CUMHURİYET RESEPSİYONU

ABONE OL
18:59 - 01/10/2020 18:59
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

2007’de Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığına seçilişinden bu yana CHP, Çankaya’da yapılan Cumhuriyet resepsiyonlarına katılmıyor. CHP’de genel başkan değişimi sonucu bu konudaki tavrın değişip değişmeyeceği konusu kamuoyunca merak edilmeye başlandı. Tam da Kılıçdaroğlu’nun medya yöneticileriyle toplantısı öncesi konu, partinin grup başkanvekillerinden birine soruldu. O da geçen yıllarda olduğu gibi bu yıl da resepsiyona katılmayacaklarını açıkladı. Bu açıklamadan sonra Kılıçdaroğlu’nun bu konuda henüz karar vermediklerini söylemesi, ortalığı toz duman etti.

Basın yayın kuruluşlarının yöneticileriyle yapılan toplantıya da bu açıklamalar damgasını vurdu. Partinin kamuoyuna ülkenin temel sorunlarıyla ilgili düşüncelerine açıklayabileceği önemli bir toplantı, yapay ve gereksiz bir tartışma yüzünden bir işe yaramadı. Üstelik CHP sözcülerinin farklı ve kişiselliği ön plana çıkaran açıklamalarıyla biraz aleyhine de dönmüş oldu. Öteden beri CHP’de açıkça görülen ortak aklı kullanamama, kurumsal tavır gösterememe zaafı bu konuda da kendini gösterdi.

Cumhuriyet resepsiyonunda CHP’nin tavrının ne olması gerektiğini söylemeden, yıllar öncesi yaşanan bir olayı anımsamakta yarar var. “Atatürk sağ iken, Büyük İslam Kongrelerinden birine biz de çağrılmıştık. Kongre Mekke’de toplanacaktı. Atatürk’ün bir delege göndermeye razı olup olmayacağını merak ediyorduk.
Hiç tereddütsüz karar verdi. Türklüğünden kibir denecek kadar gurur duyan büyük adam, milleti ile aynı dinden olanları da gerilik ve kölelikten kurtulmuş görmek için elinden geleni yapmak istemiştir. Müslümanlık yeniden şereflendikçe nasıl Türklerin bundan manevi bir hissesi olacaksa, on milyonlarca Müslüman ya geri, ya köle kaldıkça bundan Türklere de bir utanç payı düşmemek ihtimali var mıydı?
Biliyordu ki Mekke’ye şapka ile gidilemez. Fakat daha iyi biliyordu ki başlık ve kıyafet değiştirmekle din değiştireceğini zanneden bir cemiyette ne gerilik, ne de kölelikten sıyrılabilir. Milletvekillerinden Edip Servet Tör’ü çağırdı:
– Mekke’ye gidip beni temsil edeceksin, dedi. Türk’sün ve Müslüman’sın. Türklük, Müslümanlığın öncüsü ve kılavuzudur. Müslüman milletleri medenileşmekten alıkoyan batıl itikatları yıkmak için Mekke’ye şapka ile gireceksin. Kara taassup seni parçalamağa bile kalksa, başını vereceksin, fakat eğilmeyeceksin.
Edip Servet Tör, Mekke’ye şapka ile girdi. Müslüman delegelerinin en fazla itibarlısı o idi. Kongrenin sonuna kadar, Mustafa Kemal mucizesine hayranlık duyan heyetler arasında, Kemalist Türkiye’yi efendice temsil etti. (Behçet Kemal Çağlar, Atatürk Denizinden Damlalar)”

Cumhuriyet’imizin henüz çiçeği burnunda, halifelik yeni kaldırılmış, laik devlet kurumları bir bir oluşturuluyor. İslam dünyasında büyük bir çağdaşlaşma ışığı, Türkiye’de parlıyor. Dünyanın bütün ülkeleri gibi Müslüman ülkeler de Türkiye’yi ve kurucusu Mustafa Kemal’i özel bir merakla izliyor. Bu arada yeni çağdaş Türkiye’nin bu atılımlarını engellemek için emperyalistler ve onların gerici işbirlikçileri de var güçleriyle çalışıyorlar. Böyle bir ortamda Atatürk, Mekke’ye temsilci gönderiyor. Hem de şapkayla…

Cumhuriyet, Türk Ulusu’nun tarihi boyunca yaşama geçirdiği en büyük uygarlık projesidir. Bunun mimarı da Atatürk ve kurucusu olduğu Cumhuriyet Halk Partisi’dir. Hangi nedenle olursa olsun bir Cumhuriyet kutlamasının protesto edilmesi yanlıştır. Hele de CHP’nin bunu yapması büyük hatadır.

Çankaya ise Cumhuriyetin simgesidir. Anadolu bozkırında yanan aydınlanma meşalesidir. İstanbul’un görkemli saraylarına; Anadolu’nun derme çatma, kerpiçten bağ evlerini yeğleyen Atatürk ve arkadaşlarının simgeleştirdiği Cumhuriyet karargâhıdır. Cumhuriyet ve Çankaya sözcükleri birbirinden ayrılmaz. Hele ki anayasamızın değişmez maddelerinin tartışıldığı, Osmanlı özleminin had safhaya ulaştığı, birçok devlet kurumunu İstanbul’a kaydırarak Ankara’nın başkentliğinin içinin boşaltılmaya çalışıldığı bir dönemde bu iki sözcük daha da anlam kazanmaktadır.

Abdullah Gül’ün Çankaya’ya seçilme biçimi tartışılabilir. Atatürk ve Cumhuriyet’le uyuşmayan bir zihniyetin Çankaya’da olması içimizi yakabilir. Tüm devlet kurumlarında olduğu gibi bu yüce orunda da Cumhuriyet karşıtı bir anlayışın egemenliği çok acıdır. Bu durum karşısında yapılacak iş, siyasal alanda çok çalışarak bu kurumları temizlemektir. Eğer, bugün Cumhuriyet kurumları çağdışı bir siyasal görüşün yönetimindeyse bunda biz cumhuriyetçilerin de sorumluluğu vardır. Öncelikle CHP bu konudaki siyasal sorumluluklarını anımsamalı ve bunları açık yüreklilikle tartışmalıdır.

Cumhuriyet resepsiyonuna CHP, tam kadro katılmalı. Hem de herkes eşleriyle. Tıpkı Atatürk dönemindeki gibi. Pırıl pırıl giysilerle. Öyle ışıltılı olmalı ki bu katılım, Çankaya’daki gerici anlayışı gölgelemeli. Herkes, erkekle kadının yan yana, omuz omuza yaşamın her alanında nasıl yer alabileceğini görmeli. Son yıllarda davetlere, toplantılara eşsiz gelme tavrı neredeyse alışkanlık oldu. Bu vesileyle bu anlayış, bu Cumhuriyet Bayramı’nda yıkılmalı. Unutulmamalı ki kadın ve erkeğin sosyal yaşama birlikte katılması önemli bir cumhuriyet kazanımıdır. Cumhuriyet aydınlığının Mekke’de ışıl ışıl parlamasını sağlayan Atatürk bu konuda örnek alınmalı.

Yapay ve gereksiz tartışmalarla gündem yaratmak, ülkemizin yaşamsal sorunlarının göz ardı edilmesine neden oluyor. Bu kadar iç ve dış sorunun olduğu ülkemizde gerçek gündemleri, ulusun sorunlarını tartışmanın zamanı gelmedi mi?

Çankaya’yı yeniden kazanmak için mücadele etmek her CHP’linin görevi olmalı. Bunun için de Çankaya’ya sırtımızı değil, yüzümüzü dönmeliyiz. Cumhuriyet Bayramı’nın adına, niteliğine, önemine yakışır bir biçimde kutlanması Cumhuriyet kuşaklarının başlıca ödevidir. Kimsenin Atatürk’ün Çankaya’sını öksüz bırakmaya, Cumhuriyet ışığının orada parlamasını engellemeye hakkı yoktur.

Adil Hacıömeroğlu

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.