ANADİL

ABONE OL
11:54 - 23/10/2020 11:54
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Farklı etnik kökenlerden insanların vatandaş olduğu bazı üniter ulus-devletlerin günümüzdeki en önemli sorunlarından birini bu etnik grupların bir takım kültürel haklar talep ederek bütünden ayrılma eğilimi içine girmeleri oluşturmakta.
Kültürel hak taleplerinin başında da anadilde eğitim gelmekte.
Anadilin öğretilmesine kimsenin bir diyeceği olamaz; insanın ailesini seçme hakkı olmadığı gibi anasının dilini de seçme olanağı yoktur ve bu dili öğrenmesi, kullanması insan hakkıdır.

Gelelim eğitim dili olarak devletin resmi dilinden farklı bir dilin kullanılması istemine.
Ülkede kullanılan resmi dilin dışındaki bir dilde yapılacak eğitim Almanya’da farklı gerekçelerle daima bir tehdit olarak öne sürülen paralel toplum yaratmanın en kestirme yoludur.
Almanya’da eğitim dili Almanca olduğu halde Türkçenin neredeyse günlük yaşantıda bile kullanılmasının engellenmesi istenmekte, Türkçe yayın yapan radyoların yayınları durdurulmakta, okul bahçelerinde Türkçe yasağı saçmalıkları gündeme taşınmakta ve Türk medyasının entegrasyona ne denli zarar verdiği ileri sürülmektedir.
Bu arada Türkçe ve Türk kültürü derslerinin genellikle isteğe bağlı ve günlük ders programının dışında verilmekte olmasına karşın bunların önlenmesine yönelik adımlar atılmaktadır.
Almanya’da Türklerin geçici olduğunun varsayıldığı dönemde Türkçeden korkulmamış, nasıl olsa günün birinde memleketlerine dönecekler yaklaşımı benimsenmişti.
Bavyera’da örneğin ayrı Türk sınıfları açılmış, Türk çocuklarının bu sınıflara devam ederek Gymnasium diploması bile almaları mümkün kılınmıştı.
Bu diplomalar çocuklarımızın Almanya’da kalmaları halinde pek bir işe yaramamakta ve asıl amacın Türkiye’ye gitmelerinin özendirilmesi olduğu biliniyordu.
Yani, resmi eğitim dilinin dışında bir dilde alınacak eğitimin Almanya’daki meslek yaşamında herhangi bir yarar getirmediği görülüyor.
Günümüzde Alman eğitim ve entegrasyon politikası yabancı kökenlilerin mutlaka ve olabilecek en erken çağda Almanca öğrenmesini öngörüyor.
Şimdi abartılı şekilde ve daha çok yabancı düşmanlığını kışkırtma amaçlı olarak kullanılan paralel toplum öngörüsü işte Almancanın eğitim dili olmaması halinde gerçek olacak.
Günümüzde Türkiye’de ülkenin bölünmesine yol açabilecek son derece tehlikeli bir anadilde eğitim talebi dillendirilmekte.
Kürtçenin eğitim dili olması isteniyor.
Şimdi sormak gerekiyor: Bu dilde eğitim görecek çocuklarımızı Türkiye’de nasıl bir meslek yaşantısı bekliyor?
Türkçe eğitim almadan Türkiye’de kendilerini marjinalize edilmekten nasıl koruyacaklar?
Bu insanlarımız ülkemizin dört bir köşesinde yaşıyorlar ve yaşadıkları her yerde kendilerine ayrı okullar mı açılacak?
Gerçekleşmesi mümkün olmayan bu talep geçen hafta NTV kanalında katıldığım bir canlı yayında tartışıldı.
Fakat Kürtçenin eğitim dili olması konusunda çoktan kararını vermiş olan moderatörün bana yeterince söz vermemesi nedeniyle bu yazdıklarımı tam olarak anlatma fırsatım olmadı.
Bir de bilgi sahibi olmadan fikir beyan eden bazı konuşmacıların Almanya’daki yurttaşlarımızın durumunu örnek göstererek Türkiye’deki anadil talebine gerekçe göstermeleri tartışmanın düzeyini göstermesi bakımından çarpıcıydı.
Almanya, Türk kökenli göçmenlerin bu ülkede sürekli kalacağını anladıktan itibaren eğitimde Almancaya eskisinden daha çok vurgu yapmaya başlamıştır.
Ne dersiniz, bin yıldır etle tırnak haline gelmiş ve Atatürk Cumhuriyetinin kucaklayıcı ilkeleriyle eşit ve özgür yurttaş olan, ancak Türkçeden başka bir anadili olan insanlarımız ülkemizde kendilerini ille de geçici veya marjinal olarak mı görmek istiyorlar?
İyi bir hafta dileğiyle.

Dr. O. Can Ünver

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.