BATININ İLKESİZLİĞİ

ABONE OL
18:12 - 01/10/2020 18:12
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

BATININ İLKESİZLİĞİ


18. yüzyıldan başlayarak, özellikle Batı Avrupa’da sosyal, ekonomik ve siyasal alanda köklü ve olumlu gelişmeler, değişimler yaşanmıştır.
Bu değişimlerle Ulus Devlet yapısı çerçevesinde, kentleşme, sanayileşme, demokratikleşme olguları ile birlikte bir aydınlanma ve modernleşme süreci başlatılmıştı.
Elbette bu süreçte yukarıda saydığımız kazanımlar kolay elde edilmemiştir.
Feodalizmin en büyük destekçisi kiliselerin yetkilerinin sınırlandırılması, Derebeylerin yıkılması ile seküler devlet yapısı, özellikle de Fransız Devriminin yarattığı Laiklik anlayışı bilimi özgürleştirmiştir.
Bilimin özgürleşmesiyle; sanatta, ekonomide, sosyal alanda siyasette önemli gelişmeler, kazanımlar sonucu eşit yurttaşlık kapsamında bireyin eşitliği ve özgürlüğü sağlandı.
Sınıfsal bilinçlenmeyle başlayan emeğin örgütlenmesi ve Sosyal Devletin oluşması Sosyal Demokratların özellikle de Alman Sosyal Demokrat Partisinin öncülüğünde sağlanmıştır.
Dünya savaşları sonrasında Avrupa’da barış köprüsü olarak oluşturulan Avrupa Ekonomik Topluluğu, giderek Avrupa Birliği adını almıştır.
Bu birliğe katılmayı isteyen Türkiye 1960’larda birliğe aday olmuştu.
Hem ekonomik açıdan, hem de demokrasi bakımından Türkiye’den fersah fersah geride olan Doğu Avrupa ülkeleri birliğe apar-topar katılırken Türkiye AB’nin bir Hıristiyan Birliği olduğu gerekçesiyle birliğe alınmamıştır. (Helmut Schmith )
Ecevit’in kredi gereksinimini reddeden Almanya Sosyal Demokrat İktidarı, 12 Eylül Faşist darbe hükümetine özel bir destek programı uygulamıştı.
Parlamenter demokrasiyi, benimseyen Sosyal Devlet olgusunu kurumsallaştırmış, kuvvetler ayrılığını demokrasinin olmazsa olmazı kabul eden Batı Avrupa Türkiye’ye karşı dürüst davranmamıştır.
Batının çağdaş uygarlık düzeyini hedefleyen, bu hedefe ulaşmak için her alanda bir aydınlanmayı gerçekleştirmiş bir Türkiye’ye Avrupa Birliği sudan gerekçelerle hak ettiği üyeliği vermemekte direnmiştir.
Zamanla ABD’nin Ortadoğu’da ve Kuzey Afrika’da böl-parçala-yönet ve sömür projesine destek vererek Barış Köprüsünü emperyalizmin talanına geçiş köprüsü yapmışlardır.
Irak’ın parçalanması Libya’da, Mısırda, Suriye’de kardeş kavgasını destekleyerek milyonlarca Müslüman’ın birbirlerini katletmelerine göz yummak bir yana açıkça desteklemişlerdir.
Barış Köprüsü hedefine ulaşma ilkesini çıkarları için yok sayan AB, ABD’nin geleneksel siyaseti olan; ”Kendi hainlerini yok edip, başka ülkelerdeki özellikle Müslüman Ülkelerdeki hainlerle, Siyasal İslamcılarla işbirliği yapma, onları destekleme ”ilkesine sarılma aymazlığını seçmiştir.
Almanya’da Muhafazakâr-Sosyal Demokrat koalisyon hükümeti istenmeyen kişi saydıkları RTE’yi en yakın müttefik sayarak AB’nin barışçıl, dayanışmacı ve demokratik değerlerden vazgeçmişlerdir.
Topraklarındaki petrolüne, doğal gazına el koymak için yaktıkları yangından, canlarını, çocuklarını, kurtarmak için can havliyle kaçan insanları görmezden geldiler.
İktidardaki Müslüman Biraderlerin gelecekte yarar görme hesabıyla iki buçuk milyon sığınmacı Suriyelileri Türkiye’de kaderlerine terk ettiklerinde batı halen IŞİD’ e, El Nusra’ya silah yardımı yapan Suudi, Katar ve Türkiye üçlüsünü desteklediler.
Türkiye’de AKP iktidarının koruması altındaki terör örgütlerinin kamplarına CHP milletvekilleri bile girememişti.
Sığınmacıların çocuklarının ve kendilerinin hayatlarını tehlikeye atarak Ege Denizinden Avrupa’ya sığınma girişimleri ölümlerle sonuçlandı.
Türkiye’yi terk ederek karadan Avrupa’ya geçmek isteyen sığınmacılar, Avrupa’yı korkuttu.
Almanya Şansölyesi Merkel, Türkiye’de zor durumda olan, tek başına iktidar olamayan AKP iktidarı ile yaptığı gizli anlaşma ile Türkiye sığınmacılara engel olacak, Almanya Hükümeti de Erdoğan’a destek verecekti.
Bu kirli pazarlığı üç milyar dolar AB yardımıyla pekiştirdiler.
Merkel; Türkiye’ye gelerek seçim arifesinde etik olmayan desteği ile AKP’yi özellikle de Erdoğan’ı ipten aldı.
Fakat gerek sınırlı sayıda sığınmacıların AB ülkelerine kabul edilmeleri, gerekse, Türkiye’ye verilecek rüşvet derecesindeki maddi destek birçok AB ülkesince kabul edilmedi.
İngiltere, uzun zamandır hoşnut olmadığı AB’den ayrılma resti ile referanduma gitmekte.
Türkiye’de Anayasayı, Anayasa Mahkemesi karalarını dinlemeyeceğini, uygulamayacağını açıklayan, kendisine biat etmeyen basını, gazetecileri terörist, ajan ilan ederek hapislere atmasına AB sessiz kalmaktadır.
Merkel, siyaset sahnesinden şaibeli bir ödül peşinde koşmakta.
SPD, Schöder’in Erdoğan yakınlığı ile Siyasal İslam’ın oylarıyla üçüncü sıraya düşmeme mücadelesini verecek ama Putin – Erdoğan çatışması evdeki bulgurdan da olmaya neden olabilir.
Yeşiller başlarda destek verdikleri AKP’ye bayram değil seyran değil dedirtecek Ermeni Soykırım atağıyla gündemde kalma çabaları onların halen siyasi parti olamamalarını göstermiştir.
Bir Hitler dehşetini yaşamış Avrupa, özellikle Almanya başka Hitler’lerin doğmasına karşı çıkacaklar mı? Yoksa ”bana dokunmayan yılan bin yaşasın” mı diyecekler?
Bekleyip göreceğiz.
Çirkin politikacıların aymazlıklarına rağmen Batı Avrupa’da ve Almanya’da ki aydın ve demokrat kesim oyunun farkındadırlar.
İlkesiz politikacılarla Batı, ilkelerini reddedecek kadar bir çıkmaza sokulmuştur.
Tarih bu siyaset cambazlarını asla unutmayacaktır.

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.