İNADINA ATATÜRK- İNADINA CHP

ABONE OL
18:52 - 01/10/2020 18:52
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Bugün Türkiye’nin sorunu; binlerce yılın ilkelliklerini alarak, tekrar Türk Ulusuna yeniden giydirilmek istenen elbisedir.
Bu ilkellik elbisesini sadece Türk Ulusuna değil, Türkiye’nin çağdaş ilerleyişini örnek almak isteyen mazlum ülkelere de giydirilmek istenmektedir.
Bu ilkellik dayatması, Irak’la başladı, Mısır, Libya ile sürdürüldü.
Suriye, İran ve sırada Kuzey Afrika var.

Bilime ve bilimselliğe karşıt düşüncelerin insanlığı nasıl köleleştirdiğini insanlık tarihinin sayfalarında nice örneklerle belirtilmiştir.

Bilimi gerçek yol gösterici olarak gören uluslar insanlığın kanını emen ilkelliği kendi karanlık yuvalarına kapattığı zaman özgürlüğe kavuşarak insan olmanın bilincine varmışlardır.
Her dönemde, her kıtada, her ülkede tüm dinlerin insanları barış içinde yaşamasından hoşnut olmayan gericiler, insanları birbirlerini katlettirerek akan kandan bile çıkar sağlamanın yolunu bulabilmişlerdir.
Bu ilkelliği de din adına dayatmışlardır.
Osmanlı İmparatorluğu, batının bilimde hızlı atılımına kulaklarını tıkayıp, tarikatlara, zaviyelere, tekkelere teslim edilmesinin bedelini yok olmakla ödemek zorunda kaldı.
19 Mayıs 1919’da başlayan kurtuluş ve bağımsızlık savaşı 29 Ekim 1923’te Cumhuriyetle taçlandırılmıştır. Askeri zaferden sonra başlayan uygarlaşma Türk Mucizesi olarak tarihte onurlu yerini almıştır.
Bilimin ışığında halkını Çağdaş Uygarlık düzeyine ulaştırmak için başlattığı aydınlanmayı Kurtuluşun siyasi kanadı olan önceleri Halk Fıkrası adını verdiği sonradan Cumhuriyet Halk Partisi ile başarmıştır.
İkinci dünya savaşı sonrasında, emperyalizmin güdümündeki iktidarların Türkiye’yi yönetmeye başlamasıyla, din yine siyasetçinin aracı durumuna getirildi.
Kapatılan Köy Enstitüleri ve Halkevlerinin boşluğunu batıda Kuran kursları, doğuda şeyh, ağa, molla ile doldurulmaya çalışıldı.
Bugün ki Türkiye’ye, AKP iktidarıyla demokrasiyi araç olarak kullanarak şeyh, ağa, molla düzeni getirilmenin adımları atılmaktadır.
AKP, 12 Eylül Darbesinin ABD patentli ürünüdür.
Yasama, Yürütme ve Yargı yeteneksiz ve bilgisiz tek adam emrine teslim edilmiştir.
Çankaya, getirilmek istenen düzenin noteri durumundadır.
Mecliste tek muhalefet partisi olarak CHP vardır.
4+4+4 diye ucube tasarı, ne AKP’nin programında, ne seçim döneminde vardı. Birden bire, üstelik eğitimle ilgisi bulunmayan dört AKP milletvekili tarafından alelacele kanun teklifiyle gündeme gelmiş, meclise ve Türkiye’ye dayatılmıştır. Ne üniversitelerden, ne eğitimle ilgili kurumlardan düşünce alınmamıştır.
Bu AKP’nin değil, AKP’ye dışarıdan dayatılmış bir proje olduğu kesindir.
Tartışmaya açamazlardı, çünkü başbakanın din-iman, Kuran-Peygamber demagojisini aklı başında hiçbir dindara, bilimden yana olanlara inandıramazdı.
BDP ve MHP, AKP’nin yedek tekeri durumundadır. Bakmayın birbirlerine bağırıp çağırmalarına, özünde ABD’nin yenidünya düzeninin Türkiye’deki temsilcileridir.
MHP, liderleri Bahçeli’ye yazılıp verilen monoluğu okutarak, tabanlarını uyutarak hedef saptırmaktalar. Fırsat bulduğu an şeyh, ağa, molla düzenini desteklemekten geri durmamaktadır
Dün Siyasal İslam’ın bayrağı olan türbanı anayasaya yamamak istemişti. Bugün de ilköğrenimde Kuran kursları isteyerek AKP ile dincilik yarışına girmiştir.
BDP, Kürt ırkçılığının temsilcisi ve PKK’nın siyasal temsilcileri olarak kurtuluş savaşındaki işbirlikçi Kürtlerin uzantılarıdır. AKP ise işbirlikçi Osmanlı’nın izinde yarıda bırakmak zorunda oldukları görevlerini tamamlamak için her adımı atıyorlar. Demokrasiyi kullanarak efendileri ABD’nin buyruğunda yenidünya düzeninin kurulmasının fedailiğini, taşeronluğunu yapıyorlar.
Başbakan ilkokulu imam hatip okullarına dönüştürülmesine destek veren MHP’ye ve BDP’ye teşekkür ederek birlikteliklerini açıkladı.
AKP, 28 Şubatlarla, 12 Martlarla, 12 Eylüllerle falan hesaplaşmıyor.
AKP, 19 Mayıs 1919’un, 23 Nisan 1920’nin, 30 Ağustos 1922’nin ve 29 Ekim 1923’ün hesaplaşmasını yapıyor.
Onlar artık Laik Cumhuriyeti, tek adama biat edilecek müritler cumhuriyetine dönüştürme planlarını ilköğretime kadar indirgemenin kararına vardılar.
AKP Grubunda bir tek ayrı düşüncede birinin çıkmaması biat kültürünün yansımasıdır.
Çoğunluk diktasını her alanda uyguluyorlar.
Oylarıyla yapamadıklarını zorbalıkla, baskıyla, dayakla zorla yapıyorlar.
Dünün Kürtçüsü, bugününün şeriatçısı Mehmet Metiner gibileri bu meclisi kuran, onlara milletvekili olma olanağını veren CHP’li milletvekiline ”Cumhuriyeti savunduğu için ” meclis kürsüsünde saldırma cüretini gösterebiliyor, kimse sesini çıkarmaya cesaret edemiyor.
Başbakan ayağının tozuyla geldiği ABD’den eline yazıp verilen yazıları bile güçlükle okurken, sorulara yanıtında ”Tahran anlaşmasını Obama’nın talimatıyla yaptığını” açıklarken, bir kişi çıkıp: ”Sayın Başbakan siz hangi ülkenin başbakanısınız?” diye soramıyor.
Başbakan Tuskon Genel Kurulunda Rehberlerinin Kuran olduğunu açıkladı, kravatlı yığınlar ayakta alkışladı. Başbakan babasının çocuk yaşta bir hocaya kendisini teslim ettiğini, o hocanın dizinin dibinden ayrılamayarak bu günlere geldiğini öğünerek haykırıyordu.
Artık 4.sınıftan sonra ümmet toplumunun eğitimi verilecek. On yaşından başlayarak ilkokullar İmam Hatip Okulları şekline dönüşecek.
Yani Laik, Çağdaş Cumhuriyete: El Fatiha! Okunacak.
Durum tüm açıklığı ile bu. Geleceğimizin karartılması karar altına alındı.
Teslim mi olacağız?
Elbette hayır!
Laik Cumhuriyeti korumak için, tüm yasal yolları, meşru yolları kullanarak birlik olmak zorundayız.
Her yurtsever, aydın, etnik kökeni, inancı ne olursa olsun, sağcısı solcusu, liberali hep birlikte ideolojik ayrılıkları, küçük ayrıntılarını bir tarafa bırakarak karşı devrimcileri omuz omuza, el ele, geri püskürtmek için birleşeceğiz.
Yine Kurtuluşta olduğu gibi, aydınlanma sürecinde olduğu gibi Atatürk’ün ilkeleri ışığında, düşüncelerinde ve onun partisi Cumhuriyet Halk Partisinin öncülüğünde Türkiye’yi aydınlığa, özgürlüğe çıkarmak için mücadeleyi birlikte yapmalıyız.
Meclisteki sayısal çoğunlukla her kararı tek emirle alabiliyorlar.
Mecliste muhalefete söz hakkı vermeyen karşı devrimciler, kendi dayatmaları dışında hiçbir öneriyi kabul etmeyeceklerdir.
Meclis Başkanı’nın başbakanın emirlerinden dışarı çıkamayacağı kanıtlanmıştır.
CHP’de artık oylamaların çıkar yol olmadığını, çıkar yolun siyesi düşünce farkı gözetmeden ilk adımını Tandoğan’da atmıştır.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun o meydandaki Ulusa yaptığı çağrıda kararlılığını açıklamıştır:
”Özgürlüğün bedeli vardır. Tarihte özgürlük için mücadele edenler ağır bedeller ödemiştir. Kimisi giyotinde, kimisi darağacında, kimisi hapishanelerde, kimisi faili meçhullerde gitmiştir ama size söz veriyorum, bütün halkıma söz veriyorum, bu mücadelede baskı, bedel ne olursa olsun kefeni giymek ve o yola çıkmak ahdımızdır ve öyle olacaktır…”
Biz bu CHP’yi destekleyeceğiz. Hepimiz o çatının altında, onlarla birlikte vatanımıza sahip çıkacağız.
Nasıl mı?
Meydanlara çıkacağız, halka ulaşacağız, doğruları, olanları, tehlikeyi anlatacağız, yazacağız, duyuracağız.
Bizim topumuz, silahımız, kinimiz yok
Biz insana vuramayız, insanı kıyamayız, insanı yakamayız.
Ama, yobaza, işbirlikçiye asla boyun eğmeyiz.
Bunu Almanya’da Bochum’da kanıtladık.
Sen-ben demedik.
Biz dedik.
Ne gaz şirketinin politika eskisi arabulucu dayanabildi, ne de okus-pokus kafasındaki vakıflar.
Yanlış hesabı Almanya’dan döndürdük.
Çıkacağız meydanlara haykıracağız:
İnadına Atatürk- İnadına Cumhuriyet Halk Partisi diyerek!
Türkiye’miz için.
Yurtta Barış-Dünyada Barış için!

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.