CESARET VE SORUMLULUK

ABONE OL
18:08 - 01/10/2020 18:08
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

CESARET VE SORUMLULUK

Dilimizde Arapça’dan gelme sayısız kelimelerden biri de cesarettir. Güç ve tehlikeli bir durumda insan, kendisine güven bulursa alacağı davranış kararından çekinmez. 

Yaptığı işin doğru olduğuna inanırsa ve cesaret alacağı başkaları varsa bu güç çoğalır. Karşı koyacağı gücün tehlikesini önsezileri ve deneyimleriyle tahmin edebiliyorsa karar verme cesareti kolaylaştırır. Sorumluluk da Arapça’dan Türkçe ’ye girmiştir. Bir kimsenin üstüne aldığı, ya da yapmak zorunda olduğu iş ve görev için hesap verme durumunu ifade eder.

23 Mart 1933, Alman Sosyal Demokrat Partisi’nin (SPD) 150 yıllık tarihinde gelecek nesillere onurla bıraktıkları dönüm noktasıdır. O gün devletin idare yasa ve kuralları tek ele bırakma, Anayasa (Ermächtigungsgesetz) değişikliği oylama günüydü. Oylama öncesi Hitler hükümetinin çok büyük baskısı vardı. SPD milletvekillerinden 26’sı ya tutuklu ya da yurdu terk etmek zorunda kalmıştı, yani oylamaya katılamadı. 

538 milletvekilinden 444’ü evet, 94’ü ise hayır dedi. Bu 94 oy SPD grubuydu. Bu oylama Weimarer Republik’ten 3.Reich’e geçişte kalan henüz değiştirilmeyen en son demokrasi maddesiydi.

O gün yürürlüğe giren kanunla parlamento işlemez hale geldi, demokrasi sona erdi. Artık Hitler bütün kuvvetleri elinde topladı ve kararları tek başına alarak, yalnız Almanya’yı değil Avrupa kıtasını cehenneme çevirdi. Savaşta 30 milyon insan öldü. Kalanlar yıllarca doğrulabilmek için zorluklara karşı koyarak hayatta kalmaya çaba gösterdiler. Savaşın yıkımını yok etmek kolay olmadı.

Oylama günü Meclis Saray kapısında iki sıra halinde henüz güçlendirme yılında Hitler’in SS, SA özel polisleri tüfekleriyle giriş yolunda gözdağı veriyor. O gün hayır diyenlerin başına neler gelebileceği tahmin ediliyordu.
Grup başkanı Otto Wels, konuşmasında Sosyal demokrasi, insan hakları, kuvvetler ayrılığı, adalet ve demokrasiyi korumanın önemine vurgu yaptı.

Birçok insanın işini, canını kaybettiği bir zamandı. Yahudi halkı ırkçılığa ve ayrımcılığa karşı direnemiyordu. Zira onlar Birinci Dünya Savaşında ülke için savaşmış birer Alman vatandaşıydılar. Hayal edemeyecekleri cinayetleri düşünemediler, hazırlıksız yakalandılar. Muhalifler de çok kötü günler yaşıyordu.

Parti başkanı böyle bir ortamda tarihe geçen şu sözleri söylüyordu:

“Hayatımızı ve hürriyetimizi kaybedebiliriz, ama onurumuzu asla!” 

Bu nedenle hayır diyen grubu adına tarihî konuşmasını yaptı. Bugün partinin devlet dairelerinde hükümet ve parlamentoda görev alan liderler, önemli günlerde o tarihî konuşmadan mutlaka alıntı yaparlar.
Almanya Parlamento binası (Reichstag) SPD’ye ayrılan bölümde bir salonun adı Otto Wels’dir. Adının verildiği gün hayatta kalan torun ve akrabaları törende hazır bulundular. Salona giriş bölümde hayır diyenlerin adları yazılı bir liste var.
İşte o zaman demokrasi, insan hakları basın ve medya hürriyeti için mücadele eden Almanlar hem kıtada hem dünyada Almanlara karşı gelişen önyargılara, düşmanlığa karşı geldiler. Ülkelerinin aydınlık tarafını koruyup, genellemeye karşı koydular. Türkiye Almanya’nın NATO’ya girmelerini destekledi.

Bu örnekte bir ülkede muhaliflerin varlığının önemi görülüyor. Dünya’da sağ partilerin peyda olması, sert devlet idare yöntemleri tarihe bakıp, ders çıkarmak gerektiğini acilen gösteriyor.

O gün oylamaya katılan Sosyal Demokratlar, halkın oyuyla seçilmiş milletvekilleri, sorumluluklarının çıkardığı sese kulak vererek karar verdiler. 

Başlarına gelecekleri bile bile direndiler, geride kalanlara onurlarını bıraktılar.

Otto Wels 1873’de Berlin’de doğdu. Duvar kâğıdı işi yapıyordu. SPD-parti okulunda politika dersleri aldı. 1906’da politikaya girdi. 1912’de Millet Meclisinde Milletvekili, 1919 yılında parti başkanı oldu. Sosyal demokrasi ve hürriyet için Nationalsosyalismus’a karşı direndi. 23 Mart 1933’de son olarak konuşma hakkını kullandı. Sonra yurdunu terk etmek zorunda kaldı. Sürgünde boş durmadı, sosyal demokratları toplayıp, örgütledi. Savaştan sonra Almanya yeniden bu örgütle yapılanmayı sağladı. Ama yoldaşlarının başarısını o göremedi, zira 1939 yılında Paris’te sürgünde öldü.

Bugün 21. yüzyılda alınan kararlar gelecek nesillerin çocukların torunların yarınlarının kaderini çiziyor. Yapılan hataları tarih ortaya çıkarıp kanıtlıyor. Doğru ve yanlış bulmayı öğretiyor. Fakat bazen geç kalınıyor.

Bu nedenle olsa gerek Alman okul programında evet ve hayır kavramları ilkokul birinci sınıfta öğretilmekle kalmaz, egzersiz yapılır. Ebeveynler de ailede çocuklara hayır demeye izin vermeli, karşı gelme olarak değil, doğru yanlışı bulmalarını kabul etmelidir. Ancak böyle ileride sorumluluk üstlenebilirler.

Doğru yer ve zamanda hayır diyerek kalın!

İlter Gözkaya-Holzhey                

Kaynak:
SPD’ye üye olanların ücretsiz tedarik edebileceği kitapçık:
Otto Wels – Mut und Verpflichtung, 23. März 1933 – Nein zur Nazidiktatur, SPD – Bundestagsfraktion

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.