UYAN EY HALKIM!!!

ABONE OL
11:52 - 23/10/2020 11:52
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

UYAN EY HALKIM!!!

Değerli okurlarım, uzun bir aradan sonra tekrar sizlerle olmaktan onur duyuyorum. Tekrar buluşurken kaleme alacağım başka konularım, tasarılarım vardı ama olmadı. Olayların, gelişmelerin aldığı boyut insanı çileden çıkarmaya yetip de artıyor. Dolayısıyla bugün siyasî içerikli olan bu yazıyı kaleme dökmeden kendimi alamadım. 

Cumhurbaşkanlığı seçiminde Türkiye’deydim, maalesef rahatsızlığımdan dolayı tekrar gümrüğe gidip oyumu kullanamadım. Sonuçları beklerken ise mideme kramplar girer olmuştu. Daha ilk anlarda sonucun rengi ortaya çıkmaya başlamıştı. Tatilcilerin “Bir tek benim oyuma mı kaldı?” diyerek oy kullanmamalarına mı kızayım, “Nasıl olsa sonuç belli, oy kullanmama ne gerek var? diyene mi kızayım, onca olayları, yaşananları görüp de bile bile hâlâ oy veren %52’nin aymazlığına mı kızayım, bilemedim. Kızmak bir çözüm değil elbette. 

Olay bitti. Bitti ama bu ülke bizim. Ülkeye sahip çıkıp “Ne yapabilirim?” sorusunu kendimize sormamız ve üstümüze düşeni yapmamız gerekmez mi? Oysa adeta milletin üstüne ölü toprağı serpilmiş gibi. Yaşananlar karşısında ya –ucuz- sosyal medya silahşörlüğü yapılıyor ya da aile toplantılarında, içki masalarında mangalda kül bırakılmıyor. Lafa gelince herkes şikâyetçi. Peki, nasıl oluyor da işler hâlâ aynı mihval üzre vatan hainliği doğrultusunda meydancıların, fırsatçıların, düzencilerin elinden kurtulamıyor? 
Bu millete nasıl bir uyuşturucu verildi ki sadece ucuz tartışmalarla yetinir oldu. Ülke resmen olmasa da fiilen bölünmüş durumda. 
Doğudan gelen haberleri okumaya, dinlemeye utanır olduk. Bir bakıyorsunuz adamlar belediyelerin, şehirlerin adını değiştirmiş, kendilerince edindiği bez parçasını resmî dairelerin gönderine çeker, vatan hainlerinin önde gidenlerinin heykellerini diker olmuşlar. Bu da yetmezmiş gibi salyalarını akıta akıta, millî değerlerin göstergesi olan anıtları “yıkarım, kimse beni engelleyemez” diyerek devlete, millete meydan okur olmuşlar. Üstelik bu gafillerin milletin vekili olması, altında yemin ettikleri çatıya ve ekmeğini yedikleri çanağa necasetlerini doldurmaları da işin cabası… Kendince kolluk kuvvetleri görevlendirmeleri yetmezmiş gibi adamlar densizlikte sınır tanımayarak kaymakam bile atar olmuşlar. Dahası utanmadan orduyla ortaklık kurma planları yapma komikliğine(!) bile kalkışıyorlar. Bu cür’et nedir, nereden alırlar, kime güvenirler? 

Yazık, çok yazık… Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini, ama maalesef göremiyoruz buna “dur” diyecek bir bahtı kara maderi. Bulamadığımız gibi bir de yüksek tepelerdeki zevatın, yeter ki makam benim olsun doğrultusundaki hastalıklı sevdasıyla üç maymunu oynayışına şahit oluyoruz. 

Gazeteleri okumaktan, TV haberlerini izlemekten korkar olduk. 

Sırf tükürdüklerini yalamamak, çözüm süreci denen saçmalığa gölge düşürmemek için tüm hainlikleri ve rezillikleri hoş görür oldular. Vatan, millet üzerine ne kadar duyarlı olunması gereken hasletler varsa ayaklar altına alındı. Kimliğini inkâr edip “Türk’üm” diyemeyenler Türk milletine baş oldu. 

Bu ne kadar daha sürer dersiniz? Kişisel çıkarları uğruna bu hainleri destekleyenlere yazıklar olsun. Gözlerine taktıkları at gözlüklerini çıkarıp bir an evvel daha geniş boyutlarda olanları izleyip akıllarını başlarına devşirmeleri gerekmiyor mu? Eğer bugünü yaşamak olsaydı kişilerin yaşam ilkesi, geçmişten bugüne elimizde ne kalırdı ki? Dolayısıyla birey olarak bugünü değil geleceği düşünmek en büyük vatan görevimiz olmalıdır. Gelecek nesillerin, doğmamış bebelerin hakkı olan bu toprakları, bu kültürü onlara layığıyla bırakmak zorundayız. Tıpkı bize onur ve gurur duyacak şekilde bırakıldığı gibi… 

Ben düşünmezsem, sen düşünmezsen, biz düşünmezsek kim düşünecek? Pusuda bekleyen dış güçlere kapıyı ardına kadar açan içimizdeki hainlerin kim olduğunu görmezden gelemeyiz. Onların yaptığı hainliği görüp de buna bile bile göz yummak onların hainliğinin de üstünde bir hainlik değil de nedir?

Eğer namussa vatan, eğer namussa bayrak, eğer namussa dil ve kültür; şimdi sahiplenmeyip de ne zaman sahipleneceksin? Ey ulusum uyan artık! Silkin ve dağıt üstüne kâbus gibi çöken her şeyi oluruna bırakma duyarsızlığından. Unutma ki uyanmadığın sürece daha da karanlıklara sürükleneceğin gün gibi aşikârdır. Bunu görmek, bilmek çok mu zor? Bırak seni kaval çalarak gütmeye çalışanların süslü laflarını. Kendi gözünle bak. Kendi beyninle değerlendir. Oku, bir kez oku günlük olayları, gör, değerlendir ve kararını ver. 

Biliyorum ve bekliyorum… Şimdi bana “Yine kan mı, anarşi mi, şehit haberleri mi istiyorsun?” diyerek sataşanlar olacak. Elbette hayır. Ben bu ülkede bırakın kavgayı-dövüşü, savaşı bir damla kanın bile akmasını istemem. Barışın, insanlığın, hakkın en büyük savunucusuyum. Fakat söyler misiniz? Hangi savaş? Bizim Kürt halkıyla sorunumuz mu var(dı). 

Bu oyunu bilmeyen, aymayan kaldı mı? Bunun bir plan olduğunu hâlâ anlayamayan ahmaklara bir çift sözüm var: 

Eğer vatanı satarak, vatanın bölünmesine izin vererek, şehitlerin canı pahasına çizilen sınırları sırf birilerine yalakalık olsun diye değiştirmeye kalkışarak barış sağlanıyorsa olmaz olsun böyle barış. Bunun adı barış değil, satılmışlık, onursuzluk, vatan hainliğidir. Namusuna göz dikenin gözünü çıkarmazsan er geç senin gözünü çıkaracağını unutmamalısın. Eğer bunca saydıklarım kanına dokunmuyorsa sen benden değilsin. Sen geçmişini, tarihini, kültürünü kısacası vatan-millet sevdası bilmeyensin. Dolayısıyla kızma sakın, sen onursuz ve kimliksiz yaşamaya mahkûmsun. Bu ülkeye, bu millete gölge etme yeter. 

Tahsin MELAN

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.