UMUT BAHARI

ABONE OL
18:59 - 01/10/2020 18:59
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Bir yılı daha türlü tartışmalar, kargaşalar, kavgalar, kaygılar, kayıplar, ayrılıklar, umutsuzluklarla bitirdik. İyi şeyler yok muydu 2010’da? Tabi ki vardı, hem de çok. En iyi ve mutluluk verici olanı da tüm olumsuzluklara, olan bitenlere karşın umudumuzun hep canlı kalmasıdır.

İnsanoğlu, unutmasa ve umut etmezse yaşayamaz. Yaşadığımız acıları, kötülükleri, mutsuzlukları unutacağız ki yaşama tutunalım. Mutlulukların, sevinçlerin, başarıların tadını çıkaralım. Hep olumsuzlukları düşünerek yaşamak ruhu yorar. Bir zaman gelir ki yorulan ruh çok ağırlaşır, beden bu ağırlığı çekemez, dayanamaz, eriyip tükeniverir.

Mutsuzlukların ağırlaştırdığı ruh, en çok da çevreye zarar verir. Öncelikle aile bireylerine bulaşır bu hastalık. Sonra da çevremizdeki diğer bireylere. Derken bu durum, yavaş yavaş toplumun çoğunluğuna bulaşan ruh öldürücü bir hastalığa dönüşür. Bireyleri, umutsuzluğun cenderesine sıkıştırıverir ruhsal çöküntü. Yaşam gittikçe anlamsızlaşır, kişisel grupsal amaçlar yok olur. Kişi, sabahleyin uyandığında ne yapacağını, nereye gideceğini bilemez. Gün boyu bir kısır döngü içinde debelenen ruh, hem kendini hem de bedeni yorar. Güzel bir anı yaşayamamak, amaca yönelik işler yapamamak, gülümsemeyi gerektirecek bir söyleşinin içinde olamamak kişiyi bezgin bir yaşamın girdabına sokar. Yaşam tekdüzeliğin pençesinde kıvranır. Kişi, ömrünün büyük bir bölümünü aynı kişilerle aynı yerlerde, aynı şeyleri yaparak geçirmek zorunda kalır. Bu da insanoğlunu geliştirmez, üretkenliğini yok eder. Ruh yenilenmediğinden, umuda ve farklılıklara açılamadığından paslanır, işlemez duruma gelir. Bu durum, toplumu kemiren umutsuzluk hastalığına neden olur.

Kişi, en zor koşullarda bile umudunu koruyabiliyorsa çözemeyeceği sorun yoktur. Umudu hep taze tutmak, onu bir an olsun bile yitirmemek, yaşamın farklı seçeneklerinin de olduğunu bilmek kişinin dinamizmini artırır. Onun zorluklarla savaşma azmini çoğaltır.

Kişi, umudunu yitirmeye başladığında doğaya bakmalı, diğer canlıları gözlemlemeli. Çoğu zaman gördükleri onu hayrete düşürecektir. Mevsimsel değişiklikler, aynı mevsimin her günü içindeki farklı doğa görünümleri ve olayları gerçek bir tansığın belirtileridir. Her bitişten sonra olağanüstü bir başlangıca tanıklık etmez miyiz doğada? Kent yaşamının tekdüzeliğinden kurtulmanın en iyi yolu, fırsat buldukça doğayla baş başa kalmak değil midir?

Fırtınada kırılan bir ağacın, yaşama tutunmak için verdiği mücadele olağanüstüdür. Baharla birlikte ağacın kırılan her yerinde birçok tomurcuk görülür. Bu tomurcuklar, birkaç gün içinde iç ferahlatıcı filizlere dönüşür. Umudun bittiği yerde, yeni ve güçlü bir umut, yaşama gücü galip gelmiştir. Onlarca filiz yaşamak, gökyüzünün sonsuzluğunda yerini almak için yarışa girer. Ağacı yeşerten, yitmeyen yaşama umududur.

Yeni yılda çamlar süslenir evlerde. Çok eski bir geleneğimiz. Orta Asya’nın bozkırlarından, dağlarından kopup gelen bir kültür, bütün dünyaya yayılmış. Kar ve kış altında, zorlukla geçen bir dönemin ortasında umudu taze tutmanın güzel bir yolu bu gelenek. Gündüzün geceye üstünlüğünü, galibiyeti simgeleyen bir ağaç ve bunu kutlayan insanlar. Bu ağacın adına da “yaşam ağacı” demiş atalarımız. Neden m? Yaşamımız da tüm olumsuzluklara karşı çorak bir bozkırdaki ya da ulu bir dağ başındaki ağaç gibi boy atıp sürsün diye. Tüm olumsuzluklara karşın dal budak salalım; baharda en güzel, rengârenk çiçeklerimizi açalım diye. O rengârenk çiçeklerin zamanı gelince nasıl da güzel meyvelere dönüştüğünü anımsayalım. İşte, insanoğlunun meyveleri de yaratılarıdır. Kültür, sanat, bilim, teknik, sosyal yaşamda, üreteceğimiz her şey meyvelerimizin en görkemlileri değil midir? Yine iyi dostluk, mutlu söyleşi yardımlaşma, dayanışma, paylaşma, özveriler, doğaya ve insana yapacağımız yararlılıklar “insan ağacı”nın mutlu meyveleri arasındsadır. Hele yetiştirdiğimiz, yetiştirmekte oluğumuz ya da yetiştireceğimiz çocuklar yaşamın en harika meyveleri sayılmaz mı?

Ulusumuz ve yurttaşlarımız büyük zorluklar yaşadılar 2010’da. Umut hiç yitmedi. Tıpkı yılbaşındaki çam ağaçları gibi. Yine bu akşam dileklerimizi çam ağacının dallarına bağlayacağız. Umutlarımızı “yaşam ağacı” gibi hep canlı tutacağız. Bir umut baharının ılıklığıyla yeni düş denizinin sularında kulaç atacağız. “Yaşam ağacı”mızın bir tek yaprağının solmadığı güzel bir yıl diliyorum yakınlarıma, arkadaşlarıma, dostlarıma, ulusuma ve tüm insanlığa.

Adil Hacıömeroğlu

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.