KİM KİME KODU?

ABONE OL
18:12 - 01/10/2020 18:12
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

KİM KİME KODU?


Türkiye, Mehmet Cengiz’i bir telefon konuşmasındaki ”BU MİLLETİN  A… KOYACAĞIZ!” sözleriyle tanımıştı.
Mehmet Cengiz aslında AKP zihniyetinin tipik bir göstergesidir.
Her ayrıcalıklı devlet ihalesinin rakipsiz kazananı olmasının nedeni perde arkasındaki siyasal güçten aldığı artık sır olmaktan çıkmış durumda.
Son Artvin’deki Carettepe’de siyanürle altın aramasına Artvin halkının her türlü yasadışı devlet baskısına rağmen direnmesi karşısında başbakan devreye girmiş ”yargı kararı beklenecek” sözü
ile bütün dünyada izlenen bu çevre katliamı durdurulmuştu.
Hatta Davutoğlu; ”Gerekirse Artvinlilerle bende yürürüm” Diyerek ağırlığını da koymuştu.
Ama Mehmet Cengiz’in arkasındaki Kifayetsiz Muktedir başbakanı hiçe sayarak; ”Bunlar yavru gezicilerdir.” Diye başbakanın tavrına karşı çıktı.
Mehmet Cengiz’in çıkarı ile başbakanın sözünün devlet katında ağırlığını ileride göreceğiz.
Mehmet Cengiz, eğitimsiz, tipik bir cahil cesarete sahip taşralı taşeronluktan, yargıyı bile önünde uysal bir yaratığa döndürecek gücü nereden alıyor?
Havuz vurgunları da bugünlerin olayı değil.
Mehmet Cengiz, ülkeyi tek bir adamın hırs ve kaprislerine teslim etmek için önce medya egemenliği kurma aşamasında tanındı.
Sabah gazetesi ve ATV’nin AKP medyası durumuna getirilmesi için RTE’nin evinde işadamlarına havuz oluşturma talimatı verildiğinde katkıda bulunacak işadamlarını Mehmet Cengiz toparlamıştı.
Binali Yıldırım öncülüğünde altı yüz otuz milyon dolar rüşvet havuzda toplandı.
Ziraat Bankasından usulsüz iki yüz milyon dolar ve havuzda toplanan dört yüz otuz milyon dolar ile Sabah ve ATV Çalık grubuna verilmiş, damat Berat Albayrak yönetime getirilmişti.
Ve Taşeron Mehmet Cengiz bu hizmetinden sonra devlet ihalelerinin en kaymaklısını almaya hak kazanmıştı.
Her yüksek bedelli devlet ihalelerinin bir taşerona verilmesini sorgulamak arı kovanına çomak sokmak demekti.
Ucundan, köşesinden ele geçen kırıntı belgeleri yazan gazeteciler, ya sokağa atılıyor, ya da darbecilikten, casusluktan Silivri Toplama Kamplarında tutsak ediliyordu.
Fakat bu ihalelerin boyutları 17-25 Aralık sürecinde belgeleriyle, gerçek ses kayıtlarıyla ortalığa dökülünce devletin AKP iktidarınca her türlü yasadışı, ahlaki olmayan yöntemlerle soyulduğu gün ışığına çıkmıştı.
Görüldü ki; Türkiye’de yasama, yürütme, yargı. Bir partinin ve o partiyi kendi malı gibi gören bir Kifayetsiz Muktedirin önlenemeyen hırslarına teslim edilmişti.
17-25 Aralık’ta ortaya saçılan yolsuzluk ve rüşvet skandalı dünyada en kapsamlı bir siyasal çürüme olarak tarihte yerini aldı.
Bakan çocuklarının evlerindeki kasalar, para sayma makineleri
Bir banka genel müdürünün evinde ayakkabı kutularında dört buçuk milyon dolarlar.
Çikolata kutularında bakanlara verilen rüşvet, sekiz yüz bin liralık saat…..
Kifayetsiz Muktedir hazırlıksız yakalanmış, paniklemiş, dört bakanın istifasını isteyerek suçlamalardan sıyrılmak istemişti.
Ama bakanlardan biri istifayı reddetmiş;
”Ben ne yaptıysam başbakanın bilgisi ve onayı ile yaptım.”
”Eğer istifa edilecekse başbakanın da istifa etmesi gerekir.” Diyerek istifa etmekte direndi.
Ama, sonradan bu bakanın daha başka suç delilleri şantajıyla istifayı kabul ettiği ortaya çıktı.
Daha net bir kanıtlı başbakan ile oğlu arasında para sıfırlama tapeleri ortalığa saçılıp, başbakanın oğlu tutuklanması istenince başbakan tehlikenin büyüklüğünü anladı.
İktidar gücünü kullanarak aramaları durdurdu, savcı ve hâkim değişiklikleriyle soruşturmaları engelledi.
Ne mecliste, ne yargıda bu suçlamalara karşı soruşturmanın, incelemenin önünü açmaya cesaret edemedi.
Çünkü, belgeler ve kanıtlar o kadar net, o kadar gerçekti ki, bu gerçeklerin ulusça bilinmesi sadece AKP’nin iktidardan olmasını değil yargıya taşındığında cezasının çok ağır olacağı korkusu ağır bastı.
Yayın yasakları ile bu suçlamalar, tapeler AKP savcı ve hakimlerince sıfırlanmak istendi.
Lakin cin şişeden çıkmış, tüm dünyaya yayılmıştı.
Belgelerin, kanıtları sadece resmi makamlardaki bölümleri iktidar gücüyle bloke edilmişti.
Ama orijinalleri belirsiz kişilerde, hatta başka ülkelerin arşivlerinde yerini almıştı.
Günü geldiğinde bunların hesabı mutlaka yansız, bağımsız yargı tarafından sorulacağı için
güvenli yerlerde tutulduğu artık sır değil.
AKP iktidarı döneminde birçok yandaşın bal tuttukları parmaktaki balı yalamaktan öte kovanlarıyla götürdükleri belki sessiz, bir lokmaya muhtaç, yığınlarca bilinmiyor, umursanmıyor olabilir.
Ama, düşünen, karanlığı reddeden, ülkesini seven ve o yoksul insanların çaresizliğini ortadan kaldıracak dinamik yığınlar her geçen gün daha bilinçli, daha kararlı bir cesaretle direnmeye başlamıştır.
Mehmet Cengiz’in devletten aldığı dev ihalelerin hukuksuzluğu yandaş AKP’lileri, yöneticileri, hatta AKP kurucularını bile rahatsız ettiği bir süreç başlamıştır.
Çünkü Mehmet Cengiz övünerek söylediği milletin A… koyma terbiyesizliğinin asıl hedefi;
Kifayetsiz muktedire biat eden işadamlarına
Pahalı ete, pahalı yakıta insafsız vergilere sesini çıkaramayanlara
Haksızlıkları, gerçekleri ters çeviren yandaş gazetecilere
Adalet anlayışını vicdanını uzun adama feda eden savcılara, yargıçlara
Kurgulanmış robotlar gibi her yasağa evet diyen AKP milletvekillerine
Bu hırsızlık ve soygunları bildikleri halde AKP’ye oy verenleredir.
Zaten Mehmet Cengiz o küfrü üç maymunu oynayanlara etmiştir.
Buz dağının arkasındaki gerçek güç; Mehmet Cengiz gibi çapsız birinin arkasındaki güçtür.
Urla’da ki kaçak villaların asıl sahibi kimse bu ihalelerin patronu da O’dur.
Başbakanın sözüne rağmen Mehmet Cengiz’in arkasında duran irade bu havuzun sahibidir.
Aslında Mehmet Cengiz’in görevi taşeronluktur.
Yoksa başbakanı bir taşerona tercih etmek
Etik işi, akıl işi mi?

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.