BİR ULUDAĞ MASALI…

ABONE OL
21:13 - 29/01/2021 21:13
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Okullar tatil oldu. Pek çok bölgeye kar yağdı.

Kar demek fakirin korkulu, zenginin heyecanlı beklentisidir.

Bölgelerindeki kayak pistlerinin açılması ile tatilciler; otellerde %90 doluluğa sebep oldular.

Malum, Uludağ Marmara bölgesinin gözdesi.  Yüksekte kaldığı için Corona illeti oralara gelmiyor.

Hoş, okulların son günü karne dağıtım törenlerinde de Corona yoktu.

Bu illet ciddiye alınmadıkça, ciddi-ciddi salgın varlığını sürdürmeye; ölüm vakaları 150 civarında sürünmeye devam edecek. Bizlerde hafta sonları ev hapsinde kalacağız… Bakalım tatil sonrası beklentiler ne olacak?

Bu konuda söyleyecek sözümüz yok. Devlet var gücü ile mücadele etmeye, aşılamayı yaygın hale getirmeye, bir yandan da vatandaşı ikna edecek tedbirleri almaya çalışıyor.

***

Daha öncede belirttiğim gibi, 40 yıldan fazla bir zamanımı, yaz ve kış aylarında Uludağ’da yaşayarak geçirmiş; doğal güzelliklerine ve tehlikelerine şahit olmuş,  zaman-zaman yazılar yazmış biri olarak yeterince tanıdığıma inanıyorum.

Tek tanıyamadığım şey bu konuda da, Uludağ’a rant gözlükleri ile bakan insanlar olmuş.

Uludağ; sıradan bir ağaç yığını değildir. Rahmetli Abdullah kardeşimizin dediği gibi “Orman Vatandır… Milli Parklar ise birer mücevher.”

Bugün aramızda olmayan, Milli Park yapmak için uğraş vermiş Uludağ’ı korumaya çalışmış olanların ruhlarına rahmet…

Bugün pek çok örneğine baktığımızda, Milli Park olması için “olmazsa-olmaz denilen, uluslararası kriterleri kaybettiklerini görüyoruz.

Yurt dışında pek çok örneğini gördüğümüz Milli Parkların özelliklerini uzun-uzadıya anlatmamıza gerek yok. Sadece Uludağ’ı ele aldığımızda bile, neler yitirdiğimizi görmemiz mümkün. Kuruyup düşen yaprağın, devrilen bir ağacın yerinden kaldırılmaması; endemik bitki topluluklarına zarar vermemesi için otlatmaya hatta bazı bölgelerinin çadır kampçılığına, su kaynaklarının kullanılmasına, çöp ve atık suları için ciddi tedbirler alınmasına, ziyaretçi sayısının kısıtlanmasına, doğal aydınlanma dışında yapay ışık kullanılmamasına kadar izin verilmemesi gerekirken, bunlara uyulmadığı bir gerçek.

Bire-bir yaşadığımız olaylarda, idarecilerin “Kanun şurada dursun, biz ne yapmamız gerekiyorsa onu yapalım. Kanunun bize bir ziyanı yok” dediği günleri gördük.  Pek çok dirayetli Müdürün Uludağ’ı korumak adına il yöneticileri, iktidar partisi üyeleri ile nasıl ters düştüğünü, sürgün edildiğini, yasakların nasıl delindiğini gördük.

Her şeyin para ile ölçüldüğü bizim aklımızın alamayacağı küçük dünyamızda, Uludağ’ı Milli Park olmaktan çıkarıp mahalle yaparak bir belediyeye bağlamaya kalkışanları; Uludağ’ın imar planlarına karşı çıkan akademisyenleri dışlayanları, tuvalet ruhsatı alıp otel yapanları gördük.

Yurt dışında, bu konuda ileride olan, burada da böyle olmalı diye hayal kurduğumuz, tüm çıkar oyunları ve getirim tehlikesinden uzak;  Milli Parkların kendisine bırakılacağı bir yönetim özlemimiz asla gerçekleşmedi. Ağaç keseninden, kaçak avlanana, izin verilmediği için orman yakacak kadar alçalan insanların gerçek yüzünü gördük.

***

Uludağ mastır planı maalesef gerçekleşmedi.

Bir sürü yeni otel yapıldı. İmar izinleri alındı. Kayak pistlerinde bir zamanlar uluslararası yarışlar yapılırdı. Şimdi tercih edilen bir yer olmaktan çıktı.

Yaz aylarında seyrangâh dağı olarak kabul edilen zirve çıkışları yasaklandı. Kış aylarında zirve tırmanışı yapmak bir zamanlar anılarımızı süsleyen lüks olarak kaldı.

Uludağ’da vahşi yaşam bitti. Son Kurt öleli sanırım 34 sene oldu. Av üretme alanındaki geyikler Doğaya salındığı için kaçak avcıların onları nasıl beslediklerini bilmiyoruz.

Flora ve Faunayı içeren bir Envanter çıkarılamadı. Bir botanik müzesi kurulamadı. Bol-bol sadece kış aylarında çalışan otel ve misafirhaneler yapıldı. Sorulara cevaplar alınamadı.

Sakallı akbabası, Apollo kelebeği kayboldu. Dağı besleyen su kaynakları en başından kesilerek otellere bağlandı. Uludağ’ın alt yamaçları susuz kaldı. Yaban hayatı öldü.  Kanalizasyon yerine suni kar üretme tesisleri kuruldu. Sade vatandaşın şifa bulmak için yaz aylarında gittiği, bizim kış aylarında kullandığımız orman barakaları özelleştirildi. Geceliği bir aylık kira bedeline yaklaşık lüks dağ kulübeleri oldu.

Kısacası, her şeyde olduğu gibi Uludağ’da günümüz düzeninden nasibini aldı.

Ünlü kırk kişilik teleferiğin yerinde yeller esiyor. Küçük bir rüzgârda çalışmayan telesiyej sistemi kuruldu. Fiyatlar katladı.

Ancak bir şeye inanıyorum. Uludağ, canlı bir dağdır. Kendisine yapılanların intikamını Bursa’dan alacaktır.

Çünkü insanlar, nerede Doğa’ya bir kötülük yapmışlar ise; onun intikamı çok kötü olmuştur.

Kimisinde siyanürlü altın aramaya, kimisinde ağaç katliamı yapmaya devam edin.

Bakalım bu nereye kadar sürecek?

Unutmayın. Paranın tek satın alamayacağı şey Doğa’nın kuvvetidir…

İnsanoğlu anlayıncaya kadar…

Taner TÜMERDİRİM

 

 

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.