acının acıyı doğurduğu bu günlerde binlerce anne çığlık çığlığa. Çığlıklarını gökyüzüne savuruyorlar. Gözyaşları yeryüzünü ıslatıyor.


Güllerin dikenleri ellerimizi kan reva içinde bırakıyor. Ama;  „ gökyüzünde düğün var deseler merdiven kurmaya kalkar „  eflatunlu günlere koşarız. Nasılsa cemreler düştü, bahar müjdesini verdi. Biz adı olmayan çok lakaplı kadınlarız.

Siz yeter ki bizim merdivenlerimizi yıkmayın!..


Nazlı Özdemir


Not: Değerli okuyucu, uzun upuzun eski ve yeni yazılardan bir derleme yaptım. İstediğiniz bölümü okuyun istemediğiniz bölümü atın. Ama, yeter ki içinden bir şey alın. Bugün benim doğum günüm. Ben’ den size ikramdır. Dünya Kadın ve Barış Gününüz kutlu olsun… Cemre sıcaklığında barış ve sevgi umudumuz olsun!..

Devamını Oku

ŞAİRE YAŞAR NEZİHE VE İLK 1MAYIS ŞİİRİ

2

BEĞENDİM

ABONE OL

„ 1896 yılında 14 yaşındayken Ahmet Rasim’ in çıkardığı „ Hanımlara Mahsus Malumat „ adlı kadın gazetesinde Leyla Feride imzasıyla yazılmış bir şiiri okudum, çok beğendim. Ben de öyle şiirler yazmak istedim. Ve şiir yazmaya böyle başladım.

İlk şiirlerimi Mazlume ve Mahmure takma adlarıyla yayımladım. 1901 yılında Terakki gazetesinde yazmaya başladım. „ Hanımlara Mahsus Gazete’nin adeta daimi yazarı oldum. Sabah, Menekşe, Kadın Yolu ve Kadınlar Dünyası gibi dergilerde yıllarca şiirlerim yayımlandı. 1923 yılı Mayıs ayında „ Bir Mayıs „ adlı şiirimi yazdım. Aydınlık dergisinde yayımlandı. Dört dosya dolusu şiirlerim var. „

Yaşar Nezihe

 

Türkiye’de 1 Mayıs denilince akla gelen 1 Mayıs Marşı ve Avusturya İşçi Marşı gelir. Oysa bu marşlar Yaşar Nezihe’nin şiirinden sonra gelir. Avusturya İşçi Marşı ilk defa 1929′ da seslendirilmiş, 1 Mayıs Marşı ise 1974′ te Bertolt Brecht’ in Gorki’ den esinlenerek yazdığı “Ana” adlı oyunun Ankara Sanat Tiyatrosu tarafından oynanmasıyla ortaya çıkmıştır.

Yaşar Nezihe, 1882 yılında İstanbul Silivrikapı’da beş çocuklu yoksul bir ailenin kızı olarak doğar. Altı yaşında annesini kaybeden Nezihe Yaşar alkolik babası ve kötürüm teyzesi ile yaşamak zorunda kalır. Okul çağı gelince gider okula ve „ Ben öksüzüm Hoca Efendi. Beni de okutun. „ der.

Dere kenarlarından topladığı ebegümeci, papatya, ısırgan otu tohumlarını aktara satarak kazandığı paranın kırkını Hocasına kırkını da kalfaya vererek okumak için çaba gösterir. Bir yıl sürer okul yaşamı. Bütün eğitimi budur.

Üç kez evlenir. İlk eşi 27 yaş büyüktür Yaşar Nezihe’ den. Çocuğu olmadığı için boşanır. İkinci kocası mühendis ve bu evlilikten 3 çocuğu olur. Altı yıllık evlilikten sonra kocası terk edip gider. 2 çocuğu beslenme yetersizliğinden ölür. Üçüncü evliliği ancak elli gün sürer. Çapkın gazeteci, hikayeci Yusuf Niyazi beydir 3.  eşi.  Cide’ ye götürür Nezihe Yaşar’ ı. Ama orada iki eşi daha vardır kocasının. Bu ayıba dayanamayan Nezihe Yaşar hemen İstanbul’ a döner ve boşanma davası açar.

İşçi olarak çalışmış, 1 Mayıs ve grev şiirleri yazdığı için gözaltına alınmış, şiirlerine el konulmuş bir kadındır.

1971 yılında ölmüştür Yaşar Nezihe. 91 yıl büyük bir dirençle yaşamış ve tek oğlu olan oğlu Vedat’ ın ölümünü de görmüştür.

1880-1971 dönemi dünyada ve Türkiye’ de toplumculuk adına çok şiirler yazılmış ve çok şairler ünlü olmuştur. Nazım Hikmet’ i çok severim ama neden bir şaire Yaşar Nezihe ‘ nin şiirleri hep saklı kalmıştır?

Neden hiç gündeme getirilmemiştir?

Kendisine sosyal ve çağdaş etiketini yapıştıran erklerin de elinde bulundurduğu edebiyat tarihinde kadının adı da yazdıkları da yoktur.

Tam aksine Alman Prof. Dr. Martin Hartmann ondan bahsetmiştir. 1919 yılında yayımladığı „ Dichter der Neuen Türkei „ adlı kitabının 81-83. sayfalarını Yaşar Nezihe’ ye ayırmıştır.

 

Yaşar Nezihe’ nin 1 Mayıs şiiri

 

Ey işçi…
Bugün hür yaşamak hakkı seninken

Patronlar o hakkı senin almışlar elinden.

Sa’yınla edersin de “tufeyli”leri zengin
kalbinde niçin yok ona karşı yine bir kin?

Rahat yaşıyor, işçi onun emrine münkâd;
lakin seni fakr etmede günden güne berbâd.

Zenginlere pay verme, yazıktır emeğinden.
Azm et de esaret bağı kopsun bileğinden.

Sen boynunu kaldır ki onun boynu bükülsün.
Bir parça da evlatlarının çehresi gülsün.

Ey işçi…
Mayıs birde bu birleşme gününde
Bişüphe bugün kalmadı bir mani önünde…

Baştanbaşa işte koca dünya hareketsiz;
yıllarca bu birlikte devam eyleyiniz siz.

Patron da fakir işçilerin kadrini bilsin
ta’zim ile hürmetle sana başlar eğilsin.

Dün sen çalışırken bu cihan böyle değildi.
Bak fabrikalar uykuya dalmış gibi şimdi.

Herkes yaya kaldı, ne tren var, ne tramvay
Sen bunları hep kendin için şan-ü şeref say…

Birgün bırakınca işi halk şaşkına döndü.
Ses kalmadı, her velvele bir mum gibi söndü.

Sayende saadetlere mazhar beşeriyet;
Sen olmasan etmezdi teali medeniyet.

Boynundan esaret bağını parçala, kes, at!
Kuvvetedir hak, hakkını haksızlara anlat.

 

 

Devamını Oku

YAPAY OYUN-ENİGMA 

3

BEĞENDİM

ABONE OL

Gerçek bir hikâyeden uyarlanmıştır.
1951 İngiltere- Manchester                     

***
– Dikkatli dinliyor musunuz? Güzel…
Bir şeyleri dikkatle dinlemiyorsanız önemli bazı şeyleri kaçırırsınız. Duraksamayacağım, söylediklerimi tekrarlamayacağım.  Ve siz de; sözümü kesmeyin!..
Siz orda oturduğunuz ve ben de burada oturduğum için gerçekleşmek üzere olan şeyin kontrolünüz altında olduğunu düşünüyorsunuz. Yanılıyorsunuz. Kontrol bende, çünkü sizin bilmediğiniz şeyleri biliyorum.
Şu anda sizden istediğim tek şey; bir söz.
Beni dikkatle dinleyin! Ve bitirene kadar sakın ola yargılamayın. Buna söz veremiyorsanız o halde lütfen odayı terk edin!..
Ancak kalmayı seçerseniz burada olmayı seçtiğinizi unutmayın!..
Şu andan itibaren olacaklar sizin sorumluluğunuzda…
Benim değil…
Dikkat edin!..
***
– Makineler insanlar gibi düşünebilirler mi?
Çoğu insan aksini söylüyor.
Siz çoğu insan gibi değilsiniz.
 
– Mesele aptalca bir soru soruyor olmanız…Elbette, makineler de insanlar gibi düşünürler. Makine insandan farklıdır. O yüzden farklı düşünürler. İlginç olan şu ki; bir şey sizden farklı olduğu için düşünmediği anlamına mı gelir? …Beynin farklı düşündüğünü kabul ediyorsak…

– Yazdığınız büyük makale bu mu?
İsmi yapay oyun?

– Oynamayı sever misiniz?
Oynamayı mı?

…Savaş boyunca ne yaptınız?
Dikkatli dinliyor musunuz?

– Bulmaca çözerek Nazizm’i mağlup etmeyi başardın! Dünyada Atlantik’ te ki her geminin yerini bilen beş kişi var. Hepsi de bu odada.
  
– Savaş iki yıl daha sürüp gitti ve her gün kanımıza bulanmış o hesapları yapıp durduk. Her gün kimin ölüp kimin yaşayacağına karar verip müttefiklerin zafer kazanmasına yardım ettik durduk. Ama, kimse bilmiyordu…bütün zaferler

– İnsanlar savaştan medeniyetler arası destansı savaş olarak bahsediyorlar…
Bütün zaferler sağladığımız istihbarat olmasaydı kazanılmazdı. Zulme karşı özgürlük Nazizm’e karşı demokrasi…Toprağa kan milyonlarca askerin kanı…
Savaş bizim için bu değildi.
Biz sadece İngiltere’ nin güneyinde ki bir köyde yarım düzine bulmaca meraklısıydık*..

– Ben tanrı mıydım? Hayır…Çünkü, savaşı tanrı değil, biz kazanmıştık.

– Şimdi, dedektif yargılamanız gerek!..
Peki söyleyin! Ben neyim? Ben bir makine miyim bir insan mı?
Bir savaş kahramanı mıyım bir suçlu mu?
 Demek bana yardımcı olmuyorsunuz!

***
Yukarıda okuduklarınız filmden kesitler.
Alan Turing’ in yaşamını Benedict Cumberbatch’ un oyunculuğu ile izlediğim bu film beni çok etkilemişti. Almanca olarak izlediğim filmin Türkçesini tesadüfen buldum. Tekrar tekrar bu cümleleri dinledim.  Oğuz Atay’ ın şu cümleleri geldi aklıma:
“Unutulacaklardır. Bir gün bütün değer yargıları değişecek ve yargılananlar yargıç, eziyet edenler de suçlu sandalyesine oturacaklardır ve onlar o kadar utanacaklar, o kadar utanacaklardır ki utançlarının ve suçlarının ağırlığı yüzünden ayağa kalkamayacaklardır.”

Apple’ın ısırılmış elma logosu siyanüre bulanmış bir elmayı ısırarak intihar eden bir matematikçiye aittir.
Adı :Alan Turing
İcadı : Bilgisayar
Ünvanı : Yapay Zekanın Babası
1912’de İngiltere’de doğdu. Matematik, kripto analitik, bilgisayar mühendisliği ve biyoloji alanlarında uzmandı. Nazilerin gizli yazışmalarda kullandığı Enigma kodlamasını çözdü. Almanların ünlü Enigma isimli şifre mekanizmasını çözerek savaşın gidişatını değiştiriyor. Enigma`nın çözülmesiyle beraber Alman denizaltıları zor durumda kalıyor. Alman savaş uçaklarının Londra üzerinden gerçekleştirdikleri bombardımanlar kısmen etkisizleşiyor ve bunlar matematikçi Alan Turing’in başarısıyla oluyor. Bu sayede savaşı İngiltere lehine çevirerek zaferi getirir. 

Turing, ülkesine savaşı kazandıran kodlamaları geliştirdikten sonra 1952’de homoseksüel davranışları sebebiyle tutuklandı. O zamanlar İngiltere’de eşcinsel olmak suç olduğundan Turing’e hapis yerine östrojen hormonu alma cezası verildi. 1954 yılında Turing intihar etmek için bir ısırık aldığı zehirli elma sebebiyle öldü. Alan Turing’in cesedi bulunduğunda yanında bir ısırık alınmış elma da bulunuyordu…

Ucundan ısırılmış bir elma şeklindeki logo, bilgisayar teknolojisinin babasına bir saygı duruşuydu.

Filmin diğer bir boyutu da enigma şifresini çözerek dünyaya şekil veren zekanın intihar etmesiydi. Bu zekâ eşcinsel ve o dönemlerde bu durum yasal değildi. Ayrıca gizli tutulan bir konu olduğu için, onu yargılayanlar ve bu durumu açığa çıkartan polisin kiminle uğraştığını bilmemesi.

Tarihçilerin görüşüne göre Enigma şifresinin kırılmasıyla savaş 2 yıl daha önce bitmiş ve tahminen 14 Milyon insanın ölmesini engellemiştir. 50 yıldan fazla devlet sırrı olarak kaldı. Bugün o makinelere bilgisayar diyoruz.

Bu filmi izleyin ya da kitabını okuyun derim!..

Devamını Oku

OYUNA GELME, OYUNA SAHİP ÇIK!..

3

BEĞENDİM

ABONE OL

OYUNA GELME, OYUNA SAHİP ÇIK!..

Almanya’ ya gelir gelmez bir partiye ve bir sendikaya üye olmak yaptığım işlerden biriydi. Uzun yıllar bir partide kaldım. Hala sendika üyesiyim.  Uzun zamandır partisizim.
Oy kullanmak vatandaşlık görevinin dışında; „ ben de varım „ demek. Yaşadığımız yerin daha iyi nasıl olabilir kaygısına „ Benim de 1 oyum var! „ diyerek çözüm aramaktır.

Bu seçimi çok önemsiyorum. Bu seçim; Almanya’ nın tarihi gidişatını değiştirecek bir seçim. Genelde siyasi yazılar hiç yazmam. Ancak; ilk kez oldukça tedirginim. AfD’ nin çok kısa bir sürede oylarının artması, ırkçılığın artık giderek hem kamu hem de sosyal yaşamda kendisini fazlaca hissettirmesi beni oldukça rahatsız ediyor.
Ben de kara kara „ Hangi partiye oy vereceğim? „ diye düşünürken; son araştırma sonuçlarını görünce biraz değil, çok tedirgin oldum. Hatta, gelecekten resmen korktum.

INSA, 22.9.2017 araştırması şöyle: 
34%  Union,CDU
21%  SPD
13%   AfD
11% Linke
 9%  FDP
 8% Grüne
 4% Sonst.
Afd gibi bir partinin gelişimi, Almanya’ nın sosyal gelişiminin bir göstergesi. Bunun yanında sosyal demokratların, sol partinin ve Yeşillerin oy kaybetmesi de dünyanın gelişiminden bağımsız olarak düşünülemez.
Oy kullanacak olan Türkiye kökenli Alman vatandaşlarının hala ADD gibi hiçbir etkinliği olmayan Türkiye kökenli kişilerin kurduğu partiye oy vermelerinin de hiçbir anlamı yok!..
NRW’ de yaşayan Türkiye kökenliler şunu bilmeli:
NRW Eyalet seçimlerinde ADD’ nin aldığı oy oranı %2 idi.
Yine Türkiye kökenlilerin kurduğu BIG partisi de %2′ ye yakın oy almıştı. İkisi birleşse bile %5 ‘ i aşamayacaklar.
Bu da; Türkiye kökenlilerin oylarının boşa gitmesi demektir. Sonuç: Yine, elde var sıfır.
Her oy, burada faşizmin büyümesine hizmet edecektir. AfD’ nin Kuzey Ren Vesfalya son eyalet seçimlerinde özellikle; Ruhr Havzası’ nın şehirlerinde aldığı oylar %17′ lere vardı.
Bu oranların daha da çıkacağını tahmin ediyorum bu bölgede.

Boşuna oylarınızın gitmemesi için akıllı olun!..
AfD’ nin bu kadar kısa zamanda oy patlaması yaşaması önce burada yaşayan Türkiye kökenli insanlara ve diğer Müslüman göçmenlere olacaktır. Birkaç gün önce buradan bir paylaşım yapmıştım.
14 Eylül 1930′ da NSDAP -Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi- Hitler’ in partisi, 18,3 oranında oy alarakSPD’ den sonra ikinci büyük parti oldu. Daha sonra 80 milyon insanın yaşamını mahvedecek gelişmeler oldu.
Son eyalet seçimlerinde 2013 yılının başında kurulan Alternative für Deutschland, AfD, 2013 genel seçiminde %4,7 ile %5′ lik barajı geçemedi.
Ama, Alman eyalet meclislerine 104 milletvekili gönderdi. Mecklenburg-Vorpommern ile birlikte 16 eyalet meclisinin 9′ unda grubu bulunuyor. Bu kadar çabuk büyümesi aynen Hitler’ in partisi NSDAP’ nin gelişimine benziyor.
NSDAP’nin seçimlerdeki durumu şöyleymiş:
7 Aralık 1924 %3,0
14 Eylül 1930 %18,3
31 Temmuz 1932 %45,8
6 Kasım 1932 %33,1
5 Mart 1933 %43,9
Tekrar aynı vahşetin yaşanmaması için oylarımızı boşa harcamayalım. Boşa harcanacak her oy AfD’ nin gelişmesine yabancı düşmanlığının daha da artmasına yarayacaktır. Tarihin yeniden tekrarlanmasına kendi ellerimizle yardımcı olmayalım.
Yukarıda son araştırmalar AfD’ nin %13′ ten bile fazla oy alacağı görüşünde.
Az ve öz: Oylarınızı kullanın ama boşa kullanmayın! Yabancı düşmanlığının ve faşizmin hortlamasına biz göçmenler en başta karşı olmalıyız!
O zaman boşa harcanacak oyumuz yok!..” Bir oy eksik olsa ne olacak?” ya da” Benim oyumdan ne olur ki? ” diye de düşünmeyin!..
AfD’ nin güçlenmesine yardımcı olma! Oyuna gelme ve oyuna sahip çık!.

Nazlı Özdemir

Devamını Oku