SPOR NEDİR NE DEĞİLDİR

ABONE OL
22:11 - 06/02/2022 22:11
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Bu günlerde sürmekte olan Pekin 2022 Kış Olimpiyat Oyunlarını ve kuşkusuz Tokyo 2021 Yaz Olimpiyat Oyunlarını izledikten ve daha da ilginç olanı Sporun günümüzde ulaştığı noktayı gördükten sonra! Sporun ulaştığı bu noktada söylenecek çok şey olduğunun farkına vardım.

Değerli bilim insanı Prof. Dr. Kurtan Fişek Hocamı burada rahmetle anarak yıllar önce aramızda geçen güzel bir sohbeti ve onun spora olan bakış açısını siz değerli okurlarımla paylaşmak istiyorum! Kurtan hocam, 2000 yılı başlarında Celal Bayar Üniversitesi Spor Yüksek Okulumuzda organize ettiğim ve sekreterliğini yüklendiğim Spor ve Medya adlı Sempozyuma davet ettiğimde; Şakayla başlayan konuşmamız daha sonra ciddi boyutlara ulaşan iyi bir tartışma ve bilgi paylaşımına dönmüştü.

Kurtan Hoca; Spora, daha geniş bir bakış açısıyla, tarihsel gelişimine bakarak; İlk sporların, aynı zamanda insanlık tarihinin ilk devletleri olan Eski Mısır ve Babil’de, bundan 5-6 bin yıl önce, bir tür «beceri yarıştırma» oyunu olarak ortaya çıktığını, Sporun kökenleri ve tarih mirası açısından geçerli, ama, olayın bugün ulaştığı gelişkinlik düzeyi açısından son derece yetersiz olduğunu ve ilk insansı yaratıkların itişip kakışmasından, çocukların alt alta, üst üste boğuşmalarından esinlenen «güreş» sporunun, ilk çıktığı yıllarda, belki de o gün bir oyun olduğunu ancak, gücün simgesi olarak algılandığını anlattı.

Ve daha sonra avlanarak geçimlerini sağlayan ilk insanların 50 bin yıl önce «var oluş becerisi» olarak geliştirdikleri «okçuluk», İ.Ö. 3000 yılının Mısır’ında, belki soyluları çok eğlendirmiş, oyalamış, Nil sularının ne zaman baskın vereceğini düşünmek gibi tatsız kaygılardan uzaklaştırmıştı.

Ama, bugün durum çok farklı… Bir kere, tarihin ilk sporlarının tarihin ilk devletlerinde yapıldığı düşünülürse, spor hem günümüz dünyasının en önemli hem de en eski toplumsal kurumlardan biri olduğunu görmekteyiz.

Dahası, «insan yapısı» kurumlar içinde, dünya barışıyla kendisini en çok özdeşleştirmiş olmasıdır. Dahası da var. «Spor sanayii» denilen çağcıl olay, maç biletiyle, malzeme satışlarıyla, yalnızca Amerika’da yıllık cirosu 130 milyar doları bulan dev bir iş kolu olmuştur.

Bu sanayinin işçileri, yani sporcularsa, geçimlerini sağlamak için herhangi bir meslek sahibi gibi günde 10-12 saat çalışmak zorunda olduklarını düşündüğümüzde bu insanların «Beyin ve kastan oluşan hassas bir makine, vücudunu araç olarak kullanan bir teknisyen, bir bilim adamı» olarak karşımıza çıktığını rahatlıkla görebilmeliyiz günümüzün sporcusunu!

Böylesine bir ortam ve biçimde yapılan sporun «oyun ve eğlence» olmadığı kesinkes ortadadır. Hele sporcu açısından «oyalanma ve işten uzaklaşma» hiç değil… Tam aksine, işin ta kendisi olduğunu rahatlıkla görebilmekteyiz.

Değerli hocam Kurtan Fişek, arada bir soluklanarak anlatıyordu; Desport, yani Spor; Disport sözcüklerinden türetilen, en kestirme sözlük tanımıyla, başlangıçta «oyun, oyalanma, eğlenme ve işten uzaklaşma» anlamına geldiğini ifade ederek devam etti.

Sporun kimine göre; «İnsanın doğasında bulunan saldırganlık için sağlıklı ve barışçı bir emniyet supabı, saldırganlık güdüsünü denetim altına alan uygun bir ‘dostça rekabet’ ortamı, savaşın da barışçı ikamesidir». Özellikle Konrad Lorenz («Saldırganlık Üstüne») tarafından geliştirilen bu tanımın en büyük yanlışı, saldırganlığı insanın mayasında bulunan, doğuştan gelen güdüsel bir davranış olarak görmesidir.

Bir başkasına göre; spor, «kişinin ruh ve beden sağlığını güvence altına alan, onun topluma uyumunu sağlayan, günlük hayatın gerginlik ve sürtüşmelerini masseden bir araçtır», Mısırlı prens ve soyluların eğlenmek için spor yaptıkları İ.Ö. 3000’lerde, hatta soylu İngiliz ailelerinin çocuklarının disiplin altına alındıkları on-dokuzuncu yüzyıl okullarında belki geçerliydi bu…

Bir başka tanımı ve en tehlikelisi, Sporu, «yurtsever, hiyerarşik ve otoriter bir devlet eliyle ulusal birliği örgütleyen bir eğitim aracı» olarak gören Ludwig Jahn (1810), «kitle sporunun para-militer değeri konusunda iktidardaki seçkinleri inandırmak» ödevini üstlenen modern olimpiyat oyunlarının kurucusu Baron Pierre de Coubertin bu akımın tipik temsilcileridir.

Dördüncü tanımında, spor, bir yandan «kitlelerin afyonu», beri yandan «suspansuvarlı milliyetçiliktir». Kapitalizmin giderek yoğunlaşan bunalımıyla sporun giderek konu olduğu kitlesel ilgi arasındaki ters orantıya dayanır bu görüş… Francisco Franco’nun Bernabeau stadı için «Bana 150 bin kişilik bir uyku tulumu yapın», Antonio Salazar’ın «Portekiz’i kırk yıl süreyle 3F, Fiesta (şölen), Fadima (örgütlü din) ve Futbolla yönettim» türünden sözler de bu gözleme «kanıt» olarak gösterilir. Bu görüşü savunanların gözden kaçırdıkları ya da görmezlikten geldikleri konu, sporun, ilk insanlardan bu yana nasıl olup da tüm toplumlarda, tüm insanlar tarafından eş ölçüde ilgi gördüğüdür diyen Kurtan Hoca.

Son bir tanıma göre spor, (bir bakıma, öteki dört tanımın sentezi niteliğinde olduğu için hem en kapsayıcı hem de eleştiriye en az açık olanıdır). Bu tanıma göre spor, «oyunla yarışmayı birleştiren, bedensel yetenekleri daha fazla olduğu için kazananları ödüllendiren, üst düzeyde oyun, mücadele ve ağır kas çalışması gerektirdiği için sürekli ve yoğun çabayı zorunlu kılan bir uğraşıdır».

Bu tanımın tek eksiği, sporu sporcunun fizyolojik yapısıyla sınırlı tutması, olayın bireyleri çok aşan toplumsal boyutunu gözden kaçırmasıdır. Aslına bakılırsa, «körün fili tanımlamasına» benziyor bu yaklaşımlar. Sporda kuşkusuz «mücadele ve rekabet» var.

Dünyanın kimi ülkesinde tarih boyunca «kitlelerin afyonu» ya da «savaşa hazırlık kursu» olarak kullanıldığı açık. Üstün bedensel yetenekler gerektirdiği de doğru. Ama, tek başlarına alındıklarında, «spor» olgusunun olduğu gibi algılanması mümkün değil… «Spor nedir?» sorusuna sağlıklı bir yanıt getirebilmek için, işe başından, sporun temelde neyi temsil ettiğinden bilmemiz gerektiğini anlatıyordu sevgili Kurtan Hocam ve şimdi asıl soru bu olmalı Spor Nedir ve Ne Değildir?

Bu sorunun cevabı kuşkusuz her kişiye göre farklı olabilir ama daha öncede söylemiştim ve tekrar ediyorum; Olimpiyat Oyunları Uluslararası Olimpiyat Şirketi tarafından pazarlanan bir metayamı dönüştü? Daha dün insan haklarını ihlal ettiği, Uygur Türklerine karşı kıyım yaptığı için eleştirilen Çin bugün eleştiren ülkelerin tümünün sporcularının yarıştığı bir arenaya dönmedi mi?

Saygılarımla

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.