SİVİL DARBEDEN DİKTATÖRLÜĞE

ABONE OL
18:45 - 01/10/2020 18:45
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonundan sonra, demokrasi ve özgürlükleri askıya alan kararlar ile yasalar peş peşe çıkartılmaya başlandı. AKP iktidarı ile yıllardır sivil darbe yaşayan ülkemiz, artık diktatörlüğe doğru yol almaktadır. Toplum önünde itibar yitiren başbakan, gerginlik politikalarıyla tabanını diri tutmak istemektedir. Başbakan, anayasa değiştirilip, başkanlık sistemine geçilemediği için, çıkardığı dikta yasalarıyla başbakanlığa devam etmeyi arzulamaktadır.
Bakanların aldıkları rüşvet, ayakkabı kutularındaki dolarlar, bakan çocuklarının tutuklanması, başbakanın ailesine ulaşan yolsuzluklar derken ortalık toz dumandan geçilmez oldu. Adalet ve İçişleri Bakanlığı personeli yerle bir edilerek, dağıtıldı ve şimdilik başbakanın çevresi rahatladı.

Siyasi iktidarın yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının ardından TBMM’ye sunduğu Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, İnternet ve MİT yasaları, açıkça anayasaya aykırıdır ve hukuk devletini bitirecek niteliktedir. HSYK yasası ile, bu kurul Adalet Bakanı’na bağlı bir genel müdürlük haline getirilerek, yargı bağımsızlığı ortadan kaldırılmıştır. İstedikleri hâkimleri, istedikleri davaya atayarak, özellikle 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonundan kurtulmayı düşünmektedirler.
İnternetin karartılması hoş değil ama ülkemizi karanlıklar içine sokan bu siyasi iktidardan başka türlü bir yasa beklemek hayal olurdu. Erişimin engellenmesiyle birlikte ağır para cezaları getiren ve insan hakları yükümlülüklerini ihlal eden bu yasa, dış dünyada ülkemizi komik duruma düşürmüştür. Daha da komik olan ise, birçok insanın Abdullah Gül’ün bu yasayı veto edeceğine inanmasıydı. Yaşanan bunca olayın ardından hala Abdullah Gül’ü tanıyamayanların, aymazlık ve sapkınlıktan uyanmalarının zamanı geçmektedir.
Abdullah Gül’ün “bir iki sıkıntılı konu var” dedikten sonra onayladığı bu yasada, siyasi iktidarın yeni yapacağı düzenleme ile, herkesin her hareketi, kontrol altına alınacaktır. Topluma büyük bir baskı getirilerek, sosyal medya üzerinden halkın bilinçlenmesinin önüne geçilmesi sağlanacaktır.
Yeni torba yasayla özel yetkili mahkemeler kaldırıldı. Ancak siyasi iktidar HSYK eliyle, istediği ağır ceza mahkemesini kendi özel yetkili mahkemesi olarak kullanabilecektir.
TBMM’de görüşülen MİT yasası ile, MİT çalışanlarına çok önemli dokunulmazlıklar getirilerek, MİT’e anayasanın üzerinde yetki tanınmaktadır. Bunların içinde polisin, jandarmanın ve TSK’nin görevleri arasında olan bütün iç ve dış operasyonları bizzat düzenleyebilme yetkisi verilmektedir. İç operasyon denince akıllara provokasyon düzenlemek gelmektedir. Gezi olaylarında molotof kokteyli atan yüzü maskeli kişi MİT adına çalıştığını söylemişti ve MİT de bunu doğrulamıştı. TBMM’de brifing veren MİT, infaz yetkisi ve terör örgütüyle görüşmelerinin yasal olarak kabul edilmesini istedi…
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün istemi üzerine Ankara 10. Sulh Ceza Mahkemesi, dört milyon insanın yaşadığı Altındağ, Çankaya, Keçiören, Mamak, Pursaklar ve Yenimahalle ilçelerinde polisin önleme araması yapmasına karar verdi. Hukuk devleti ilkesine aykırı olan bu karar kişilerin temel hak ve özgürlüklerine, anayasal haklarına doğrudan müdahaledir. Bu karar, Ankara Barosu’nun başvurusuyla iptal edilmiştir.
17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu unutturulmaya çalışılırken, yerel seçimlerle ilgili hazırlıklar sürerken ve anayasaya aykırı yasalar çıkartılırken, dış politikamızda da gözlerden uzak, sancılı gelişmeler yaşanmaktadır. Kıbrıs’ta emperyalist güçlerin dayatmasıyla birleşme gibi görünen gelişme, aslında Kıbrıs’ın Türkiye’den kesin olarak ayrılmasıdır. Türkiye, yıllardan beri savunduğu “çifte egemenlik” koşulundan vazgeçmiştir. Bunun yanında sözde Ermeni Soykırımı’nın kabulü sorunu 2015 yılına kalmıştır. Siyasi iktidarın bu konularla ilgilenmeye niyeti yoktur. Ne yazık ki ülkemizin çıkarları açısından bu kadar önem taşıyan gelişmeler, yerel seçimlerle uğraşmaktan vakit bulamayan hükümetin de, muhalefetin de, siyasetin de gündeminde yer bulamamaktadır.
16 Şubat 2014 Pazar günü, Fenerbahçe Spor Kulübü’nün taraftarları, beş yüz binden fazla insanın katıldığı bir yürüyüş organize ettiler. AKP aleyhine ve cumhuriyet lehine atılan sloganlar eşliğindeki coşkulu yürüyüşten alınacak dersler vardır. Başta kulüp başkanı Aziz Yıldırım olmak üzere, tüm katılanlar büyük ve haklı bir övgüyü hak etmişlerdir. Bir spor kulübünün bile yüzbinleri toplayarak başarı ile yapabildiği bu tür sokak gösterilerini ve toplantılarını muhalefet partileri neden yapmaz ya da yapamaz anlaşılır gibi değildir? Ülkemiz sivil darbeden, diktatörlüğe doğru yol alırken, bu süreçte muhalefetin yokluğunun da payı bulunmaktadır. Ayrıca muhalefetin etkisizliği de, örgütsüzlüğü de akıllardan çıkmayacaktır. Ancak her şeye karşın bütün bu boşluklar doldurulacak ve çağdaşlığa doğru yol alacağımız günler gelecektir.

Suay Karaman
Tüm Öğretim Elemanları Derneği (TÜMÖD) Genel Sekreteri

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.