RESMİ TERÖR ÖRGÜTÜ

ABONE OL
18:53 - 01/10/2020 18:53
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

”Bu da başımıza gelmez. Bunu da mı göreceğiz? Bu kadarı da olmaz.” demeyin sakın. Kısacası ”olmaz, olmaz” demeyin, çünkü olur. En sonunda bağımsız yargımız(!) yeni bir terör örgütünün varlığını kamuoyuna duyurdu. Biz de bu terör örgütünün adını koyduk: Resmi Terör Örgütü (RTÖ).
Son birkaç yıldır türlü adlarla TSK’nın emekli ve muvazzaf askerleri tutuklanmakta. Önce düşük rütbelilerden ve emeklilerden başladı tutuklamalar; sonra rütbeler büyüdü, silâhaltındaki askerleri de kapsadı. Tutuklananların ve tutuksuz yargılananların ortak özelliklerine bakıldığında hemen hemen hepsinin bölücü teröre karşı mücadelede görev aldıklarını görmekteyiz. Dağlarda, taşlarda teröristle mücadele edenlere, vefa gösterilmesi yerine cefa çektirilmesi düşündürücüdür. Böylesi bir durumda halkın suskun, duyarsız davranması da şaşırtıcıdır. Aylardır televizyonlarda diziler, topluma sunulan sanal kahramanlar, mütareke basınını aratacak nitelikteki ihanet kokan yorumlarla; gazetelerin manşetlerini ve köşelerini işgal eden sahibinin sesi sözde yazarlarla halk şaşkına çevrildi. Yüzyılların birikimiyle oluşan değer sistemlerimiz bir bir çökertildi kiralık kalemler ve tek merkezden yönetilen dillerle.

En sonunda eski genelkurmay başkanlarından İlker Başbuğ da tutuklandı İnternet Andıcı’ndan. Hem de ne suçlamayla: ”Terör örgütü kurmak ve yönetmek!” İlker Paşa nerenin yöneticisi ve komutanıydı? Türk Silahlı Kuvvetleri’nin… Peki, terör örgütü yöneticisi suçlaması deyince, neyi terör örgütü olarak adlandırmış oluyoruz? Tabi ki TSK’yı. Demek ki devletimizin içinde resmi bir terör örgütümüz varmış. Zaten yıllardır bölücü örgüt sözcüleriyle okyanus ötesinden kumanda edilen kimi sözde aydınlar ”devlet terörü” deyip durmuyorlar mıydı? Dediler, dediler ve sonunda dedikleri de oldu. Eski genelkurmay başkanı teröristse yıllardır çoluk çocuk demeden katleden, sağa sola bombalar yerleştirerek sivil halkı öldüren, Mehmetçiklerimizi şehit eden bölücü örgüt mensuplarına ne diyeceğiz?
Subayların basına yansıyan ifadeleri de iç açıcı değil. Sanki suçluymuşlar gibi emri üstlerinden aldıklarını söylemeleri düşündürücü. Yıllardır (mevcut hükümetin ilk dönemleri de dâhil) ”bölücülük ve irtica” Milli Güvenlik Kurulu kararıyla devletin mücadele etmesi gereken düşmanlar olarak gösterilmedi mi? ”İnternet Andıçları” da bu doğrultuda oluşturulmadı mı? İrticaya karşı mücadele kimleri neden rahatsız ediyor? İrticaya karşı yapılan mücadeleyi, kendi iktidarına karşı yapılıyormuş gibi anlamak bilinçaltının dışavurumu olamaz mı?
”Biz geçmişte olduğu gibi bugün de teröristlere (ki bu kelimeyi kendi vatandaşlarımız için kullanmayı hiç arzu etmiyoruz. Bize göre bunlar çeşitli nedenlerle kandırılmış kişilerdir) gerek insani mülahazalar ve gerekse kanunların öngördüğü şekilde, başlangıçta hep teslim olmaları yönünde telkinlerde bulunuyoruz.” Bu sözler, şu an görevde bulunan genelkurmay başkanının sözleri. Tam da eski genelkurmay başkanının terör örgütü kurucusu ilan edildiği günlerde söylenen talihsiz sözler. PKK terör örgütü olmaktan çıkarken bölücü örgüte karşı mücadele edenler terör örgütü kurmaktan tutuklanmakta. Ne tuhaf bir çelişki değil mi?
Siz eski genelkurmay başkanını terör örgütü yöneticisi olmaktan tutukluyorsunuz, bölücülüğü destekleyen partinin genel başkanı da yeni genelkurmay başkanına ağzına geleni söylüyor. Yani çifte infaz var: 12 Eylül ürünü olan bölücülük ve irtica, iki koldan yeni, eski genelkurmay başkanlarına hücum ediyorlar. Amaç TSK’yı halkın gözünde küçük düşürüp savunmasız bırakmak. Bu arada Uludere’nin perde arkasını tartışan var mı? Orada otuz beş yurttaşımızın ölümüne kimler neden oldu? Tabi gündem saptırmada usta olan hükümet, bu işe de böylece süngeri çekti.
Silivri ve Hasdal tutuklularının anayasa değişikliğinden sonra çıkması olası bir genel af için rehin tutulduklarını artık herkes bilmekte. Burada amaç, PKK’lıları affetmek. Kamuoyuna sadece PKK’lılar suçlu değil, bakın Silivri’dekiler de onlar kadar suçlu, anlayışını benimsetmeye çalışıyorlar. Sanki kavga sadece Silivri’dekilerle PKK arasında oluyormuş gibi bir hava yaratmak. Böylece ”bu kavgacıları” karşılıklı olarak affederek güya toplumsal barışı sağlayacaklar. Bu arada da Cumhuriyet çınarının köklerini de çoktan kurutmuş olacaklar bu toz duman içinde. Bir taşla birkaç kuş… Hem de çayın taşıyla çayın kuşlarını vurmak…
İsmet İnönü’yü, Fevzi Çakmak’ı, Ali Çetinkaya’yı… katliamcı ilan edenler, ”Atatürkçü olmaktan utanırım” diyenler, yirmi altıncı genelkurmay başkanına terörist demiş çok mu? Kurtuluş Savaşı’nın kahramanları televizyon ekranlarında bir bir harcanırken, Cumhuriyet kurumları yerle bir edilirken, devletimizin kurucusu Atatürk haksız saldırılarla yıpratılırken neredeydiniz beyler? Bütün bunları demokrasi şerbetiyle size yutturanlara karşı neden suspustunuz? Karargâhlardan her rütbeden muvazzaf subay gözaltına alınırken ”Yargıya saygılıyız!” diyenler kimler? Nemrut Mustafa divanlarını bağımsız yargı diye sananlar ve yurtseverler zindanlara atılırken neredeydiniz?
Unutulmamalı ki Mustafa Kemal ve arkadaşları Nemrut Mustafaların, Ali Kemallerin, damat Feritlerin fermanlarını hiçe sayarak yurdu kurtarıp kahraman oldular. Ya boyun eğselerdi?…

Adil Hacıömeroğlu

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.