CHP KURULTAYLARI

ABONE OL
18:52 - 01/10/2020 18:52
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

CHP kurultaylar partisi olma özelliğini, bir gün arayla Ankara’da iki farklı salonda “tüzük kurultayı” toplayarak pekiştirecek. Parti içindeki çekişme, bu kurultaylarda doruğa çıkacak. Amaç; daha demokratik tüzük yapmak.

Yeni CHP, “yenileşmek” adına özellikle liberal ve iktidar yandaşı çevrelerin telkin ve yönlendirmeleriyle partinin kuruluş ilkelerinden uzaklaşması dikkat çekici. Parti politikalarındaki sapma, ülkemizin geleceği açısından sakıncalar yaratmakta. Bu durum, AKP’nin ülkeyi dönüştürme, eksenini saptırma uygulamalarını kolaylaştırmakta. Hele Atatürk’ü savunmaktan çekinen, Cumhuriyet’in kuruluş ilkelerinin, anlayışının arkasında duramayan bir CHP yönetimi seçmenleri çok rahatsız etmekte, umutları kırmakta.

CHP tüzüğü ne zamandan beri antidemokratik? Uzun yıllardır… 12 Eylül öncesinin demokratik tüzüğü, Evren- Özal rüzgârlarına kapılarak geçen zaman içerisinde faşizan bir duruma getirildi. Amaç, seçilen yönetimleri prensliklere dönüştürmek.

Kılıçdaroğlu genel başkanlığa seçildiği gün yaptığı konuşmada ve daha sonraki söylemlerinde sürekli olarak tüzüğü demokratikleştirileceğinden söz etti. Hatta ileri giderek “korku imparatorluğunu yıkacağını” haykırdı. Ancak kendisine karşı muhalefeti bastırmak, yönetimindeki halktan uzak siyasetçileri yanında tutmak adına parti içi demokrasiyi uygulamadı. Genel seçimlerdeki merkez yoklamaları ise CHP seçmenini hayal kırıklığına uğrattı. Bu nedenle de yıllardır “demokrasi” sözcüğü ülkemiz genelinde olduğu gibi yalnızca sözde kaldı. Hele delegelerden gelen tüzük kurultayı isteğine çift kurultayla yanıt vermek ise tam bir komedi. Tabi burada bir kurultay şampiyonluğu da söz konusu.

Kılıçdaroğlu yönetimine bu antidemokratik tüzük kimlerden miras kaldı? Baykal ve Sav yönetiminden. Çünkü eski yönetim sanki ilelebet partiyi yönetecekmişler gibi bu ucube tüzüğü hazırladılar. Sayın Sav, Kılıçdaroğlu’nu elinden tutup CHP yönetimine getirmedi mi? Sayın Baykal, yıllarca Kemal Bey’le çalışmadı mı? İki sorunun yanıtı da evet. Siyaset üretmede kısır kalan, Cumhuriyet yönetimine acımasızca saldırarak AKP’nin ekmeğine yağ süren genel merkez yöneticilerinin çoğunluğu Baykal-Sav yönetimince cilalanıp siyaset vitrinine çıkarılmadı mı? Yeteneksiz, siyasal kültürden yoksun, birçoğu işsiz güçsüz kişiler siyasette kimler tarafından parlatıldılar? Koltukları koruma kaygısıyla yöneticilere sadakatin öne çıktığı, siyasal birikimin önemsenmediği yılları birlikte yaşamadık mı? Yeteneksiz kişiyi, hak etmediği bir yere getirirseniz kendini çok büyük ve vazgeçilmez sanır. Dünkü efendisinin yanında suspus oturan, sadece lideri övüp alkışlayanlar; durum ve zaman değişince yeni efendiye biat ediyorlar. Bu da bu işin akışı içinde doğal karşılanmalı.

Baykal-Sav yönetimi, partiyi yıllardır antidemokratik bir biçimde yönettikleri, genç kadroların önünü açmadıkları, partide bir düşünce tartışması ortamını yaratamadıkları, parti içi eğitimi eksik bıraktıkları için CHP’nin geleceğini köreltmişlerdir. Bugünkü yönetim de kendilerinin eseridir. Çünkü kendilerinden sonra parti yönetimine gelecek nitelikli kadroların yetişmesine engel olmuşlardır.

Parti içi kavgada çok başarılı olan, ancak AKP ile mücadelede yetersiz kalan eski ve yeni CHP yönetimlerinin yaptıkları, kamuoyunda koltuk kavgası olarak algılanmakta, değer bulmamakta. Çifte kurultay CHP’yi halk nezdinde güvenilmez kılmakta. Buna kimsenin hakkı var mı? Tarihin yangın yerlerinde doğup büyüyen bir partiyi koltuk kavgalarına, kişisel ikballere feda etmek kimin haddine? Büyük laflar ederek ne solcu ne de Atatürkçü olunur. Atatürk’e, Cumhuriyet’e, ezilen sınıflara hizmet sözle değil, uygulamalarla olur.
Demokratik bir tüzük kuşkusuz önemlidir. Ancak asıl önemli olan partinin ideolojisi, siyaset yapma biçimi, davasını inançlı ve inandırıcı biçimde savunması, toplumun sorunlarını dile getirmesi, bunlara çözüm bulacak seçenekleri üretmesidir.

Baykal ve Sav’ın deneyimleri parti için değerlidir, bu nedenle onlardan yararlanmak, önerilerini dinlemek gerekir. Baykal ve Sav koltuk sevdalısı olmadıklarını açıklayıp CHP’ye yol gösterici olurlarsa unutulmaz bir hizmetin öncüleri olurlar.

Gönül isterdi ki parti içi koltuk kavgalarından uzak, bir hafta on gün sürecek bir kurultayda ülkenin temel sorunları tartışılıp çözüm yolları araştırılsın, tıpkı tek parti döneminde olduğu gibi. Ortadoğu yangın yeri, alevler ülkemizi de ısıtmakta. İşsizlik diz boyu. Tarım çökmüş, hayvancılık tükenmiş, sanayi üretememekte, eğitim bin yıl gerilere götürülmekte. Terör Misak-ı Milli’yi sorgulamakta. Ülke kaynakları yağmalanmakta. Aydınlar hapishanelere sığmamakta… Bu kadar çok ve ivedi olarak tartışılıp çözüm bulunması gereken sorun dururken biz neyin kavgasını veriyoruz Allah aşkına?

Deniz Baykal’a yapılan kaset komplosu CHP’nin ayağında prangadır. Tüm partililerin beklentisi komployu yapanların ortaya çıkarılıp bundan sonra kurulacak tuzakları boşa çıkarmaktır.

Partiyi “sol” diyerek sağa çekmek, CHP’nin genlerini değiştirme gayreti ülkemize zarar verir. Atatürk’ü, onun devrimlerini, Cumhuriyet devrimlerini, Kemalist aydınlanmayı reddederek CHP’li olunmaz. CHP’yi selamete çıkarmanın yolu eski ve yeni yönetimin dışında üçüncü bir yolun bulunmasıdır. Bu yol, hem CHP’yi aslına döndürecek hem de Türkiye’nin geleceğini teminat altına alacaktır.

CHP’liler Tıbbiyeli Hikmet kadar cesur, Mustafa Necati kadar idealist, Hasan Tahsin kadar yurtsever, Hasan Ali Yücel kadar yaratıcı, Reşit Galip kadar yürekli ve açık sözlü, İsmet Paşa kadar dirayetli olmalı. Siyasal öngörüsü zayıf, önündeki çukuru göremeyen, Brütüsler yetiştirme konusunda marifetli(!) eski ve yeni birçok yönetici gibi ufuksuz kişilerle düze çıkılamaz. Mustafa Kemal’in aydınlığında ufkun ötesini görecek, ulusun çıkarlarını kişisel kariyerinden önemli sayan özverili yöneticilere gereksinimimiz var.

Adil Hacıömeroğlu

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.