GÜNÜMÜZÜN TRUVA ATLARI

ABONE OL
18:59 - 01/10/2020 18:59
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

N.M. adlı bir okurumun dil ile ilgili kaygılarını yansıttığı mektubuna verdiğim cevabı burada sizlerle de paylaşmak istedim. Aslında onun yazdıklarını da aktarmak isterdim, ama izni olmadan yapmak istemedim. Üstelik konu zaten bilinen bir yaraya parmak basar nitelikte olduğundan pek de gerekmiyordu.
***
Sayın N.M. merhabalar!
Mektubunuzu geç cevapladığım için özür diliyorum. Üstelik dilimiz adına gösterdiğiniz -ki olması gerekeni yapıyorsunuz- bu örnek davranıştan dolayı sizi kutluyor ve teşekkürlerimi sunuyorum.
Sözleriniz acı ama gerçek. Maalesef dilimize gereken özeni göstermede biraz, hatta ne birazı haddinden fazla umursamazlık sergiliyoruz. Konuşurken sorun olmayabilir, ama bunları yazıya dökerken uyulması gereken; zorunlu olduğumuz aslında hiç de zor olmayan kurallara uymak, dile saygı gereğidir. Defalarca vurguladığım gibi dile saygı, insanın kendine, özüne saygısıdır.
Dilin kirlenmesi, bir toplumda yozlaşma unsurlarının çıbanbaşı vermesi demektir. Patlamaya hazır bu çıbanbaşı o ulusun tarih sahnesinden silinmesine bile neden olabilir. Günümüzde gelinen noktalara dikkat edersek en büyük tehdit işte budur: İthal kültür bombardımanı. Bu öylesine bir bombardımandır ki şarapnelleri sözcük, gülleleri özentidir. Bu özentinin sonucu da densizliğin ta kendisi olarak kendini göstermeye başlayan, toplumun tüm değer yargılarını alt üst eden ithal kültür(süzlük)dür.
Truva’da başa gelenleri, masum görünüşlü bir tahta at içinde içeri sızdırılanlarla ne sonuçlara varıldığını, tarihin en sinsi aldatmaca hikâyesini bilmeyen yoktur. Maalesef topraklarımızda tarih yine tekerrür ediyor. Günümüzde de içimize sızan bu Truva atları aynı sonuca varabilmek için sinsi planlarını yavaş yavaş uygulamakta, çirkin emellerine ulaşmaya çalışmaktadırlar. Üstelik bunlar geçmişteki gibi sadece bir bölgede, tek bir at ile de değil. Onlarca, binlerce belki daha da çok. Bir de bunlara içimizdeki satılmışları eklersek -ki kraldan çok kralcı olan bu kesim daha da tehlikeli olmaktadır- vay bu ulusun geleceğine. Gün gelir “Yazıklar olsun, tarihimizin onurlu geçmişine sahip çıkamadık!” der, dizlerimizi döveriz. Ama ne yazık ki son pişmanlık hiçbir zaman fayda etmediği gibi yine çözüm olmayacaktır. Tarih, pişman olanları, bu gecikmeden dolayı pişmanlıklarını yazmalarına bile şans tanımadan silip süpürecektir.
Osmanlı’nın son dönemlerindeki hasta adamı masa başında, siyasetle, güçle dilim dilim paylaşmaya kalkışanlar o günlerde yapamadıklarını şimdi yeniden tezgâhlamaktadırlar. Hoş ne zaman vazgeçmişlerdi ki? Üstelik dostane bir tavırla, sinsi ve acımasızca. Bunların yanı sıra içimizdekilere, üst kademelerde yer alan, hele hele “aydın” olarak kendini satışa çıkaranlara ne demeli? Hele bir de “globallik” şarlatanlığıyla böyle bir tezgâhtan habersizcesine masumane insancıllıklarıyla sözüm ona insan hakları havariliği yapmaları yok mu?… Artık kargaları bile güldüremiyorlar.
Gelin dostlar, gelin canlar, gelin dadaşlar, gelin yârenler, gelin uşaklar, gelin efeler, gelin gaggoşlar, gelin balalar, gelin kızanlar, gelin “NE MUTLU TÜRK’ÜM” diyen, diyebilenler. Aramıza sızmış, sinsi emellerini gündeme getirmeye çalışan, kendini bir tür Truva atı sanan, ama aslında sütçü beygiri bile olamayan bu uyuz yılkı beygirlerine fırsat vermeyelim. Gelin birlik olalım. Birlikten dirlik doğar, dilde birlik de bunları kovar. İşte budur işin özü, ortak nokta şudur: DİL. Yapılacak tek şey ise dilimize sahip çıkmak, ona özen göstermek, yabancı dillerin saldırılarını engellemek, buna izin vermemektir. Boşuna mı demiş koca Atatürk “Diline sahip çıkamayan bir ulus yok olmaya mahkûmdur.”
Millî değer yargılarımızın göz göre göre yok olmasını istemiyor, geçmişimizle övündüğümüz gibi gelecek kuşaklara da övünebilecekleri bir geçmiş bırakmak istiyorsak paha biçilmez hazinelerimiz olan değer yargılarımızın kapılarını iyi korumak, kilitli tutmak zorundayız. Kapılar ulusal bilinç, kilit ise dildir. Kilit bir açıldı mı her şey elden gitti demektir. Kilide sahip çıktığımız sürece el diliyle yüklü uyuz beygirler geçit bulamayacaktır. Gelin göğsümüzü gererek onurlandığımız ulusal değer yargılarımızın kilidine, dilimize sahip çıkalım.
Saygılarımla

Tahsin MELAN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.