CHP TARİHİNİ BİLMEYEN YÖNETİCİLER

ABONE OL
18:50 - 01/10/2020 18:50
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

CHP Genel Başkan yardımcısı Gürsel Tekin, bir gazetecinin sorusuna: “Sayın Kılıçdaroğlu’nu devirmeye kimsenin gücü yetmez. Bunun yerel seçim sonuçlarıyla bağlantısı yok. İddia ediyorum, Mustafa Kemal Atatürk’ten sonra partide, tabanda en güçlü lider Sayın Kılıçdaroğlu’dur.” diye karşılık vermiş.
Dili varmadı, ama neredeyse “Kılıçdaroğlu’nun Atatürk’ten de güçlü genel başkan olduğunu” söyleyecekti Tekin.

CHP ve ülke tarihini bilmeyen, görev yaptığı partinin önceki genel başkanlarını zerre kadar tanımayan biri, ancak böyle konuşabilir. CHP’nin ilk iki genel başkanı tarihsel kişiliklerdir. Yalnız Türkiye tarihine yaptıkları olumlu katkılarla değil, dünya tarihini etkilemeleri açısından siyaset tarihinde yerlerini almıştır Atatürk ve İnönü.
Gürsel Tekin’in Kılçdaroğlu ile karşılaştırma gafletinde bulunduğu İnönü’den kısaca söz edelim. Öncelikle İsmet Paşa’nın Kurtuluş Savaşımızın komutanlarından biri ve bir kahraman olduğunu belirtelim. Sayın yöneticinin, Kurtuluş Savaşı tarihini ivedi olarak öğrenmesi gerek. İsmet Paşa’nın hangi zorlukları aşarak CHP Genel Başkanlığına geldiğini öğrenmeli günümüz parti yöneticileri. Öğrenmeliler ki kimi, kimle, nasıl karşılaştırması gerektiğini bilmeliler.
İsmet Paşa’nın Lozan’da emperyalist tuzakları bir bir aşarak tam bağımsız Türkiye’yi dünyaya kabul ettirdiğini anlamadan değerlendirme konusu yapmak yanlıştır. Lozan Antlaşmasının tam metnini, tutanaklarını, telgraflarını okumadan İnönü’yü değerlendirmek ise bilgisizliğin doruklara ulaştığının göstergesidir.
İnönü, hem savaş hem de barış döneminin kahramanıdır. Buna demokrasi kahramanlığını da eklemeli. Cumhuriyet kurucuları, siyasetin doruklarına basının şişirmesiyle ya da lidere mersiyeler düzerek çıkmadılar. Onlar, dişleriyle tırnaklarıyla bir vatan mücadelesinin sonunda siyaset alanında var oldular. Bu nedenle kimseye minnet borçları yoktu.
Sayın Tekin’in gezmeyi, halkla konuşmayı sevdiği biliniyor. Gittiği yerlerde 1939 ve 1940’lı yıllarda doğan yurttaşlara soruversin adlarını. O yıllarda doğanlarda “İsmet” adının ne kadar yaygın olduğunu görecektir. Bu, sevgi değil de nedir? AKP çevrelerinin İsmet Paşa hakkında yaptığı karalama propagandasından etkilenmemeli CHP yöneticileri.
CHP’nin Üçüncü Genel Başkanı Bülent Ecevit’tir. Ecevit’in genel başkanlığa seçilmesi, yıllarca yapılan bir çalışmanın sonucudur. Ecevit, genel başkanlığa seçildiğinde elinde bir programı ve yanında parti kadrolarını oluşturan arkadaşları vardı. Genel Başkan olduktan sonra girdiği genel ve yerel seçimlerin hepsinden birinci çıktı, iktidar oldu.
Kıbrıs fatihi olarak Türk halkının kalbindeki yerini aldı. Bugün bile ülkemizin en kuytu köşesindeki bir köye gitseniz evlerin başköşesinde Bülent Bey’in fotoğraflarına rastlarsınız. Türkiye’de yalnız kendine oy vermiş seçmenlerin değil, karşıtı olan partililerin de sevgi ve saygısını kazanmış tek politikacıdır Ecevit.
İnönü ve Ecevit, genel başkan seçildiklerinde il başkanları genel merkez atamasıyla göreve gelmiyor; milletvekili listeleri, genel merkez odalarında yazılmıyordu. MYK’da görev yapanlar, genel başkana övgüler düzmüyordu, tersine yeri geldiğinde eleştiri yapmaktan çekinmiyorlardı.
Bir liderin “partide ve tabanda güçlü” olabilmesi için halkın desteğini alması gerek. Bunun yolu da seçim kazanmaktır. İnönü 1957 seçimlerinde DP’nin tüm hilelerine karşın yüzde kırk bir, Ecevit ise 1977’de yüzde kırk iki oy aldılar. Bu başarıları görmezden gelmek doğru değil.
Deniz Baykal’a gelince… Laik Cumhuriyeti savunması övgüye değerdir. Ancak bugünkü CHP’de basının rüzgârıyla yelkenleri şişen yöneticileri parlattığı da bir gerçek. Gürsel Tekin de Baykal sayesinde yıldızı parlayanlardan. Dün Deniz Bey’in yanındaydı. Bugün ise Kemal Kılıçdaroğlu’nun, yarın mı ne olacak? Partideki rüzgârın yönüne bağlı…
Sayın Kılıçdaroğlu’nun bu anlamsız ve sahte yakınlaşma gösterisine sessiz kalması ilginç. Bu tür övgüler tehlikeli ve uyarıcıdır. Tarihin sayfaları abartılı övgüler yapanların, liderlerin ayağı birazcık kaymaya başladığında onları nasıl terk ettikleriyle dolu. Kemal Bey’in övgüye değil, kendisine yanlışıyla doğrusuyla gerçekleri söyleyecek içten dostlara gereksinimi var.

Adil Hacıömeroğlu

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.