OKUL MU DEMİŞTİNİZ…?

ABONE OL
11:55 - 23/10/2020 11:55
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Sanırım; yeminli AKP ve R.T Erdoğan militanları bu yazıyı okuyunca, oturacaklar bilgisayarlarının başına ve tepkilerini, sitemize gönderecekleri eleştirilerle dile getirmeye çalışacaklar… İyi ki de öyle yapacaklar. Çünkü bizlerin moral motivasyonsuz değerli okurlarımızdan gelen eleştirilerdir… Ancak; her konuda olduğu gibi, bu konuda da üsluba dikkat etmek gerekir… Yazarın kişiliğine dönük eleştiriler, eleştiri olmaktan çıkar, kişiye saldırıya dönüşür… Dolayısı ile lütfen eleştirilerinizi, yazının içeriği ile ilgili yapınız… Lütfen…

Teşekkürler… 
Bilindiği gibi, Başbakan Angela Merkel’in son Türkiye ziyareti öncesi, Sayın Başbakanımız ortaya, ” Almanya’da Türk okulları açılsın ” diye bir konu atmış, günlerce de, gerek Türk ve gerekse Alman basınına konu olmuştu… Görüşmeler sonrası kendisine sorulduğunda da, Angela Merkel  ” Neden olmasın..? Burada da (Tükiye’de) Alman Enstitüleri var… Dünyanın birçok ülkesinde de var… Ancak; bu okullar Alman eğitim sistemine uygun ve ana dersler Almanca olmalı..! ” demişti… Bizimkilerde hemen umutlanıvermişlerdi… Şimdi..! Okul ama ne okulu..? İlkokul mu..? Ortaokul mu..? Lise mi..? ( Alman eğitim sisteminde, bizde olduğu gibi, yukarıda adı geçen okulların olmadığını biliniyor..! )  Bu ayrıntı atlanmış ama şeytan da zaten ayrıntıda gizlenmiyor mu..? Diyelim ki lise..! Çocuklarımız önce liseye gidebilecek aşamaya gelecekler ki, liseye gidebilsinler… Lise öncesi bütün aşamaları Almanca okumuş çocuklarımız Türk lisesine gidince ne olacak..? Zaten ana dersler Almanca olacağına göre, örneğin edebiyat Türkçe olabilir…peki biz bütün eğitim aşamalarını Almanca olarak ve başarıyla geçerek liseye gelmiş çocuklarımıza nasıl bir Türkçe edebiyat öğretmeye çalışacağız..? Türkiye`yi örnek verecek olursak, ilkokul düzeyinde mi..? Ortaokul düzeyinde mi..? Yoksa okulun adı lise olduğu için, Türkiye’deki lise düzeyinde mi..?  
Evet; bu çocuklarımızın ana dili Türkçedir ama birinci dili Almanca olmuştur artık, yoksa yarım, yamalak bir Almanca ile hiç kimse liseye kadar gelemez… Evde konuşulan Türkçe ile bu konuma gelmiş çocuklarımıza, hangi düzeyde ve nasıl bir Türkçe edebiyat dersi verebileceğimizin, kabul edilebilir, bir cevabını verebilecek kimse var mı..? Bu çocuklarımız, ilkokul düzeyinde bile Türkçe dil bilgisi bilmezken, nasıl olacak da lisede onlara Türkçe edebiyat dersi verilebilecek..? Örneğin; ” Divan Edebiyatı ” nı nasıl anlatacaksınız..? Haaa… Şu belki olabilir… Ta en başından beri,  yani birinci sınıftan itibaren, Türkçe ders veren okullar açarsınız… Peki, bu durumda Alman devleti bu okullara para ayırır mı..? Diyelim ayırdı… Bu okullara kem gider..? Türkler… Bu acaba ” Uyum “a hizmet eder bir yaklaşım olabilir mi..? Hem bu işlevi görecek Türkçe dersler zaten yok mu..? Var ama öğretmenleri yok… Belki de kapalı kapılar arkasında Merkel, Erdoğan’a ” Türk okulundan önce, var olan sınıflara önce siz öğretmenlerinizi atayın da bu konuyu sonra görüşürüz..! ” demiştir… Ama bakın belki ne OLABİLİRDİ..! 
1992 yılında 12 Şubat günü ATT Avrupa Türk Televizyonu’nun davetlisi olarak, Sayın Ecevit ve eşi Rahşan hanım, beraberlerindeki Türk gazetecilerle birlikte Berlin’e gelmişlerdi… Bizlerle ilgili, örnek oluşturabilecek bir şeyler göstermek istendiğinden dolayı, Spandau semtindeki ve AWO bünyesinde olan bir anaokuluna gidildi… Müesser Kavasoğlu’nun müdürlüğünü yaptığı bu ana okul,  Almanca ve Türkçe eğitim vermekteydi… Anaokulu sıkıntısı çekildiğinden, birçok Alman, evde kalacağına ve bir sürü soruna neden olacağına çocuklarını bu iki dilli okula göndermişlerdi… Sayın Ecevit’in anaokulunu ziyaret edeceğini öğrenen ve o dönem Berlin AWO’ların başında bulunan kişi de anaokuluna gelmişti…( Adını unuttuğum için tanıyan varsa, benim adıma kendisinden özür dilesin lütfen ) Sayın Ecevit bu girişimi çok beğenmiş, sarı kafalı Alman çocuklarla, çat pat da olsa Türkçe konuşmuş ve müthiş memnun olmuştu… Müdür beyle konuşmasında ki bu konuşma, müdür bey İngilizce bilmediği ve Sayın Ecevit’de Almanca bilmeği için tercüman, yani benim aracılığımla yürümekteydi, Sayın Ecevit’e bir soru sordu…’ Bu iki lisanlı model anaokulunu nasıl buldunuz..? ” Sayın Ecevit’in cevabı ise her gazeteci için manşet olabilecek düzeydeydi…” Sayın Müdür Bey… Siz ve ben eğer zamanımızda, bu anaokulu gibi bir okuldan geliyor olsaydık, ya ikimiz de Almanca veya ikimizde Türkçe konuşur, Sayın Olcayto’yu da rahatsız etmezdik..! ”  Ayrılırken müdür beyin, fısıltı halinde Müesser hanım söyledikleri hala aklımda…” Adını çok duyardım ama bu kadar safkan politikacı olabileceğini beklemiyordum…”
Şöyle bir soru da akla gelebilir ama ben gündemi izleyen birisi olarak, bu soruyu son derece haksız görürüm… O günden 6 yıl sora ancak Başbakan Yardımcısı olabilecek bir kişiyi ” Eline az de olsa bir yetki geçmiş… Neden bu modelin güçlendirilmesi için çaba harcamadın ” diye eleştirmek acaba ne kadar doğru olur..? 
Ama iğneyi kendimize batırmadan önce çuvaldızı başkalarına batıracağımıza şu soruyu kendi kendimize soralım… Sivil Toplum Örgütlerimiz acaba bu konunun neden ısrarcı bir biçimde üzerine gitmediler…2001 yılında, bu konuyu temel alan bir proje için görüştüğüm Türk veliler Birliğinden bir kişi ” Biz buna benzer anaokullarının ilkini açtık ( Moabit’de )…Olabilir ve biz destekler, yardımcı olabiliriz ama yalnızca Almanca ve Türkçe olmaz bu ancak Çok Dilli Ana Okulu olabilir..” demişti… Neyse o da ayrı bir konu…
Yani diyeceğim; bu işin temeli budur ve tren kaçmıştır… Ama Sayın Başbakanımızın ortaya attığı hemen her konu, sadece gündem yaratmaya veya gündemi değiştirmeye yaramaktadır, ama arkası gelmemektedir…   
Bu konuyu da ” Duvara Karşı ” başlıklı yazıda ele almak umudu ile…. 
Hoşcakalınız efedim… 
 
M. Deniz Olcayto   

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.