”BİLDİĞİN ÇOCUKTU İŞTE”

ABONE OL
18:45 - 01/10/2020 18:45
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Sami Elvan; Berkin Çocuğun babası. Adı konmamış bir „Anadolu Bilgesi”.
Berkin Elvan; martı kanadı kaşlı, iri zeytin tanesi gözlü çocuk. Bildiğin çocuk…
Martı kanadı kaşların altındaki zeytin gözler, kim bilir ne umutlara bakamayacaklar bir daha.

Daha mezarına indirilmeden, Sayın Kılıçdaroğlu’nun nitelemesiyle, Başçalan’ın terörist ilan ettiği, acılı anasını toplama güruha yuhalattığı, 15 yaşında sonsuzluğa, belki de ölümsüzlüğe uğurladığımız oyun çocuğu…
Oyuncakları da misketleri. Bizim Adana’da onlara „cıncık” deriz biz. Ben de çok oynadım o cıncıklarla. Köyün en iyi cıncıkcısı bendim. Çocuklar oynamazlardı o nedenle benimle. Babaları, benden epey büyük ağabeyleri girerlerdi sıraya.
Yoksul çocukları olmamızın yanında, oyuncaklarımızla da ortak yanlarımız var bizim. Yoksulların çocuklarının…
Kimilerinin çocuklarına gemicikler aldıkları, alabildikleri toplumlarda yoksulların çocuklarının payına da bu cıncıklar düşüyorlar.
Anacığının dediğine göre Martı Kanadı Kaşlı Çocuk mahallenin en usta misket oyuncusuymuş.
Oynuyormuş misketleriyle. Başçalan’ın Gaziantep’te salladığı gibi onları sapanla polislere atmıyormuş.
Berkin’in o gün orada ne yaptığını bildiğine göre olayın tümüne tanık bu. Tüm kutsallarım üstüne ant içerim ki; o, orada olanları da, gaz fişeğini Martı Kanadı Kaşlı Çocuğa hangi polisin nişan alarak attığını da biliyor.
Ona bu konuda ne biliyorsa anlattıracak bir savcı, bir güvenlikçi yok mu bu ülkede?
Bunların tümü onun kavalıyla dans eden fareler mi? Ülke fareli köy, bu; bu ülkenin kavalcısı, tüm savcılar ve güvenlikçiler de köyün sıçanları mı?
Bizim Adana’da fareye sıçan derler de…
Fareli Köyün Kavalcısı kimi sevdiğini, kimi sevmediğini açık etse de; sevmedikleri, daha fazla zarar görmemek için, çekip gitseler köyden.
O zaman daha rahat öttürür hem de kavalını. Sıçanlar da keyiflerince ederler danslarını.
Yok, eğer; „Biz bir yere gitmiyoruz!” diyorlarsa Kavalcı’nın sevmedikleri çocuklarını korumaya alsınlar. Çünkü; hainin ne zaman pusudan çıkacağı, nasıl ve nereden saldıracağı belli olmaz.
„Anadolu’dan geldik biz. Kimi zaman tezgâhta simit satarak kazandım ailemin geçimini. Benim yetmediğim yerde eşim yardımcı oldu. Faturalarımızı, kiramızı ödeyemediğimiz zamanlar oldu. Ama çocuklarımıza bir tek lokma haram lokma yedirmedik. Bunu net olarak söyleyebilirim. Bir de başkalarının çocuklarına bakalım… Neden Başbakan’ın oğlu gidip ifade vermedi. Bu adalet, bu yasalar sadece onun çocuğu için mi? Bu ülkede sadece onun çocukları ya da AKP vekillerinin çocukları mı var? Söyledim ya, bu konularda hiç konuşmak istemiyorum artık. Öfkemiz, hüznümüz büyük. Kim olursa olsun evlat acısı; “O da evlat acısı çeksin!” diyemiyoruz yine de!” diyor Martı Kanadı Kaşlı Çocuğun babası.
Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az…
Martı Kanadı Kaşlı Çocuğun mezarına misketleri o oyunu oynadıkları arkadaşları atmışlar. Annesi ve babası değil.
Bu da Fareli Köyün Kavalcısı’na kapak olsun!
Berkin’i Adalet ve Kalkınma Partisi AKP liler dışında kalan tüm partililer uğurladılar o gün sonsuzluğa. Yalnız Kavalcı’nın fareleri yoktular orada.
Neden?
Fareli Köyün Kavalcısı ülkeyi ve ülkemim insanlarını tam orta yerlerinden ayırdı da ondan.
Ne demişti Fas’tan döndüğünde?
“Yüzde elliyi evlerinde tutmakta zorlanıyorum.”
Diyor ki yani: „Yüzde elli biziz, yüzde elli siz. Siz, bizden değilsiniz, biz de sizden…”
Böyle bir anlayıştan ülkenin tümünün Başbakanı olmasını bekleyebilir miyiz?
Böyle bir beklenti eşyanın doğasına aykırı olmaz mı?
„Vicdanlıydı, paylaşımcıydı. İnsanları severdi. Tüm canlıları severdi. Mahallede Şila diye bir köpekleri vardı çocukların. En çok Berkin ilgilenirdi. Berkin vurulup hastaneye yattığında, Şila geceler boyu inim inim inledi, nerede bir polis görse üzerine saldırdı. Sonra da bir gün ansızın çekip gitti. Ne diyeyim ki daha; bir köpeğin bile içi bu kadar sızladı!” diyor acılı ana.
Fareli Köyün Kavalcısı Şila Köpek kadar bile olamadı.
Yazık!

Hasan Arslan
Türkçe Öğretmeni

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.