YENİ TÜRKİYE!

ABONE OL
11:49 - 23/10/2020 11:49
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

YENİ TÜRKİYE!

Bütün değerler bir gecede alt-üst oldu.

Milletin mabedi olan meclis binası bombalandı. Halkın üzerine acımasızca ateş açıldı, kurşunlar yağdırıldı. Tankların önüne siper olan insanlar çiğnendi. Demokrasi nöbetleri tutuldu. Kışlaların önüne belediye araç ve gereçleri yığıldı. Halk; tarihte görülmemiş bir biçimde sokaklara döküldü. 

TV’lerde bir ilke imza atıldı ve telefon üzerinden ülkeyi yöneten Cumhurbaşkanı halka çağrıda bulundu. Başbakan bunun bir darbe değil, bir kalkışma olduğunu literatürümüze kazandırdı.

12 Eylül öncesi kan gölüne dönmüş olan sokaklar, askeri müdahale ile bir gecede sus-pus edilmiş, sağcılar ve solcular kuzu- kuzu teslim olmuş, darbeciler ile işbirliği yapan polisin işkence hanelerinde her türlü kötü muameleye maruz kalmış, kimisi ölmüş, kimisi kaybolmuş, kimisi çektiği acılar sonucu akıl veya beden sağlığını yitirmişti. 

Gerek 60 ve gerekse 80 ihtilalini yaşayanların çocukları ne acıdır ki, demokrasi için orduya güvenilemeyeceğini öğrendikleri için sokağa dökülmeyi, şehit veya gazi olmayı göze alarak geleceği kurtarma azmini ve gayretini göstermişlerdir. 
Kaba gücün sevgiyi ve güzelliği sağlaması hiçbir dönemde mümkün olmamıştır. 

Sıcak bir Temmuz gecesi Türkiye’nin iklimini kışa çeviren girişimin takdir veya tasvip edilecek hiçbir haklı gerekçesi yoktur. Aksine ülkeye, ordusuna, demokratik yapısına, siyasi partilerine itibar kaybettiren bir girişim olmuş; medenileşme tablosundaki puanlarını düşürmüştür. 

15 Temmuz tarihinde Türkiye gerçek anlamda “Yeni Türkiye” olarak eski itaatkâr, kanaatkâr, kabullenici tutumundan vazgeçmiştir. 

Ancak,
Bunun getirdiği önemli bir takım tehlikeler unutulmamalıdır. Bu tür olayların yaşandığı ülkelerde kaba gücün üzerinde söz sahibi olan (caydırıcı merkezi otorite) siyasi kontrolün kaybedilmesi sonucu, bireysel kanaat önderlerinin sözleri geçerli hale gelir.  Yönetime yakın ve güçlü olan bazı kişiler, her konuda kendilerini haklı görerek daha özgür ve umursamaz bir tavır sergilemeye başlar. Alt kesimlerde hırsızlık, ahlaksızlık ve dolandırıcılık gibi suçlar artar. Adalet ve kontrol mekanizmasının zayıfladığı –hatta bugünkü hali ile umursanmadığı- bir tablo ortaya çıkar. Trafik canavarları, kural dinlemezler, dilenciler, sokak kavgaları çoğalır.

Özellikle para babaları; öz sermayelerini korumak adına çalışanlarının maaşlarını azaltır, çalışanların iş akitlerini feshederler.   Hammadde fiyatlarındaki artışları fırsat bilerek piyasada ki ürünlerine zam yaparlar. Telefon, elektrik, doğalgaz gibi kitle hizmet firmaları faturalara haksız kalemler eklerler. 
 Hak arama yolları uzun bir prosedüre bağlı olduğu için pek çok borcu dondurur, tahsilatları hızlandırırlar. Bankalara borçlu şirketlerin borçları ertelenmez.  İflaslar, hacizler başlar. Bazı şirketlerin hesaplarına el konulur, kayyum atanır. Bu gibi tatsız olayların yaşandığı mutsuz günler hep bu tür olayların sonucunda izlenmiştir. 

Bu nedenle,
Hem hükümet etmekte olanların, hem de muhaliflerin işi oldukça zor hale geldi. Eğer, hükümet edenler eski umursamaz ve bir kesimin kalkışmayı haklı görmelerine neden olan tutumlarını sürdürürler ise, muhalifler eleştirilerinde kantarın topuzunu kaçırırlar ise, ekonomiyi daha da bankalara ve tefecilere bağımlı hale getirirler ise, esnafı-köylüyü-vatandaşı faiz çetesine muhtaç ederler ise bu günleri arayacağımız muhakkaktır.
İktidarı-muhalefeti fanatik partizanlığı bırakıp; ülke ve halkın menfaatleri için gerekli işbirliğini yapmak zorundadırlar. 

Yoksa
Bir süre önce yazdığım gibi, hemen değil ama fakirleşen ülke şartlarında erken kalkanların ihtilal yaptığı Latin Amerika ülkelerinden hiçbir farkımız kalmaz. Açlığa yokluğa, parçalanmaya mahkûm oluruz.

Gün birlik olma ve kale duvarı gibi tankların önüne dikilenlere hizmet etme günüdür.  

Taner Tümerdirim

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.