BİLİMİN İSPATA; DİNİN İNANCA İHTİYACI VARDIR.

ABONE OL
12:16 - 16/04/2022 12:16
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Televizyon programları bir sürü safsata ile doldu.

Bir yanda bilimin arkasına sığınan yalanlar, öt e yanda hurafeler ile halkın aklını karıştıran din adamları adeta birbirleri ile yarışıyorlar.

Yalanlardan gerçeği sıyırmak ve doğruyu görmek ise geniş halk kitlelerinin takdirine bırakılmış.  Peki bu geniş halk kitlelerinin ne kadarı gerek din, gerekse bilim konusunda yeterince bilgi sahibidir?  O kısım tam bir muamma…

Halkı cahil bırakarak bilimsel ve dinsel verileri istedikleri gibi kullanan idarecilerin kurbanı yine halk oluyor. Bir gurubun sadece doğruları savunup, söylenen yalanların peşine düşmesi gerekiyor ki, bu da mümkün değil.

Üniversitelerimizin uluslararası kriterlerde ne kadar geri kaldığı ortada. Birkaç idealist akademisyenin çabaları ise koca derya da birkaç damladan öteye geçmiyor.

Bu işin okulundan mezun olanların bile çaresiz kaldığı günler yaşıyoruz. İmam dediklerimiz ateist çıkıyor, bilim adamı dediklerimiz ise bağnazlığın son kertesinden din adamlarının yerine fetva veriyor.

***

Toplumsal gelişim ve refahtan bahsedemediğimiz şu günleri  hazırlayanların  kendi gelecekleri dışında bir kaygı duymadıklarını, yurt dışında ev satın alıp paralarını çeşitli adalardaki hesaplara yatırırken, yurdum insanının ev ve arsalarını yabancılara sattıklarını ibretle izliyoruz.

Oysa iddiaları; insanlığın refahı, yurttaşların çağdaş medeniyet seviyesine erişmeleri gerekçesini savunan siyaset kurumları kaba güç kurumları haline gelmiş durumdalar.

Koskoca bir bilim yuvasında, bir yüksek teknoloji eğitimi yapan bir kurumda öğrenciler toplu halde zehirleniyor,  nedeni tarım bakanlığına gönderilen yemeklerde aranıyor, sonucu ise 15 gün sonra temiz çıkıyor. Ama hala bu zehirlenmeden ötürü öğrenciler hastanelerde tedavi görüyor.

Din adamının biri çıkıyor, Atatürk’e inananları kafir ilan ediyor, bunun cezasını diyanet işleri kesiyor.

Vatandaş, kendi otlaklarında Altın aramasına izin vermiyor, sularımız kirleniyor, hayvanlarımız siyanürden zehirleniyor diye çağrı yapıyor, devletin jandarması ile karşı karşıya getiriliyor.

Yüz yıllık zeytin ağaçlarının kesilmesine konu hakkında ilmi ve  bilgisi olmayan bir devlet memuru, maden ocağı olması için imza atıyor.

Süt veren inekler et için kesilirken, gübre ve mazot pahalılığı nedeni ile ayçiçeği tarlaları ekilemiyor, tarım sektörü kan ağlıyor, vatandaşlar her gün bir kısım  televizyon ekranlarında açlık ve sefalet içinde olduklarını haykırırken, devletin kurumları fiyat araştırmasında 150 liralık eti, 80 lira göstermek gibi bir tutum içinde kalmakta ısrar ediyor.

Bütün bunlar bir araya getirildiğinde olayların vahameti, sessiz çoğunluğun nasıl bir bilenme içinde olduğu, ahlak ve dürüstlük kavramlarının nasıl zarar gördüğü, devlete olan güvenin yok olduğu, uluslararası kaçakçıların devletin en üst kademelerindeki insanlar ile nasıl temas halinde olduğu görülerek siyasilere ve yöneticilere olan inancın bittiği, saygının azaldığı anlaşılıyor.

***

Başında da dediğimiz gibi, doğru öğretilen bir inanç sistemi, insanlar için ne kadar gerekli ise; laiklik ilkesi ile sınırları belirlenmiş güvenilir, bilimsel bir yönetim anlayışı da ülkenin refahı ve geleceği için o kadar gereklidir.

Önümüzdeki günler hiç te kolay geçmeyecektir.

Eğer devlet kurumları vatandaş üzerinde gerekli itimat ve güveni telkin etmez ise, dinin ne inananları, ne de bilimin ispatlanmış kuralları hayatımızdan çıkmış, kaos başlamış olacaktır.

Meşhur bir lafımız vardır ya.

“Açlık, sofuluğu bozdurur…”

İyi ramazanlar…

 

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.