ATOMU PARÇALAMAK

ABONE OL
19:05 - 01/10/2020 19:05
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 

“Ne kötü bir zaman, ki bir atomu parçalamak, bir Önyargıyı yok etmekten, daha kolaydır!”
Welch triste Epoche, in der es leichter ist, ein Atom zu zertrümmern als ein Vorurteil!
Albert Einstein, deutsch-amerikanischer Physiker (1879-1955)
Bir insanın bu sözü söyleyebilmesi için şahsen yaşayarak bilimsel deneyimleri olması gerek. Prof. Dr. A. Einstein alman vatandaşı, yahudi inancındaydı. Vatandaşlık kimliği yalnız Hitler zamanı değil, şimdi bile bir kenara atılıyor. Küreselleşme adı altında dinlere göre adlandırılıyor, bazan bir insan tek kimlikli, örneğin sadece müslüman oluyor.
Komüninist rejim yıkılınca yeni bir düşman gerekiyordu. Herhalde silah ticareti devam etsin, diye. Düşman çabuk bulundu, islam.
Klişe ve önyargı pekiştirme çabalarına iki örnek vermek istiyorum. Önyargıyı yok etmek, atomu parçalamaktan zor da olsa, değiştirmek için uğraşı gerektiğini bu örneklerle göstermek gerekir, diye düşünüyorum.
Göçmenler nasıl oturuyor, memnun olan çoğunluk.
Bu başlıkla Kiracılar Dergisi (Berliner MieterMagazin), Aralık 2009 sayısı, yedinci sayfada bir yazı yayınlandı. Malum, göçmen deyince en başta türkler geliyor. Yazıda gayet aydınlatıcı, normal yazılmış bilgiler var. Berlin’de Anketenstitüsü “info GmbH”‘nin yaptığı bir anketin neticesi veriliyor.
Kiracıların yüzde yirmibeşini göçmenler teşkil ediyor. Göçmenlerin yüzde beşi daire yeya ev sahibi olmak istiyor. Kiracıların yüzde sekseni oturdukları dairelerden memnun. Alman kiracıların oturduğu daireler ortalama iki metrekare daha büyük. Göçmenlerin yüzde sekseni şehrin batısında oturuyor. Türkler göçmenlerin yüzde otuzbeşini teşkil ederek ilk sırada yer alıyor, sonra Polonya’dan üçüncü sırayı ve sonra eski Sovyetler Birliği’nden oluşturuyor.
Buraya kadar her şey gayet normal, bilgi verici. Ama bu yazının tam ortasındaki fotoğraf yazının değerini düşürüyor. Dergi sayfalarını açan okumadan fotoğrafın etkisinde kalıyor. Bazan bir fotoğraf sayfalarca yazıdan daha çok beyinde iz bırakır.
iltergh-04-01-c.jpgİki kadın resminden müslüman oldukları başörtülerinden belli, arkadan çekilmiş. Bir kadının elinde bir plastik su şişesi, ötekinin elinde plastik torbanın üstünde LIDL yazısı okunabiliyor.
Şef redaktörüne mektup yazarak böyle bir fotoğrafı nereden bulduklarını, klişe ve tek tip bir türk kadın kalıbından çıkmaları gerektiğini yazdım. Berlin’de başı örtülü olmayan türk kadının yüzde seksenbeşini teşkil ettiğini yazdım. Gerekirse dairemde çekilen fotoğrafımı göndermeyi teklif edecektim.
Çok olumlu bir cevap aldım. Şef redaktörü bir daha fotoğraf seçiminde dikkatli olacaklarını yazdı. Ve mektubumu dergide Ocak 2010 sayısında yayınlamak için izin istedi.
Kiracılar derneğine üye olanlar, lütfen bu mektubumu tanıdığınız herkese gösterin. Bence her dernekde bir basın kolu bulunmalıdır. İkinci nesil nesnel, daha güzel mektuplar yazabilir. Kiracılar dergisi Şef Redaktörü Udo Hildenstab’a bize ümit verdiğinden dolayı teşekkür ediyorum. Önyargılara karşı mücadelemizde gençlerimize cesaret ve kuvvet verdi.
Vermek istediğim ikinci örnek Berlin Türk-Alman Kadınlar Derneği’nin (BETAK) düzenlediği Berlin Söyleşileri adlı şiir ve konuşma akşamından.
Amaç konferans değil, söyleşi ve şiir akşamı, yeni yıldan önce birlikte olmak, idi. Yönetim Kurulunu tamamen gençleştirmiş bir dernek. Geçmiş yıllarda emekleri geçen kadınları unutmadan inşallah iyi bir arşiv tutarlar.
Harika yemek ve içeceklerle unutulmayacak bir başlangıç yaşadık. İkram çok nefis olduğundan iştahla yendi. Dernek başkanı Sema Özcan-Sarıgül, onursal başkanı Tülin Pulat ve diğer yönetim kurulu üyeleri çok iyi evsahipliği yaptı.
(c) İlter Gözkaya – Holzhey 
(c) İlter Gözkaya – Holzhey 
Niyet çok güzeldi, ama güzel şiirlerin yanında söyleşi olarak kalmadı. Türkiye’den gelen sanatçı, şair veya politikacı kim olursa olsun Türkiye’de neler oluyor, demeden güzel vakit geçirmek imkânsızdı.
Yusuf Mirzanlı ha-ber.com Berlin Söyleşileri’ne büyük ilgi başlığı ile, köşe yazarlarının hali harap, dünya karmakarışık, 12 Eylül’le hesaplaşılmadı, gibi ara başlıklarla şahane fotoğraflarla çok güzel yazdı. Türkiye’den gelen yazar ve gazeteci Haşmet Babaoğlu, TV yapımcısı Nebil Özgentürk ve şair Ünal Ersözlü konuşmacı olarak katıldı.
Toplantıların ilerde daha faydalı olabilmesi için birkaç noktaya değineceğim. Sonra asıl konum olan ön yargıya geleceğim.
Sevgili ha-ber.com okurları Banu, Selin Can, N. Yüksekdağ yorumlarıyla, eğlenceli başlanan etkinliğin, söyleşiden ziyade ucu açık kalan tartışmaya döndüğünü işaret ettiler. Yorumlarıyla daha bir çok köşe yazısına kaynak verdiler. Artık okuduğunuz bu gazeteyi yorumcularından ayrı düşünemeyiz.
Almanların hazırladığı etkinliklerde katılımcıların fikirlerine de çok yer veriliyor. Neden yalnız sorularımızı sormalıyız, bizim de Türkiye’den gelenlere sözümüz olmasın, sorunu her toplantıdan sonra kafamı meşgul eder. Genç bir oyuncunun sorusunun cevabını Türkiye’den gelenler değil, salonda bulunan Berlin’liler tamamlamalıydılar. Adeta zorla söz almasaydım o gencimiz sorusu cevaplanmadan eve gidecekti. Adını söylemedi maalesef, inşallah bu yazım ona ulaştırılır.
Oyuncu olarak kendisine her çeşit rol verilmesini istediği halde alman film yönetmenleri ona hep türklere karşı ön yargıyı pekiştirecek, klişeleşmiş türk gençliği rolü verdiklerini, söyledi. Çaresiz ve ümitsizdi, yaptığı tahsil boşa gitmemeliydi. Bu gencimiz neden Romeo rolünü oynamasın, diye düşünerek içim buruk kültürevinden ayrıldım.
Berlin’de Tiyatrom’da küçük yaşta oyuncu olarak başlıyan Neco Çelik gibi iyi yönetmen, Cem Sultan Ungan gibi iyi bir oyuncu ve daha başka yeteneklerimiz bugün Ballhaus’da bütün göçmenlere yönelik ve oyunları almanca sunduklarından dolayı çok sayıda almanları da tiyatroya çekiyorlar.
 
Elbette ön yargıları yok etmeseler de, sınırlı değişmelerle alman film şirket ve firmalarda görev alıp oynuyanlar var.
Ama daha yeni mesleğe girenlerin hemen ümitsizliğe düşmemelerini sağlamak için Fatih Akın başta olmak üzere, bütün film branşında tanınmış sanatçılara bir araya gelerek bir dernek veya vakıf kurmalarını öneriyorum.
Bir yandan Tiyatrom’u desteklerken, Ballhaus’u da ihmal etmemeliyiz. Bana gönderdiği güzel mektuplardan biliyorum. Ballhaus tiyatro müdüresi Shermin Langhoff böyle bir derneği mutlaka destekliyecektir. Başka bir çözüm önerisi de Türkiye’de, türk televizyon yayınlarında Almanya’da ve diğer Avrupa ülkelerinde yaşıyan moderatör, oyuncu ışıkcı ve yönetmen olarak çocuklarımıza da iş imkânı sağlasınlar.
Berlin’de çevrilen ve buralı sanatçıların oynadıkları Showtv’nun gösterdiği Manyak Dükkân komedi dizisi Türkiye’de yazın çok ilgi gördü. Didim’de bir komşum diziyi yanıma kâğıt kalem alarak izliyorum, hem alman, hem türk atasözlerini yazıyorum, demişti. Başka bir komşum böyle bir komedi şimdiye kadar görülmedi, dedi. Daha değişik, daha zenginleştiriciydi. Neden devam edilmediğini bilen varsa, yorum köşesinde yazınız.
Artık dünyayı yalnız politikicalar değil de ekonomi güçleride idare ediyor, dersem herhalde abartmış olmam. Bundan önceki yazımda belirttiğim gibi reklâm veren firmalar, lütfen şartlı veriniz. Belirli bir sayı çocuklarımıza iş versinler. Konsolosluğumuzun Berlin’den bir sekreter alacağına çok sevindim. Yıllardır işlemlerde çok miktarda DM’lar ve Euro’lar ödedik. Çocuklarımıza iş yeri açılmalıdır. Türkçe öğretmen ve imamların bir kısmı Batı-Avrupa’da eğitilmelidir.
Konferanslarda panellerde bilirkişileri hem Türkiye’den hem de
burada yaşıyan biliminsanların, politikacıların düşünce ve bilgilerine yer verilmelidir. Bunu yapan dernek var, ama az.
Einstein çok haklı, zira önyargı bir insanı uzun bir süre takip eder. Ona karşı savaş yeldeğirmenine karşı savaşmak gibidir, kendini ondan kurtarmak olanaksızdır. Önyargı beslenen insanı veya bir toplumu tanımadığımız halde, süzülmeden, kontrol edilemiyen bir alevin hızla yayılmasına benzer. Bu nedenle önyargısı ile değil, insanın kendisi ile meşgul olmalıyız.
Sevgili okurlarım, lütfen çözüm önerilerinde yardımcı olunuz. Önyargılara karşı mücadelemize devam ederken, daha çok beklersek gençlerde işsizlik daha çoğalacaktır.
Hoşça Kalın!
İlter Gözkaya – Holzhey 
Emekli Öğretmen
 
 
Kaynak:
Berliner Mietermagazin, Dez. 2009, Seite 7; Foto
2 Fotos Lothar Holzhey
 

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.