YAZMAMALI (MI?)

ABONE OL
18:57 - 01/10/2020 18:57
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

“Evet, yazmamalı. Hiçbir şey yazmamak. Hele kişinin kendine düşman olduğu bu zor günlerde. Yazmak bir hırs mı? Sait’in dediği gibi: “Kalemi yontarak yazmak, yazmadan duramamak.”

Oktay Akbal’dan yaptım alıntıyı.
“Yazmasam mı?” dediğim çok oluyor kendi kendime. Yazıyorum da ne oluyor? Neyi değiştiriyor yazdıklarım. Kendim çalıp kendim oynuyorum bir anlamda.

Benim derdim dilimizin yazım kurallarına uyarak yazılmasıdır. Bunu dert edinmek yanlış bir şey midir?

Dilimizin noktalama işaretlerinden biri de üç nokta yan yana (…) dır.

a) vb (ve benzerleri) anlamında kullanılır.
b) Herhangi bir nedenle bitmemiş tümcelerin sonunda kullanılır. Kullanıldıktan sonra gelen ilk sözcük büyük harfle başlanılarak yazılır.
c) Alıntı yapıldığında atlanan yerler için tümceden önce kullanılır. Sona değil, başa gelir.
d) Yazılmayan, yazılamayan ama yazılmak istenilen sözcük yerine kullanılır.

Aşağıya aldığım tümcelerde nasıl kullanıldığını eğik yazarak ve altını çizerek gösteriyorum. İşaret kurala göre mi kullanılmış? Adını vermek istemediğim köşe yazarı yazım kurallarına uymama konusunda Türkiye şampiyonudur. Kuralları çiğnemekte son derece acımasızdır. Onun yazım kuralları, “bana göre” ile başlayan kurallardır.

“Yeni anayasadan yargı reformuna, ekonomik projelerden çocuklara, yaşlılara, taksi şoförüne, sanayiciye, sanatçıya, medyaya kadar aklınıza hangi kesim ve sorunları geliyorsa… hepsi ama hepsi… çözüm biçimlerine değinilmeden seçim beyannamesinde yer alıyor.”

“…din derslerinin zorunlu olmayacağı ve… anadilde öğrenim sağlanması…”

“…oy alacağını sanıyor ve… inanıyorsa sorun yok!”

Aynı gazetenin, insan olarak çok saygı duyduğum, sevdiğim ve tad alarak okuduğum bir başka köşe yazarı yazısının tüm tümcelerinin sonunda üç nokta yan yana (…) işaretini kullanmış.
İşaretin kullanılacağı tümceler ve zaman konusunda kuralsa kesin.
Ne demeli?

“En kötü Meclis bile kapalı bir Meclis’ten iyidir. “

“Meclis” özel ad mıdır ki; büyük harfle başlanılarak yazılmış, ona ulanan ek yukardan ayırma işretiyle ayrılmış?

Bu kadar basit bir dilbilgisine bile özen gösterilmeden yazı yazmayı anlayamıyorum ben.

Ama senin etrafında eşref-i mahlûk olarak gördüklerin esfel-i safilindir.

Al birini, vur ötekine!

“Eşref-i mahlûk” şerefli yaratık demektir dilimize çevrildiğinde. Başbakanımız yanında bulunanlar için kullanıyor bu tamlamayı. “Mahlûk”… Bu sözcüğü, daha çok, insanlara hakaret etmek için kullanmaz mıyız biz? İnsana mahlûk demek ona hakaret etmek değil midir?
“Esfel-i safilin” de Devlet Bahçeli’nin o insanlara yakıştırdığı sıfattır. En düşük sefil demektir anlayacağınız dille o sıfat.
“Al birini, vur ötekine!” demeyip de ne diyelim?

Sözün özü: Yazmadan olmuyor. Yazmak zorundayım.
Dilimizle ilgili doğruları da, yanlışları da…
Bu can tende durdukça…

Hasan Arslan
Türkçe Öğretmeni

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.