KALKIŞMA VE KALKINMA…

ABONE OL
11:51 - 23/10/2020 11:51
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

KALKIŞMA VE KALKINMA…

Yüreğimiz ağzımıza geldi.

Askeri darbelerden dili yanmış biri olarak “Gene mi?” diye söylendim. Geçmişte çektiğimiz acıları ve darbe günlerini aklıma getirmeden edemedim. 60 ihtilali ailemi parçalayan, zorunlu göçlerle sonuçlanan ilk tanışıklığımdı…  8-10 yaşlarındaki çocuklarda nasıl bir travma bıraktığını yaşamayanlar bilemez.

80 sonrası “Artık Türkiye’de Askeri bir darbe olamayacağını” savunanlardan oldum. Daha doğrusu, Askeri camia ve Polisle dostluğumuz bu tarihten sonra perçinlendi. Günümüzde askerin bunca terör ve güvenlik sorunu var iken böyle bir işe kalkışacağını rüyamda görsem; “kâbus gördüğümü” düşünürdüm.  Her şeyin konuşarak, tartışarak, eleştirerek düzeltildiğine şahit oldum.

Kederde, sevinçte ve karşılaştıkları olaylar ile ortak bir kader bilinci oluşturmuş olanların; hele-hele askerin polise, polisin askere silah doğrultmayacağına, aksine silah arkadaşı olarak yardımlaştıklarına yemin ederdim.

Gelin görün ki tüm inançlarım bir gecede alt-üst oldu. 

Kendimi; aldatılmış, kandırılmış, hayal kırıklığına uğramış hissettim. İçimde bir şeyler koptu ve kaba gücün esiri olduğumuzu düşündüm.  TBMM’yi bombalayan pilotun Türk olabileceğine inanamadım.  “Acaba yabancı bir ajan uçağı elemi geçirdi?” diye düşündüm.

TRT ekranlarında bildiri yayınlanınca, bir anda bankamatiklerin nasıl kilitlendiğini, marketlerdeki kuru gıdaların nasıl tükendiğini, fırınlardan üç-beş ekmek alıp stok yapmak isteyenlerin birbirini nasıl ezdiklerini görünce gerçekle yüzleşmek zorunda kaldım.  
Benim güzel ülkem böyle bir davranışa sahne olamazdı.  Böyle bir olay ile dünya gündemine gelemezdi.

Ne yazık ki gelmişti. 

Gece yarısı sela’larına alışkın değiliz.  Kıbrıs savaşı günlerinde bile bunu duymadık. 
Halkın; eline ne geçti ise karşı koymak için meydanlara çıkması, tekbirler arasında tankların ilerleyişini durdurmaya çalışması, hareket edenlere vücudunu siper etmesi, davul zurna ile yolcu ettiği kınalı kuzulara taş atması, hatta linç girişiminde bulunması olsa-olsa bir akıl tutulmasıydı.

İnsanların demokrasi için “Şehit” olmayı göze almaları bunun için hiç düşünmeden bu kadar istekli davranmaları,  her kesimden meydanlara çıkılması için çağrıda bulunanlara uyum göstermeleri alıştığımız bir davranış değil. 

Tek endişem, hükümetin kolluk kuvvetleri dururken,  halkın meydanlara çağırılması sonucu toplum psikolojisi ile çıkabilecek olumsuz olayların vahim sonuçları idi. Çok şükür sağduyu hakim oldu. 

“Tatbikata gidiyoruz” diye kandırılan gencecik vatan evlatlarının aldatıldıkları, boş tüfekler ve talim mermileri ile hedef teşkil ettikleri konusunda iddialar var. Hele, hele bunu duyunca daha da şaşırdım.  Hava saldırılarında gerçek mermilerin yağması, bombaların atılması; toz duman bir ortamda arada ve komutansız kalmanın şaşkınlığı, o akşam canlı-canlı TV. Ekranlarına yansıdı.

Bütün bunlar, benim gibi pek çok kişinin uzun süre etkisinden kurtulamayacağı görüntüler oldu. 

Bu ülkeyi düşünen hiç kimsenin, Türk halkına böyle bir olay yaşatmaya hakkı yoktur. Hele, hele dillerine Atatürk’ü, Cumhuriyeti, Demokrasiyi dolayarak ve onun yaptıklarının arkasına sığınarak darbe yapmaya kalkanların hiç mi hiç hakları yoktur. 
Ya başarılı olunsaydı? O zaman seksen ihtilalinde olduğu gibi pek çok şak-şakçı türeyecekti. 

Ne zor günlerdi o günler… Daha önceki darbelerde ne gibi sıkıntılar yaşadığımızı anımsayın pek çok kimsenin içi ürpermiş, unutmaya çalıştıkları kötü anıları canlanmıştır.
Vatandaşlarımızın ikiye bölünüp binlerce ölü verilmemiş olması en büyük tesellimiz olmalı. 

Türkiye;  her gün erken kalkanın ihtilal yaptığı az gelişmiş bir orta Amerika ülkesi değildir.
Türk insanı da, iki gündür davranışları, olaylara sahip çıkması, olanı-biteni kavrayacak kadar cahil ve ilgisiz bir kitle olmadığını göstermiştir.

Bunu yapanların zerre kadar ülke menfaatlerini düşündüklerini sanmıyorum.
Türk turizm pazarı can çekişirken, turistlerin Türkiye rezervasyonu yaptırmaya başladığı şu umut dolu günlerde böylesine bir girişimin vereceği zarar ortadadır.  
Anlamakta ve anlamlandırmakta zorlanıyorum. 

Neyse ki dil açısından bir kazancımız oldu. B olay bize yeni bir deyim kazandırdı.

“Kalkışma” 

Bakalım ilerleyen günlerde bu işin altından neler çıkacak?

Bu işlerin gerçek sorumluları kimlerdir anlaşılacak. Suçlular ise mutlaka cezalarını çekmek üzere hakim karşısına çıkartılacaktır.

Genel Kurmay başkanının rehin alınmasından tutun da, saldırı emirleri kimler tarafından verilmiştir? Bu işin başındakiler kimlerdir? Katılımcıları nasıl kandırmışlardır, öğreneceğiz.
Sonuçlarını görmek için sabretmek zorundayız.   

Şimdilik ölenlere Allahtan Rahmet,   Ailelere ve Milletimize baş sağlığı ve sabırlar temenni edelim. 

Ancak; 
Bu “Kalkışma”nın hiçte güzel bir şey olmadığını ve ülkenin “Kalkınma”sına zarar verdiğini, hepimizi çok üzdüğünü, yaşamımızda derin izler bırakacağını bir kez daha belirtelim.

Ne kadar eleştirirsek eleştirelim, mevcut iktidar da muhalefet de böyle bir kalkışmayı hak etmemişlerdir.

 Hele, hele Milletimiz ASLA!. 

Taner Tümerdirim

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.