İSTANBUL’U SEVMEYİ ÖĞRENMEK

ABONE OL
19:05 - 01/10/2020 19:05
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Otuz yıldır yurt dışına yerleşmiş bir taşralı olarak son kısa gezimde İstanbul’da gözlemlediklerimi sizlerle paylaşmak istedim. Taşralı dedim, çünkü ben Aydınlıyım ve eskiden deplasmanda karşılaşmalarımızda geldiğimiz İstanbul’dan çok çekinirdik. Takımlarından değil, genel ortamdan. Bir restoranda yemek yemeden önce bile fiyatını sorar öyle kuru fasulye ve pilavımızı ısmarlardık. Çünkü bizi hep uyarırlardı “aman İstanbul’da dikkat edin, size taşralı diye kazık atarlar”…

Bu İstanbul çekincem yıllarca sürdü, herhangi, bir iş nedeniyle geldiğim İstanbul’da genelde havaalanı, kaldığım otel ve iş görüşmemizin olduğu mekan dışında bir yere takılmadan, Almanya’ya geri dönerdim. Tanıdığım İstanbullu yakın dostlarım ise bu çekincemden dolayı kırılırlar ve “bize uğramadan gelip gidiyorsun”, “seni İstanbul’u sevdiremiyoruz” diye sitem ederlerdi. Son yıllarda yine yakın dostlarımın sayesinde İstanbul’u tanımaya, sevmeye başladım ve hatta mesleğim gereği gördüğüm Dünyanın ünlü kentleri arasında en güzellerinden biri olduğunu söylemeye başladım…

Orada yaşayan dostlarım bana genelde Avrupa kenti sayılabilecek İstanbul’u gösterdiler, tabii pek sevdik. Ama son gezimde diğer İstanbul’u da tanıma fırsatı buldum, çünkü ilk kez otobüs, metrobus, tramvay ve metro gibi toplu taşıma araçlarını kullanarak kentin kenar yerleşim yerlerine kadar gittim. Halkla içi içe konuşa konuşa öbür İstanbul’u tanıdım. Aradaki iki apayrı Dünyayı yaşadım. Avcılarda üç kişi 25 bin liraya kebapçıda tıka basa karnımızı doyururken, Borsa lokantasında yine üç kişiyle daha az yemek için on misli ücret ödedik. Ve hiçbir tat alamadık…
(c) Ahmet İNCEL
İstiklal caddesinde olsun, kentin kenar semtlerinde olsun yollarda genç nüfusun neredeyse yüzde doksan oranına ulaştığını gözlemledim. Türkiye’nin işi zor, bu kadar gence iş ve yerleşme yeri olanağı sağlamak çok zor. Gerçi Almanya’da nüfusun yaşlı olması nedeniyle emeklilik sistemi çökmüş durumda ama… Avrupalıların Türkiye AB’ye girerse Türkiye buraya dolacak korkusunu bu genelde gelecekten umutsuz olarak gözlemlediğim genç nüfusu görünce daha iyi anlamaya başladım… Hele AB ülkeleri konsoloslukları önündeki vize kuyrukları…

Bir de pahalılık dikkatimi çekti, gerçi yıllardır ne zaman Türkiye’ye gitsem, en zengininden en fakirine kadar hep pahalılıktan, enflasyondan yakınırdı, ama bu kez gerçekten de bunu gözlemledim. Avrupa’da en pahalı yakıtın satıldığı Türkiye’de halk hala nasıl yeni araç alıyor, bunu kullanabiliyor hala nasıl trafik sıkışıklığı var şaşıyorum. Bir sinema biletine 10 YTL ödedik, Münih’te de sinemalarda bilet ücretleri sekiz ile on sekiz YTL arası değişiyor. Çok kitap okumuyorlar diye hep kınadığımız insanlarımızın kitap almada maddi olarak zorlandıklarını gözlemledim, çünkü kitap fiyatları Avrupa’daki fiyatlarla yaklaşık olarak aynı…

Her şeye rağmen İstanbul’u sevmeye öğrenmeye başladım…

Ahmet İNCEL

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.