YA ONURSUZ BİAT-YA DA ONURLU DİRENİŞ

ABONE OL
18:12 - 01/10/2020 18:12
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

YA ONURSUZ BİAT-YA DA ONURLU DİRENİŞ

O’nu bir dünya lideri ve ilahi bir güce sahip bir olarak görmek zorundasınız.
Zaten AKP yöneticilerinin kimi;
”Ona dokunmanın ibadet sayılacağını.”( AKP Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin)
”Tayyip Bey Allah’ın vasıflarını üzerinde toplamış tır.” (AK Parti Düzce Milletvekili Fevai Arslan)
”Tayyip Bey Mehdidir ben öbür dünyaya gidip geldim. Oradakiler oyunuzu ona verin dediler.” (Ahmet Mete; AKP Rize İyidere Belediye Başkanı)

Başbakanlık döneminde de tek karar vericiydi, cumhurbaşkanlığı döneminde daha da muktedir oldu.
Anayasayı saymıyor, Anayasa Mahkemesinin kararlarını tanımayacak kadar cesur.
Avrupa’da ABD’de bile yargıyı dize getiren bir lider gösterebilir misiniz?
İstediği yargıcı, savcıyı görevden aldırıyor, hapsedebiliyorsa,
İstediği gazeteciyi, kendisini eleştiren kim olursa olsun tak emrediyor, savcılar şak uyguluyor, yargıç şıppadak tutukluyorsa.
Bu güç bir ilahi güç değil de nedir?
Onun bu ilahi gücünü ilk Devlet Bahçeli, sonra Deniz Baykal gördüler ve muhtar bile olamayacak durumdayken milletvekili olmasına, sonra dinimize, örflerimize ters gelen Laik Cumhuriyeti bertaraf ederek İslam’ın özüne döndürecek hükümetin başı ve de cumhurun Baş İmamı olmasına katkıda bulundular.
Vatan, özellikle Erdoğan ailesi onlara minnettardırlar.

O helikoptere biner İstanbul’un üzerinde uçar, nereye köprü, nereye havaalanı nereye kanal yapılacaksa orayı tespit eder, kararını verir inşaata başlatır.
Bir sürü teknik inceleme, keşif, ölçüm biçim için israfı durdurup kararı tek başına vermeye başlamıştı.
22 Temmuz 2004’te kondüktörlük yapıp, eski raylarla hızlı treni denemesinde ”41 kişi öldü, 89 kişi yaralandı” diye Erdoğan hakkında kendini gerçekten cumhuriyet savcısı sanan bir savcı dava açma gafletinde bulunmuş, Allahtan Hakimler ilahi gücün yanında yer alıp davayı bekleterek zaman aşımı ile dosyayı kapatıp asrın liderine katil damgası vurulmasını engellediler.
O, artık kadınların kaç çocuk yapacağına, kıyafetine, okulları İmam Hatibe dönüştürülmesine kararı ilahi gücünün verdiği cesaretle kararlar vererek görevi mahdum Bilal’a verdi.
Bilal’ın bu hizmetine Suudiler dokuz yüz doksan dokuz milyon, dokuz yüz doksan dokuz Dolar ödül bile verdiler.
Artık ülkeyi hanedan yönetecekti.

George W. Bush bile ondaki cevheri fark etmiş şakkadak Eş başkan atamıştı.
Diplomatları, yetişmiş istihbaratçıları, bertaraf ederek başçavuş emeklisini istihbaratın başına getirmesi kendi gücüne, yeteneğine güvencindendir.
Çocuklarını Türkiye’de ki Laik Cumhuriyet okullarında okutmak istemediği için ABD’ye gönderecek parası yoktu
Hayırsever bir işadamı RTE’yi geleceğin lideri olarak gördüğü için hem ilerideki çıkarı, hem de sevabın hatırına çocukların eğitim masraflarını üstlenip ABD’ de eğitim yolunu açtı.
Fakirliğin gözü kör olsun.
Ama çocuklar okudular, ülkelerine dönerken de harçlıklarından biriktirdikleri paralarla gemi satın alarak Allah nazardan saklasın gururumuz oldular.
Artık aile boyu devlet yönetimini de üstlendiler.
Bir yanına Bilal Mahdumu, bir yanına Sümeyye Kerimesini alıp doldur-boşat, sıfırlama görevleri onlara verirken, Damadı medya yönetimine getirdi.
Sarayın Harem düzenini ortaokul ikiye kadar okuyabilmiş zevceye emanet ederek tüm aile ile birlikte ihtişam yollarında uygun adım yürümeye başladılar.

PKK’ya, Fetullah Gülen’e, Başşar Esada, Putin’e, Obama’ya  IŞİD’e güvendi. 
Onlarsa nankörlük edip onu kandırdılar.
Esad’la çat kapı bir aile olmuşken, karısı RTE için ”Hayatında bir kitap okumuş eğitimsiz, cahil, haydut’,’ Eminanım için; ”Eski kafalı, cahil, zevksiz, alışveriş hastası.” Dediği, ve eşine, bunlarla zaman geçirmemek için yalvardığı ortaya çıkınca Esadı ve Suriye’yi defterden sildi.
Gezi ayaklanmasında PKK ve Öcalan RTE’nin yanında yer almış, Oslo’da PKK’nın silah cephane, uçak savarları şehirler taşımasına yurtdışındaki  militanlarının Türkiye’de konuşlanmasına göz yummuş, hendekler, tüneller kazılarak savaş hazırlıklarına iyi niyet(!) gösterilmişti.
Valilere açık emirler verilerek PKK’ya dokunulmazlık sağlanmıştı.
Öcalan’a garanti verilmiş, nutukları Diyarbakır’da diletilmiş, 
PKK’lılar; ”TC kalleş, AKP kardeş!” sloganları atmışlardı.
Dört yüz milletvekili alamayacağını anladığında bu sefer sloganı AKP üretmiş; AKP’lileri ”PKK kalleş, Öcalan kardeş!” Diye bağırmış, şimdilerde bile Öcalan’ı umut olarak görmeyi sürdürdü.
.
Cemaatle; TSK, Yargı, Muhalif Medya, Laik, Özerk üniversiteleri bertaraf edip, Cumhuriyeti musalla taşına yatıracakken, Cemaatin bakanların, bakan çocuklarının, RTE’nin ve Bilal Oğlan’ın yolsuzluklarını, rüşvetlerini belgelemeleriyle ortaklığı bozmuş, cemaatle ortaklaşa TSK’ ya, medyaya, gazetecilere aydınlara, yaptığı kumpasın aynısını onlara yapıp; ”Fetullahçı Silahlı Terör Örgütü” Suçlamasıyla cadı avı başlatarak; mallarına, gazetelerine, bankalarına savaş ganimeti olarak el koydu.

IŞİD, AKP’nin müttefiki olarak RTE’nin silah, para, kamp yeri, barınak yardımını unutmamış, Türkiye’de sadece muhalif gençlere, AKP’ye karşı duranlara, son olarak da İstiklal Caddesinde Yahudilere, İran Şiilerine saldırmış, canlı bombayla onları yok etmişti.
AKP Eyüp kadın kolları Başkanı İrem Aktaş, saldırıda yaralanan İsrail vatandaşları için, “keşke yaralanmayıp hepsi ölseydi” diye yazarak AKP-IŞİD birlikteliğini açıkça ilan etmişti.
Gerçi suçu başkalarına atacaklardı ama RTE’nin dünür ziyareti, kızının nişanı meşguliyetinden taktik vermekte ve suçu PKK ve Esada yüklemeye geç kalmıştı.

Kifayetsiz Muktedir son koz olarak Suriye’den canını kurtarmak için kaçanları silah olarak kullanmış, tam battı diye düşünüldüğü anda mültecileri Avrupa’ya yönlendirmiş; ”Ben bitersem ülkenizi mültecilerle doldururum.” blöfünden korkan Avrupa’nın ilkesiz siyasetçileri sus pus oldular.
Ülkeyi kana bulayan, demokrasiyi, insan haklarını ayaklar altına alan, her geçen gün birbirinden ağır nefret suçu işleyen, hızla artan kadın cinayetlerini, çocuk tecavüzlerini bile yayın yasakları ile üstünü örtmeyi düşünen bir kişinin suç ortağı olmaktan çekinmediler.

Bu tek kişinin iktidarından kurtuluş için tek çıkar yol ancak bu ülkenin vatanseverleri ile, aydınları ile gerçek demokratları ile tek yumruk olarak anayasal ve insan hakları evrensel kuralı direnme hakkını kullanmaktır.
Bizi ancak kendimiz kurtarabiliriz.
AKP, PKK, IŞİD korkutarak insanları ev hapsine almaya başladılar bile.
Ya cemaat ümmeti gibi bilakaydüşart biat edeceksiniz
Ya da kırmadan, yıkmadan ülkeye sahip çıkmak için meydanlara çıkacağız.
Muhalefet partileri birbirini taşlamayı bırakır, CHP kapalı salonlarda nutuk yerine
Halkın önünde öncü olmaya biran önce karar vermeliler
Yoksa yarın artık çok geç olabilir.

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.