SPINOZA PROBLEMİ

ABONE OL
18:12 - 01/10/2020 18:12
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

SPINOZA PROBLEMİ

Mantıklı düşüncesi daha derin, daha aydınlatıcı olduğu halde, kendimi Spinoza’ya çok yakın hissediyorum. J.W.von Goethe

Baruch de Spinoza, 1632 – 1677 yıllarında yaşamıştır. Ailesi İspanya’dan Hollanda’ya göçmek zorunda kalmıştı. 1579 yılından itibaren bu ülkede din hürriyeti uygulanıyordu. Tüccar olan babası oğlunun okumasına çok önem vermişti. Sinagog okulunda Tevrat ve İncil’i okumuş ve daha 22 yaşındayken dinde uygulanan sosyal baskıya eleştirel bakmıştı. Doğa, Varoluş ve Tanrı birlikte harmoni oluşturmalı, birbirini tamamlamalı. Biri diğerinden üstün veya daha değerli tutulmamalıydı.
Dinler arasında diyalog olması, ayrılandan ziyade birleştirici özellikleri mantıkla öne çıkarılması umudunu hiç kaybetmemişti.

Bugünkü deyişle devlet işlerini dinî baskıdan ayırarak bireyin inanışı hür bırakılmalı. Yani lâik düzenin, idare şeklinde ilk düşünceleri yazıya dökmüştü. O zaman seçkin insanlara mahsus olan okuryazar olma şansıyla kitap yazmıştır.

Descartes hakkında yazdığı yazıdan sonra, anonim olarak yazdı. Zira Descartes’in düşüncelerini benimseyen insanlar cezalandırılıp, hapiste ölmüştü. Bu nedenle 30 yaşında yazmaya başladığı Etik kitabı ölümünden sonra yayınlanmıştır. Sakin, sessiz yaşamının tersine eserleri ölümünden sonra fırtınalar estirmişti. Yazar bilim insanları, filozoflar ve tarihçiler ürettiği düşüncelerine göre cesurca yaşadığı için ona hayran oldular.

Alfred Rosenberg, 1893 – 1946 yıllarında yaşamıştır. Hitler’in partisinin kurucu üyelerinden olup, fikir danışmanlığı yapmıştır. Daha 17 yaşında okul sıralarında Yahudi düşmanlığı tohumlarını tarihte yeniden canlandıran  İngiliz Houston Stewart Chamberlain’in yazılarından etkilenmişti. Rusya’da tahsil yaptığı için çok iyi Rusça biliyordu. Ailesinden gelen sorunların etkisinden kurtulamadı, zaman zaman ruhsal tedavi görmüştür. Genel yayın yönetmeni olduğu gazetede Nazi propagandası yapmıştır. Parti yöneticileri onun fikrini almış, kendilerinin düşüncesi gibi göstermişti. Bu aşağılık duygusu altında ezikliğinden Nürnberg Mahkemesinde savaş suçlusu olarak yargılandığı duruşma esnasında kurtulmuştu. Ölüme giderken bile Hitler’e sadık kalmıştı. İdam edildiği güne kadar milyonlarca insanın gaz ocaklarında öldürüldüğünü bilmediğini iddia etmiştir. Wannsee antlaşmasında Yahudilerin yalnız Almanya değil bütün Avrupa’da katliam edilmesi kararı alındığında toplantıya vekilini göndermişti, soykırımı istemediğini, ama mahkemede bütün Musevilerin Avrupa’yı terk etmesi gerektiğine inandığını iddia etti.

Rosenberg, Spinoza problemini çözemedi. Nasıl olurda Yahudi inancında olan bir insan yazılarıyla Goethe gibi tanınmış Alman şair, yazar ve düşünürleri etkileyebilirdi. Mutlaka Ortadoğu filozofların fikirlerini çalmıştır. Spinoza, Tevrat ve sinagoglarda uygulanan eğitim, öğretimi din adına yapılan sosyal baskıyı eleştirdiği için üyelikten çıkarılmış, ders vermesi yasaklanmıştı. O halde Yahudi değildi, zaten Yahudi olsa yazıp, söyledikleri 300 yıl boyunca ve hâlâ değerini kaybetmemiş olamazdı.

Bir yandan gizli hayranlığı ile Spinoza yazılarını okumaya çalışıyor, diğer yandan o ancak ateist veya Hristiyan olabilir, diye kendisini teselli ediyordu. Hollanda’da kitaplığını, müzeyi ziyaret etmişti. Güç eline geçince 1942 yılında kitaplarını Almanya’ya getirip zemin katta saklamıştı. İkinci Dünya Savaşı sonrası itilaf devletleri tarafından tekrar şimdiki müzeye çevrilen evine taşınmıştır.

Herhangi bir azınlık halkın hakir görülmesi, ayrımcılığa uğramasında insan psikolojisinin benzerliği görülüyor. Başka bir azınlık toplumu küçük, hor görmeyle kendi benliğini ondan üstün tutmayla birey kişiliğini okşuyor. Kin ve nefretle ruh sağlığını bozuyor. Kötü duygularla beslediği sözlerle kustuğu kini ile gençleri, tam doğru bilgi edinmemiş yurttaşları zehirliyor. Düşünce de bulaşıcı hastalık gibi yayılabiliyor.

Bugün Alexander Gauland, AfD parti yönetiminde. Bir partide genel sekreterlik, ciddi bir gazetede genel yayın yönetmenliği yapmış. Kibar, bilgili bu insanın böyle ırkçı bir partide ne işi var, diye soruluyor. Din görevlisi olan kız kardeşi kendisiyle irtibatını kesti, kilisede sığınmacılara yardım ediyor. Gauland, Doğu Almanya’dan Batı’ya göç ettiği halde, kendisini göçmen olarak kabul etmiyor.

Sığınmacı politikası, ön safhalarda olmak, sözü geçen partiye geçme olarak algılanabilir mi, diye soruluyor. CDU’da ilk kemanı çalamadığı için mi parti değiştirdi, düşüncesi Alman aydınları meşgul ediyor.

Hoşça, düşünceyle kalın!

İlter Gözkaya-Holzhey                

Okumaya değer roman:
İrvin D. Yalom, Das Spinoza-Problem, 
Verlagsgruppe Random House
ISBN: 978-3-442-74208-0
www.btb-verlag.de

Dergi:
Jana Simon, Was macht einer wie Alexander Gauland bei der AfD
ZEIT-Magazin Nr. 10 sayfa 32-37, Februar 2016 

Başucu kitabı:
Baruch de Spinoza, Die Ethik, Nikol Verlagsgesellschaft Hamburg, 2015
ISBN: 978-3-86820-299-1
www.nikol-verlag.de 
   

 

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.