20 Ekim 2020 Salı
SOSYAL BELEDİYECİLİK VE HALKÇI YÖNETİM
SEÇİMİN ARDINDAN
ALMANYA’DA IRKÇILIK VE YABANCI DÜŞMANLIĞI ARTIYOR
İSRAİL-FİLİSTİN SAVAŞINDA TÜRKİYE´NİN TAKINMASI GEREKEN TAVIR
İNSAN DÜŞÜNCELERİNİN EFENDİSİDİR!
PAHALILIK İÇİN HÜKÜMETİ PROTESTO ETMELİYİZ!
NewsBerlin’de yaşayan Azerbaycan vatandaşı Hasan Babayev, Azerbaycan’a destek mitingi öncesi önemli açıklama yaptı:
Hasan Babayev, “Ermenistan için Arazi, Bizim İçin Vatan” dedi.
Dağlık-Karabağ, Azerbaycan ve Ermenistan devletleri arasında 30 senedir devam eden çatışmanın adresi. Uluslararası hukuka göre Azerbaycan arazisi olan Karabağ ‘da yaşanan problemlerin kaynağı 1990’lı yılların başına dayanıyor olsa da 27 Eylül 2020 tarihinde iki ülkenin bir kez daha karşı karşıya gelmesiyle ortalık tekrar kızıştı ve atmosfer bir savaş haline döndü.
Karabağ bölgesini kendi ülke sınırları içerisine dahil etmek isteyen Ermenistan, ihtilaflı bölgede çoğunlukla Ermeni halkın yaşadığını ve kendi kaderini kendilerinin tayin etmeleri gerektiğini savunurken, Türkiye’nin destek verdiği Azerbaycan ise ulusal topraklarının işgal altında bulunduğunun ve çatışmalara verdikleri karşılığın yalnızca nefsi müdafaa olduğunun her defasında altını çiziyor. Bununla birlikte, Birleşmiş Milletlerin 1993 yılında onayladığı 822, 853, 874 ve 884 rakamlı dört kararnamesinde Ermenistan’ın Azerbaycan Cumhuriyeti’nin işgal altında olan bölgelerindeki saldırıların durdurulması ve geri çekilmesi gerektiği çağrısında bulunuluyor.
Azerbaycan doğumlu Hasan Babayev (35), Berlin’den katılım gösterdiği protestoda bu savaşın çocukluğundan beri devam ettiğini söylüyor. İşletme mezunu Babayev, eşiyle beraber üç sene önce Azerbaycan’dan Almanya’nın Berlin şehrine taşınmış ancak ülkesinde yaşanan gelişmeleri endişeyle izlemeye devam ediyor. Karabağ etrafında başlayan savaşın, Ganja ve diğer şehirlere de yayıldığını, Ermenistan’ın sivil insanları ve bebekleri nişan aldığını söyleyen Babayev, Azerbaycan’da kısmi seferberlik ilanından çok önce bile vatandaşların her an teyakkuzda hazır beklediğini belirtiyor.
“Çocukluğumdan beri bunu yaşıyorum, benim zamanımda Karabağ’dan kovulan binlerce insan var. Ermenilerin saldırısından sağ kalanlar canlarını zor kurtardılar.” diye ifade eden Hasan Babayev, 30 yıldır Minsk üçlüsü ile yapılan görüşmelerin bir sonuç vermediğini, muharebenin Avrupa medyasında bir İslam – Hristiyan çatışmasına dönüştürülmeye çalışıldığını anlatıyor.
Paşhinyan’ın “Karabağ Ermenistan’dır.” çıkışından sonra iplerin tamamen koptuğunu ve iki ülke arasındaki konuşmaların sonuna gelindiğini de sözlerine ekliyor. “Ermenistan için orası arazi, bizim için ise vatan.” diyen Babayev, Ermenistan’ın bir an önce işgal altında bulunan topraklardan çıkmasını istiyor.
Azerbaycan’ın Ermenistan topraklarında gözü olmadığını, yalnızca kendi toprakları için savaştığını belirten Babayev, Avrupa medyasında Ermenistan’ın Azerbaycan’dan daha fazla yer edinmesini de “Fransa kendi arazisinde başka bir devlet kurulmasına izin vermez. Biz söz konusu olunca neden işgalciyi savunuyorlar?” diyerek eleştirdi.
Şimdiye kadar yaklaşık 30.000 kişinin hayatını kaybettiği ve bir milyon Azerbaycanlının yerinden edildiği savaşta ise yaralar henüz sarılmış değil.(Kaynak: www.medya.berlin)
Tomris, yani kelime anlamıyla demir, MÖ.6.YY’da yaşamış olan ilk Türk kadın hükümdarına adını vermiştir.
Uzun yıllar Pers İmparatorluğu ile savaşan Peçenek Türklerinin hakanı olan Alp Er Tunga’nın torunu Tomris Hatun, koca bir ordudan sorumludur.
En büyük zaferlerinden biri olan Pers Savaşı sırasında ise oğlunu kaybetmiştir. Güçlü karakterinin yanında duygusal zekası ile de bilinen Tomris, dayanıklılığı ile adeta kendisine karşı duranlara meydan okumuştur.
Önemli bir güç sembolü haline gelen Tomris Hatun’un elinde Pers Kralı Büyük Kiros’un ölü kafasını tuttuğu heykeli ise bugün hala Dresden şehrinde bulunan Friedrichstadt Hastanesi Parkında sergilenmektedir.
Tarihimizde karakteriyle kendisinden bu kadar söz ettiren bir kadın savaşçının izine Türkiye’de hiç rastlanmaması ise akıllarda büyük bir soru işareti olarak kalmaktadır.
Sahte ve lisanssız içki satışı son hızla can almaya devam ediyor. İçerisinde donmayı önleyici maddelerden, aseton, etil alkol ve daha pek çok leke giderici ürüne kadar pek çok kimyasal barındıran sahte içkilerin üretimi henüz durdurulabilmiş değil.
Sahte içki içtikten sonra rahatsızlanan ve hastaneye kaldırılan vatandaşların sayısı ise hızla artmaya devam ediyor.
Mide bulantısı, görme kaybı gibi semptomlar ile hastaneye başvuran hastaların pek çoğu yoğun bakım altında tedavi görüyor.
İstanbul, Trabzon, Kırıkkale ve İzmir de dahil olmak üzere pek çok ilimizde, yapılan müdahalelere rağmen kurtulamayan vatandaşların sayısı ise 49’a ulaştı.
Emniyet müdürlüğünün şüpheliler ile ilgili çalışmaları sürerken, uzmanlar sahte içkiyi anlayabilmek için şişenin paketlemesine ve içkinin rengine çok dikkat edilmesi gerektiğini belirtiyorlar.
