ERDOĞAN’IN DEVİRDİĞİ ÇAMLAR

ABONE OL
18:57 - 01/10/2020 18:57
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Genel Kurulu’nda yaptığı konuşma biz Türklerin pek hoşuna gitti. Birçoğumuz ”Helal olsun, ver Avrupalılara ağızlarının payını” dedik.

Ama Avrupalılar gerçekten de ağızlarının payını aldılar mı? Hepimiz ilk günün zafer heyecanı geçtikten sonra olay Avrupa basınına yansıdığında durumun vahimiyetini kavradık. O gün şok olmuş yüzlerle Erdoğan’ı izleyen Avrupalı parlamenterler de olayın şokunu atlattıktan sonra konuşmaya başladılar. Avusturya’nın aşırı sağcı politikacılarından Almanya’nın Sol parti milletvekillerine kadar herkes ”Avrupa Parlamentosu bugüne kadar böyle bir şey yaşamadı” diyordu.

Alman Sol Parti Milletvekili Andrej Hunko ünlü Welt gazetesine verdiği demeçte ”özellikle Fransız milletvekili Muriel Marland-Mittello’ye yaptığı hakaret affedilmez” dedi. Bayan Marland-Mittelo’nun Bakırköylü çıkması da Avrupa’da ayrı bir alay konusu oldu. Hunko, Erdoğan’ın tutuklu gazeteci ve yazarların teröristlerle bir tutarak, mahkemeden önce yargıladığına dikkati çekiyordu. Avusturyalı parlamenter Martin Graf ise Erdoğan’ın bir an önce Avrupa Parlamentosu’ndan özür dilemesini talep etti.

Erdoğan’ın bizlerin gururumuzu okşayan Strasbourg konuşması diplomatik açıdan tam bir skandaldır. Maalesef Başbakanın Brüksel’de devirdiği çamları, dışişlerinin diplomatlarının doğrultma çabaları ilişkilerde yine birkaç yıla mal olacaktır. Avrupa’da bu tür popülerist ve biz doğululara özgü hisli konuşmalarla bir yere varılmaz, burada rakamlar, somut değerler önemlidir. Erdoğan, din özgürlüğü ve diğer konularda rakamlarla, somut örneklerle soğukkanlı ve kontrolünü kaybetmeden konuşmalıydı. Bu konuda ya çevresindeki danışmanları başarısız kaldı ya da Erdoğan, o an onların kontrolünden çıktı. Türkiye tarihinde farklı inanç gruplarına yönelik en cesaretli açılımları gerçekleştiren Erdoğan, orada suçlu durumuna düştü. Yazık oldu…

Bu arada Alman basını „Fransız kalma” deyimi de şu şekilde açıklamış: „19. yüzyılda Osmanlı imparatorluğunun reform çabaları esnasında modernleşme için Fransızlardan yardım istenmiş. Türkiye’de bu konudaki görevli Fransızlar bazen Türk usulü durumları kavramakta zorlanınca mırıldanırlarmış, İşte Fransız kalma deyimi oradan kalmış”

Son olarak yazımı Erdoğan’ın tutumuyla ilgili bazı Alman okuyucuların yorumlarıyla bitiriyorum:

”Teşekkürler Erdoğan, şimdi Türkiye’nin AB dışında kalacağına emin oldum”

”AB’ye girmek isteyen Türkler, demokrasi ve insan hakları konularında ilerleme kaydetmeyi düşünmüyorlar”

”Türkiye’nin niye AB’ye girmek istediğini anlamakta zorlanıyorum”

”Bize saygısızlığı karşılıksız değil, biz de aynı duygularlayız. Doğu ve Batı gibi birbirine ait olmayan şeyler hep ayrı kalmaya mahkûmdur”

Ahmet İNCEL

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.