ASKERE DARBE

ABONE OL
18:10 - 01/10/2020 18:10
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

ASKERE DARBE
 
 
Yıllardır bir sivil darbe yaşanan ülkemizde, 15 Temmuz Cuma günü demokrasi olduğu söylenebilir mi? Demokrasi ile sivil darbeyi birbirine karıştıranların, yaşanan tüm bu olaylarda ve ülkemizin bu karışık duruma getirilmesinde payı vardır.
 
Bir siyasi iktidarın, yasama, yürütme ve yargıyı kendine bağlayarak, her koşulda sürekli kendi istediğini yapmak için uğraşması, tüm devlet kurumlarını ele geçirmek için sistemli bir şekilde kadrolaşması ve kendilerine karşı olanları bir şekilde yargılayıp, susturması açıkça sivil darbedir. Demokrasilerde elindeki siyasi gücü, rejimin kuralları dışına çıkartarak hukuksuz amaçlara yönelmek, hukuk dışı tutum ve davranışlarda bulunmak, açıkça sivil darbedir. Bir siyasi iktidarın, kendi ülkesinin ordusuna düşman olması ve tasfiye etmesi sivil darbe değilse, nedir?
 
Bir siyasi iktidarın, ülkenin parlamentosu yerine kanun hükmünde kararnamelerle yasama görevini yerine getirmesi, kurumların hesaplarını Sayıştay denetiminden kaçırması, açıkça sivil darbedir. Siyasi iktidarın yöneticilerinin anayasaya aykırı hareket etmesi, Anayasa Mahkemesi ile Danıştay’ın kararlarına uymayacağını açıklaması tam anlamıyla sivil darbedir. Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararla laikliğe karşı eylemlerin odağı olduğu kesinleşen bir iktidarın, bu karara karşın ülkeyi yönetmesi açıkça sivil darbedir. Demokrasi dışı tutumunu alışkanlık haline getiren siyasi iktidar, 14 yıldır ülkemizde sivil darbe yapmaktadır ve bunu da topluma demokrasi diye yutturmaktadır.
 
Bugün demokrasiyi koruduklarını iddia eden AKP’li yöneticiler, daha dün kol kola oldukları Fethullah Gülen’i karalamakla görevlendirilmişlerdir ancak geçmişteki söylemlerini unutmaktadırlar. 24 Mart 2011 Perşembe günü TBMM Genel Kurulunda konuşma yapan AKP Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ, Fethullah Gülen için çete diyen CHP Mersin Milletvekili İsa Gök’e tepki vermiş ve şu konuşmayı yapmıştır; “Fethullah Gülen, bu ülkenin yetiştirdiği değerli bir kıymettir; seversiniz, sevmezsiniz ama değerli bir insandır, bilge bir insandır, bu ülkenin milli ve manevi değerlerine bağlı nesillerin yetişmesi için hizmetini yapıyor; her şeyi de açık, devletin denetimi, gözetimi altında açık, her şey gözünün önünde olan. Yapılan hizmetlere baktığınızda siz buna, hakkında herhangi bir savcının iddiası, mahkumiyet kararı olmayan birine “çete” diye itham ederseniz ona karşı da büyük bir haksızlık yaparsınız. Kendi de burada yok ama çeteden yargılananları çete iddiasıyla soruşturulanları, kovuşturulanları demokrasiye darbe vurmak isnat ve iddiasıyla yargılananları milletvekili olmak için Meclise taşıma gayreti içerisinde olurken, temiz insanları “çete” diye suçlamak kabul edilemez.” 2011 yılında ‘temiz insan’ dediklerine bugün ‘çete’ diyenlerin inandırıcılıkları ve güvenirlikleri yoktur.
 
TBMM önceki Başkanı ve Adalet önceki Bakanı Cemil Çiçek’in de, yıllardır birlikte olduğu Fethullah Gülen ile ilgili söylemleri ilginçtir: “Bu yapı, 70’li yıllardan beri var olan bir yapı. Bunların bu noktaya gelmesinde hepimizin günahı, vebali var. Belki benim vebalim yüzde 90, başkasının yüzde 5, yüzde 1; ama yüzde 1 bile zehirlemek için yeterlidir unutmayın. Türkiye siyasi, dini ve ticari açıdan kandırılmışların ülkesi. Bakıyorsunuz, bu alanlarda insanlar çok kolay kandırılıyor. Bunu en kolay yaptıkları alan da din. O yüzden sık sık kayıt dışı dine vurgu yapıyorum. Her şey şeffaf olursa, denetime tabi olursa, bunlar yaşanmaz. Şimdi devletin içinden temizleniyorlar. Ama yerine kimlerin getirileceği çok önemli. Bu kişiler, liyakat esas alınarak çok iyi kontrol edilerek alınmalı. Yoksa FETÖ gider, ÇETÖ gelir.”
 
Cemil Çiçek’in gerçeği açıklayan bu önemli sözlerine inanmak zor da olsa, din ile insanların kandırıldığını ve Fethullahçıların yerine kimin geleceğinin önemli olduğunu söylemesi, gelecek adına güzel bir gelişmedir. Yalnızca Fethullah Gülen tarikatı değil tüm tarikat ve cemaatler kapatılmadıkça, bu pisliğin temizlenmesi olanaksızdır. İşte bu yüzden ‘tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması’ ile laikliğin önemi her geçen gün daha da iyi anlaşılmaktadır. Laikliğe karşı eylemlerin odağı olduğu Anayasa Mahkemesi kararıyla onaylanan bir iktidarın, tarikat ve cemaatleri kapatmasını beklemek de, hukuka saygılı olması da sadece bir hayaldir.
 
7 Ağustos Pazar günü İstanbul Yenikapı’da yapılan demokrasi ve şehitler mitinginde boy gösteren Cübbeli Ahmet hocanın, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ile birlikte yer aldığı fotoğraf, ‘Gülen cemaati gidiyor yerine başka cemaatler geliyor’ yorumlarına neden olmuştu. Bu soytarı, 12 Mart 2015 tarihinde Ahmet Yesevi Derneği tarafından Lalegül Televizyonunda canlı yayına çıkmış ve şunları söylemişti: “Bizde demokrasi yok. Allah muhafaza, ne demokrasisi. Biz şeriatçıyız. Demokrasi, sakın ha, çok tehlikeli bir laf.”
 
Kandırılarak ya da ahmaklık ederek, Fethullah Gülen’i bugünlere getirenlerin hepsinin yargılanmadığı sürece, bu iş sürüp gidecektir. Yoksa gerçek bir hukuk devletinde, Tanrı’dan da, milletten de af dilemekle bu işin çözülemeyeceğini herkesin anlaması gerekmektedir. Ülkemizde yıllardır laiklik, demokrasi ve hukuk dışı süreci yönetenler, toplumu 15 Temmuz 2016 sürecine getirmişlerdir. 15 Temmuz’da askeri darbe değil, askere darbe yapılmıştır ve Türk Ordusu kafeslenmiştir. Yıllardır emperyalist güçlerin istediği şekilde asker etkisizleştirilmiştir ve adına ‘demokrasi’ denerek, toplum kandırılmaktadır.
 
Amerika Birleşik Devletleri’nin kuruluşundan üç yıl önce, 1773 yılında kurulan Deniz Lisesi’ni kapatmanın hiçbir haklı gerekçesi olamaz. 1834 yılında kurulan Kara Harp Okulu’nu kapatmak, 1845 yılında kurulan Kuleli ve Işıklar Askeri Liselerini kapatmak, 1848 yılında kurulan Harp Akademileri’ni kapatmak, 1898 yılında kurulan Gülhane Askeri Tıp Akademisi’ni (GATA) kapatmak Türk ordusunu ortadan kaldırmak, emperyalizme destek olmak ve düşmanın elini kuvvetlendirmektir. Yöneticilerin aymazlığı ve ihaneti yüzünden Gülen cemaatinin ele geçirdiği yerleri kapatmak, basit bir oyundur ve sonu belirsizdir. Askere yapılan darbeye, ne askerlerden, ne de muhalefetten ses çıkmamaktadır. Emperyalist güçler gereğini yapmış ve tepki vermesi gerekenler sessizliğe bürünmüştür. Ancak büyük Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi ile Bursu Nutku’ndan güç alan bu ülkenin aydınlık güçleri ve gençleri, tüm bu yapılanlara sessiz kalmayacaktır.
 
Suay Karaman

 

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.