BAŞARISIZ UYUM MASALI

ABONE OL
18:56 - 01/10/2020 18:56
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Dr. Mehmet Gürcan Daimagüler’in biyografisini anlatan kitabın adını Hürriyet Gazetesi’nde Murat Tosun böyle tercüme etmiş.

Diğer bir adı Bu Zamanlarda Güzel bir Ülke değil. Bu başlık Anton Wilhelm von Zuccalmaglio’dan esin alınmış bir alman halk türküsü. Türkü metnin aslında Almanya gibi güzel başka bir ülke yoktur, anlamında.
Yazarın en büyük arzusu babavatan olarak seçtiğimiz Almanya’nın üzerinde bulut gibi hep birlikte yeni doğacak çocuklarımız için bu türküyü söyleyebilmek. Annesinin bu topraklara bastığı ellinci yılında doğan yeğeni İlyas’ın bir gün, şu anda konuşulan sorunlara gülerek geriye bakacağına inanıyor.
O halde masalımız bitmedi. Bu ülkede Ali aşağılanır, hor görülür, hakkı verilmez elinden alınırsa, Hans’ın durumu da geleceği de tehlikeye girer. Aklı başında mantıklı yeni eski almanlar birleşip, elli sene nasıl birlikte kalkındıysak, yine birleşen kuvvetlerimizle bu krizi aşacağız.
”Almanya uyum sağlamazsa kendini yok eder”. Elbette nefret akıtan, yeni Nazilere kalemi ve sözleri ile kendi yapmak istediklerini teröristlere yaptıranlara cevap vermeliyiz. Ama herkes yalnız onunla meşgul olmamalı, büyük bir kısmı gelecek nesiller ile uğraşmalı.
Yeni ve eski almanlar uzun bir süre yan yana yaşadılar, artık kaybedilecek zamanımız kalmadı. Mehmet Daimagüler bu kitabı tam zamanında yazmıştır. Yeni Almanların her alanda kültür, sanat, ekonomi, sosyal yönden katkıları görülmelidir. Artık uyum yerine katılım sözü kullanılmalıdır. Türk kökenli insanlar, çocuklarımız bütün resmî dairelerde temsil edilmelidir. Bu kitabı okuduktan sonra yabancılar polisinde Türk kökenli görevlilerin bazı alman memurlarına insanlık örneği göstermeleri gerektiğini gördüm.
Politikaya katılan tüm gençlere başarılar diliyorum, çocuklarımızın geleceği için çok teşekkür ediyorum. Haydi, gençler, ihmal edilen hiç bir branş kalmasın, okullara öğretmenler gerekir. Göçmenlerin çocuklarını anlayacak, adlarını doğru konuşacak öğretmenlere çok ihtiyaç var.
Küçük Mehmet okula ilk başladığı gün öğretmeni Gürcan yerine Gürkan diye adını okur. Mehmet reaksiyon göstermez, adını anlamadığı için öğretmeni kulağını çeker, ona kötü davranır. Bu travma çocuğun tam dört sene konuşmasına engel olur.
Bir öğrencim senin sınıfında ve evde adım Vehpi, alman öğretmende Vipi diyordu. Yetmiş yıllarında okulumda birinci sınıfa başlayan Türk öğrencilerin adını Türkçe bilen bir öğretmen listede sesli okurdu.
Bu iki Almanya’nın birleşmesine kadar devam etti. Bir öğrencimin annesi:” Berlin duvarı biz Türklerin üstüne yıkıldı”, demişti.
Sonderschule yani geri zekâlı veya özürlü çocukların gittiği okula gönderilmekten komşu büyükanne Phillipine Gauman kurtarır. Notları iyi olduğu halde alt dereceli ortaokula Hauptschule’ye gönderilir. Ailesi fevkalade bir anayasamız olduğunu, haklarını kanunları bilmediğinden dolayı Mehmet dikenli yolları aşmak zorunda kalır. Ayağını kösteklerden kendi mücadelesi ile kurtarır.
Kız kardeşi ve karşılaştığı iyi yürekli güzel almanlar sayesinde yüksek tahsilini başarır. Bugün Dünya’da tanınmış başarılı bir avukattır.
Sınıf veya okul arkadaşlarından ziyade ayrımcılığı karşılaştığı bazı yerli alman öğretmenlerinden görür.
Daha Federal Alman Meclisi Bonn’da iken politikaya girer, tanınmış bakanlara asistanlık yapan ilk Türk kökenli unvanını alır. Evde önce babasından, onun ölümünden sonra erkek kardeşinden gördüğü şiddet onu yıldırmaz, mücadelesine devam eder. Okulda kendisini korumak için o da dayak atmayı öğrenir. Korktuğunu belli etmez, okulda da dayak yediğini evde anlatamaz.
Babasının vereceği cevap bellidir: ”Erkek adam dövülmez!”
Mehmet yüzüne maske takmayı öğrenmek zorundadır. Babası ölünce dahi ağladığını göstermez. Yabancılar polisindeki küçük memurun büyük gücü onu mahvedemez, on beş yaşında sınır dışı edilmemek için mücadele eder.
Doktorum bana empati yeteneğini azaltmamı yoksa çok acı çekeceğimi söylemişti. Sevgili okurlarım, bu kitabı okuduğum gece uyuyamadım, bir anne bir öğretmen olarak çok üzüldüm. Ama ertesi günü Mehmet’e ve bu kitabın yazılışında yardım edenlere, zaman zaman vazgeçme düşüncesine karşı koyanlara minnettar oldum.
Mehmet depresyonun o zaman ruh hastalığı olduğunu bilseydi, kendisine şiddet uygulayan babasını ölümünden önce belki de affedebilirdi.
Romanın, biyografinin içeriğine bu kitap tanıtımında anlatmak yerine Dr. Mehmet Gürcan Daimagüler’in arzu ettiği gibi çözüm için tartışma konularına değinmek istedim.
Yazar 1968 yılında konuk işçi bir Türk ailesinin oğlu olarak Siegen’de dünyaya gelmiştir. Bonn’da felsefe, hukuk tahsiliyle yetinmez, Kiel, Witten-Herdecke, Harvard ve Yale üniversitelerinde yüksek tahsiline, kendini yetiştirmeye devam etmiş. Dünyada tanınmış firmalarda danışmanlık yapmıştır,
Kendisini Türk olduğu için aşağılayanlara cevabı negatif de olabilir, kötü yollara da düşebilirdi. İşte bu nedenle bu kitap okunmalı, tartışılmalıdır. Ki diğer çocuklara örnek olsun.
Almanya Türk Toplumu’na çatı örgütü olarak bana ileten birçok okurlarım adına rica ediyorum. Dernekler üstü etkinlikleri organize eden, tarihleri tespit eden bir kuruluş olmalı. Çok etkinlik yaparak, aynı tarihte ve çok sayıda düzenlemekten ziyade mümkün olduğu kadar az ve öz yapılmalı, çoğunluğun katılması sağlanmalıdır.
 BAŞARISIZ UYUM MASALITürkiye’den profesör getirip, organize edenlerin bile bulunmadığı altı kişinin katıldığı toplantılar oluyormuş. Saygıdeğer basınımız kötü örnekleri ortaya çıkarmak istemiyor.
Organize olmanın önemini Türk toplumu olarak öğrendik. Şimdi sıra iyi örgütlenmeye geldi. Paralel toplumu yazar bu kitabında kötü bulmuyor. Paralel toplumda bilinçlenip, sonra çoğunluk topluma katılmanın faydalı olduğunu yazıyor.
Mehmet G. Daimagüler’i Almanya’da ilk politik amaçlı LTD,
Türk Alman Liberal Derneği’nde tanımıştım. Üyeler çeşitli kökenleri olan yüksek tahsil yapmış gençlerden oluşuyordu.
Çok kaliteli etkinlikler yapıyorlardı. Şu ara bir suskunluk devresine girdi bu dernek. Eşim Lothar hâlâ yönetim kurulunda sekreter olarak görülüyor.
Kriminal olaylara karıştığı için sınır dışı edilen küçük kardeşi başka bir çözüm yoluna getirilebilirdi, çevre yokluğunu fark etseydi. Önce çevremize bakalım, toplanan yardımların ancak üçte birini Türkiye’ye göndermeliyiz, diye düşünüyorum.
Dreigroschenoper’de Bertolt Brecht şöyle diyor:
”Ey Beyler, bize uslu olmayı, günah ve suçtan uzak durmamızı öğretenler! Bize önce yiyecek verin, karnımızı doyurun ve sonra usluluğumuzu, kural ve kanunlara uymamızı takdir edin! Şunu mutlaka çok iyi bilin:
Nasıl da sorunu çevirip, çözümü erteliyorsunuz. Önce doymak, ekmek, sonra namus gelir.
Her şeyden önce ekmeğinizden, yemeğinizden bölmeyi, varlığınızı fakirlerle paylaşmayı öğrenin!”
Operayı izlediğimde bu kadar iyi anlamamıştım. Kitabı okuduktan sonra daha doğru kavradım.
Artık ikinci nesilde her konuda uzmanlarımız, profesörlerimiz, politikacılarımız, yazarlarımız var. Ey dernekler, bütün etkinliklerinize uzmanları yalnız Türkiye’den çağırmanıza, getirmenize gerek kalmadı.
Lütfen bu kitabı tanıdığınız eski Almanlara hediye ediniz.
İyi okuma ve tartışmalar!
 
İlter Gözkaya – Holzhey 
Emekli Öğretmen 
 
 
Kaynak ve tavsiye kitap:
Mehmet Gürcan Daimagüler,
Kein schönes Land in dieser Zeit veya
Das Märchen von der gescheiterten Integration,
Gütersloher Verlagshaus, 2011-11-16 ISBN 978-3-579-006694-3
Websayfa: www.gtvh.de

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.