TAŞLAYARAK ÖLDÜRME

ABONE OL
18:45 - 01/10/2020 18:45
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

RECM

“Evet böyle bir ayet vardı. Eğer insanların, ‘Ömer Allah’ın Kitabı’na ilave yaptı’ demelerinden korkmasaydım, ben bu ayeti Mushaf’ın haşiyesine yazardım.”

Kuran’da olmayan, fakat dine ilave edilmeye çalışılan farzlar ve haramlar, uydurma ayet, kudsi hadis ve hadislerle bu hadislerle görüşlerini temellendiren mezhepler yoluyla dinimize girmiştir. Recm cezası da bunlardan biridir. Bu uydurmalarla, Kuran ayeti iptal edilmeye çalışılmış ve dine taşlayarak öldürme gibi ucûbe bir ilave yapılmıştır. Fakat asıl ucube olan şudur ki; sırf recmi, yani zina edeni taşlayarak öldürmeyi legal hale getirmek için, “recm ayeti”nin var olduğunu, bu ayetin keçi tarafından yenilip yok edildiğini ileri sürerek, Kuran’ın eksik olduğunu söyleyecek kadar ileri gidilmesidir.

Buhari, Müslim, Ebu Davud, İbn Hanbel, vb. gibi bütün meşhur hadis kitapları, recm ile ilgili hadislere ve ayete ne yazık ki, yer verebilmişlerdir.

Kuran-ı Kerim’de zinanın cezası açıkça, hiçbir yanlış anlamaya sebebiyet vermeyecek şekilde belirtilmişken, Kuran’ın hükmü ile çelişen bir hüküm ortaya atmak akıl almaz bir durumdur.

Recm âşıkları raydan çıkınca saçmalamaya başlamışlardır. O kadar ki, maymuna bile recm cezası uygulatmada beis görmemişlerdir. Şöyle bir Buhari hadisi vardır. Amr ibn Meymûn rivayet eder: “Bir grup maymun zina yapan bir maymunu yakalamış ve taşlama cezasını uyguluyorlardı. Onları bu haklı işte desteklemek için ben de taş atarak yardım ettim” (Buharî, Menakıbu’l-Ensar, 27)

İnsanların recmedilmesi konusunda uydurulan ayet ve hadislerle yetinmeyenler, maymunların da zina eden bir maymunu yakalayarak taşladıklarını ve sahabelerden birisinin de maymunu recm etme olayına katılarak maymunu öldürdüğünü anlatabiliyorlar. Dolayısıyla recmin ne kadar mantıklı olduğunu, maymunların bile bunu uyguladığını, fakat bazı insanların bunu anlayamadığını anlatmak istiyorlar. Üstelik bu hadisi Buhari rivayetleri arasına alabiliyor.

Birçok çelişkili ve mantıksız izah, sırf recm geleneğinin yerleşmesi için uydurulmuş ve Kuran’ın açık hükmü kaldırılmaya çalışılmıştır: Rivayetlerden birine göre Hz. Ömer recm ayetinin varlığından bahsediyor, ancak Kuran’a yazılamadı deniyor. Başka bir rivayete göre ayeti keçi yiyor ve ortadan kaldırıyor. Diğer yandan maymunların recminden bahisle, sahabelerin buna katıldığından bahsediliyor. Delinin biri kuyuya bir taş atıyor, kırk akıllı asırlardan beri bu taşı o kuyudan çıkaramıyor. Çünkü, mezheplerin ve hadislerin dindeki otoritesini şartsız olarak kabul edenler, bilmeden bu izahları da kabul etmiş oluyorlar. Mezhep taassubu bunu gerektiriyor. Geleneksel din anlayışı bunu gerektiriyor. Ata-baba dinine mensubiyet bunu gerektiriyor. Bu kadar açıklamadan sonra gelelim recmle ilgili anlatılanlara:

Recm

Recm, zina etmiş bir bayan ve erkeğin taşlanarak feci bir şekilde öldürülmesidir. Recm cezasının İslâm’da yeri yoktur. Zina konusuyla ilgili ayetler recmi emretmez. Zina haramlardan bir haramdır, Kur’an haramlarla ilgili cezaları ahirete bırakmıştır. Kur’an’da ölüm cezası yoktur. “Allah kısasta hayat vardır” demek suretiyle kısas yetkisini elinde bulunduran kişiye bile affetmeyi telkin eder.

Kur’an’ın zina eden erkek ve kadınla ilgili buyruğu şöyledir: “Zina eden kadın ve erkeğin her birine yüz değnek(celde) vurun ve eğer Allah’a ve Ahiret Günü’ne inanıyorsanız, onlara karşı duyduğunuz acıma, sizi Allah’ın bu yasasını uygulamaktan alıkoymasın ve inananlardan bir topluluk da onların cezalandırılmalarına şahit olsun. ” (Nur 2)

Ayette zinanın cezası yüz celde olarak geçiyor. Arapça’da “celde” kelimesi, sadece deriyi incitecek bir değnek manasındadır. Deriye tatbik edilen sembolik vuruştur. “Celd” sözünde şuna işaret vardır ki acı, ete geçirilmemelidir.” (Keşşâf) .Bu ceza için Arapça’da sopa ve değnek anlamına gelen “asa ve minsee” kelimelerinin kullanılmaması, bir grubun bu cezaya şahitlik etmesinin istenmesi; suçlunun canını acıtmaktan ziyade, toplum önünde teşhir edilerek cezalandırılmasının hedeflendiğini gösterir. Amaç suçluları, teşhir ederek bu seremoniyi seyredenlerin zinaya özenmelerini engellemektir.

Aslında bu ceza ağır bir cezadır, ölümden daha ağır bir cezadır. Öldürme bir kere olur, oysa toplumda adi bir suç işlediği için teşhir edilen kişi her gün ölür.

Ayrıca Kuran’a göre zinanın ispatı için dört şahit gerekir (Nisa 15). Aynı yatakta yakalanan insanlar bile zina suçundan yargılanamaz. Fiilen zina yaparken yakalanmaları lazımdır. Bu neredeyse imkânsız derecesinde zor bir iştir.

Bu uygulamanın dört amacı vardır:

a) Zina suçunu işleyen şahıslara, ızdırap vermek,

b) Onları tekrar suç işlemekten alıkoymak,

c) Toplumda kötü eğilimleri olanlar varsa, onların da aynı suçu işlemesinin önüne geçmek,

d-Cezayı açıkta uygulamanın bir diğer yararı da, cezayı uygulayanların, arzularına göre cezada eksiltme ve artırma yapmamalarıdır.(Tefhim’ul- Kur’an, Mevdudi)

Kimlerin recmedilmesi istenir

İslâm’ı tahrif etmek isteyenler, Kur’an’ın zina ile ilgili buyruğunu önce ikiye ayırarak işe başlamışlardır: “Evli olan kadın ve erkek zina yaparsa recmedilecek, bekâr olan kadın ve erkek zina yaparsa celde tatbik edilecektir.” Ayette, Allah’ın böyle bir ayırım yapmadığı çok açıktır: “Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüz celde vurun.”

İslâm’ı tahrif etmek isteyen derin güçler veya paralel din ihdas etme meraklıları, bu ayırımı yaptıktan sonra, Kur’an’da recm cezasına zemin oluşturma çabası içine girmişlerdir. İlk önce recm ile ilgili ayet uydurmuşlardır: “Eş-şeyhu ve’ş-şeyhatu izâ zeneyâ fe’rcumûhumâ elbettete nekâlen minallah, v’allahu azîzun hakîm.: İhtiyar erkek ve kadın zinâ ettiklerinde Allah’tan bir cezâ olarak ikisini de recmediniz. Allah azizdir, hakîmdir.” (İbn Mâce, Hudûd 9; Dârimî, Hudûd 16; Muvattâ’, Hudûd 10; Ahmed bin Hanbel, V/132, 183, Buhârî, 93/21; Müslim, Hudûd 8, Hadis no: 1431; Ebû Dâvud, 41/1)

Sıra bu ayetin Kur’an’a yazılmasına gelmiştir. Bunun için önce Hz. Ömer’e istinad edilen bir rivayetten bahsedilir: “Evet böyle bir ayet vardı. Eğer insanların, ‘Ömer Allah’ın Kitabı’na ilave yaptı’ demelerinden korkmasaydım, ben bu ayeti Mushaf’ın haşiyesine yazardım.” (es-Serahsî, el-Mebsût, Beyrut 1398/1978, IX, 37, İbni Kesir Nur suresinin 2. Ayetinin tefsiri.)

Hz.Ömer’e istinad edilen bu rivayet tutmaz. Çünkü, o zaman daha hafızların çoğu hayattadır. Vahiy kâtipleri hayattadır. Durum böyleyken, Hz. Ömer’in şahit bulamaması mantıksız olurdu. Öyle de oldu ve Hz. Ömer Allah’tan mı çok korkuyor yoksa insanlardan mı? sorusu akıllara geldi. Çünkü, Hz.Ömer’in, ‘İnsanların Ömer Kuran’a ilave yapıyor demelerinden korkmasaydım…’ demesi, kendisinden başka hiç kimsenin o ayetten haberi yokmuş izlenimini uyandırıyordu.

Gerçekten böyle bir ayet olsaydı, Hz.Ömer o ayeti, vahiy kâtipleri ve hafızların yardımıyla, diğer sahabelerle de istişare ederek mutlaka Kur’an’a yazdırırdı. Müslümanlar böyle düşünmeye başladılar. Hz. Ömer’i sorgulamaya başladılar. “Konumu böyle bir çalışma yapmaya uygun olduğu halde, niçin yapmadı?” diye soruldu. Önemli bir soruydu bu ancak net bir cevabı yoktu.

Fazla vakit geçirmeden ikinci adımı attılar ve Hz. Ömer’e maledilen bu uyduruk ayeti, Hz. Ayşe’den geldiğini söyledikleri başka haberlerle desteklediler: “Andolsun ki recmetme ayeti ve yetişkin kişiyi on defa emzirme ayeti indi. Andolsun ki bu ayetler yatağımın altında bir yaprakta yazılı idi. Rasûlullah (s) vefat edip biz O’nun defni ile meşgulken kapıyı açık bırakmışız ve evde beslenen evcil bir hayvan (koyun veya keçi), girip o yaprağı yemiş.” (İbn Mâce, Nikâh, 36, Hadis no: 1944; Ahmed bin Hanbel, Müsned, 5/131, 132, 183, 6/269)

Bu sefer Hz. Ayşe’ye sorulmaya başlandı sorular. Bu ayetin Hz. Ayşe’nin yatağının altında ne işi vardı? Niçin vahiy kâtiplerinin bu ayetten haberleri olmadı? Hz. Ayşe bu ayeti niçin sakladı? Keçi yatağın altındaki ayete varıncaya kadar evde yiyecek başka bir şey bulamadı mı? Keçi bu ayetin yatağın altında olduğunu nereden biliyordu? Soruların arkası kesilmiyordu. Bunlar cevabı olmayan sorulardı. Başka destekler gerekiyordu recmin İslâmileşmesi için. Üçüncü adım hemen atıldı.

Hadisler uydurarak recm cezası desteklendi

Bu rivayetlerin Peygamberimiz’in hadisleriyle ve fiili sünnetleriyle desteklenmesi gerekiyordu. İstenilen sonucun elde edilmesi için bu şarttı. Peygamberimiz hemen devreye sokuldu. Peygamberimiz’i göz dağı vererek işe başlattılar: “İleride bazı kişiler çıkacak ve recm cezasını Kuran’da bulamıyoruz diye recmi inkar edecekler. İşte bu kişiler okun yaydan çıktığı gibi dinden çıkacaklardır.” (Buhari 93/21, Müslim Hudud 8/1431, Ebu Davut 41/1)

Bu hadisin başka bir versiyonu da şöyledir: “Korkarım ki, bir zaman gelir de ‘Biz Allah’ın Kitabı’nda recm diye bir şey bulamuyoruz’ derler de, Allah’ın indirdiği bir farzı terk etmekle saparlar. Biliniz ki recm, evli olduğu halde zinâ eden ve suçu da delil, gebelik veya itiraf ile sâbit olan kimseye uygulanması gereken bir cezâdır.” (Buhârî, Fedâilu’l-Kur’an 3, 4; Kitâbu’l-Mesâhif)

Bu uydurma hadislerle, recmin İslâm’da olmayan bir ceza uygulaması olduğu konusunda konuşmak isteyenlerin önü kapatılmak istendi. Duruşu belli olan duyarlı âlimler, recm cezasının Kur’an’da olmadığını yüksek sesle söylediler, çekinmediler kumpasçılardan.

Kumpasçılar, bu âlimleri hadis düşmanı, sünnet düşmanı olarak ilan etmeye başladılar. Çoğu âlimler ise dışlanmaktan korktukları için, sessiz kalmayı tercih ettiler.

Bu sessizlik, bu sisli hava derin güçlerin; hadis kitaplarının, fıkıh kitaplarının, tefsirlerin içine bu uydurma hadisleri rahatça yerleştirmelerine zemin hazırladı. Zamanla bu kitaplara yazılan recm ile ilgili hadisler gerçek kabul edilmeye başlandı. Hatta doğruluğu ile ilgili münakaşalar yapılır oldu, recmin gerekliliği konusunda yorumlar yazılmaya başlandı, hocalar kürsülere bile taşıdılar recm cezasını ve faydalarını. Bazı İslâm ülkelerinde uygulanma zemini bulması da, Müslümanların recmi kabullenilmesinde oldukça etkili oldu.

Sıra geldi recmin nasıl uygulanacağına

Uygulamanın nasıl olacağı hadislerle belirlendi. Öncelikle taşın büyüklüğü tespit edildi: “Recm nohut büyüklüğünde çakıl taşları ile olur. Kadın bir çukura gömülür, erkek ayakta taşlanır.” (Dört Mezhebin Fıkıh Kitabı 7/97, Abdurrahman El Cezeri. Tercüme; Hasan Ege)

Hemen sonra recmedilecek kişilerin pozisyonları kayıt altına alınır. Recmedilen kadının mahrem yerlerinin görünmemesi gerekiyordu. Bunun için recmedilirken boynuna kadar gömülmeliydi toprağa. Böylece kadının toprağa gömülmesi makulleştiriliyordu. Erkek ayakta recmedilebilirdi. O kadın gibi değildi.

Sıra fiili uygulamaya geldi. Konu mankeni olarak Mâiz isminde bir erkek seçildi, hemen arkasından da isimsiz bir kadın recm için Peygamberimiz’e geldi(!).

Önce Mâiz:

Rivâyete göre, Eslem kabilesinden Mâiz isimli bir adam Allah’ın Rasûlü’ne gelir ve zina yaptığını söyler/ itiraf eder: “Yâ Rasûlallah, zinâ ettim, beni temizle!” der.

Allah’ın Elçisi yüzünü öte yana çevirir. Fakat Mâiz, yine karşısına geçip zinâ ettiğini, kendisini temizlemesini ister. Allah’ın Elçisi, tam dört kez yüzünü öte yana çevirir ve Mâiz her defasında onun karşısına geçip bu suçtan kurtarılmasını ister.

Allah’ın Elçisi bakar ki Mâiz gitmiyor, cezâlandırılmakta ısrar ediyor, bu kez: “Sen deli misin?” der.

Mâiz deli olmadığını söyleyince, Allah’ın elçisi: “Sarhoş falan mısın?” der. Sarhoş olmadığı da anlaşılınca Allah’ın Elçisi bu zâtın recmedilmesini emreder.

Mâiz, taşlar atılmaya başlanınca dayanamayarak kaçar. Çünkü ayaktadır, çukura gömülmemiştir. Arkasından, elinde devenin çene kemiği bulunan bir adam yetişip onu vurur, sonra başkaları da yetişir ve onlar da vururlar, sonunda vahşi bir şekilde öldürülür Mâiz. Peygamber’e durum anlatılınca: “Keşke bıraksaydınız!” der ve ekler; “Bundan sonra birisini recmederseniz ve o da kaçarsa bırakın gitsin” der. (Müslim, Hudûd, bâb 5, hadis 16-22). Uygulamam aynen böyle olur.

Sorular 1:

1- Peygamber’e gelip suçunu itiraf eden Mâiz’e Peygamber’in, sırt çevirmesi ve aynı hareketi dört kez yapması, baktı olmayacak “Sen deli misin?” be adam demesi, sarhoş olup olmadığını anlamak için ağzını koklatması ve sonunda da onu recmedenlere “Keşke bıraksaydınız!” demesi, Peygamberimiz’in bu cezayı ağır bulduğunun ve uygulamak istemediğinin kanıtıdır.

2-Kendisi istemediği halde, Kur’an’da da böyle bir hüküm bulunmadığı halde Peygamberimiz bu insanı ne diye recmediyor?

3- Zina yalnız yapılmaz, madem zinanın cezası recmedilmektir, Peygamberimiz bu adama kiminle bu işi yaptığını niçin sormuyor? Zina yapan kadın niçin serbest kalıyor da sadece erkek recmediliyor?

Bu olaya benzer başka bir olay da şöyledir:

Bir kadın, Hz. Peygamber (s)’e gelip zinâ ettiğini itiraf eder, “Beni temizle!” der.

Allah’ın Elçisi ona: “Dön, tevbe ve istiğfâr et” der.

Fakat kadın dönmez, zinâdan gebe kaldığını söyler. Allah’ın Elçisi: “Öyle ise karnındaki çocuğu doğurmalısın” der.

Kadın doğumunu yaptıktan sonra çocuğu bir beze sarıp getirir. “İşte doğurdum” der ve recmedilerek günahtan temizlenmesini ister.

Fakat Allah’ın Elçisi (s): “Seni recmedip yavruyu süt annesiz bırakamayız” der.

Kadın, emzirip sütten kestiği yavrusunu, çocuğun elinde bir ekmek parçası olduğu halde getirir. “Ey Allah’ın Peygamberi, çocuğu sütten kestim, artık yemek yiyor” der ve recmedilmesini ister. Bunun üzerine Allah’ın Elçisi (s), çocuğu bir Müslümana verir. Bir çukur eştirerek kadını göğsüne kadar gömdürür ve taşlanmasını emreder.

Herkes taş atarken Hâlid bin Velîd’in attığı taş ile kadından sıçrayan kan, Hâlid’in yüzüne gelir. Hâlid kadına söver. Hâlid’in sövdüğünü duyan Allah’ın Elçisi: “Dur Hâlid, nefsimi elinde bulunduran Allah hakkı için bu kadın öyle bir tevbe etti ki, bunun tevbesi, Medine gibi yetmiş şehir halkına taksim edilse, hepsine yeter. Veya, -Haksız haraç alan gümrükçüler, yahut rüşvet alan çarşı memurları- dahi öyle tevbe etse bağışlanırdı” der. (Müslim, Hudûd bab 5, hadis 22-24)

Sorular 2

1-Erkek çukura gömülmeden recmedildiği halde, kadın göğsüne kadar çukura gömülüyor, niçin?

2-Recmedilen kaçarsa arkasından kovalanmaması tembih ediliyor. Bu durumda kaçma şansına sahip olan erkek midir, yoksa göğsüne kadar gömülen kadın mı?

3-Aynı şekilde kadına da kiminle zina yaptığı sorulmuyor ve erkek serbest kalıyor.

4-Kur’an’da 100 celde vurun hükmüne rağmen Peygamber recmediyor. Yani Allah’ın Peygamber’i Allah’ın açık hükmünü reddediyor ve recm uygulaması yapıyor. Peygamber için böyle bir uygulama mümkün müdür?

5-Halid b.Velid kadına sövüyor. Seyfullah lâkâplı Halid b. Velid yapıyor bu küfrü…Sebebi de çok manidar, taş attığı savunmasız kadından fışkıran kan…

Sonuç

1- Recm cezası İslâm’da yoktur. Recm Tevrat’ın bir emridir (Kitab-ı Mukaddes, Tesniye,. Bab 22)

2- Ayrıca, İncil’de de şöyle bir olay anlatılır: “Yahudiler, İsa’ya zina ederken yakalanmış bir kadın getirmişler ve Musa peygamberin bu gibilere recm cezası verdiğini ileri sürerek buna ne diyeceğini sormuşlardır. İsa onlara, “İçinizde günahsız olan önce taş atsın” deyince başta yaşlılar olmak üzere, birer birer dışarı çıkıp İsa’yı yalnız bıraktılar. Kadın ise orta yerde duruyordu. İsa doğrulup ona, “Hey kadın, nerede onlar? Hiçbiri seni yargılamadı mı?” diye sordu. Kadın, “Hiçbiri, efendim” dedi. İsa, “Ben de seni yargılamıyorum” dedi. “Git, artık bundan sonra günah işleme!” (Yuhanna 8/3-11).

3- Muhammed İzzet Derveze’ye göre de Hz. Peygamber’in recmettiğine dâir hadisler, Nûr sûresi 2. ayetinin inişinden önceki duruma ait olabilir (et-Tefsîru’l-Hadîs, 10/10). Bu durumda da İslâm’la ilgisi yoktur recmin. Çünkü Arap geleneğinde kadınları recmederek öldürme yoktur.

4- Zina eden erkek ve zina eden kadının cezası 100 celdedir Kur’an’da. Toplumun huzurunda yapılacaktır. Peygamberimiz bu açık ayete rağmen recm cezasını uygulamış olabilir mi? Uygularsa bu uygulama Allah’a rağmen bir uygulama olmuş olmaz mı? Hakka Suresi’nde Peygamber’in Kur’an’a ilave yapamayacağından, eksiltme yapamayacağından bahsedilir. (Hakka 44, 45, 46, 47)

5- “Hayâsızca davranışlarda bulunan kadınlarınıza gelince, aranızdan onların işlediği suça şahit olan dört kişi çağırın… ” (Nisa – 15-16-17) Bu ayete göre, zina suçu işleyenlerin mahkeme huzuruna çıkarılması için 4 şahit gerekir.

6- İbn. Kuteybe, Hadis Müdafaası (Te’vilu Muhteliful Hadis) isimli eserinde keçinin mübarek bir hayvan olduğundan bahseder ve haddini aşar: “Keçi mübarek bir hayvandır. Ad ve Semud kavimlerini ortadan kaldıran Allah, bir ayetini keçiye yedirerek kaldıramaz mı?” diyerek müslümanlarla adeta dalga geçmektedir. (İbn. Kuteybe, Hadis Müdafası)

7- “Yegâne hüküm sahibi Allah’tır.” Sebe/27, Neml/6, Zümer/39, Enfal/10… “Her kim Allah Teâlâ’nın indirmiş olduğu ile hükmetmez ise işte onlar kâfirdirler.” (Maide Suresi/44) Bunlara, recm heveslisi Müslümanlara, Kur’an’ın açık hükmünü görmezden gelen bu kumpasçı Müslümanlara; Müslüman kâfirler denir.

8- Uydurma ayetler ve hadislerle, Nur Suresi’nin ikinci ayeti iptal edilmeye çalışılmış ve dine taşlayarak öldürme gibi bir ilave yapılmıştır. Fakat asıl dehşetli olan şudur ki; sırf recmi, yani zina edeni taşlayarak öldürmeyi İslamileştirmek için, Kur’an’ı şaibeli hale getirmiştir bu Müslüman kâfirler.

Ne yazık ki yıllarca mezhepçilik övüldü durdu. Hâlâ da övülmektedir. Mezheplere karşı çıkmak sapıklık olarak gösterildi. Bu anlayış hâlâ devam etmektedir. Mezhepsiz kelimesi dilimize bir hakaret unsuru olarak girmiştir. Kuran evimizde bohçalar içinde, yüksek bir yerde asılı olarak bulunmaktadır. Kuran sadece ölülerin arkasından okunan bir Kitap haline getirilmiştir. Dirilerin hayatına yön vermesine izin verilmemiştir.

Buna izni vermeyen mezhepçiler; dini ancak üç-beş kişinin anlayabileceğini, bizimse, onlardan ve onların kitaplarından dini öğrenmemiz gerektiğini söylediler durdular. Allah’ın kitabından dini anlamak gibi bir cürete kalkışırsak çarpılacağımızı anlattılar. Böyle bir çabaya ne gerek vardı ki! Mezhep imamları zaten en ince noktalarına varıncaya kadar dini anlatmışlardı.

Nice mühendisler, nice profesörler bile uyutuldu bu taassup anlayışıyla. Çünkü bu anlatımda akıl yok, taklit vardı, sorgulama yasaktı. Aslolan taklit olunca profesörü de, mühendisi de, en cahili de bir oldu. Bu anlayışta akıl, ilim hiç kullanılmayacaktı! Aklı, kullanması gerekli olan mezhep imamları ve hadis imamları kullanmıştı.

Biz bu recm yazımızda aklı kullanmanın önemini, Kur’an’a sarılmanın önemini bir nebze de olsa anlatabildiysek, kendimizi bahtiyar hissederiz. En doğrusunu Allah bilir.

Son sözü yine sözün Sahibi’ne bırakalım:

„Allah pisliği aklını kullanmayanlar üzerine bırakır. (Yunus 100)

„An dolsun size, içinde öğüt bulunan bir Kitap indirdik. Yine de akıllanmayacak mısınız?” (Enbiya 10)

“İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizi helak eder misin Allah’ım!”(Araf 155)

Rüştü Kam

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.