KUTLU DOĞUM HAFTASI`NIN ARDINDAN

ABONE OL
18:22 - 01/10/2020 18:22
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best
Hz. Peygamber bir taraftan herkesin kendi inandığı dinini, özgür bir şekilde yaşaması prensibini bir toplum olarak ilk defa uygulamış, yani dinleri serbest bırakmış, asla din düşmanlığı yapmamış, diğer taraftan da herkesi vatandaş sayarak devleti yönetmiş ve her vatandaşa hak, hukuk ve adalet götürmüştür. Hatta bu hususta daha açık bir ifade ile şöyle söyleyebiliriz: 
Hz. Peygamber’in kurduğu devlette ve İslâm bayrağının dalgalandığı her yerde Yahudi, Hristiyan, Müslüman ve müşrikler-ateistler vatandaşlık nimetini birlikte paylaşarak yaşamışlardır. İşte işin asıl bu tarafı Michael Hart’ı* çarpıcı bir şekilde etkilemiş ve bu sebeple de o, hem din ve hem dünyayı birlikte götüren, herkesi dininde serbest bırakmakla birlikte, devlette İslâm’ın sadece dini yönünü değil, bilimsel ve kazai kurallarını uygulayan Hz. Muhammed’i tüm tarih boyunca insanlığa en etkin hizmet götürenlerin en başına, birinci sırasına koymayı ilmi bir görev saymıştır. 
Biz Michael Hart’ın anladığı kadar Hz. Muhammed’i anlayamamışız maalesef: 
“Kutlu Doğum Haftası” ** çerçevesinde hazırlanan bir etkinliğe davet edildim. Bu hazırlık An der Urania Salonu’nda sahneye konulmuş. Ben salona girdiğimde saat tam 18.00 idi. Salon hostesleri karşıladı beni. Şık giyimli kızlardı bunlar. “Buyurun, size yerinizi gösterelim efendim…”
Salona giriş ücretsizdi. Salonun dışında satış stantları da yoktu. Anlaşılan o ki amaç tamamen Peygamber’in doğum gününü kutlamak. Peygamber’i anlatmak, misyonunu anlatmak. Bu açıdan bakılınca organizeyi yapanları tebrik etmek gerekiyor.
Programın başında ve sonunda iki kez sahne alan kız çocukları ilahiler söylediler. Bu kızlara sazlarıyla eşlik eden kızlar vardı. Başörtülü o kızlar gitar çalıyor, ud çalıyor, def çalıyor ve ney üflüyordu. Cami kürsülerinden yıllardır haram olduğu söylenen müzik aletlerini bugün başörtülü kızlar çalıyor. Bu güzelliği alkışlamamak mümkün mü? Öncelikle bu kızların ailelerini, bu aileleri ikna eden bay/bayan hocaları ve o kızların sahne almasına müsaade eden Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kıymetli görevlilerini kutluyorum.  Neden kutluyorum; haramdır hükmüyle güzel sanatlardan uzaklaştırılan Müslümanları tekrar güzel sanatlarla buluşturdukları için. Allah’ın haram kılmadığı bir şey helaldir. Ya bilgisizlikten, ya yobazlıktan, ya da art niyetten kaynaklanan bir hükümdür müziğin yasaklanması. İşte bu yasağın uydurma bir yasak olduğu fiili olarak ilan edildi bu gecede. Onun için kutluyorum.
Zaman iki saat olarak belirlendi başta. Bu açıdan olsa gerek, selamlama konuşmaları olması gerektiği gibi kısa oldu. DİTİB yetkilileri uzun uzun teşkilatlarını ve yaptıkları hizmetleri anlatmadılar. Kur’an tilaveti doyurucu oldu, aynı zamanda Almanca ve Türkçe tercümelerin sinevizyonla yansıtılması  da iyi düşünülmüştü. İlahiler de arabesk formatında değil asli formatında okundu.  Salonun dışında misafirlere takdim edilen 40 ayet seçiminden dolayı yetkilileri tebrik ediyorum.
T.C. Berlin Başkonsolos’u Sayın Ahmet Başar Şen, İslâm’ın Almanya’nın bir parçası olduğunu, kutlu doğum haftalarının burada yapılıyor olmasından da bunun anlaşılması gerektiğini söyleyerek,  bu saatten sonra Almanya’da İslâmofobi üretmenin anlamsız olduğuna vurgu yaptı ve mesajını en güzel şekilde verdi. Bu siyasi bir mesajdı.
 
Konuklar, dini mesajın, Din Ataşesi Sayın Bilal Öztürk’ten veya Essen Din Hizmetleri Ataşesi ve DİTİB genel Sekreteri Sayın Suat Okuyan’dan gelmesini bekledi ama o bekledikleri mesajı alamadı. Hatibin konuşması sırasında salonun boşalmasından bu durum anlaşılıyordu. Programın sonuna konulan hediye çekilişi de olmasa hatip ortada kalacaktı sanki. Bu sıkıntıyı anlayan organizatörler, hazırlanan VTR’ yi yarıda kesmeyi akledebildiler.
  
Programın geneline baktığımızda bazı eksikliklerin olduğunu görmezden gelmemiz mümkün değildir: 
Salon dolu değildi, kadınlar çoğunluktaydı. Organizasyonu Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB)  yapmış. Berlin gibi 300.000 Türkiye’li Müslümanın yaşadığı bir şehirde 850 kişilik salonun doldurulamaması manidardır. Yapılan programın adı “Kutlu Doğum Haftası” dır. Müslümanlar Peygamber’lerini çok severler, o sevgili Peygamber’in doğum gününün kutlandığı bir salon doldurulamıyorsa eksiklik programı organize edenlerindir diyebiliriz. Ya yeteri kadar duyuru yapılmadı, ya Müslümanlar yapılan programların doyurucu olmadığına geçmiş senelerden edindikleri tecrübelere dayanarak gelmediler,  ya da Müslümanlar Peygamber de olsa kendi değerlerine yabancılaşmaya başladılar. 
Sonuncusu vahim. Bu durumda en fazla 10 sene sonra Berlin’de Müslümanların ruhuna Fatiha okumak gerekecek demektir ki; düşüncesi bile ürkütücü. 
İlahilerin dışında programda şu çok güzeldi diyebileceğimiz bir bölüm yoktu. VTR hazırlanmış, içerik açısından bakıldığında, verilen onca paraya çok yazık olmuş demekle yetinmek daha doğru olacaktır. İçi boş olsa da profesyonelce hazırlanmış bir VTR ‘nin ucuz bir şey olmaması gerekir.
Sunucu daha ehil birisi olabilirdi, programın akışının canlı tutulması açısından uygun düşerdi, herhalde bulunamamış olmalı.
Seçilen konu “Din ve Samimiyet”. Hz. Muhammed’in doğum gününde Hz. Muhammed’in anlatılması gerekmez miydi? Çocukluğundan başlayarak, gençliği, peygamberliği, evliliği, Mekke Dönemi, Medine Dönemi, Hicretleri, savaşları v.b. 
Müslümanlar yüz sefer de dinleseler peygamberlerini yüz birinci sefer yine dinlemek isterler. Onunla beraber olmak isterler, onun yaptığı güzel uygulamaları birebir hayatlarına geçirmek isterler çünkü… 
Senede bir düzenlenen ve ayrı ayrı konuların işlendiği kutlamanın anlamı olmaz, makbul da olmaz. Salonun tam dolmaması gelenlerin de salonu erken terk etmesi bu yanlış konu seçiminden de olabilir. Kutlu Doğum Haftası etkinliklerine geçen sene gelen bu sene gelmemiştir. Bu sene gelen seneye gelmeyecektir. Ayrı ayrı konularda ısrar etmenin anlamı yoktur.
Kutlu Doğum Haftası demek, bir hafta sürecek bir kutlama demektir, halkımız böyle anlıyor. İki saatte bitecek bir programın adına kutlu doğum haftası denilmez. İçinde bulunduğumuz toplumda buna benzer kutlamalar aylar öncesinden başlıyor, en azından onlar örnek alınarak uygulama zenginleştirilebilirdi. Ya adını değiştirmek lazım bu kutlamaların, ya da bir haftaya dağıtarak değişik etkinliklerle kutlanmalıdır. Eğer bunlar yapılamayacaksa, eskisi gibi mevlit kandilinde kalınmalıdır.
Günün hatibi, sahneye çıktı. Yaklaşık 45 dakika konuştu. Ama konuşmanın içinde Hz. Muhammed yoktu. Hz. Adem’den Hz. Muhammed’e kadar gelip geçen peygamberlerin neredeyse tamamı konuşmanın içinde vardı. Ama  Hz. Muhammed’e bir türlü gelinemedi. Sadece miraçla ilgili iki cümleyle Hz. Muhammed anlatıldı kendi doğum gününde.  
Bir de şuna dikkat etmek gerekiyor; bu gibi etkinliklerde vaaz etme yerine, kıssalar anlatma yerine Peygamberimiz’in misyonuna uygun mesajlar vermek gerekiyor.  Hele Hristiyan bir ülkede yaşayan bizlere Peygamberimiz’in vereceği çok önemli mesajlar olmalıdır. Bu mesajlar Müslümanlara yön verecektir.
Hocalar konuya bu şekilde yaklaşacaksa, bu gibi etkinliklerde hocaların konuşması programların şartlarından olmamalı. İyi hazırlanmış bir metin tiyatro sanatçılarından birinin eline verilmeli ve ona okutturulmalıdır. Metne uygun ve Kutlu Doğuma uygun giysiler içinde ne de güzel olur. Mesela  Çetin Tekindor. 
Hazırlanan VTR’ler de Peygamber’in hayatından kesitler olmalıdır, misyonuna uygun kesitler. Böyle bir uygulama oldukça etkileyici olacaktır.  
Din Hizmetleri Ataşeleri Müslümanlar açısından  önemli gün ve gecelerde resmi kıyafetler giymeliler, cübbe ve sarık mutlaka olmalı.  O koltuk resmi olarak Peygamber koltuğudur.  O koltuğun bir ağırlığı vardır.  O ağırlık korunmalıdır. Kravat ve takım elbiseyle o koltuk doldurulamıyor maalesef. Ben resmi toplantılara resmi kıyafetin dışında bir giysiyle gelen Hristiyan din görevlisi görmedim bugüne kadar.
Din Ataşesi mesajını Kur’an okuyarak ve o okuduğu Kur’an’ı anlamlandırarak verebilir, bu anlaşılır bir şeydir, ama  kaside okuyarak veremez, kasideyi çok güzel de okusa bu böyledir. 
Öte yandan, Diyanet işleri Başkanlığı Berlin Din Hizmetleri Ataşesinin yapacağı etkinlik bir cami görevlisinin yapacağı etkinlikten farklı olmalıdır. Din Hizmetleri Ataşesi’nin hazırlayacağı etkinlikte Alman davetliler de olmalıdır. Kilisesinden bürokratlarına ve sanat erbabına varıncaya kadar her kesimden insan davet edilmelidir Ataşenin organize ettiği etkinliğe. Ve orada sadece Hz. Muhammed  ve O’nun misyonu anlatılmalıdır.  
Kendimiz çalıp kendimiz oynayacaksak, bu organizeyi Din Hizmetleri Ataşesinin yapmasına gerek yoktur, bunun için salon tutmaya da gerek yoktur, camiler bu işi zaten yapıyor. Hem de daha güzelini yapıyor.***
………………………………………………
* Dünya tarihine yön veren en etkin 100 ismin başına Hz. Muhammed’i koyan Amerikalı bir bilim adamıdır Michael Hart. Bu sıralamanın birincisi ilan ettiği Hz. Muhammed (s) ile ilgili kısaca şu açıklamada bulunmaktadır: 
“İslam peygamberi; Arabistan fatihidir. Birçok kişi Muhammed’i şaşırtıcı bir tercih olarak görebilir, fakat laik bir tarihçi perspektifiyle o hem kitleleri etkileyen bir din adamı hem de askeri-politik lider olması bakımından eşşsizdir.”
** 1989 yılına kadar ülkemizde Hz. Peygamber’in doğumu, Kameri Takvime göre Rebi’ül Evvel ayının 12. gecesinde camilerde mevlit, Cuma günü de hutbe okunarak ve vaazlarda halkımıza anlatılarak Mevlid Kandili adı altında kutlanmıştır. 
İlk defa Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı tarafından 1989 yılında Kameri Takvim, 1994 yılından itibaren de, Peygamberimiz’in Miladi doğum günü olan 20 Nisan tarihi esas alınarak “Kutlu Doğum Haftası” etkinlikleri yapılmaya başlanmıştır. 
Bu çerçevede bütün il ve ilçelerde değişik konularda panel ve konferanslar düzenlenmiş, 1994 yılından itibaren de hafta içerisinde sempozyum düzenlenmeye başlanmıştır. 
Bu kutlamaların Hz. Peygamber’i tanıma ve anlama bakımından çok büyük bir önemi vardır. Fakat bazı Müslümanların bu konuda da aşırı giderek Hz. Peygamber’i diğer peygamberlerden üstün tutmak gibi bir yola girdikleri de gözden kaçmamaktadır. Halbuki Kuran’da müminlerin “Biz onun peygamberlerinden hiç birinin arasını ayırmayız. Ey Rabbimiz, işittik ve itaat ettik, affını isteriz ve dönüş ancak sanadır, dedikleri, zikredilmektedir. (Bakara 285).
*** Peygamberin Kutlu Doğum Haftasında sponsorlar Peygamber’den öne geçmemelidir. Kendilerinin Peygamberin önüne geçmelerini sponsor olan kişiler de istemez…
Rüştü Kam

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.