KADDAFİ DE KALMADI, ESAD VERELİM..!

ABONE OL
11:54 - 23/10/2020 11:54
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Bu yılın başında kuzey Afrika’da meydana gelen ve Richter ölçeğine göre 8,9 şiddetindeki depremin artçıları ile denizden gelen tsunami, coğrafi zik zaklar çizerek yayılıyor. Önce; badireyi tek bir kişinin hayatını kaybetmesi ile atlatan Tunus.20.ci yüzyıldan kalma Arabi, Magribi diktatörümüz Bin Ali Suudi Arabistan’daki zorunlu ikametgâhına çekildi. Yarın Ne Olacağı Şimdilik Meçhul..! İnternet ve televizyonlar aracılığı ile yayılan Halk Depremi güneye kayarak Mısır’ı vurdu. Buradaki, 20 yüzyıldan kalma diktatörümüz Hüsnü Mübarek’in havlu atması için binin üzerinde, insanın hayatını kaybetmesi gerekti ve diktatörümüzün, önce Kızıl Deniz kıyısındaki villasına, ardından mahkemeye yönelen yolculuğu başladı. Yarın Ne Olacağı Şimdilik Meçhul..! Ardından deprem tekrar kuzeyi sıçradı ve Libya’yı vurdu. Buradaki Arabi, Magribi karışımı diktatörümüz bir hayli dişli çıktı ve 20.ci yüzyıldan kalma kalıpların yıkılması için batının, daha doğrusu NATO’nun askeri desteği gerekti ve şu ana kadar iki binin üzerinde insanın hayatına mal oldu. Âmâ buradaki diktatörümüz Kaddafi’nin sonunun nasıl geleceği, bu satırların yazıldığı dakikalarda bile Hala Meçhul..! Bakalım; yarın ve ardından gelecek günler nelere gebe..! karışımı

Arapça konuşan veya anlaşabilen, 25, 30, 40 yıldır diktatörlük, bir diğer değimi ile otoriter rejimlerle yönetilen toplumlardaki Halk Depremi sonunda geldi, Türkiye’nin sorunlu güney komşusu Suriye’ye dayandı. Tabii; bu arada Türkiye’nin “Komşularla Sıfır Sorun ” politikası da gerçek anlamda Duvara Dayandı..! Buradaki diktatörümüz Başar Esad, aslında mirasyedi bir diktatör. Rahmetli babası Hafız Esad’dan kalan mirasını, gerçek bir mirasyedi gibi tüketmekte. Şu ana kadar binlerce insan hayatını kaybetti ve on binlercesi Türkiye’ye sığındı. Yarın Ne Olacağı Meçhul..! Arap coğrafyasında, halk kıpırdanmaları veya ayaklanmaları olan ülkelerden sadece Suriye ve Esad rejimi, can çekişmekte bile olsa hala yaşıyor. Onun için, şu aşamada mutlaka bir Arap diktatör isteyenlere, sadece Esad’ı sunabiliyoruz, kusura bakmasınlar
 
Şimdi; bu halk çalkantılarının gerçekleştiği ülkelere ve ortak noktalara bakalım. Hepsi, ağırlıklı olarak Müslüman ülkeler. Hepsinde eğitim düzeyi bir hayli düşük. Hemen, hemen hepsinde halkın etnik veya dini yapısı karışık. Arap, Magribi, Sünni. Şii gibi. Hepsinde demografik yapıda, genç nesil ağırlıklı. Hepsinde işsizlik korkunç boyutlarda. Hepsinde gelir dağılımı anormal bozuk. Hepsinde, az ya da çok, petrol ve doğalgaz gibi yeraltı zenginlikleri var, yani batı tarafından beslenen, yatırım yapılan ülkeler. Özellikle Tunus ve Mısır, kitle turizmi sayesinde batılı insanları sıkça ve yoğunlukla tanımış, konuşmuş, dostluklar, arkadaşlıklar, beraberlikler kurmuş. İnternetten, televizyonlardan gördüklerini aynı zamanda, kısmen de olsa, şahsen yaşamış ve çevresindeki, görmemiş, yaşamamış olanlara anlatmış. Ve kendi diktatörlüklerinin dışında, başka, daha değişik, daha iyi, daha özgür, daha müreffeh ( zengin ) bir hayat tarzı olduğunu kavramış, onlar gibi olmaya özenmiş. Şimdi siz, böylesine motive olmuş genç nüfusu, özellikle bu iletişim çağında, diktatörlüklerle, zorbalıklarla, baskıyla zaptedebilir misiniz..?
Tabii ki; dış etkiler de var ama bu etkiler, her zaman ve her ülke için, illa da diktatörlükler yıkılsın, demokrasi gelsin diye değil. Dış güçlerin, hammadde sahibi veya stratejik öneme sahip olan ülkelerdeki çıkarları, her zaman için, demokrasinin önünde gelir. Örneğin; başta İsrail olmak üzere birçok batı ülkesi, hiç ister miydi Mısır’da statüko bozulsun ve ülke belirsizlikler dönemine girsin..? Aynı şekilde Tunus. Tunus’ta diktatörlük çökecek de, yerine demokrasi ama aynı zamanda da bir belirsizlik dönemi gelecekse, bundan batının ne gibi bir çıkarı olabilir..? Libya’da diktatörlük rejimi yıkılacak da, oluşacak belirsizlik döneminde, batı ülkeleri petrolü ve doğalgazı daha ucuza mı alacak, yoksa bu dönemde Libya’ya daha fazla ve daha pahalı silah mı satacak..? Suriye’de Esad gidecek de, İran’ın Ortadoğu’daki gücü mü kırılacak, yoksa belirsizlik döneminde veya daha sonra yerine gelecek yönetim İsrail için daha güvenli mi olacak..?
Tabii; siz mutlaka ve mutlaka bir senaryo yazacak, hataları içerinde değil de, dışarıda arayacaksanız, elinizde Dış Güçler ‘den daha iyi ve inandırıcı bir koz olabilir mi..?
Ancak dikkat..!
Bu faktörlerin hiçbiri Türkiye için geçerli değildir. Türkiye, yukarıda sayılan ülkelerin toplamından daha fazla stratejik öneme sahiptir. Türkiye ve özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu, yeraltı kaynakları ve en önemlisi de su kaynakları bakımından, hayati öneme sahiptir. Dicle ve Fırat nehirleri, Türkiye, Suriye ve Irak’ı, her bakımdan beslemektedir ama bu zenginlikten bazı Ortadoğu ülkeleri pay alamamaktadır. Bu Ortadoğu ülkelerini tek, tek saymak yerine, rahmetli Turgut Özal’ın ” Barış Suyu ” projesini hatırlatmak isterim. Başta İsrail olmak üzere, tüm Ortadoğu ülkelerinin Dicle ve Fırat nehirlerinin sularından adil bir şekilde faydalanmalarını içeren bu projenin adının neden ” Barış Suyu ” olduğunu düşünürseniz, Türkiye üzerinde oynanan oyunları da, daha rahat ve fazla senaryo yazmadan, yazılmış abuk sabuk senaryolara fazla itibar etmeden, gerçekçi bir biçimde değerlendirebilirsiniz…
Kalın sağlıcakla efendim..
M. Deniz Olcayto   

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.