YANLIŞ ADRESTEKİ CHP

ABONE OL
18:53 - 01/10/2020 18:53
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Dört milletvekilinden oluşan CHP Kurulu, Aralık 2011’de ABD’yi ziyaret etti. Bu, 2011’de yapılan ikinci ziyaret. Herkes gibi ben de bu ziyaretlerin, ilginin nedenini merak etmekteyim. Neden ABD? Evet, bu sorunun yanıtı çok önemli.

CHP’liler ABD’de siyasi kişilerle, vakıflarla, düşünce kuruluşlarıyla görüşmeler yapmış. Gezi sırasında ve sonrasında yapılan açıklamalar ilgi çekici. “Bizde anti-Amerikancılık, ‘anti’ bir şey yok, Türkiye’nin menfaatleri var, onu ön plana koyuyoruz.” Bu sözleri, CHP’li bir genel başkan yardımcısı ziyaret sırasında söylüyor. Dünyanın bütün ezilen ülkelerinde olduğu gibi Türkiye’nin de solcuları anti Amerikancıdır, antiemperyalisttir. Solculuk da bunu gerektirir. Hele Türkiye gibi sol geleneği eski, sağlam bir ülkede “Amerikan dostluğunun(!)” hangi felaketlere yol açtığı, yol açmakta olduğu iyi bilinir. Bir de sömürgeciliğe karşı dünyanın ilk bağımsızlık mücadelesini, kurtuluş savaşını verip tüm ezilen uluslara örnek olup yol göstermişseniz ve de bu işin öncülüğünü CHP yapmışsa sorumluluğunuz daha da artar. Dünya üstünde “Amerikan dostluğuyla” iki yakası bir araya gelmiş bir ülke var mı?

Ülkemizde çok partili yaşama geçildikten sonra iktidara gelmek isteyen sağ partilerin, seçimler öncesi ABD ziyaretleri nerdeyse gelenekseldir. Sam Amca’dan icazet almadan iktidar koltuğunda oturmamayı alışkanlık haline getirdi “muhafazakâr” partilerimiz. Okyanus ötesine rağmen iktidar olanların nelerle karşılaştıklarına da tanığız. Dilim varmıyor, ama “Acaba?” diyorum, Atatürk’ün CHP’sinin bazı yöneticileri de mi Sam Amca’nın icazet kuyruğuna girecekler? Böyle bir şey olursa sizin CHP’liliğiniz, solculuğunuz, Atatürkçülüğünüz kalır mı? Ülkemizi emperyalizmin kucağına atarak gerilemesine, gericileşmesine neden olan sağ partilerden ne farkınız kalır?

CHP sözcüsü konuşmasını şöyle sürdürüyor: “ABD, AB, Türkiye’nin Suriye’deki hedefleri aynı. AKP hükümetinin genel hedeflerine de katılıyoruz: Suriye’ye demokratik bir yönetimin gelmesi, özgürlüklere, insan haklarına saygılı bir rejimin gelmesi, bu kadarını paylaşıyoruz.” Bugün Arap dünyasını kasıp kavuran alt üst oluşların mimarları kimler? Gerçekten buralarda bir insan hakları ve demokrasi mücadelesi mi var, yoksa enerji kaynaklarının denetimi savaşı mı? Bir defa “Arap Baharı” denilen yutturmacadan kendimizi kurtaralım. Bahar mahar yok ortada, bal gibi karakış! (Daha önce yazdığım “Arap Zemherisi” yazısında bunu anlatmıştım.) Türkiye, Batılı emperyalistlerin enerji kavgasında mazlumun yanında olmalı; zalimin, sömürücünün değil. CHP de bu doğrultuda politikalarını oluşturmalı. Eğer, ülkemizin bölgesinde etkili dünyada saygın bir konumda olmasını istiyorsak bağımsızlıkçı politikalar oluşturmaya gereksinmemiz var. ABD ve AB politikalarını izlemek, kuyrukçuluk ve teslimiyettir. AKP’yle aynı düşüncedeyseniz size ne gerek var?

CHP’li milletvekilleri Amerika’ya gitti de adres yanlış; sanırım Kuzey’e değil, Güney’e gideceklerdi. Bir zamanlar ABD’nin arka bahçesi olan ve borç içinde ekonomileri mahvolan Güney Amerika ülkelerinin şahlanışını incelemeli CHP. Bir zamanlar iflasın eşiğinde olan Brezilya’nın Lula da Silva’yla nasıl harikalar yarattığını görmeli. Günümüzde anti Amerikancılığın bayraktarlarından olan Chavez’in Venezuela’sında Mustafa Kemal’den esintilerle gururlanmalı. Küba’nın yarattığı sağlık cennetinden dersler çıkarmalı. Küçücük Nikaragua’nın ABD’ye rağmen nasıl ayakta durduğuna bakılmalı. Şili, Arjantin ve sol partilerce yönetilen diğer Latin Amerika ülkelerindeki hızlı gelişmeler, neden merak konusu değil? Bu ülkelerin hepsi ABD boyunduruğundan kurtularak gelişmeyi, kalkınmayı, demokrasiyi yakaladılar. Uluslararası sömürü çarkının sarmalından anti Amerikancılıkla kurtuldular ve borçlanmamayı, ülke kaynaklarına sahip çıkmayı öğrendiler.

Anti Amerikancılık demek, ABD halkına düşmanlık değildir; buradaki emperyalist zihniyete, isteğe, saldırganlığa, kan dökücülüğe, sömürüye karşıtlıktır. Bu da her yurtseverin, insanlığa karşı sorumluluk duyan her kişinin göstermesi gereken bir tavırdır.

Türkiye’nin birliği, dirliği ve geleceği için Ortadoğu’daki ABD politikalarının boşa çıkarılması gerek. Bölgesel ittifaklarla bu konuda inisiyatif almalı ülkemiz. Balkan ve Sadabat paktlarının genişletilmiş ve etkili biçimleri yaşama geçirilmeli. Tevfik Rüştü Aras gibi bir diplomatın deneyimleri, Atatürk’ün başı dik politikaları esin vermeli bizlere. Bu işin öncülüğünü de CHP yapmalı.

Ortadoğu’nun da ülkemizin de demokrasisinin önündeki en büyük engel, ABD’ye bağımlılıktır. Çünkü bölgemizdeki antidemokratik uygulamaların ve feodal gericiliğin destekçisi ABD emperyalizmidir.

CHP yönetimi kafa karışıklığından, sağa benzeme/benzetilme rüzgârlarından kurtulmalı. Köklerine bağlı bir CHP’nin önünde Türkiye’yi de Ortadoğu’yu da değiştirme fırsatı durmakta. Ortaçağ karanlığından kurtulması gereken komşularımızın emperyalist zorbalığa, oyunlara değil; Türk Devriminin sıcaklığına, Mustafa Kemal’in ışığına gereksinimi var.

Adil Hacıömeroğlu

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.