DİL VE RUH SAĞLIĞI

ABONE OL
18:58 - 01/10/2020 18:58
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Berlin-Brandenburg Türk Veliler Birliği, UNESCO Uluslararası Anadili ve Çokdillilik Günü adı altında bir panel düzenledi.

Toplantıya katılım yok denecek kadar azdı. Sayısal katılım çok önemli, fakat daha önemlisi gelenlerin bilgileriyle ne yaptığı. Bu köşemde şansımı kullanıp daha fazla okura ulaşmak istiyorum.
Geçmiş yılın en iyi hazırlanmış bir panelini kaçırmış oldular. Pazar günü olduğu için olabilir. Fakat etkinliğin başlığına bakarak bıktıkları için gelmemiş olabilirler.
Her konu gibi dil konusu da bıktırıcı olmamalıdır. Çok tekrarlamaktan ziyade yeni şeyler söylemek lâzım.
Ana babaları göreve çağırıp veya suçlayarak bir yere varamayız. Büyük ana babalar, komşular, tanıdıklar ve dernekler genç ana babaya nasıl yardım edeceklerini düşünüp, iyi organize olmalıdır. Örneğin genç anne veya baba okul aile toplantısına gidince çocukların yanında kalacak birisi olabilir.
www.ha-ber.com yazarlarından Rüştü Kam zaman zaman köşesinde dile getirdi. Birinci nesil Türkiye’de uzun süre kalmayı kısaltarak çalışan genç velilere pratik ihtiyaçlarda yardımcı olmalıdır.
Artık çocuklarımız almanca öğrenmeli, uyuma gayret göstermeli, sözlerini hiç kimse duymak istemiyor, böyle toplantılara uzun bir müddet ara verip, lâfa değil işe bakmalı. Hatta anadilin önemini tekrarlamak sadece bıktıracaktır.
Böyle panel ve etkinliklerde başkonsolos Mustafa Pulat’ın bulunması, açılış konuşmasını yapması çok faydalı. Elli yıl boyunca ihmal edilmiş sahipsizlik duygusuna karşı iyi geliyor.
Yıllarını anadile adamış bir öğretmen kadar uzman başka biri bulunamaz. Ertuğrul Mut kendi deneyimlerinden bahsetti.
Yetmiş yıllarında Türkçe dili almanca öğrenmek için bir araç olarak kullanıldı. Türk öğretmenler okul müfredatını bir an önce almanca uygulamak işini kolaylaştırma amacına ulaşmada aracı oldular.
Dilbilimci öğretim üyesi Meral Dollnik anadil kavramına açıklık getirdi. Çocuğun ailede en iyi konuştuğu dil demesi, beni çok rahatlattı. İkinci nesil Almancayı okulda öğrendi. Çoğunlukla Türkçe sözle, kulaktan duyduğu kadar öğrendiler. Bu nedenle onların çocuklarının anadili almanca olması gerçek yaşama uyuyor. Annesi evlilik amacıyla Almanya’ya yeni gelmiş bir öğrencinin anadili Türkçedir. Öğrencilerin iki dili birbirine karıştırmasını beyinde gelişen günlük yaşamla izah etmesi çok aydınlatıcıydı. Karşılığı diğer dilde olmayan bir kavramı çevirmeye zorlamak olanaksızdır. Bu bütün azınlık dillerinde geçerlidir. Anlamaya çalışmak ruhsal bakımdan daha mantıklıdır.
 
Oniki yaşındaki Volkan’a öğretmeni Türk gibi almanca konuşma diye ihtar etmiş.
Bu deyimin okulda küfür şeklinde olduğunun farkında olmalıyız.
Berlin Türk Musikisi Konservatuarı öğrencilerinden
A. Coşkun’un ud taksimi ve Tiyatrom Gençlik Tiyatrosunun sunduğu skeç toplantıya renk kattı.
Yekta Arman ve Ertuğrul Mut şiirleriyle katılımcılara dinlenme fırsatı verdi. Böylece panel uzadığı halde, sabırla dinleyebildik.
Sevgili okurlarım, bu panelde çok önemli bir konu işlendi. Çocuklarımızın ruh sağlığı ve dilin sağlıkla ilişkisi. Beyinde neler oluşuyor? Çocuklar dil sorunu olunca, neden çekingen oluyor, şiddete başvuruyor veya davranış bozukluğu yaratıyor?
Çok değerli psikologlarımız Rıza Kavasoğlu, Nevzat Aydın başka bir toplantıda velilere tekrar anlatmalıdır. Ben panelin bu kısmını başlangıç olarak görmek istiyorum.
Şimdiye kadar ters işler yapıldı. Başarı, başarı diye bangır bangır bağırıyoruz. Ama çocuklarımıza, isteyerek okula gidiyor musun, sınıfında mutlu musun, sorularını sormuyoruz. Dört yaşında bir çocuk yuvada kimse benimle oynamıyor, diyorsa sebepleri araştırılmalıdır.
Türkçe konuşulan bir aileden çocuk okul çağına gelince görüyor ki şimdiye kadar konuştuğu dil hiç bir işe yaramıyor. Daha bu şokla çocukta kuşku, kendine güvensizlik, kararsızlık dönemi başlıyor. Utangaçlık, aşağılık duygusu altında sözlü derslere katılmıyor. İçine kapanma, korkular, sosyal korkular veya psikosomatik hastalıklar kaçınılmaz oluyor. Bu uzun sürerse dikkat çekmek için davranış bozukluğuna sebep oluyor. Diline, benliğine değer vermeyen bir öğretmene karşı ilk uyumsuzluğu başlıyor. Rıza Kavasoğlu anlatırken öğrencilik yıllarıma geri gittim. Elmayı kavram olarak öğretirken görmeli, kelimeyi duymalı, onu ısırarak tadını, kokusunu hissetmeli. Böyle öğrenen bir çocuk o sözcüğü hiç unutmayacaktır. Yoksa öğretmen almanca Armut kelimesini söylerken çocuk fakirliği değil, meyve Armut’u düşünecektir.
O anlatırken yılların emeklisi ana okul öğretmeni Güzide Alpbek yerinde duramıyor, neden anaokulu öğretmenleri gelmediler, diye fısıldayıp üzülüyordu. Kendisi anaokulu öğretmeni olarak sınıfını ilk yurtdışı gezisine, İstanbul’a götürmeyi başaran bir eğiticidir.
Panelin sonundaki yanıt ve soru maddesi başka türlü başarılı oldu. Çünkü emekli olanların soru sormaya ihtiyaçları yoktu. Tam tersine Güzide Hanım gibi bilgi ve deneyimle dopdoluydular. Çok az sayıda olan katılımcılar yeni bir şey öğrenmek için değil, desteklerini göstermek için gelmişlerdi, Cengiz Gümüşsoy, Halim Demirci gibi…
Toplantılar düzenlenirken katılımcılara soru sorun diye zorlamaktan ziyade, kısa kesmeyi hatırlatmalı. Her toplantının sonunda konuşmacıların katılanları birazcık ta olsa neden tanımak istemediklerini merak edip, kendi kendime soruyorum.
iltergh-28-03-a.jpg
 
Almanların hazırladığı toplantılarda tam tersine katılımcıların katılmaları candan arzu edildiğini tespit ettiğimi sık sık dile getiriyorum.
Panelde moderatörlüğü yapan İsmail Önder duruma uyum sağladı.
Emekli pedagoglara deneyimlerinden örnek sunmalarına fırsat verdi.
Avrupa’daki göçmen Türkleri politikaya alet eden bazı politikacıların, basın ve medyanın söz akımına katılmak yerine doğru işler yapılmalıdır. T.C. Turizm ve Kültür Bakanı’nın almanca Türkçe iki dilli eğitim veren Küçük Kurbağa anaokulunu ziyaret etmesi ve çocuklara masal okuması gibi.
Yeşiller Partisi Berlin Eyalet Milletvekili Özcan Mutlu’nun başlattığı okullarda ve kütüphanelerde öğrencilere masal okuma projesine Türkler rağbet göstermedi.
Çocuklarımızın önce ruh sağlığı gelmeli. Ruhsal sağlığı yerinde olan bir öğrenci isteyerek okula gider ve öğrenir. Arzu ile öğrenirse bu zaten onu istenilen başarıya götürür.
Hoşça ve Esen kalın!
  
İlter Gözkaya – Holzhey 
Emekli Öğretmen 

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.