KOMUNİZM ÖZLEMİ

ABONE OL
18:52 - 01/10/2020 18:52
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Duvarların yıkılmasından önce doktora çalışmalarım bünyesinde Bulgaristan’dan Küba’ya kadar çok sayıda komunist ülkede inceleme yapma olanağı bulmuştum. Bu ülkeleri inceledikçe kafamda, çocukluktan beri hayalimdeki ”sınıfsız toplum” fikrinin sadece Karl Max’ın tatlı bir hayali olduğu ve bunun ancak ”Ütopya” da gerçekleşebileceği fikri hakim oldu. Hatta bu hayal yıkıklığı beni o kadar ileriye götürdü ki ”iyi ki şaka maka Türkiye’de devrim falan yapamadık” demeye başlamıştım. Çünkü, ”sınıfsız toplum” diye lanse edilen rejimlerde, komunist olmayan rejimlerden daha da ağır bir sınıf ayrımı vardı. Bir yanda ”komunist partisi ileri gelenleri” ve diğer yanda ”halk”… Hele rejim karşıtlarının bu rejimlerde hiç yaşama şansı yoktu. Politbüro üyeleri son model Rus yapımı limuzinlerde gezerler ve villalarda otururlarken, halk çakma araba ”Skoda” veya ”Trabi” yi alabilmek için yıllarca çalışıp sıra bekliyordu. Hayalimizdeki ”sınıfsız toplum” bu olamazdı.

1989 yılı itibarıyla duvarların yıkılıp, komunist rejimlerin tek tek yıkılmasıyla bu ülkelerde yaşayan halk ”demokrasi”, ”özgürlük” ve her şeyden önce fakirlikten kurtulma hayaliyle çok mutluydu. Hele iki Almanya’nın bileşmesiyle Doğu’da yaşayanlar duvarların yıkılmasının ertesi günü evlerinin önünde birer ”Mercedes” bulacaklarını hayal ettiler. Ama gerçek başkaydı. Kapitalist düzende mücadeleye alışkın olmayan ve yıllarca devlet koruması altında yaşayan bu insanlar birden bire kendilerini yüzme bilmeyip okyanusa atlamış gibi hissetmeye başladılar. Eski polit büro üyeleri ise yine işlerini yürütüp, komunist düzenin eski fabrika ve kurumlarını Batı’dan gelen kapitalistlere peş keş çekerek yine köşeyi döndüler.

Geçen hafta gittiğim Çek Cumhuriyeti’nin içler acısı durumunu görünce bu yazıyı yazma gereğini duydum. Çekler ve Macarlar eski doğu blokunun en onurlu insanları idi, ama gördüğüm manzaralar kapitalist düzenin acımazlığının insanı ne hale getirdiğine örnekti. Sınır kasabalarında yollarda fahişeler dizilmiş, Batı’dan gelecek müşterilerini bekliyor, Çinlilerin sahibi olduğu mağazalarda marka taklitleri ile insan kazıklama çalışmaları vs…

Bir yanda Avrupa’daki bugünkü eski komünist rejimin dejenere olmuş ülkeleri, diğer yandan yarım yamalak ta olsa halen komünist rejimin sürdürmeye çalışan Küba… Havana’da çocuğuna 1 dolar bahşiş verdim diye onu küçümsediğimi düşünüp, bana kötü kötü bakan fakir ama onurlu Havanalı’nın bakışını hiç unutmuyorum… Evet, insanlar gerçekten de baskı altındaydılar, ama bugün özgürlüğün bedelini onurlarıyla ödüyorlar…

Bugün Almanlar 1989’da yıkılan Berlin duvarının yeniden inşa edilmesini hala konuşurken, bunların neredeyse dörtte biri resmen duvarı yeniden istiyor. Komünist Doğu Almanya’nın halkı batı rejimine tam uyum sağlayamazken ”biz komünist rejimde daha mutluyduk” derken, batı Almanlar da onların kendilerine yük olduklarını düşünüyor.
Aynı yakınmaları geçenlerde bir Türk kökenli Bulgar bir imamdan da duydum. 100 Euro aylıkla iki çocuğuna bakamadığı için Münih’e gelen ve ”ne iş olsa yaparım” diyen bu imamın da ”biz komünist rejim zamanında rahattık, en azından iş sıkıntımız yoktu” demesi beni şaşırttı. Oysaki onlar, zorunlu Bulgarlaşma politikaları kapsamında az baskı görmemişlerdi.

Demek ki ekonomik sıkıntı çekmemek, demokratik özgürlükten daha ağır basıyor.

Ahmet İNCEL

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.