BATI TRAKYA’YI ve BATI TRAKYA TÜRKLERİNİ NE KADAR TANIYORUZ(I)

ABONE OL
11:16 - 14/10/2022 11:16
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

-1923 yılında mübadele yapılmıştır. Mübadelede Anadolu’daki 1 milyon Yunanlı Yunanistan’a getirilmiştir. Yunanistan’daki 800 bin Türk de Anadolu’ya göç ettirilmiştir. Karasu ırmağının öbür tarafı özellikle boşaltılmıştır. Karasu ırmağının bu tarafındakiler de İstanbul’da kalan Rumlar karşılığında Yunanistan’da bırakılmıştır. Batı Trakya Türkleri işte bunlardır-

Rahim Ramazanoğlu iki seneden beri beni Gümülcine’ye götürmeyi arzuluyordu. Bugün yarın derken hadi bakalım gidelim dedim. 06.10.2020. Gümülcine’ye bağlı Kiraz Köyü’nde bir cami yapmışlar. O caminin açılış programı olacakmış, hem orada cuma günü bir konuşma yapar hutbeyi okur, hem de Cuma namazını kıldırabilirmişim. Sonra da ilahiler okumam gerekiyormuş, halkın isteğiymiş bunlar.

Saat 21:00 de Selanik’e ayak bastım. 400 sene yurt edindiğimiz topraklar buralar. Bir ara zihnimde tarihe kısa bir yolculuk yaptım ve hey gidi günler hey! Nereden nereye geldik diye iç geçirdim.

Rahmi Ramazanoğlu oğluyla birlikte bekliyormuş havaalanında. Kucaklaştık. Hal hatır sorduk. Sonra da yola devam ettik. Selanik Gümülcine yolculuğunun üç saat süreceğini söylediler. Gümülcine’ye muhtemelen 12:00 de varacağız. Bir saat gecikmeyle Rahmi kardeşin köyüne ulaştık, 01:00.  Bolatlı köyü.

Metruk bir ev, önünde bahçesi var. Bütün aile 74 Kıbrıs savaşından sonra Türkiye’ye iltica etmişler. Bir dokundum bin ah işittim Rahmi Ramazanoğlu’ndan. Kardeşleri, annesi ve babası, onlar Bursa’ya göçmüşler.

Sohbet edecek daha çok zamanımız vardı. Yol yorgunluğundan dolayı hemen istirahata çekildik.

Sabah kasabaya ineceğiz ve kasabanın ileri gelenleriyle tanışacağız. Dinlenmiş olmak lazımdır. Bulatköy Gümülcine’ye arabayla 15 dakika. Sabah önce Gümülcine Türk Gençler Birliği’ne gittik. Halk dışarıda bahçede oturmuş sohbet ediyor. Genişçe bir bahçesi var Birliğin. Rahmi kardeş beni oraya bıraktı ve gitti. Resmi dairelerde işleri varmış, onları gelmişken bitirmesi gerekiyormuş. Ben önce büroya gittim ve kendimi tanıttım. Tek başıma bahçede oturup çay içmek oldukça sıkıcı olacaktı. Sekretere Berlin’den geliyorum, gazeteciyim, Batı Trakya hakkında başkan beyle röportaj yapacağım dedim. Sekreter bana nazik bir şekilde başkanın şu anda yerinde olmadığını söyledi ve bahçeye çay içmeye davet etti. Başkan gelince beni haberdar edecekti. Ben başkanın içerie olduğundan emin olarak gösterilen masaya oturdum ve beklemeye koyuldum.

15 dakika kadar sonra sakallı birisi yanıma geldi. Gazeteci olduğunu ve benimle kendisinin ilgileneceğini söyledi. İlhan Tahsin. BİRLİK Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve aynı zamanda Avrupa Gazeteciler Derneği (AVGADER) Yunanistan Temsilcisi. Başladı İlhan Tahsin beni sorgulamaya; Gümülcine’ye niçin gelmiştim, kimleri tanıyordum Gümülcine’de, ne kadar kalacaktım. Nereden geliyordum v.s… Kim olduğumu anlamaya çalışıyordu. Sorulara rahatlıkla cevap verdim. Pervin Hayrullah’ın ismini verdim, ortak tanıdığımız olan Veysel Filiz’den ona selam getirdiğimi söyledim.  Hemen Pervin Hanımı aradı. Biz çay içerken Pervin Hanım geldi. Zaten bürosu oraya çok yakınmış. Rahatladık. İlhan Tahsin de rahatladı ben de. Sorgulanmaktan sıkılmaya başlamıştım zaten. Çay bahçesindeki sohbetimiz sona erdi. İlhan Tahsin ile ertesi gün röportaj için sözleştik ve ayrıldık. Beni Pervin Hanım sahiplendi. Pervin hanımla birlikte onun bürosuna geçtik. ‘Batı Trakya Azınlığı Kültür ve Eğitim Şirketi (BAKEŞ)’. Şirketin başkanıyla beni tanıştırdı. Dr. Hüseyin Bostancı. İlahiyat mezunu.

Başkan da İlahiyat mezunu olduğu için uzunca bir sohbet ettik. Aslında o da beni sorguluyor gibiydi. Din anlayışımı öğrenmeye çalışıyordu. Yanımda getirdiğim Mocca Dergisi’ni verdim ona. Şöyle bir baktı, evde okuyacağını söyledi.

Ertesi günü için Pervin Hanım Gümülcine Seçilmiş Müftüsü İbrahim Şerif ile röportaj için randevu yaptı. Sonrasında Dostluk ve Eşitlik Partisi (DEB) Genel Başkanı Çiğdem Asafoğlu hanımla röportaj yapacaktım.

Yunanistan’da mesai 14:00 te bittiğinden randevuları ayarlamak için zaman sıkıntısı çekiyorduk. Bir günde üç röportaj.  Saat 14:00’e kadar bitecek. Saat 14:00′ ten sonrası serbest zaman, akşama kadar.

Sokakları ve çarşıyı dolaşmak için geniş bir zaman kalıyor önümde. Zaman bol ama, yemek yiyecek oturup çay içebilecek yer yok. Akşam yemeğini bile 14:00’te yemek zorundayım.  Bazı yerler açık oluyormuş ama, onları da arayıp bulmak için zaman ayırmak gerekiyor. Sonra istediğimiz her şeyi de orada bulamıyoruz. Sonraki günlerde baktım olmuyor; ekmek, domates biber gibi sebzeler ve bazı meyveleri alıp evde yemeye başladım.

Saat 10:00′ da Seçilmiş Müftü İbrahim Şerif ile buluştuk 12:00′ de İlhan Tahsin ile buluşacağım. Röportaj uzun sürdüğü için, Dostluk ve Eşitlik Partisi (DEB) öbür güne kaldı.

 

Müftü İbrahim Şerif

 

Müftü İbrahim Şerif 1951 yılında Gümülcine’ye bağlı Hasköy’de doğmuş. İlkokulu Hasköy’de, ortaokul ve liseyi Konya İmam Hatip Lisesinde okumuş. 1978 de Yüksek İslâm Enstitüsü’nden mezun olmuş. Sonra Batı Trakya’ya dönmüş.

Müftü İbrahim Şerif’in hikayesi şöyle: “Ben Batı Trakya’ya dönünce Gümülcine Müftülüğü’ne bağlı olarak, vaaz ve irşat faaliyetlerine başladım. 2004-2008 yılları arasında Batı Trakya Türk Azınlığı’nın en yüksek kurumu olan “Batı Trakya Türk Azınlığı Danışma Kurulu” başkanlığına seçildim.

Bir konuşmamda, Azınlığa “Türk” diye hitap ettiğimden dolayı 18 ay hapse mahkûm edildim ve Selanik Diyavata hapishanesine gönderildim. İki buçuk ay kadar hapiste kaldım.

Türkler, Yunanistan’da çoğunluk olan ve Yunanca konuşan Rum Hristiyan kültürü içinde, Türkçe konuşan, kültürünü, geleneğini korumaya gayret eden ve cami etrafında bir hayat tarzı kurarak yaşamaya çalışan bir azınlıktır. Statüleri böyledir. Kendilerinin hukuki statüsü “Türk Azınlık” tır. Söylediğim hukuk dışı bir şey değildir.

Şöyle açıklayayayım: 1912 Balkan Savaşları ile bütün Balkan Yarımadası Osmanlı’nın elinden çıktığı zaman, Batı Trakya’ da Osmanlı’nın elinden çıkmıştır. O devrin yöneticileri 1913 yılında Atina’da Yunanistan’a kalan topraklar üzerinde yaşayan Müslüman Türklerin statüsünü belirleyen bir antlaşma yapmıştır. Bu antlaşmaya “1913 Atina Antlaşması” denilmektedir. Yine aynı şekilde Bulgaristan’a bırakılan topraklar üzerinde kalan Müslümanlar için de 1913 yılında İstanbul’da bir antlaşma yapılmıştır. Bu antlaşmaya da “1913 İstanbul Antlaşması” denilmiştir.

1923 yılında mübadele yapılmıştır. Mübadelede Anadolu’daki 1 milyon Yunanlı Yunanistan’a getirilmiştir. Yunanistan’daki 800 bin Türk de Anadolu’ya göç ettirilmiştir. Karasu ırmağının öbür tarafı özellikle boşaltılmıştır. Karasu ırmağının bu tarafındakiler de İstanbul’da kalan Rumlar karşılığında Yunanistan’da bırakılmıştır. Batı Trakya Türkleri işte bunlardır.

Bu antlaşmalara göre buralardaki Müslüman Türklerin dinî özerkliği, tüzel kişiliği tescil edilmiştir. Dolayısıyla Batı Trakya’da yaşayan Müslüman Türklerin, kendi dinlerini yaşayabilecekleri, kendi dillerini konuşabilecekleri, kendi kültürlerini koruyabilecekleri, kendi okullarını açabilecekleri, kendi öğretmenlerini ve imamlarını  yetiştirebilecekleri aynı amaçla eğitim kurumları açabilecekleri bu antlaşmayla garanti altına alınmıştır.

Osmanlı’da azınlık hakları çerçevesinde Patrik nasıl seçiliyorsa, Yunanistan’da da Türk azınlık, Müftülerini öyle seçeceklerdir. Hakeza Başmüftü de aynı şekilde seçilecektir. Müftüler de kendi aralarında Başmüftüyü seçeceklerdir. Antlaşma da böyle yazar.

Evlenmeler, boşanmalar, nafaka, vasi tayini, Başmüftü’nün onayından geçecektir. Bu antlaşmalara rağmen Yunanistan’da hiçbir zaman Başmüftü maalesef seçilmemiştir.

Azınlıklar kendi imamlarını ve öğretmenlerini de ihtiyaç oranında kendileri yetiştirecektir. Ancak Yunan devleti hiçbir zaman bu antlaşmaya sadık kalmamıştır. Bu konularda Türkleri her fırsatta baskılamıştır. Hatta öteden beri var olan imam ve öğretmen yetiştiren Medreselerimizi düz liseye çevirmiş din adamı yetiştirme ve öğretmen yetiştirme hakkımızı elimizden almıştır. Bir bakıma kapatmıştır. Yunanistan yeni bir yasa çıkarmıştır. Bu yasaya, “240 İmam Yasası” denilmektedir. Yunanistan bu yasaya göre camilerimize din adamlarını kendi atayacaktır. Yani bir bakıma din adamları Yunanistan devletinin maaşlı memurları olacaktır.

Yunanistan’da ll. dünya savaşından sonra 10 yılda bir ihtilal oluyor. Her ihtilalden sonra çıkarılan yasalarla Türk Azınlık hakları tırpanlanıyor. Sanki ihtilaller azınlık haklarını tırpanlamak için yapılıyor. Vakıf malları, eğitim hakları, müftü seçimi ile ilgili düzenlemeler 10 yılda bir yeniden yapılıyor. Kazanılmış haklar görmezden gelinerek yapılıyor bu düzenlemeler.

1949’da Gümülcine’nin seçim ile göreve gelmiş olan son Müftüsü Mustafa Hüseyin’dir. 1985 yılında o vefat etti ve müftülük makamı tartışmalı hale geldi. Yunan hükümeti, Batı Trakyalıların dinî liderini yani müftüyü uluslararası (Atina ve Lozan) antlaşmaların hilafına kendisi atamaya başladı. Ancak halk atanmış müftüye itibar etmedi, zorunlu olarak evlenme, boşanma işlemlerini onunla yapsalar da onu dinî bir lider olarak değil bir devlet memuru olarak gördüler. Bununla beraber Türk Azınlığın önde gelenleri Müftü seçimi yapılması için yönetim nezdinde girişimlerde bulundular. Beş yıl süresince isteklerinin sonucunu beklediler. Cevap alamayınca dönemin bağımsız milletvekili rahmetli Dr. Sadık Ahmet Rodop vilayetindeki 120 caminin imam ve hatiplerinin katıldığı bir kongre düzenledi. 28 Aralık 1990 Cuma günü camilerde müftü seçimi yapıldı. Bu seçim sonrası ben halkımızın %90 oylarını alarak müftü seçildim.

Müftü seçildikten sonra Yunan hükümeti tarafından gayri hukuki olarak “makam gaspı” gerekçesiyle 9 ay hapse mahkûm edildim. Mahkeme süreci yıllar sürdü; sonuçta alınan kararı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) götürdüm. Yunan devleti haksız bulundu ve 10.000 dolar para cezası ödemesi kararlaştırıldı. Ancak bu parayı da ödemedikleri gibi, bu karardan sonra Batı Trakya’da çift başlı diyebileceğimiz müftülük müessesesi ihdas edildi.

Sonra da Yunanistan, Batı Trakya’da Türk Azınlık antlaşmalarına ve AHİM kararlarına rağmen Meriç (Evros), Gümülcine ve İskeçe’ye birer müftü atadı. Bu müftüleri halkın büyük bir çoğunluğu kabul etmemektedir. Halkın seçtiği bir Gümülcine’de ve bir de İskeçe’de olmak üzere iki müftü bulunmaktadır. Bunları  Yunan devleti resmi olarak tanımamaktadır.

Bizler Türkiye ve Yunanistan arasında yapılan antlaşmalarla Yunanistan’da bırakılmış uluslararası bir azınlığız. İki ülke arasında yapılan antlaşmalar ve kültür protokolleri çerçevesinde kendi dini ve milli kültürümüzü yaşatmak ve yaşamak istiyoruz. Yasal hakkımızı istiyoruz.

O tarihlerde azınlıklara ait 303 ilkokul vardı. 1949’a gelindiğinde bu okullara öğretmen yetiştiren Medrese-i Hayriyye’nin elinden bu yetki alındı. Görevi öğretmen ve imam yetişmek iken, amacı dışına çıkarıldı ve düz liseye dönüştürüldü(Celal Bayar Lisesi).  Kendi öğretmenini ve imamını Yunanistan’da yetiştiremeyen Türk Azınlık bu ihtiyaçlarını Türkiye’ye, Suudi Arabistan’a veya Mısır’a öğrenci göndererek kapatmaya çalışıyor.

Batı Trakya’da 300 civarında camimiz var. Azınlıklar üzerinde oynanan oyunlardan dolayı insanımız Yunanistan’ı terkediyor. İş yok, aş yok, eğitim yok ve gelecek de yok.

Yunanistan’da Türk Azınlık gettoda yaşamaya mahkûm edildi. Eğitimde fırsat eşitliği yok. İstediğimiz kimseyi seçme hakkımız yok. Yapılan yeni düzenlemelerle de seçilme hakkımız elimizden alındı.

Ben seçilmiş Müftüyüm. Beni halk seçti. Halkın ihtiyacı olan konularda onların yanında olmam gerekiyor. Davet ediyorlar beni etkinliklerine. Müftü olarak resmi kıyafetimle oraya gitmem gerekiyor. Ben de resmi kıyafetimle o davete katılıyorum.  “Niçin sarık taktın, niçin sünnet merasimlerine katıldın ve bu merasimleri destekledin, niçin mevlid okudun-okuttun niçin cübbe giydin” diye suçluyorlar beni.  Atanmış Müftü varken sen bunları niçin yaptın? diye mahkûm ettiler beni. Yıldırmak istiyorlar.

Azınlık hakları gasp edildiği gibi, Türkler, Çingeneler ve Pomaklar ayırımı da yapılıyor. Böyle yapılarak bu insanlar birbirlerine düşürülmeye çalışılıyor. Yunanistan’da Azınlık yoktur, Yunanlı Müslümanlar vardır diye propaganda yapıyorlar. Dünya kamuoyu bu şekilde kandırılıyor.”

Devam edecek

 

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.