CHP’NİN 86. KURULUŞ YILDÖNÜMÜ

ABONE OL
18:59 - 01/10/2020 18:59
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Dünyada kuruluş öyküsü CHP gibi olan bir parti yoktur sanırım. CHP’nin farklı kuruluş öyküsü, onun amaçlarını ve sorumluluklarını da farklılaştırıyor. Ona tarihsel nedenlerle önemli görevler yüklüyor ve onu siyasal yaşamımız açısından vazgeçilmez kılıyor.

Peki, CHP’nin bu farklılığı nereden geliyor? Şimdi, bu sorunun yanıtını vermeye çalışalım. CHP’nin resmi kuruluşu 9 Eylül 1923 olmasına karşın kökleri, örgütlenmesi, siyasal etkinlikleri Sivas Kongresi’ne dayanmaktadır. Yani Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ne. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, türlü adlarla kurulan ulusal cemiyetlerin birleşmesiyle oluşmuştur. Bunun yeri de Sivas Kongresi’dir. İşte, CHP’nin çıkış noktası burasıdır. Bu nedenle ulusun birliğini temsil eder. Buna da “Müdafaa-i Hukuk ruhu” denir. Müdafaa-i Hukuk’un varisi olmak, Misak-ı Milli’nin koruyucusu olmak demektir. CHP’den de tersi bir tutum beklemek olanaksızdır.

CHP’yi kuran Mustafa Kemal ve arkadaşları, Türkiye’nin kurtuluşunu, kuruluşunu, modernleşmesini, gelişmesini de sağlayan kadrodur. CHP, ülkemizin emperyalist işgalden kurtarılması için örgütlenmiş siyasal bir oluşumdur. Kurtuluş Savaşı’na siyasal önderlik yapmıştır. Dünyanın ilk kurtuluş mücadelesini başarıyla sonuçlandırmıştır. Bu özelliğiyle de antiemperyalisttir; çünkü tarihinin ona yüklediği görev budur.

Genellikle partiler demokratik düzene geçildiğinde ya da meşrutiyet dönemlerinde kurulurlar. CHP ise bir kurtuluşu ve kuruluşu sağlamak için örgütlenmiş bir siyasal partidir. Yani başka siyasal partilerin de faaliyet gösterebilecekleri yaşamsal alanları oluşturmak için kurulmuştur. Bu niteliğiyle yalnız ülkemizde değil, dünyada da siyasal partiler arasında farklılık göstermektedir. Bu farklılığı birçok kişi ve kurumun anlayıp kavraması çok zordur.

CHP, ülkemizin modernleşmesi, yurttaşımızın insanca yaşaması için başlatılan devrim hareketinin düşünsel öncüsü ve uygulayıcısıdır. Ekonomik gelişim hızının dünya rekorları kırdığı yıllar, CHP’nin iktidar yıllarıdır. “Kul”un “birey”e dönüşmesi CHP ile olmuştur. Bu da demokratik rejimin mihenk taşıdır. Özgür bireylerin olmadığı toplumlarda demokrasi de olmaz. Feodal düzenin tasfiye süreci CHP ile başlamış; ancak ne yazık ki sağ iktidarlar tarafından bu süreç baltalanmıştır. Bugün yaşadığımız demokrasi ve güvenlik sorunlarının nedeni de ortaçağdan kalma feodal kurumların hala yaşıyor olmasıdır. Sanayileşme gerçek anlamda Cumhuriyet’le birlikte başlamıştır. 1923’te on olan sanayi kuruluşu sayısı 1933’te bine ulaşmıştır. Bunu gerçekleştiren irade; Sivas ve Erzurum Kongrelerindeki, 23 Nisan’daki, İnönü’deki, Sakarya’daki, Dumlupınar’daki iradedir. Bu irade, ulusal ve toplumsal çıkarları her türlü çıkarın üstünde tutan anlayıştır. Yani dar grup ve particilik anlayışından uzak idealist bir anlayıştır. Bu anlayışın içinde kişisel çıkar yoktur, ülke çıkarı vardır.

Bölgesel ayrım yapmadan kalkınma modeli, CHP’nin iktidarı döneminde uygulanmıştır. Hani bazı iş bilmez, tarih bilmez, Cumhuriyet’e ve Misak-ı Milli’ye önyargılı siyasetçilerin “tek parti dönemi” diyerek küçümsemeye çalıştıkları dönemde… Fabrikalar bölgesel koşullara uygun olarak yurdun dört bir yanında kurulmuştur. Endüstri kuruluşunun olmadığı bölge, hatta il neredeyse yoktu. Yurdun dört bir yanında fabrika bacalarının tütmesi, ulusun özgüvenini artırıyordu. Özgüvense olağanüstü bir çalışma ve yaşam enerjisi katıyordu insanımıza. Bu da hızlı kalkınmanın ateşleyici gücü oluyordu.

Eğitimin öncü gücü olan köy enstitülerinin olmadığı bölge yoktu. Her bölgeden öğrenciler, bu okullarda fırsat eşitliğinden yararlanarak eğitim olanağına kavuşmuştu. Böylece ülke topraklarını doğudan batıya binlerce güneşle aydınlatılması sağlanmıştır. Halkevleri yaygın eğitimin yapıldığı yerlerdi. Köylümüz, ilk kez çağdaş sanatlarla buralarda tanışmıştı. Aydınlanmanın iki ayağı ne güzel kurulmuştu.

Madenciliğimizin gelişmesi, CHP dönemindedir. Etibank ve MTA gibi ulusal kuruluşların kurulması bizim için çok önemlidir. Çünkü bu sayede yeraltı kaynaklarımız yabancılara peşkeş çekilmiyor, ulusal çıkarlarımıza uygun olarak işletiliyordu.

Dilimiz, tarihimiz bu dönemde dirim buldu. Ulusal benliğimiz ile gurur duymasını öğrendik CHP ile. Dil ve tarih kurumları kimin eseridir sanıyorsunuz?

Toplumsal, ekonomik, kültürel alanlarda yapılan yatırımlar, yenilikler saymakla bitmez. Bütün bunlar CHP ile olmuştur. Çok partili siyasal yaşama geçmemizi de CHP sağlamıştır. Bütün bu saydıklarımız CHP’nin, ülkemiz siyasal yaşamı için ne denli önemli olduğunu göstermektedir.

Ne yazık ki çok partili yaşama geçtikten sonra yurdun dört bir yanında tüten fabrika bacaları yavaş yavaş tütmez oldu. Zümre çıkarları, ülke çıkarlarının önüne geçti. Türlü neden ve bahanelerle ulusal sanayi ve madencilik anlayışı terk edildi. Ulusal anlayış, küresel sömürü ve işbirlikçiliğe yenildi. Eğitimde fırsat eşitliği ilkesi yerine bölgesel ve sınıfsal farklılığa dayalı eğitim anlayışı benimsendi. CHP’nin olanaksızlık, yoksulluk içinde oluşturduğu ekonomik mucizeler birileri tarafından “babalar gibi” satıldı.

Ülkemizin ve demokrasimizin kurucusu olan CHP’nin, bugün içinde bulunduğumuz zor koşullarda önemi daha da artıyor. İçte ve dışta hain bir küresel kuşatmanın içindeyiz. Atatürk’e, Cumhuriyet’e ve Misak-ı Milli’ye karşı örgütlü saldırılar yapılmaktadır. Bu saldırıları ulusça püskürtüp “çağdaş uygarlık seviyesinin üzerine çıkma” yarışını sürdürmeliyiz. Atatürk’ün iki büyük eserinden birincisine (Cumhuriyet’e), ikincisinin (Cumhuriyet Halk Partisi’nin) sahip çıkma günüdür bugün. Bunun içindir ki yalnız ulusumuzun değil, tüm bölge ülkelerinin Cumhuriyet Halk Partisi’ne çok fazla gereksinimi var. Hem de çok…

Adil Hacıömeroğlu

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.