GÖREN DE DEMOKRAT SANACAK

ABONE OL
18:57 - 01/10/2020 18:57
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

31 Mayıs günü RTE’nin Hopa ziyaretinde halkın protesto gösterisi sonunda olaylar çıkıyor. Her toplumsal gösteride olduğu gibi burada da göstericiler polisin sert müdahalesiyle karşılaşıyor. Ne yazık ki müdahale sırasında kullanılan biber gazından emekli öğretmen Metin Lokumcu yaşamını yitiriyor. Sayın Lokumcu’ya Tanrı’dan rahmet diliyoruz. Onu, demokrasi şehidi olarak hep anacağız.

Demokratik ülkelerde iktidarların lehine de aleyhine de düşünmek, konuşmak, gösteri yapmak bir haktır. Bu hakkın kullanılmasını engellemek de suç. (Gösterilerde halkın ya da devlet görevlilerini şiddete başvurmasının doğru olmadığını söylemeliyim.) İktidarı beğenmeyenleri düşman olarak bellemek de diktatörlerin işidir.

Korku imparatorluğu yaratan diktatörler, kendilerini de korkak bir yaşama mahkûm ederler. Bu nedenledir ki iktidarlarına karşı gösterilecek en küçük karşı duruşlar, onların uykularını kaçırmaya yeter. İçlerindeki korku, onların sert davranmasına neden olur.

“Dönüş esnasında sokaklara çıkıyorlar taş atıyorlar. Bizim otobüsümüzdeki bir koruma polisimiz aldığı isabetle otobüsten düşerek maalesef şu anda yoğun bakımda. Allah kendisine şifalar versin. Bu arada bir tanesi de kalp krizi geçirerek, şu anda kimliğini bilmiyorum üzerinde de fazla durmak istemiyorum, kalp krizi neticesinde öldüğü söyleniyor. Tabii bu bize karşı yapılmış ilk saldırı değil.” Bu sözler, RTE’ye ait. Hopa dönüşünden bir gün sonra söylüyor bunları. Kimliğini bilmediğiniz, üzerinde fazla durmak istemediğiniz kişi; bir insan, bir yurttaş, bir öğretmen, bir baba.

“Öleni bırakın bir polis yaralandı.” Bu “veciz” söz de hükümetin ağlak bakanının dilinden dökülüyor. Dünyanın hiçbir yerinde ölen bir kişinin ardından böyle konuşulmaz. Bütün dinlerde, kültürlerde ölene saygısızlık ayıp karşılanır. Hem RTE’nin hem de Arınç’ın bu sözlerinde ayrımcılık var, nefret var. Metin Öğretmen’in ölümüne ne kadar üzüldüysek görevini yaparken yaralanan polis memuruna da o kadar üzüldük. Yüreğinde azıcık insan sevgisi olan ve vicdan taşıyan kişi, farklı düşünemez, duyumsayamaz. Ölen bir insanın ardından üzülmemek, hatta sinsi bir sevinç duymak hastalıklı ruhların işidir.

Metin Öğretmen’in olayları yatıştırmak için gösterdiği çabayı televizyon ekranlarından içim burkularak defalarca izledim. Bir öğretmen, bir yurttaş, bir insan, bir baba olarak Metin Öğretmen olay çıkmasını istemiyor. Kimsenin burnunun kanamasına rıza göstermiyor. Çünkü insan olmak bunu gerektirir.

“Fotoğrafta polis göstericilere müdahale ederken jandarma bir köşede duruyor. Bu soru işaretidir. Peki, neden jandarma hareketsiz kaldı diye sormak gerekir. Eminim, oradaki en yüksek mülki amir olan Kaymakam bir açıklama yapacaktır. Ama polis bir çaba içindeyken askerlerin hareketsiz kalması açıklamaya muhtaç bir durum.” Bu sözler de ağlak bakana ait. Ne kadar dehşet verici değil mi? Her vesileyle asker düşmanlığını açığa vuruyor hazret. Utanmasa jandarma da gösterilere katıldı diyecek. Bölücülüğün, ayrımcılığın böylesi hiç görülmedi. Halkı böl, meslekleri böl, devlet kurumlarını böl. Ya sonrası?

RTE, Samsun’da bağırıyor: “Şiddetin, öfkenin diline teslim olmayacağız, ama nush ile uslanmayanı etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir.” Hopa olaylarını yurdun dört bir yanında protesto edenleri açıkça “şiddet uygularım” diye tehdit ediyor. Kötekle uslandırırım, diyor. Döverim, diyor. Diktatörce bir bakış ve tavır.

AKP sözcülerini konuşurken görenler, hiç tanımayanlar demokrat sanacak. Kendi halkını, yurttaşını, öğretmenini, gencini, askerini, kurumlarını düşman gören bir anlayışın demokrat olması olanaklı mı? Yalnızca kendisi, yandaşı için bir demokrasi! Yani, bunlar sadece “kendine Müslüman”.

Adil Hacıömeroğlu

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.