KARA GÜN

ABONE OL
18:21 - 01/10/2020 18:21
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

KARA GÜN

8 Eylül 2007 tarihindeki Cumhuriyet Gazetesi’nde “Çıktıkları Gibi İnerler” başlıklı yazım, şöyle başlıyordu: “28 Ağustos 2007 Salı günü, ülkemiz için aydınlık günlere ara verilen bir gün, kara bir gül olarak tarihe düşmüştür. …’Kayıp Trilyon’ davasının sanıkları arasında yer alan Abdullah Gül, benim cumhurbaşkanım olamaz. “ 

Bu kez 28 Ağustos 2014 Perşembe günü de, tarihe kara bir gün olarak yansımıştır. Tüm söylem ve eylemleriyle olumsuzluk içinde bulunan Tayyip Erdoğan da, Abdullah Gül gibi, Çankaya köşküne yakışmamaktadır ve benim cumhurbaşkanım olamaz.

Toplam 55.692.841 seçmenden, 21.000.143 oy alarak %37.7 oy oranıyla seçilen Tayyip Erdoğan, “Yeni Türkiye’nin 1. Cumhurbaşkanı” olarak yansıtılmaktadır. Cumhurbaşkanı, halk tarafından seçildi söylemleri geçerli değildir, çünkü bu sonuçlara göre Tayyip Erdoğan’ın konumu meşru değildir. Meşruiyet, toplumun bütününü kapsayan kabul görmüş seçimlerin sonucudur.

Sicili çok kabarık olan Tayyip Erdoğan hakkında “görevi ihmal, zimmet, kamu taşıma biletlerinde kalpazanlık, resmi evrakta ve kayıtlarında sahtecilik ile cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak” suçlamaları yer almaktadır. 1994 yılında İstanbul Anakent Belediye Başkanı olmasından, milletvekili seçildiği 2003 yılına kadar geçen sekiz yılda 84 suçlama kayıtlara alınmış, bunlardan yalnızca birinden beraat etmiş, hakkındaki 20 suçlamadan ‘Rahşan Ecevit’in affı’ ile kurtulmuş ve diğer 63 suçlamadan ise dokunulmazlık sayesinde kurtulmuştur. Belediye başkanı olmadan önce ev kirasını partisi öderken; 20 yılda dünyanın en zenginleri arasına giren Tayyip Erdoğan, deniz feneri davasında da baş aktörlerdendir. 17 ve 25 Aralık 2013 günlerinde yaşananlar ise, yüz kızartıcı, onur kırıcıdır. Verdiği mal bildirimi de, yaptığı ve söylediği her şey gibi eksiktir, yanlıştır.

Afganistan’da Hizb-i İslami örgütünün lideri İslamcı terörist Gülbeddin Hikmetyar‘ın dizinin dibinde resim çektiren Tayyip Erdoğan, ‘küresel terörist’ diye anılan Suudi işadamı Yasin El Kadı’ya kefil olmuştur. Hamas ve IŞİD gibi İslamcı terör örgütlerine sahip çıkmakta, tek söz söylememektedir. Mısır’da Muhammed Mursi’ye karşı yapılan eylemin arkasında İsrail’in olduğunu söyleyince, Mısır Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü yaptığı açıklamada; “Mısır’ın Batılı bir ajandan vatanseverlik dersi almaya ihtiyacı yok, yabancı ajanların Mısır’ı bölemeyeceğini” söylemiştir. 2013 yılının Mart ayında ABD’nin Şikago kentinin caddelerinde dolaşan otobüslerde bazı teröristlerin resimlerinin yanında Tayyip Erdoğan’ın da resmi vardı. Tayyip Erdoğan’ın afişinde; “Minareler süngümüz, kubbeler miğferimiz, camiler kışlamız, müminler askerlerimiz. Bu ilahi ordu dinimi bekler… Benim cihadım bu, ya sizinki?” yazıyordu. Ergenekon yalanıyla yurtsever insanlara yıllarca yaptırdığı zulüm ile Taksim Gezi Parkı direnişinde yaptırdığı baskı asla unutulmayacaktır ve unutulmamalıdır. İşte böyle biri devletin başına oturmaktadır…

Kuvvetler ayrılığı ilkesinden hoşlanmayan, her fırsatta anayasayı ihlal eden Tayyip Erdoğan, 15 Ağustos 2014 tarihinde YSK tarafından cumhurbaşkanı seçildiği ilan edilmiştir. Anayasa gereği o gün başbakanlık, milletvekilliği ve siyasi parti üyeliği kendiliğinden sona ermesi gerekirken, 28 Ağustos 2014 tarihine kadar görevinde kalmıştır. Tayyip Erdoğan, cumhurbaşkanı olacağı son güne kadar, AKP Genel Başkanlığı, Başbakanlığı ve milletvekilliğini bırakmayarak tarafsız görev yapamayacağını göstermiştir. Kendisi ve çalışma arkadaşları tarafından anayasa ihlal edilmiş ama umurlarında olmamıştır. İşte böyle biri devletin başına oturmaktadır…

Haziran 2009 tarihinde içeriği belli olmayan açılıma, “Amerikan Projesi” diyenlere Tayyip Erdoğan; “bunu ispat edemezlerse alçaktırlar, namussuzdurlar” demişti. Ancak daha sonra bu açılımın ABD’nin CİA elemanları tarafından hazırlandığı ortaya çıktı. Tayyip Erdoğan yine aynı şekilde “PKK terör örgütüyle görüştüğümüzü söyleyenler alçaktır, şerefsizdir, namussuzdur” demişti. Daha sonra hükümetin, PKK terör örgütüyle görüştüğü de ortaya çıktı. Alçaklık, şerefsizlik, namussuzluk konusunda bu kadar zikzak yapan birinin, siyasi yaşamı boyunca çoğunu ihlal ettiği anayasa ile yasa ve hukuk tanımazlık da düşünüldüğünde, anayasanın 103. maddesinde tanımlanan cumhurbaşkanı andını içerken namustan, şereften söz etmesi hiç inandırıcı değildir. 

Büyük kurtarıcımız Atatürk’e, demokratik ve laik cumhuriyetimize düşmanlığını gizlemeyen Tayyip Erdoğan’ın, yaptığı her konuşma ve açıklamada mutlaka eski dönemlere kötü söz söyleme alışkanlığı vardır. Kendisinden önce Türkiye’de hiçbir şey yapılmadığını, ülkenin kalkınmadığını söyler durur. İşte bu yüzden “Yeni Türkiye’nin 1. Cumhurbaşkanı” söylemi, yandaşları tarafından ortaya atılmıştır. Ama ne derlerse desinler, ne yaparlarsa yapsınlar bunların gideceği yer Yüce Divan’dır. “Ata’ya saygı duruşunda sap gibi ayakta durmaya gerek yok” diyen Tayyip Erdoğan’ın, şimdi Atatürk’ün kurduğu devletin başına çıkması ve Atatürk’ün yüce makamına oturması konusunda herkes üzerine düşen sorumlulukla yüzleşmelidir.

Bu kara günlerin geçerek, aydınlık ve güzel günlere yol alabilmek için, yurtseverlik bilinciyle örgütlenmeli, Kemalizm’in ilke ve devrimlerini özümsemeliyiz. Atatürk’ün yaşadığı topraklarda emperyalistlere, uşaklarına ve maşalarına asla yer yoktur. 


Suay Karaman

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.