BİR DÜĞÜN, BİR CENAZE

ABONE OL
11:52 - 23/10/2020 11:52
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

BİR DÜĞÜN,  BİR CENAZE

Telefon gece yarısına doğru acı acı çalıyor, işte o telefona eliniz bir türlü gitmiyor, gidemiyor.
 
Nedendir bilinmez o telefonu açmak istemiyorsunuz. Telefon çalıyor, çalıyor…

Nasıl bir bağdır ki arayanın vereceği o kötü haberi biliyor ve sanki o telefonu açmazsanız her şeyin eskisi gibi olacağına inanmak istiyorsunuz. Ama hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, olmuyor da!

Telefonu açıyorum, telefonun öbür ucunda ağlayan bir ses

-‘’Haluk başımız sağ olsun Anneyi kaybettik diyor.’’




Telefona yanıt bile veremiyor, tek taraflı kapatıyorum. 

Ev,  Dünya ve Evren sessizleşiyor, anlamını ve rengini değiştiriyor.  Her şey soluklaşıyor,    yaşlarınız sizden bağımsız hareket etmeye başlıyor.  Ve yitirdiğiniz kişinin en güzel ifadesi gelip oturuyor karşınıza. Çaresizlik elinizi kolunuzu bağlıyor, zaman duruyor…

Bir an da, evdeki tüm telefonlar çalmaya başlıyor, çalıyor çalıyor, ama siz o telefonlara cevap verecek gücü kendiniz de bulamıyorsunuz. Telefonlar çalıyor…

Gecenin geç saatinde yola çıkarak kabullenmek istemediğiniz o gerçeğe doğru yola çıkıyorsunuz. 
Kayseri’ye an itibariyle uçak bulamıyoruz can yoldaşımla Ankara’ya gidiyoruz.  Paris’te yaşayan damadımız Alican Tunceli yolundan geri döndüğünü söylüyor ve Ankara`ya beni almaya geliyor. Ankara`da buluşuyor ve Kayseri’ye doğru yola çıkıyoruz.

Ağıtların sesi köyün girişinde bizi karşılıyor. Sevilip sevilmediğinizin ölümde ve düğünde belli olur derler, doğrudur.  

Cumhuriyetle yaşıt olan yaşlı annem için insanlar son görevlerini yerine getirmek için toplanmış.  1923 den buyana kurduğu tüm insani ilişki evin kapısında üzgün ve onu yolcu etmeye gelmiş bekleşiyorlar.

Bu köylere; 7 Avşar Eli derler.  7 Alevi köyünden bir tanesidir İğdeli Köyü ve benim çocukluk anılarımı da süsler, bu topraklar. Tüm köy halkı taziyede bulunuyor. Tüm köylü iş dağılımı yaparak bir cenazede yapılması ne gerekiyorsa; elbirliği etmiş ve yapmışlar. Kısacası, her şey hazırlanmış, bizlere yapacak bir iş bırakılmamış. 

Annem Cumhuriyetle yaşıt bir kadındı, Alevi geleneklerine göre gömülmek istedi ve onun isteği doğrultusun da cenazesi kaldırıldı.
Köylerde cenaze ağıtları bir hafta sürer, yakınını kaybedenler için zaman farklı akar ama bir yandan da hayat devam eder.  Bu toprakların kendi özgü bir tılsımı vardır sanki nerde olursanız olun önemli kararlarınızın şahitliğini bu topraklarda yaptırmak istersiniz. Hayatlarını kendi köyünde birleştirmek isteyen insanlar aylar öncesinden düğün günlerini belirler ve aylar öncesinden hazırlığa başlarlar. Her düğünün için davetlilerin birçoğu binlerce kilometre yol tepeleyerek köylerine gelirler.

 Düğünler planlana biliyor ama ölümler değil. 

Öyle de oldu. 

Annemin vefatına rastlayan iki düğün varmış, cenaze olunca düğün durmuş ve ne yapacaklarını bilememişler.  Düğün sahipleri taziyeye gelerek Düğünü iptal ya da gerçekleştirmek için inisiyatifi bizlere bıraktılar.

Annem olsa ne yapardı?  Sorusunu soruyor bütün kardeşler birbirine. 

 Annem olsa;

-‘’Düğün de Ölüm de bizlerin varsın evlenen çiftler mutlu olsun ağızlarının tadı bozulmasın ’’  derdi.

Öylede oldu. 

On gün sonra yola çıktığımız da boz kırın sarı sıcağı çöküyordu köyün üzerine.

Geride kalan; bir düğün,  bir cenaze.

Bizlere taziyede bulunan, acımızı paylaşan tüm dostlara şükranlarımızı iletiriz.

Haluk ÖZKAN

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.