İFTAR SOFRALARI (III)

ABONE OL
18:11 - 01/10/2020 18:11
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

İFTAR SOFRALARI (III)

Müsiad

Önce Berlin MÜSİAD, sonra Türk Eğitim Derneği, son da T.C. Berlin Başkonsolosluğu’nun iftarı. İftar sofraları bereketli oluyor. Aynı şehirde yaşamalarına rağmen uzun süre birbirleriyle görüşemeyen insanlar bu vesileyle görüşme imkânı bulabiliyorlar. Karşılıksız ikramlar. Ne kadar da güzel bir adet.

Berlin MÜSİAD 5 yıldızlı otellerde iftar verme âdetinden vazgeçmiş. Kendi mekânında her hafta Salı günleri iftar yemeği vermiş. Alkışlanacak bir uygulama. Sıcak bir ortamda misafirlerin karşılanması ne kadar da anlamlı. İftara katılan STK başkanlarına ve resmi sıfatı olan misafirlere selamlama konuşmaları verildi. Gecenin hatibi İran Büyükelçisi’ydi. Konuşmasında birlik ve beraberlik içinde olunması gerektiğinin altını çizdi. Ancak iftarı ev sahibinin açtığı 21.40 ta değil de 22.05 te açmayı ihmal etmedi. Ev sahibi de tabiatıyla misafirperverlik geleneğine uyarak iftar için 22.05 şi beklemeyi tercih etti. Bu tercih misafirler ve T.C.Büyükelçilik görevlileri arasında sıkıntı yarattı ama. Ev sahibi doğru olanı yaptı. Misafirler ev sahibinin bu jestine bir jest yaparak cevap verebilirlerdi. “Biz de iftarımızı sizinle birlikte açıyoruz” diyebilirlerdi…

Berlin MÜSİAD yönetim kuruluna tavsiyem olacak. Lütfen Türk çayını ve yanında su ve lokumuyla ince ağızlı fincanıyla Türk kahvesini ihmal etmeyin. Ne olacakmış bir çaydan-kahveden demeyin. Kültür değerlerimizden vazgeçmeye başlarsak arkası çabuk gelir. T.C. Büyükelçiliği’nde de Türk çayı ikram edilmiyor diye orasını kendinize örnek almayın. Vardır büyüklerimizin bir bildiği(!) deyip geçin. Kötü örnek, örnek alınmaz. Ne demiş atalarımız,” sui-misal emsal olmaz “

Türk Eğitim Derneği

Türk Eğitim Derneği iftarını kendi mekânında verdi. Basın Müşaviri Refik Soğukoğlu ve ve Çalışma Ataşesi Ethem Zeybek misafirlere birer konuşma yaptılar. Türk çayı içildi. Duayen gazeteci Ahmet Külahçı, karikatürist Hayati Boyacıoğlu, Berlin’de ilklerin altına imzasını koyan Atalay Özçakır, Müsiad başkanı Veli Karakaya BİG partili milletvekili adayları İsmet Mısırlıoğlu, Martin Lejeune
ve bağımsız aday Fatih Tanrıverdi de konuklarımız arasındaydı. 

Başkonsolosluk

Başkonsolosluk, Büyükelçiliğin yapamadığını yaptı. Yemekler ve servis mükemmeldi. On numara.  Kuzu tandır, nohutlu bulgur pilavı, tatlı olarak güllaç, içecek olarak ayran. Kültür elçiliği böyle yapılır. Çay da, Türk çayı. Misafirler de zevkle içtiler. Kahve de Türk kahvesiydi ama, yanında suyu ve lokumu yoktu. Onlar da olsaydı yıldızlı on verecektim. Tebrikler. 
Din Hizmetleri Ataşeliği de güzel bir iftar programı sundu. Kâri Türk usulüne uygun bir okuma yaptı. Seçilen ayetler anlamlıydı. Almanca ve Türkçe meal okundu. Tane tane, vurguya dikkat ederek okundu. 
Din Hizmetleri Ataşesi bu sefer ezan okumadı ve dua yapmadı. Ancak günün anlam ve mahiyetini anlatan kısa bir konuşma yapmasını bekliyordum. Din Hizmetleri Müşaviri ve Ataşesi’nin böyle toplantılarda resmi kıyafetleriyle bulundukları makamı temsil etmelerinin daha uygun olacağına inanırım. Sarığıyla cübbesiyle, takım elbisesi ve kravatıyla. Hristiyanlar ve Yahudiler kıyafetleriyle temsil ediyorlar makamlarını. Müslümanlar gömlekle… 

Başkonsolos Ahmet Başer Şen anlamlı bir konuşma yaptı. Konuşmasının merkezine Avrupa Birliğini ve Almanya’yı koydu. Konuşmasının tam metnini istifadelerinize sunuyorum: 

“Ramazan ayı, Müslümanların vicdan muhasebesi yaptıkları, İslam toplumlarında insanlar arasında sevgi, saygı ve hoşgörünün yoğun bir şekilde yaşandığı, lokmaların paylaşıldığı, kardeşliklerin pekiştirildiği mübarek aydır. 
Bu nedenle bu sene yine sevinç ve coşkuyla karşıladığımız ramazan ayında Müslüman dünyasındaki savaş ve çatışmaların sürdüğünü görmek bizleri üzmektedir. Suriye, Irak, Yemen, Arakan, Kırım ve daha birçok yerde milyonlarca Müslüman bu ramazan ayında da acılar içerisindedir. Geçen yıl dünya üzerinde büyük çoğunluğu Müslümanlardan oluşan mültecilerin toplam sayısı 60 milyonu aşmıştır.
Bu acı dolu dönem aslında tüm insanlık için bir sınav teşkil etmektedir. Türkiye, 5 yıla yakın bir süredir, bugün sayıları 3 milyonu aşan yabancı sığınmacılarla ekmeğini paylaşmaktadır. Dünya çapında en fazla sayıda sığınmacıya ev sahipliği yapan, 1 milyon Suriyeli çocuğa eğitim imkânı sağlayan, gayrisafi milli hasılasına oranla dünya üzerinde en fazla insani yardım yapan Türkiye, bu konuda örnek ülke niteliği taşımaktadır.

Türkiye ile Almanya arasında her alanda yoğun ve girift ilişkiler bulunmaktadır. Almanya’da yaşayan sayıları üç milyonu aşan insanımız iki ülke arasındaki güçlü bağların en kuvvetli garantörüdür.
Almanya’daki vatandaş ve soydaşlarımızın huzur ve refah barış yaşamaları, eşit bireyler olarak alman toplumunda hakettikleri yeri almaları devletimizin öncelikleri arasındadır. 60 yılı aşkın bir süre önce bu ülkeye işçi olarak gelmeye başlayan insanlarımızın çocukları ve torunlarının bugünün Almanya’sında siyasette, bilimde, sporda, kültürde ve sanatta, akla gelebilecek her alanda sağladıkları başarılar bizlere gurur vermektedir. Gelecek nesillerimizin anadillerini, dinlerini, kimlik ve kökenlerini unutmadan iki ülke ve iki toplum arasında sağlam köprüler kurmaya devam etmeleri başta gelen temennilerimizdendir.

Almanya’nın üst düzey devlet yetkililerinin son yıllarda yapmakta oldukları “İslam’ın Almanya’ya ait olduğu” yönündeki beyanatlar buradaki toplumumuzda büyük memnuniyet yaratmıştır. 
Barış ve huzur içinde yaşayan, bu ülkeye uyum sağlamış, her alanda değerli katkılarda bulunan ve batılı ülkelerde yaşayan bütün göçmen toplumlarına örnek oluşturan Almanya Türk toplumunun değerinin gün geçtikçe daha fazla anlaşılacağını; onların gelecekte Türk ve Müslüman kimlikleriyle daha fazla kabul göreceklerini umuyoruz. 
Alman dostlarımızın geçen yıl Almanya’da aşırı sağ ve ırkçılık saikli suçlarda görülen % 42’lik artışı göz önüne alarak ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve islamofobyayla daha kuvvetli ve etkin bir mücadeleye girişmelerini bekliyoruz. 

Türkiye, Almanya ile ilişkilerine özel önem atfetmektedir. Almanya’nın Türkiye ve Türkler için yeri ayrıdır. Almanya siyasi, ekonomik ve sosyal alanlarda Türkiye’nin en yakın ilişkilerinin bulunduğu ülke konumunu yıllardır korumaktadır. 
Dostluk beklentilerinin karşılık bulmadığı takdirde büyük hayal kırıklıklarına yol açtığı da malumdur. 

Türkiye Almanya siyasi ilişkilerinde bizim arzu etmediğimiz sıkıntılı bir dönemden geçmekteyiz. 

Sayın cumhurbaşkanımıza yönelik hakaretler, bunların alman kamuoyunda kısmen alkışlanması, ayrıca federal Parlamento’nun 1915 olaylarına ilişkin 2 Haziran tarihli kararı en hafif tabiriyle hem Türkiye kamuoyunu hem de Almanya’da yaşayan 3 milyon insanımızı hayal kırıklığına uğratmıştır. Bu gelişmeler sonrasında ortaya çıkan gerginlikler de buradaki toplumumuzu derinden etkilemektedir. 

Şunu vurgulamalıyım ki, tarihi gerçeklerle ve uluslararası hukukla bağdaşmayan 2 Haziran kararına karşı Almanya Türk toplumunun tepkisini demokratik yöntemlerle ortaya koyması son derece doğaldır. Bu kararı eleştiren Türk toplumunu “inkârcı” şeklinde yaftalamak ve bir takım sübjektif inançları dogma şeklinde dayatmak demokrasi anlayışıyla bağdaşmaz. Ayrıca AİHM içtihatçına aykırıdır.  

2 Haziran kararına konu Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışı sırasında sadece Ermeniler değil, imparatorluğun Türk, Kürt, Arap, Laz, Çerkez ve diğer bütün halkları büyük kayıplar vermiş, tarifsiz acılar yaşamıştır. Bunların detaylarına burada giremeyiz. Ancak, acıların hiyerarşiye tabi tutulması adaletsizliktir ve Türk toplumunu yaralamaktadır.
Toplumun barışçıl ve demokratik tepkilerinin, hakaret ya da tehditte bulunan bir avuç insanın varlığından yola çıkılarak değersizleştirilmesi kabul edilemez. Hakaret, tehdit suçtur. Bunları yapan münferit şahıslar hakkında suç duyurusunda bulunulmalı ve yargı önünde hesap vermeleri sağlanmalıdır. 

Son olarak, kimsenin şüphesi olmasın ki Türk-Alman dostluğu içinden geçilmekte olan zor dönemi atlatacak güce, tarihi derinliğe ve güncel dinamizme sahiptir. 

Sözlerimi burada bitirirken, ramazan ayının ülkemize, milletimize ve tüm insanlığa barış ve huzur getirmesini, aramızdaki sevgi, saygı, hoşgörü, dostluk ve kardeşlik bağlarının daha da pekişmesine vesile olmasını temenni ediyorum. Allah orucunuzu kabul etsin!” 

BİTTİ

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.