ABİDİK, GUBİDİK…

ABONE OL
18:09 - 01/10/2020 18:09
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

ABİDİK, GUBİDİK…

16 Nisan Pazar günü yapılacak halk oylaması için çalışmalarda bulunan Binali Yıldırım, Sinop’ta konuştu ve kendince önemli bir konuya değindi. Yaptığı konuşma şöyleydi: “Seçimde mevcut sisteme göre siz hükümeti seçemiyorsunuz, sadece meclisi seçiyorsunuz. Kim bakan olacak, kim başbakan olacak buna karar veremiyoruz. Sonra orada abidik gubidik bir takım işler oluyor. Bir bakıyorsunuz hiç aklımıza gelmeyen biri Başbakan olmuş.”
 
Dil Derneği’nin sözlüğünde abidik, gubidik şöyle tanımlanıyor: boş, yararsız, gereksiz, saçma, uyduruk. Bu konuyu iyi bildiğine göre demek ki kendisi de, bir takım abidik, gubidik işler sonucunda başbakan olmuş. İşte bu yüzden anayasa değişikliğiyle kendi varlığını ortadan kaldırmak isteyen bir başbakanı, tüm dünya ilk kez görmüş oldu.
 
Ülkemizin siyasi tarihinde Erzincan’dan aralarında Şemsettin Günaltay’ın da olduğu üç başbakan çıktı. Ancak Yıldırım Akbulut ve Binali Yıldırım, hem emanetçi başbakan olarak, hem de binbir türlü gaflarıyla bilinmektedir. Söylediği sözün nereye gideceğini bilmeden sarf edilen sözlerin, büyük gaflara, kırgınlıklara ve hayal kırıklıklarına neden olduğu bilinen bir gerçektir.
 
Irak’ın kuzeyindeki Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı ve Nil Nehri’nden, Fırat Nehri’ne kadar olan bölgede Büyük İsrail’i kurmak için yetiştirilen, Büyük Ortadoğu Projesi eş başkanlarından Mesud Barzani’nin ülkemizi ziyareti sırasında İstanbul ve Ankara’da asılan Kürt özerk yönetimi bayrağı ile ilgili açıklama yapan Binali Yıldırım şunları söylemişti: “Irak anayasasına göre, Kuzey Kürdistan Bölgesel Yönetimi, özerk bir yapıdır. Parlamentosu vardır. Başbakan’ı, bakanları vardır. Ayrı bayrağı vardır ve dünyada da bu şekilde tanınır.”
 
Halk oylaması öncesinde Barzani’nin Türkiye’ye gelmesinin, Güneydoğulu seçmenlerin oylarını almak için hazırlanan bir plan olduğunu herkes anlamıştı. Benzer şekilde Binali Yıldırım’ın grup toplantısında ‘bozkurt’ işareti yapması ve HDP milletvekili Figen Yüksekdağ’ın 2016 Eylül’ünde onanan cezasının beş ay tutulup, halk oylamasından hemen önce TBMM’ne gönderilerek milletvekilliğinin düşürülmesi de, MHP tabanından oy almak için planlandığı açığa çıkmıştır.
 
25 Ekim 2016 tarihinde Çanakkale Köprüsü ile ilgili açıklamalarda bulunan Binali Yıldırım; “Çanakkale geçilmez tarihte kaldı, şimdi Çanakkale geçilir, her türlü geçilir hale geliyor.” demişti. Bu sözlere gerekli tepki ve yanıt verilmeyince, bu kez 16 Şubat 2017 tarihinde İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlenen törende “Çanakkale düşmana geçilmezdi, herkes için geçilir hale getiriyoruz” dedi. Birinci Dünya Savaşı’nda emperyalistlere karşı dillere destan Çanakkale savunmasının ardından söylenen “Çanakkale geçilmez” sözünü Binali Yıldırım’ın farklı bir yöne çekerek, içindekileri dökmesi yine gerekli yanıtı ve tepkiyi bulamamıştır. Eğer bu söylem espri ise, esprinin bir zeka işi olduğunu, bilgi, kültür ve birikim gerektiğini bilmeyenler, bilgisizliklerinin çırılçıplak ortaya çıktığının bile farkına varamazlar…
 
Halk oylamasında “evet” çıkması için binbir türlü oyun çevrilirken, rezillik yapılırken, 15 Temmuz sahte darbe girişiminin iddianamesi yaklaşık sekiz ay sonra hazırlanarak, yeni bir propaganda malzemesi olarak kullanıma sunuldu. 15 Temmuz girişimini yapanların 38 kişi olduğu ve 27 Mayıs 1960 İhtilali’ne benzediği yazılan iddianameye şaşırmamak elde değil. 27 Mayıs 1960 İhtilali’ni yapan Milli Birlik Komitesi, 38 kişiden oluşmaktaydı. 15 Temmuz girişimini yapanların 38 kişi olduğu da ancak sekiz ay sonra saptanabilmiş ve böylece benzerlik icat edilmiş oldu.
 
27 Mayıs 1960 İhtilali, ordu, millet ve gençlikle başarılmış, getirdiği yeni kurumlarla, yeni yasalarla ve özellikle 1961 Anayasası ile aydınlık yolunda çığır açmıştı. 27 Mayıs 1960 İhtilali’ne katılanlar Kemalist ilke ve devrimlere inanan, yurtsever subaylardı. Şimdi 15 Temmuz girişimini, 27 Mayıs 1960 İhtilali’ne benzetmek, havadaki oksijenin değerini bilmemekle eşdeğerdir. Çünkü Atatürk ilke ve devrimlerinden intikam almak isteyenlerin en büyük hedefi, 27 Mayıs 1960 İhtilali’dir.
 
Bu basit benzetmeyle akılları sıra 27 Mayıs 1960 Devrimi’ni kötüleyeceklerini sananlar, yanılmaktadırlar. 15 yıldır hukuk dışı tutum ve davranışlarda bulunanların yaptıkları sivil darbe, 12 Eylül 1980 darbesini bile aratacak niteliktedir. 16 Nisan Pazar günü halk oylamasından çıkacak büyük ağırlıklı “hayır” oyu, bu zihniyetlerin yok olmasına yarayacaktır. Devletini, ülkenin bölünmez bütünlüğünü, vatanlarını sevenler ile Atatürk ilkelerine sahip çıkanların “hayır” diyeceklerini bildikleri için, korku ve telaş içinde bulunanlara yolun sonu gelmiştir; abidik gubidik dönemi sona erecektir…

Suay Karaman

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.