KÖY ENSTİTÜLERİ VE ÖĞRETMEN- İMAM ÇELİŞKİSİ

ABONE OL
18:52 - 01/10/2020 18:52
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Bilim ve Din her dönemde çatışarak, kavga ederek birbirinin karşıtı olarak insanların yaşamına yön vermişlerdir.
Din insanlara düzen, barış öğütlese de dine yön vermeye çalışan egemenler dini çıkarları doğrultusunda göstermeyi başarmış ve insanları dinde olmayan hurafelerle etkisi altına almıştır.
Zamanla dini düşünceye karşı kullanmış ve düşünceyi yasaklamak için dini baskı aracı olarak ve silah olarak kullanmaktan çekinmemiştir.
Düşünce bilimi yaratmış ve dini çıkarları için kullananlara karşı gelişerek insanların umudu olmaya başlamış, her türlü baskıya, yasaklamalara karşın duraksamadan gelişmiştir.
Din Kralların, hükümdarların, padişahların hükümranlıklarını sürdürmelerine kolaylıklar sağlamıştır. Tanrıların yeryüzündeki vekili olarak bilimi dine karşı göstererek bilim adamlarını da din düşmanı olarak göstererek onları korkutmaya, yok etmeye çalışmışlardır.

Ama bilim, tüm baskılara karşın gelişmiş, hele buluşlarıyla yaşamı kolaylaştırmasıyla insanların güvenini kazanmıştır.
Batı bilimi rehber alarak, dini mabetlerine, dini kullananları da kiliselerine, tahralarına göndererek bilime karışmalarını yasaklamıştır.
Din ve devlet işlerini birbirlerinden ayırarak, inançlara eşit mesafede durarak Laiklik ilkesini temel aldılar.
Bizde ise laiklik ilkesi ancak kurtuluş savaşından sonra devlet yönetiminin ilkesi olarak kabul edilmiştir.
27 Ekim 1922’de Bursa Öğretmenler Derneğinde Mustafa Kemal Öğretmenlere şöyle sesleniyordu:
‘’Öğretmenler! Ordularımızın kazandığı zafer, sizin ve sizin ordularınızın zaferi için yalnız zemin hazırladı. Gerçek zaferi siz kazanacak ve sürdüreceksiniz ve kesinlikle başarıya ulaşacaksınız. Ben ve sarsılmaz imanla bütün arkadaşlarım, sizi izleyeceğiz ve sizin rastlayacağınız engelleri kıracağız.”
Cumhuriyetin ilanı ile Anadolu Aydınlanması başlatıldı.
Harf Devrimi gerçekleştirilmiş, Halkevleri ile halkın eğitilmesi, kadınların tesettürden, erkeğin kölesi olmaktan kurtarılması şehirlerde aydınlanmayı ve modernleşmeyi hızlandırdı.
On sekiz milyon nüfusunun on beş milyonu çiftçi olan Türkiye’de büyük çoğunluk kırsal alanlarda ve köylerde yaşamaktaydı.
Tekkeler, zaviyeler ve köyleri hurafe kıskacına bağlamış etkenlerin kaldırılmak istenmesine rağmen Cumhuriyet oralara ulaşamamıştı.
Köylerde Ağalar, Şeyhler toprakların sahibi olarak, köylünün bilinçlenmesine her türlü yola başvurarak engel oluyorlardı.
1937 yılında İçişleri Bakanı Şükrü Kaya: ‘’Bu mecliste yaşamını, haklarını sağladığımız köylü, dili olup da söylemeyen, fakat sizi vekil etmiş kitledir. Bu büyük kitleden, büyük çıkar bekliyorsak ötekinin berikinin toprağında çalışmaktan kurtarmalı, kendisini, kendinin olacak toprağına egemen kılmalıyız.”
Atatürk, özel çiftliklerini devlete verir. Köy Birlikleri kurulur.
Köylüyü köyünde eğitmek, bilimsel tarım için köylünün bilinçli ve eğitimli olması gerekliliği amacıyla eğitmenler kalkınma öncüsü olarak yetiştirilir.
Atatürk’ün ölümünden sonra Cumhurbaşkanı İnönü: ‘’Onbeşinci Cumhuriyet yılını sistemli, planlı bir köy v e tarım kalkınmasına başlangıç yapmak, Ölümsüz Önder’in bize bıraktığı büyük buyruktur.”
Diyerek, Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’e verilen yetkiyle 17 Nisan 1940 yılında 3803 sayılı yasa ile Köy Enstitüleri açılır.
Amaç: Hem köy çocuklarını yetiştirecek öğretmen hem de köylere yararlı bir meslek ustası olarak köylüyü yörenin şartlarına göre tarım elemanı yetiştirmekti.
Önceden kurulan Köy Öğretmen Okullarının adları değiştirilerek ve onlara yenileri eklenerek yirmi bir Köy Enstitüsü açılmıştır. Genel Müdürlüğe getirilen İsmail Hakkı Tonguç, Köy Enstitülerinin gelişmesinde katkısı büyüktür. Tonguç: Köy Enstitüleri atılımı ‘’devrim için eğitim atılımı sayılabilir.”
‘’Amaç, sınıf bilinci uyandırılmış köylüler yetiştirmek ve evrimi bunların aracılığı ile hızlandırmaktır.” Diye açıklar.
Okullar başlangıçta çadırlarda, derme çatma barınak ve binalarda eğitim ve öğretim yapılırken, daha sonra kendi binalarını planlı bir işbirliği içinde kendileri yaparak özgürlük içinde tartışmalar yaparak, okuyarak, inceleyerek üretim olanaklarını artırmışlardı.
Köy Enstitülerinden yetişen öğretmenler gittikleri köylerin yaşam şekillerini olumlu yönde geliştirmiştir. Ama İnönü’ye göre bu yeterli değildir. Köy Enstitülerinin 200 bin kişilik bir tarım ordusunun yetiştirilmesi emrini verir.
Enstitü sayısını altmışa çıkarılarak toprak reformu ile kendi toprağına sahip köylünün devrimlere de sahip çıkacağını savunuyordu.
Bu istemleri savsaklayan tarım bakanına ve bürokratlara şöyle çıkışır:
‘’Çok büyük fırsat kaçırıyorsunuz. Bu savaş yıllarından yararlanılarak bunları yapmalıyız. Savaştan sonra ne olacağı belli değildir. Bunların hiçbirisini bize yaptırmayacaklardır.”
Tonguç İnönü’nün görüşünü yorumlarken: ‘’Gerçekten onu dinlemediğimize çok pişman oldum” der.
Tüm olumsuzluklarına rağmen bilim, yani öğretmen tutuculuğun simgesi sayılan imama ve şeyhe karşı kazanmış ve Atatürk’ün ; ‘’Yaşamda en doğru yol gösterici bilimdir” özdeyişi galip gelmiştir.
İslam ülkeleri içinde tek laik ülkenin Türkiye olması diğer İslam ülkeleri halklarına örnek olması yanında o ülkelerin, dini kendi hükümdarlıklarına kalkan olanların da düşmanlığını birlikte getirdi.
Bu nedenle Türkiye’de bilimi öğretmen, bilime karşı olanları da imam simgeler duruma getirildi.
Gerçekte dini gerçek anlamında algılayan, uygulayan İmamların varlığı yadsınamazsa, bilimi hurafelere bağlayarak çıkarları doğrultusunda kullanan öğretmenlerin, sözde bilim adamlarının çokluğu da yadsınamaz.
Dini gerçek anlamda, hurafelerden arınmış, özünü anlayarak inananlara doğruları, dinin akla, temiz ahlaka dayandığını öğretmek için İmam Hatip Okulları açılmış, dini gerçek değerine eriştirmek için ise Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuştu.
Ama dini çıkarlarına araç olarak kullanmak isteyen ucuz politikacılar ve din bezirgânları bu kurumları ve okulları arka bahçeleri olarak görmüşler, bilimi ve bilimin simgesi öğretmeni, tutuculuğun, yozlaşmanın simgesine feda etmişlerdir.
Savaştan sonra toprak reformuna karşı toprak ağalarının kurduğu DP’nin ilk işi, Köy Enstitülerini kapatarak, köylünün uyanmasını, örgütlenmesini ortadan kaldırarak karşı devrim hareketini başlatmak oldu.
Bugün bilime karşı imamların partisi olara iktidara gelen AKP, her alanda adım adım karşı devrim kalkışmaları ile bilimi irticaya değişme sürecini başlatmıştır.
4+4+4 eğitim sistemi ile kız çocuklarını eğitimden alıkoyarak, Türkiye’yi bir Cemaat düzenine geçişi başlatmıştır.
Amaç, öğretmeni yani bilimi saf dışı bırakmaktır.
Ama Türkiye bu karşı devrimi de yenecek birikime ve inanca sahiptir.
Bu saltanat böyle sürüp gitmeyecektir.
Biz buna inanıyoruz.
Sizde inanın…

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.